Ağacın gövdesine doladı kollarını.
Sarmaşık koydular adını.
Kana kana içti,
tutunduğu gövdenin damarlarında
dolaşan özsuyunu.
Kafesteki komutan mağrurluğunu bırak.
İsimsiz de olsa,
cephede savaşan kahraman ol.
El üstünde tutulmasan da olur.
Elin vicdanında,
Kadın ölmekten korkmuyordu.
"Ben zaten ölüyüm." diye söylendi,
loş odasında duvara akseden
gölgesine.
Saatin mekanik sesi çınlıyordu
kulaklarında,
Boyacı Zeki'nin ahşap boya sandığı
adeta şövaleyi andırırdı.
Her zerresi Nuri Leflef boya lekelerinin
kokusunu ve izlerini taşırdı.
Gösterişli miydi?
Hayır!
Miş miş mişim,
mişi miş mişim.
Mişi mişi mişim,
mişi miş mişim.
Miş mişi mişim,
mişi mişi mişim.
Bir zencinin önüne muz atan beyaz adam,
deniz kenarında,
yoğun ultraviyole ışığı altında,
elektromanyetik radyasyonla,
cilt kanserine aldırmadan,
havuç ve kakao yağlarıyla,
Veresiye defteri gibidir 'hayat' dediğimiz.
Kimi zaman tespih taneleri gibi üst üste
dizilen boyumuzu aşan borç,
kimi zaman da ileri vadeli alacaktır.
Ağır yüklerde bana mısın demeyen
yelkenli salapurya,
Kış güneşiydi gibiydi.
Görüp de yakalanmayan,
el uzatsam da dokunulmayan.
Melekleri andıran gardenyaydı.
On iki ay çiçek açan,
Meliha'ya
Gökyüzü ol,
başımın üzerinde gülümsesin
menevişli gözlerin.
İçimi doldursun uçsuz bucaksız maviliklerin.
Orhan Doruk'a
1.
Doğu Karadeniz'de şehzadeler şehrinde
doğdu. Üç yıllık tedrisatı altı yılda zor
bitirdi. Bunun üç yılı normal eğitim, üç
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!