Yol Şiiri - Dağlar Özügüç

Dağlar Özügüç
860

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Yol

Kader dediğin hiç de masum değil
Önümüze koyup “yol” dediği
Aslında sonu sarp bir uçurum
Zaman da kaderin gizli suç ortağı
Sessizce arkadan itti olayları
Düşerken bölüm bölüm ölçtü irtifayı
Düşüp kırılan kalp dakikalara bölündü
Bir bakışla bize ömür biçtin ya
O halde niye yarım bıraktın?
Madem bu kadar eksiktik
Niye bu kadar derin sevdik
Döndük semaya dua ettik
Ama cevaplarda hep geç kaldık
İmtihan dedin
Günlerce hazırlandık
Fakat sen soruları
Başkalarına önceden verdin
Her zamanki gibi açıkta kaldık
Biz azla yetinmeyi öğrenemedik
Çünkü kader hep çok şey vaat etti
Zaman da sözünü tutmadı
Bizi çok sevmekten alıkoymadı

Dağlar Özügüç
Kayıt Tarihi : 22.12.2025 00:54:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    kaderi çözdün yani öyle mi dangalak...

    bak kardeşim kader nedir sana deyim mi,

    anahtar kelimeler...
    umman\hak... okyanus/ruh... deniz/nefs...

    hangi okyanus, gel benim aziz sultanım diye seslendi ve umman yoluna çağırdı da, bu çağrının istikametine yönelmeyen kaç deniz oldu… sonuçta birbirlerinin, şu konma göçmede gurbet yolculuğunun çilesi oldukları zannı ve böyle yazılmış umman fermanı isnadı, yığma kagir bir bina kadar temelsizdir… ellerin ummana açıldığı ve gözlerin gurupta olduğu, vaktin gözeriminin altına indiği demlerde, okyanus sanıyor mu ki dualarına eşlik eden bir deniz yok içinde… ve o esnada yaşaran gözlerinden dökülen şükran katrelerinde deniz köpük köpük erimiyor…

    okyanus; histerik soy sop mülahazalarında denize piç muamelesi yapmayı bir kenara bırakıp, hatta bundan utanç duyarak özür dilemeyi deneyecek olursa, ve deniz de buna bağışlayıcı bir gönülle mukabele edebilirse, ummanın rahmet-i rahîminden o vakit biraz daha umutvar olabilirler…

    atlas yürekli ve nur yüzlü, güzel bir kulluk, uykulu gözlerle de olsa, bir okyanusa bir denizin gösterdiği ilk mutlak razı olma ve teslimiyetle başlar… takva kokulu bir turuncu güle, muhabbete kanayan bir kızıl gülün yankı vermesi gibi… dingin bir uykudan, şafakların söküşünde hayırlı sabahlar, hayırlı vakitler; günaydın diyerek evrene uyanmak, ölmeden önce ölenlerin, hayatta oluşlarına bir teşekkürüdür…

    dünyanın saldırılarına maruz kalıp, yara almış, kan kaybeden her sine; haline bir çare ve yol yordam arayışına girmek için, her an ve her nefeste ölüm tehdidi altında bulunduğu farkındalığından çok, muhatap kılındığı ve her kulun kendine özgü teması içinde bulunduğu, o okyanus ve deniz muhabbeti ihsanına teveccüh göstermesi ve bu muhabbetin mutlak vuslata dek geçecek vaktin, muvakkat ayrılığın en tesirli bir müsekkini olduğu bilinmelidir… bir sınav niteliğindeki soruyla başlayan o kadim çağrının sesindeki merhameti mütemadiyen hatırda tutabilmektir kulluk…

    kavgası bitmek bilmeyecek bir ulu sevdanın, dertlerine tanı konması ve derman arayışının yolu, o yolu deneyimlemiş bilgelerin tespit ve tavsiyelerine kulak vermekle başlayacak olsa bile, karar anları; daima kişiye özel ve bu anlamda terzi işi kılınmıştır…

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)