Seni, geçmişin gürültülü bahçesinde,
Olur ya gün gelirde,
Homurtulu bir sesle görürsem eğer,
Kalmasın bende kahrın boşal hepsini geri ver.
Seni, demode sözcükler sözlüğünde,
Bazen ölesim gelir.
Yokluğuna inat,
Dipsiz uçurumlardan atmak isterim beni..
Yada bütün damarlarıma
Milyon kez bıçak çalmak.
Ama;
Serseri gecelerde rüzgarla beraber
Penceremden içeri süzülerek girer.
Birden kokusu duyulur aşkın
Titreyerek bakarım şaşkın şaşkın.
Dudaklarım yanar susuzluktan
Bugün buluşacağız o eski parkta
Menekşe kokunu süründe gel yavrum.
Eline geçen her fırsatta
Sevdanı sırtına büründe gel yavrum.
Ömür akar geçer su misali
Görmek seni,
Nisan yağmurlarının şahlanışında
İki ders arası sigara molasında
Sevda ırmağının öbür yakasında, görmek seni.
Bilmek seni,
Rüzgar eser püfür püfür
Peyo sirozdan öksürür
Benim ağzımda bir küfür
Ulan içme şu mereti.
Olta atmış balık bekler
Aşk karmaşık duygular bütünü
Ciğerimi söken sevda tütünü
Alkolik akşamların yalancı tanrıçası
Yüreğimi yakan kor parçası.
Sen; rüyalarımı süsleyen gurur prensesi
Bizim oralar kalabalık caddelerdi;
Balkondan dışarı bakar,
Zeytin çekirdeği atardım gelen geçenin üstüne.
Köşede Haydar amcanın bakkalı vardı
Kırmızı horozlu şekerlerden satardı.
Birde arka sokaktaki park
Zaman aynı zaman akıp giden,
Tanrı aynı tanrı, kitap aynı kitap.
İnsan aynı insan, fiziği ve kimyasıyla,
Aşk aynı aşk telaşlı kıpırdanışlarıyla.
İhtiras aynı, kin aynı, hırs aynı.
Peki ya değişen ne dünden bugüne?
Ova ova dolaşmışım
Bir tek tomurcuğun için.
Dağşarda kekik basmışım
Kanayan yarama.
Kırmızın için ölmüşüm,
Sarını üstün bilmişim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!