Oradasın belki uzak çok uzak tahmin edilmeyen
Ora belki evren belki dünya belki aynı sokak
Belki tam şuramsın bilinmezliğim
Gözlerimi kapatıyorum bedenim kimyana karışıyor
Gözlerimi açıyorum ruhum arıyor ruhunu
Dalıyorum kalp atışını hissediyorum
Dağınıklığıma bakmayın
Hemen toparlarım
Saksıdaki çiçekleri
Masaya dökülmüş çay lekelerini siler
Bardakları toparlarım
Tabla dışına taşmış sigara küllerini
Kimselerin görmediği kimselerin bilmediği garipliğimden
Dönelim bir kaç damla yaşla ağrılı kalbin kederli boşluğuna
Bu an olur ya bu an sen kulaklarımdaki keman sesi su sesi
Nesin .Ayrılığa çalıyor dokunaklı bütün kemanlar ince ince
Akıp gitmeye durmuş su ardına bakmadan terk ederek kaynağını
Gidiyor musun gittin mi gidecek misin bu ağrılı kalpten
gözlerin;
düşlenmeye görsün kıyıları keskin
akşam
dağ lalesi boynunu bükmüş
gözlerin
zeytin
Göz arar oldu
Göz bu bakmaya doyamadığını arıyor
Nefes alıp ışıl ışıl baktığı günlere
Özlemle dalıyor
Zamanın akışıyla duruşu arasında
Belki de zamanın dışında ya da kavruluşunda
Saçlarını bana bırak dokunacak bir şeylerim olsun
İşte bu efkarımın dumanı parmak uçlarımın rengi
Şu kendime dönmüşlüğüm kadar asi bir şeylerim olsun
Dilimi bağlayan deniz dudaklarımda öpücük içimdeki sıcaklık
Yağmurlu bir günün ılık esmerliği kahvenin fincanda buğusu
Belli belirsiz adımların ürkek ritimleriyle yürünen yol
Aşk göremedim ne renkti.Ne de hızlı geçti önümüzden.
Birbirimizede dönemedik yüzümüzü
Dönemedim zaman yetmedi
Zor sınavın yanlış şıkkıyla bakıştık
Eski kitapların en anlamlı sözcüğünde bulunan o filozof
Hangi bankta unutuldu. Öğrenemedik
Anlamı olmalı bu hayatın bu geçen zamanın kalan ömrün
Çocukluktan sıyrılıp büyümüş merakın ilk gençlik öpüşü gibi
Ya da orta yaşlarda kol saatini çıkarıp zamanı hesaplamadan yaşamak gibi
Küsmeden bıkmadan yorulmadan izlermişçesine uçan kuşları gökyüzünde
Kime dokunmuşsa geçen ömür, af dileyerek değil
Okunmuş tüm kitapların raf tozunu silkeleyerek dünya içinde dünya
Gülüşler uçup giden sevişmelerden sonra aşk kokusunda
İnsanı öldürüyor beyaz yastıklara konulan uykusunda
Ve sabahı bekleyen uzun bir sessizlik içinde şehir
Az az yok olur ruh sürükler önüne geleni bu nehir
Hayal ile baş başa kalışla anlarsa ancak insan kendisini anlar
Kalbi orta yerinden yırtan meczup darmadağın zamanlar
kötümser rüyalar iç çekiştiriyor uykularımda
bir şey söylemiyorum siz istediğiniz kadar çoğalın
ben yorgun kayıkçıların ufuk çizgilerinden geliyorum
uzağım o kadar hem de çok uzak
çizgiler kadar sadığım arkamda kalan izlere
hem eğriliğim benim yolum hem doğruluğum



-
Elanur Aycan
Tüm YorumlarŞiiriniz için de belirtmiştim.Çok farklı bir kaleminiz var. Bence şiirlerinizi paylaşmaya devam etmelisiniz. Çünkü hepsinde bir hikaye hikaye var sanki. Şiirlerin ışıltıtısı içimize yansıdı...