Sen gidiyordun,
Usul usul bir kar başlamıştı,
Ben ardın sıra bakıyordum.
Sen gidiyordun,
Ben içiyordum.
Sensizliğe, sessizliğe,
Yalnızlığa ve ayrılığa.
Sen gidiyordun,
Bütün yaşanmışlıkları alıp,
Gözyaşlarını içine akıtıp,
Bütün gülleri soldurup,
Sen gidiyordun.
Fonda bir ezgi yükseliyordu,
Gecenin karanlığına karışıp,
“ Şimdi uzaklardasın ” diyordu.
Oysa sen uzaklardan da uzaktaydın.
Ben bir umut bekliyordum,
Belki ardına dönüp bakarsın,
Belki cayarsın,
Belki anlarsın,
Belki yeniden,
Ve yine yenilmeden,
Ağlarsın diye.
Lakin boşanaydı bekleyişim.
Kafana koymuştun sen,
Beni yüreğinden silmeyi,
Ellerimi bir daha tutmamayı,
Gözlerimin içine içine,
Özlemle bakmamayı
Anıları yakmayı,
Koymuştun kafana sevdiğim.
Git, madem bu kadar çok isteklisin.
Madem beni ateşlere atmak,
Sensizliğin çarmıhına germek,
Filistin askısından beter işkencelere gark etmek,
Canını acıtmayacak, git.
Hadi git gül gülüşlüm.
Çaldığım kalbini,
Umutlarımızı,
Yarınlarımızı,
Düş bahçelerini al da git.
Git ki bu serseri yüreğim,
Yokluğunun acısıyla,
Daha fazla ses etmesin,
Sussun!
Ezgiler inletmesin,
Şiirler ağlatmasın,
Git ki yalnızlar rıhtımındaki mekânımı,
Kimsesizler mezarlığına taşıyayım.
Hadi git sevdiğim,
Ben çok istememe rağmen dolduramadım,
Yollarını gülle.
Ama şimdi gittiğin her yer,
Baştan ayağa çiçeklerle,
Güneşten daha parlak ışıklarla dolsun.
Benim bütün yollarım kapandı.
Var git artık sevdiğim,
Senin yolun açık olsun…
Kayıt Tarihi : 8.4.2015 23:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!