Ses yok, yok şefkatten eser yok
Gelince baykuşlar bülbüller yasta
Zamanın durduğu bir garip hüzün
Sarmış sıra dağların kuytularını
Bahar bile okşamaz öksüz başını
Seni sevdiğim gün gurbeti duydum
Ta derinlerimde, ıpıssız çöller
Şimdi düğüm düğüm sesim soluğum
Kumların harami, yollarım keser
Ah seni sevdiğim gün çöllere düştüm
Yaş geçti, herkes kendi yolunda.
Hatıralar bir garip nostalji şimdi.
Ne eski hevesler, ne eski dostlar
Yabancılık, şimdilerin sadik yareni
Alanlar geldi boğdu eskilerde vereni.
Önce yağmurlar gitti
Ardından sonra
Döküldü sonbaharım
Yeşilinde sarısında
Renklerin verasında
Hep sen, sen vardın...
Daldığım mehtapların
En derin koylarında
Gün doğar… gün batar…
Meşelikte ateş böcekleri çakar,
Cehennem yüreğimde kozlerın savar,
Bir ben var içerimde, herşeye çatar.
Ne mazi ne gelecek, yıkılsın heves,
Utanıyorum yaptıkların için,
Utanıyorum yapmadıkların için,
Utanıyorum yapamadıkların için.
Alabildiğine dolduruyor, gözyaşların içini,
Ağlamayı beklerken, rengarenk ümitlerle.
Varlığın dostu ol, hem yokluğun da
Varıp ta bir haber salma dostuna
Kapıyı çekip te bakma ardına
Ben bele dost ile nereye gidim
Kırk yaşına geldin habersiz kalma
Bir talihsiz zamanın, bilinmez talihlisi
Bunca yoksullukları, varlığın habercisi
Acz ile kıvranırken, buldu sonsuz kuvveti
Fakrın kapısında doldu, kucağı incilerle.
Şimdilerde hayret var, her deminde zamanın….
Takılıp ta düştüm birgün içine,
Sarmış her yanımı, aynalar her yan,
Menzilim çok uzak, uzak her mekan,
Aynalar prangam, aynalar zindan.
Kapıldım kapılalı, onulmaz yaram
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!