Yüzümü Unutan İzler
Senin yanakların…
Gün batımının en utangaç kızıllığı gibi çarpar içime.
Bir ağacın son yaprağının güneşe dokunuşu kadar kırılgan…
Ve rüzgârın titrek nefesiyle hafifçe titrer.
Gözlerinse okyanusun en eski sırlarını fısıldayan iki yıldız parıltısı.
İçime düşen serap kırıntıları ve eriyen zaman damlaları gibi serpilir.
Ellerinse kırık zamanın çivileri gibi işler…
Dokundukça sızı çoğalır, soğuk ve keskin.
Her nefesimde büyüyen boşluk,
ciğerime saplanan obsidyen dilimleri ve gece denizinin tuz zerrecikleri gibi…
Her sessizliğin damarlarımda büyüyen bir uçurum,
bir gece kelebeğinin kanat çırpışı gibi sessiz, ama derin.
Ben seni düşündükçe dünya geri çekilir.
Ayaklarım toprağa saplanır…
Ellerimse uzakta, bir sisin içinde asılı kalır…
Kayıp bir kitaptayım…
Ellerin ellerimde değil.
Karşımda yüzler, ama sen zamanın kıvrımlarında eriyen bir sis gibi kayıp.
Ben seni ararken… zamanın eriyen mermerleri arasında yürüyen bir gölge gibi.
Her adımda uzaklaşırsın içimden…
Sesin, dokunamadığım her anımı…
İçime düşen gölge kırıntıları ve unutulmuş mücevher parçaları gibi keskinleştirir.
Her boşluk bir yankı… her nefes bir gölge…
Hangi çağ olursa olsun, hangi dünyada olursam olayım…
Seni ararım… ama bulamam.
Çünkü sen hep özgürsün…
Ve ben, seni her dokunuşunda kaybeden bir izim…
Zamanın kıyısında unutulmuş bir mürekkep lekesi gibi…
Varlığınla sarmış olsan da beni…
Ellerin yok, gözlerimden uzakta.
Her dokunuşunu ararken… seni yakalayamamak,
içime düşen obsidyen bir gölge gibi yapışkan, soğuk ve acı verici…
Her nefesimde büyüyen boşluk…
Tenime saplanan görünmez kıvılcımlar, yitik ışık damlaları ve gece denizinin tuz zerrecikleri gibi keskin…
Yapraklar ayaklarımın altında kırılırken…
Saçının kızılı bir anlığına geri canlanır…
Ama ellerim hâlâ boşlukta.
Dünya… nefesimin arasında eriyen bir boşluk ve kırık camdan bir rüya gibi…
Belki bir gün sen de beni arayacaksın…
Ama beni arayan ellerin boşlukta kaybolacak.
Gözlerin, unutulmuş saatlerin gölgesinde kaybolan adımlar gibi…
Her arayışında yorgun düşecek…
Ve içindeki çığlıklar… camdan labirentte sıkışmış…
Sessizce seni yakacak… ama ulaşamayacak.
Aynalar kırık… dünya eriyen taşlardan ve yitik ışıklardan oluşmuş bir harabe gibi…
Yapraklar solmuş… saçın yıpranmış…
Ve o halde bulacaksın kendini…
Ama beni yeniden kavrayamayacaksın…
Varlığın, gözlerimin içine çöken gecenin tuzu,
kayıp seraplar ve eriyen anılar gibi…
Sessiz… ve yakıcı…
Her düşünüşün, damarlarımda çatlayan bir yıldırım gibi…
Acı verir… ama ulaşılmazdır.
Sonsuzluğa karışmış bir parça artık,
zamanın, mekânın ve ellerimin ötesinde…
Arayacaksın… özleyeceksin…
Ama beni zamanın içinden çıkaramayacaksın…
Kayıt Tarihi : 9.11.2025 17:05:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!