Saat on ikiyi beş geçiyordu
Kapalı kapılar ardından
Anahtar deliğinden bakarcasına
Faili meçhul bir cinayete kurban gidiyordu
Sebepsiz dar ağacındaydı
Saat on ikiyi beş geçiyordu
Biz iki kumruyduk
İki kumru..
Sevgi tohumlarını ekerdik
Ekerdikte ekmesine vermezse toprak utansın
Biz iki kumruyduk
iki kumru
boşaltın bu şehri ey aziz erkekler
hacet yok adam diye geçinen adama
bırakın artık şu süpürgeyi ey kadınlar
sokaklar bizim köşe başındaki bar bizim
getirin rakı masasını yakın şu loş sokak lambalarını
tenimize dokunan yok bedenimizi yakan yok
kalp dediğin körpe kız ellerindeki pamuklar gibidir
Ya onu ellerinle sımsıkı tutarsın
Yada bir rüzgar eser dağıtır her şeyi
Bir çocuk edasıyla ya alırsın
Ya da alana kadar ağlarsın
Aşk dediğin kör eder gözleri
Delikanlıydı olmaz sa olmazlardandı yüreğindeki sevdası
Göz bebeklerinden anlaşılıyordu aşık olduğu
Seviyordu ama söyleyemezdi
Hem söylesede dönüp bakmazdı yüzüne
Utanıyordu onu gördüğünde kızarıyordu
Kendisi kunduracıydı kundura boyacısıydı
Yandı birden köz olmuş kül
Umutlar tükendi soldu ıslak gül
Can çıkmayınca sızlar oldu gönül
Kış vakti tutuştu o taranan kakül
Çekilmez çileler gidişler vardır aleyhte
Gönlümde gamzelerinle açtın bin bir yara, Sultânâ,
Sensiz geçmez bu ömr-i bîsemâra, Sultânâ.
Ne şem’-i aşk söner, ne gözde uyku durur,
Geceyi yar eden hep ah-ü zâra, Sultânâ.
Dağlar yıkılıp ova olsa da
Ayaklarım sana varmıyor Suzan
Sabahlar sevdana nam salsa da
Sokaklar sana çıkmıyor Suzan
Kaderedir isyanım arttı her gece
Gözlerde akacak yaş kalmadı
Seni görmeye tövbe ettim
Dostlarım talihime bedbaht dedi
seni sevmeye tövbe ettim
Değmedi adını sayfalara yazmaya
Yüreğimdedir adın ismin
Hece hece yazmışım anlıma
nakış nakış işlemişim kalbime
dilim konuşmasada
kalemim haykırır beyaz sayfalara
gülüşünü gözlerini esmerimsi yüzünü




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!