YÛSUF’UN KOKUSU
Yûsuf denince kalpte
On yıldız, güneş ve ay
Yere kapanır önünde,
Der babası:
“Sakın kimse duymasın.”
“Kurt yedi Yûsuf’u,” derler,
İşte kanlı gömleği…
Ama kuyuda başlar tecellî,
Karanlıkta yürür kaderi.
Mısır pazarında ihale,
Bir ömür biçilir fiyata.
Züleyha’nın kısmeti çıkar karşısına,
Bıçak bu kez elleri keser,
Şehadet eder hakikate.
Aziz bilir,
Bile bile zindana gönderir.
Demir kapılardan nur girer,
Sevinin mahkûmlar,
Rüyalar geri döner.
Unutulur içeride,
Unutmak siyasetin dili.
Ta ki kral bir rüya görür,
Sarsılır Mısır’ın aklı.
Saraydan çağrı gelir:
“Gel, çöz bu rüyayı.”
O bilir sırr-ı ilâhîyi,
Düğümü kılıçla değil,
Hikmetle çözer.
Devlet emanet edilir ona.
İlk yedi yıl üretir,
Ambarlar dolar,
İkinci yedi yıl
Halk rahat eder.
Kardeşler gelir kapıya,
İmdat ister açlıktan.
“Sen bizim Yûsuf musun?”
Yüzlerine vurmaz hiçbir şeyi,
Affı seçer intikamdan.
Çuval çuval ekin verir,
Der ki:
“Babama çok selâm edin.”
Ve baba der ki:
“Yûsuf’un kokusu var bu rüzgârda…”
Koşar gelir gömleğe.
Gömlek yüzüne değince
Aydınlanır gece,
Artık görür her şeyi…
Kayıt Tarihi : 17.12.2025 12:35:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!