Gelmeyecek bir yolcuymuşsun
Belki geldin de zaman durması gereken yerde durmadı
Onca ayaz düştü şu bağrıma
Hiç biri senin kadar acımasız vurmadı
Vakitsiz bakarsın haberim gelir
Uzanır da dokunamazsın kim bilir
Takılır kalır göğsüme turnalar
Yüceltir, yükseltir gök gibi sonsuz
Bilmem ki bu kuşlar burda ne arar
Buralar bir mahzun, muzdarip onsuz
Dışardan sıyırır içten tırmalar
Ah vefasız zaman ah yalan dünya
Budur zindanlara düştüğüm rüya
Her gelen bahtiyar gidecek güya
İşte gidiyorum, iste gidiyorum
Kim aştı gülerek bütün yolları
Yok oluşlar kovalıyor ruhumu geceleri
Kayboluşun yolları bile sana çıkıyor
Günahlar kurutuyor dilimde heceleri
Bir şeytan gönlümdeki diyarını yıkıyor
Kendi dilim dudağım utanıyor sözümden
Yine aklar giyinmiş Boztepe yokuşları
Bir selam sal Gülcihan bir haber yolla
Garip mahzun bekliyor Sürmene’nin kuşları
Bir selam sal Gülcihan bir haber yolla
Hep sensiz yusufçuklar, kelebekler hep sensiz
Her biri dertli bir yol sakalımda beyazların
Hayalini süsler belki aşkım gelinlik kızların
Ancak kederdir özü türkülerin ve sazların
Sevdan hasretten beslenir çekmeyen nerden bilsin
Bıraktım kavuşmayı bir dem hayalin gelsin
Yar ömrüm ayan beyan görünüyor gözüme
Ömür ki tüm hesabı mahşeri bir ziyanda
Layık olamam derdi sürünüyor yüzüme
Aşık garip maşuk mustarip sevda bir yanda
Yar olsun istediğim öyle ağır bir güzel
Mecnunlar gül elinde âşıkane dolaşır
Kokusundan bir dem de yüreğine bulaşır
Gam deryasını geçer muradına ulaşır
Mecnun deme gül deme el deme
Her biri kâsesinde o yangına şu taşır
Ey sevdanın sahibi ne uzak şu seferin
Mazur gör ki bu hasret göğsümden daha derin
İçimdeki kâseden kat kat büyük kederin
Ne desem eksik olur hepsi senin eserin
Ruhumda sayısız hatıran durur
Bir sözün ömrümü sallar yerinden
Seslen de adımı ölüme duyur
Asılsın gençliğim çiçeklerinden
Yaprağın kırk ayrı yere savurur
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!