Şair Yusuf Tak; 1995 yılının kış ayında Özalp'ın bir köyünde doğmuştur. Siyaset bilimi ve kamu yönetimi Lisans ve Yüksek Lisans mezunudur. Bir çok dergiye yazı ve şiir yazmıştır. Hali hazırda makale, şiir ve deneme yazarlığına devam etmektedir.
Ah, olamadım mesut, içimde soldu gülüm rengin.
Ben divane olmuş da akıllanmış gibiyim.
Bir canı canan istedim, garip, meftun kalbime;
Bulduğum gülün dikenleriydi, kanattı her yerimi.
Dönebilsem keşke geçmişe, alsam karşıma beni;
Sesim güzel değil, güzeldir sesim diye çığırtkanlık yapamam...
Benim sevdiklerim güzeldi, ya da ben öyle zannederdim.
Bağırarak haykırmasam bile adını şiirlerim yapardı bunu...
Sana yazılan her dize, kalbimi delen bir anıdan sudur etmişti.
Artık, sıralansa da ceset ceset acı kokan anılar...
Aylardan nisan, kar yağıyor açan çiçek üzerine,
Dışarıda kıştan kalan acımasız bir fırtına...
Ağaç yaprakları ahenkler içesin de sallanıyor.
Rüzgarın uğultusu ıslık çala çala kayboluyor kulaklarda...
Yatsı ezanı okunuyor yarı kesik müezzin sesiyle,
Gökyüzünün karanlık yüklü bulutlarından yağmur çiseliyor.
Ey karanlık çek siyah örtünü üzerimden...
Artık bana da uğrasın güneşli, güzel günler,
Yoksa kesilecek, ciğerlere çekilen son nefesler.
Bu mısralar bir ölünün not defterinden alıntılar gibi..
Uzun zamandır şiir yazmıyorum yine sana yazarım diye,
Beni katledişin geliyor aklıma sahte duygular ve gülümsemeler içerisinde...
Ben artık ölemem ve ardından tek bir damla gözyaşı bile dökemem...
Çünkü boğuk ve acının iliklerimize kadar hissedildiği kanlı bir coğrafyadayım,
Ellerinde kan, ruhunda sadakatsizliğin ve samimiyetsizliğin korkusu var.
Geceye perde çekilemez, her şey apaçık görünmezdir.
Dinlesem nefsimin beni kandırışlarını, sana benzerdim.
Sen ki yalanlarınla, gerçeklerimizi öldürenlerdensin.
Bir dünya uğruna, bize umarsızca kıyanlardansın.
Kader bu ya, en olmak istemediğimiz kişiye vuruluruz.
Görmedin sana ilmek ilmek beslediğim sevgiyi yaşarken,
Bu dünyada yaşamamın nedeninin seni sevmek olduğunu zannederdim.
Gözlerim umuda parlardı, senin beni sevdiğini zannettiğim anlarda.
Ağzımdan dökülen sana dair her söz soluksuzca şiire koşardı.
Yoruldum artık, bir ikindi vakti kimsesizler sokağında,
Üzgünüm, hayatımdan yoruldum apansız bir gece yarısı,
Dindiremedim yirmiyedi yıllık hazin ağlayışlarımı...
Dur diyemedim bedenimi buruşturan zamana,
Hissiz karanlıklar sayfasına yazdım şiirlerimi sebepsiz
Kopuştu, kaçıştı görmeden duyduğum acılar
Sana şiir bile yazılmıyordu...
Neden diyeceksin?
Çünkü sende herkes gibiydin...
Ama ben yazdım;
Gökyüzü karardığında, umutlar tükendiğinde dahi ben sana aşktan şiirler yazıyordum.
Öfke kusarken sen, ben yüzündeki papatyaları sayıyordum.
Mezarların yanından geçiyorum,
Yüzüme bakıyor hissiz mermerler.
Bir keman sesi duyuluyordu,
Ağır ve ölü kalpleri dirilten bir edayla...
Sessiz bir çığlık yükseliyordu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!