Giymiş üzerine şalvarını,
Çekmiş önüne peşkirini,
Değiştirmez hiç şeklini,
Canımın içi, Yörük Güzeli…
Eline kaşığı aldığında,
Oynar düğünde, bayramda.
Hemen, bakır çaldığında,
Duramaz yerinde, Yörük Güzeli…
Aldırmaz hiç, havlamasına itin.
Onun geçim kaynağıdır tütün.
Kendisini işe verir büsbütün.
İşini bilir, Yörük Güzeli…
Yazın çalışır bahçede, tarlada.
Arası çok iyidir, sevdiği yârla da.
Kış geldiğinde oynar karla da,
Zevkini bilir, Yörük Güzeli…
Yârinden gelen mektubu okur,
Kışın boş durmaz, kilim dokur.
O, buram buram Anadolu kokur,
Bir sevdâdır, Yörük Güzeli…
Düşmez elinden oyası, nakışı.
Bir başkadır, konuşması, bakışı.
Çok içtendir sevgiliyi yakışı.
Yakar bakanı, Yörük Güzeli…
Mehmed’im vuruldu bir güzele.
Kurudu gitti, döndü bir gazele.
Uğrunda yandığı güzel bir kız ola,
İşte bu kız: Yörük Güzeli…
17 Ekim 1994, İstanbul
Mehmet BicikKayıt Tarihi : 11.7.2005 12:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)