Şem dağının karı erimez temmuza kadar
Murat suyu kan akar anneler evlatlarını sayıklar
Ovada kavalsız çoban ve çobansız sürüler
Kıraathanede kitapsız yazılar, süslü naralar.
Aşağı çarşı da samanlık ve hayvan barınağı
Evvel zamanda padişah ahmed diye biri vardı
Etrafında damadı ibrahim ve nedimleri hazırdı
Kimi def ile raks ederken gecenin derin anına
Kimi taht ve baht için gelen tehlikeden nizârdı
Savaş yok ganimet yok saray vergi telaşında
Tuttum elerimden usulca,
Tek tek basamakları çıkarttım,
Hem uzun hem ince yollardan.
Çöktürtmeden dizlerimi namerde,
Kimseye muhtaç etmedim ayaklarımı.
Ellerimi ayaklarıma,
Bir baharda kalbime damlandın
Damladan gönlümde ummana vardın
Ben üşürken sen gönülden yandın
Böyle bir günde benimle hayata atıldın
Onlar değil yüz yıl geçse ömrümüzden
Ey oğul
Doğduğun gün bayram yeri oldu hanemiz
Hastalığında darlığında ise bitmezdi elemimiz
Uykumuz feda olurdu, geçerdi gecelerimiz
Doğduğundandır an gibi geçti senelerimiz
Yaşadığım bahar hep sonbahardı
Hayalimde ki bahar mevsimi gulandı
Bir yanım yeşerirken diğer yanım hazandı
İçimdeki yangınlar, dökülen yapraklardı
Sararmış bir dünya yeşilden eser yok
Derdim dağlardan büyük sanırdım
Dert gördükçe, eski derdime sarıldım
Gün geçtikçe dünlerimden kaçtım
Bir gün geldi yarından hayıflandım
Çoraklaşmış yüzler bilirim dertleri dermanımdır
Alev alev yüreği benim umudum ve yazgımdır
Nice gönüllerde bilirim kin ve haset ile bağlıdır
O taşlaşmış kalpler yakınım değil uzağımdır
Kırk ikindi yağmurları gibi yağanları bilirim
Oturdum ışıklı penceremin ışıklı tarafına
Yaslandım anılarıma, kanayan yanlarıma
Bir damla gözyaşı düştü göz pınarlarıma
Işıklı pencerem anlattı, ağladım yalnızlığıma
Penceremden baktım kar tutmuş tepelere
Mazlum bir coğrafyanın çırpınan dertli adamı
Her karışta durdurmak için onca zehirli akımı
Bazen asker bazen baytar ülkenin dört yanında
Yedirmemek için mazluma zehirli tatlı salkımı
Çanakkale dedi ağladı, Anadoluyla şiirleşti



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!