Sustum, çünkü söz yetmiyordu.
Kelimeler dar geliyordu hakikate.
Bir ömür, başkasının cümlesiyle olmazdı;
Ve kendi adıma bir yöneliş olmalıydı özümde.
Bir gün...
Kırıldı içimdeki ezber aynası,
Tozlandı yılların yüküyle
Ve içimde bir ses:
"Yönelimin ne?
Bir düşün vaktidir, özünü dinle."
diyordu.
Adını öğrendim: salâttı yönelimim,
Lâ ilâhe illallah’tı serinliğim.
Ne vakte sıkışmış bir ritüeldi,
Ne de isimlere adanmış ömürdü derinliğim.
Bir duruştu,
Bir yönelişti,
Bir varoluştu öz benliğim.
İman dedikleri,
Korkudan boyun eğmek değildi.
Emin olmaktı 'ben'inden;
Düşünmelerim depreşti derinden.
Bildiklerinden hissetmekti,
Kendi kanaatini edinmekti,
Özünden görmekti.
Ve sonra güven vermekti adım başı;
Baktığın yere huzur getirmekti.
İslam...
Bir tabelanın adı değildi,
Bir gruba aidiyet hiç değildi.
Selam olmanın ta kendisiydi,
Selam üzere yol almaktı;
Ezberden arınmış bir bilinç,
Kendinde barış bulmuş bir insan olmaktı.
Ben şimdi biliyorum:
Her sabah tevhide uyanmak,
Her nefesi “Lâ ilâhe illallah” diye almak
Bir çağrıdır öz’e:
“Uyan! Kendine gel!
Yürü! Düşme dar bir dehlize!”
Artık ne toplumun kaypaklığı,
Ne aidiyet bedbahtlığı,
Ne ruhbanların esareti,
Ne de geleneğin tutkusu yıkabilir beni.
Ben salâtı yüklendim,
Misyonla özlendim.
Yönelimde buldum kendimi,
Işıkla yola çıktım;
Aydınlığa kurdum bendimi.
Öz olmayı özledim
Ve özde kalmayı, özden bakmayı...
Ve işte şimdi,
Kalbim bu mısrada duruyor:
“Kendini bulan, Rabbini bulur,” diyor.
Kayıt Tarihi : 12.4.2025 00:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!