Yusuf ve Züleyha'nın Aşkı
Mısır Sarayına giden bir Kuyu
Güzellik sende idi ey Kenan ellerinin gülü,
Ve bütün imkansızlıklar senin halinle yazıldı.
Ben Züleyha, endamı namı şaşalı duruşu ile sarayın sultanı
Sen ise o kuyunun hüznünde mağrur yıldızları gören mahsun ve sabırlı.
Aşk, bir gömlek gibi yırtıldı aramızda,
Senin masumiyetinle benim tutkulu hevesim buluştu bir anda
Senin her "Allah korusun" deyişin,
Benim içimde korlandı.
Ellerim uzandı, ama dokunamadım.
Bir sınıflık çağ vardı bir nefeslik
Ve de şeytana çağıran nefis...
Kaderin incecik bir perdesi çekili
Yıllar geçti, her ayna seni gösterdi bana.
Malım, mülküm, gençliğim; hepsi hiç uğruna feda.
Gözlerim kapandı, mühürlendi kalbim.
Dünya kararsın ve sadece senin ışığın kalsın içimde.
Ne kadar yansam da, seni ne kadar istesem de,
Biliyorum; bu aşk, ete kemiğe bürünmez.
O, teni değil, ruhu temizleyen bir imtihan.
Kavurucu İmkansızlık
Sen bir peygamber duasısın, ben ise bir dünya arzusu.
İki zıt kutup, aynı iklimde yanıp kavruldu.
Senin güzelliğin ısıttı beni
Harında haram tutan kor yüreğimi yaktı.
Bu sevda ki içime çarpan fırtına.
Bu aşk ki kavuşmaktan çok sabreden vuslat
Gerçek buydu: Senin yolun Hakk'a, benim yolum sana çıkıyordu.
Ve en sonunda anladım:
Aşkın gerçeği, seni elde etmek değilmiş.
Aşkın gerçeği, senin uğruna gözlerimi feda etmekmiş.
Kalbimdeki o ilahi sesi duyabilmekmiş.
Ey Yusuf! Sen benim en büyük ateşimsin
Ve ben o ateşte arınan yüce mevlanın imtihanı
Derya
Kayıt Tarihi : 22.12.2025 00:58:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!