Yol Şiiri - Arif Şair

Arif Şair
8

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yol

İsa peygambere sordular:
"Bize öyle bir şey söyle ki, onunla cennete girelim..."
​~
​Ben, sonsuz bir yola çıkıyorum sevgilim;
Yanımda şeyhim, kardeşim ve hatta İsa var.
Hasretinden yanmayayım diye cebimde duruyor gözlerin;
Yerler hep cam kırığı, dağlar hep tüfekli, kurbanlıktır kuzular.

​Bavulumu hazırladım; içinde memleketi akıttığım enstrümanlar var:
Kitaplarım, gözlüğüm, sigaramla çakmağım, termosumla katanam, zenith ve biralar...

​Termosumda çay var, çay içiyorum;
Bu; insanoğlunun çektiği varoluşsal krizlerin üstüne serdiği battaniyenin suyunu sıkıp, eroinle damıtması manasına gelir.

​Bunun en güzel örneği sayıyorum ki...
Burjuvanın çay içmemesidir.
Onların zevkleri daha rafine:
Kan, toprak, şakşak ve Quaalude gibi.

​Çay içerken kıyasıya şiirler yazıyorum sevgili
Telaşlanma, bu halatı boynuma geçirdiğim anlamına gelmeyebilir.

​Battaniyenin yetmediği vakit harladığım bir ilkokuldur şiir;
Damıtılmış halinin damıtılmış hali tabii...
Bilakis, aklının giydiği pabuçlarını dama fırlatır zihnimin hikmeti!

​Fıtraten bu fikirler sana yanlış geliyor olabilir ama alışmalısın!
Alışırsan esir düşersin kemik tutanlara;
Bu da çürümek için attığımız adımlardır "uçmağa" denen lağımda!

​Alışamazsan şehit düşersin!
Yokluğun cennette ete kemiğe bürünür.
Vücuduna; varlığındaki her an,
Cam kırıklarının ruhuna nüfuz etmesiyle ulaşırsın;
Ve... Arafta kalanlar seni unutmazlar.

​Ondan çay bardakları ve şiirler devriliyor göğüslerime,
İçinden alıp dünyayı çekebileyim diye.
Hayat sana cımbız vermez ise bir laf cambazı olursun;
...Buna şair derler.

​Annem gibi misal...
Misliyle damıtılmış ruh hali, bana
merhametten örülmüş gömlekler giydirir.

​Rabbim... Bu gömlekler çok kalın;
N’olur farkındalığımı biraz olsun indir.
Çünkü ben sen değilim
Ve...sen de ben değilsindir.

​Öyle bir uçurum bu, öyle bir mağara...
Kargalar için su dövdüğüm havanlarda,
Hiçbiri inandıramazdı beni merhametle sevdaya;
Ama ah şu senin dilin... çok tatlı gelir damarlarıma.

​Pek yasaklı bir elma resmediyorum:
Bir zenci, yere mıhlanmış gibi annesini arıyor.
Ağlıyorum... Bak, ayakları çıplak bir çocuk,
Oyuncağına kumdan surlar örüyor.

​Yürümeyenler için pek şefkatlidir yollar:
Kuzu kırıklı kurtlar, bayatlamış ekmekler, ağ tutmuş mağaralar...
Ondan oydum gözlerini, sevdim diyedir bağışla...
İnan şahit olmak istemezsin şu izahsız günahlara.

​Ellerimle ellerine vereceğim!
kalbinin aynasını,
N’olursun sabret!
Kalkanım oluyor gözlerin

​Belki buluştuğumuzda dudaklar yapar ellerin yaptığını...
Ben yeniden dünyaya gelsem, yeniden seni severim.

​YOLLAR PEK ŞEFKATLİDİR YÜRÜMEYENLER İÇİN!
Ah şu gözlerinin meryem hali sevgilim...
Suyudur, ekmeğidir, kibridir nefsimin;
YENİDEN DÜNYAYA GELSEM, YENİDEN SENİ SEVERİM!

​BEN BU YOLU ARKAMA DÖNMEDEN YÜRÜYECEĞİM!
Yerler hep cam kırığı, dağlar hep tüfekli,
Yanımda İsa duruyor, kaybetmiş ellerini.
Yanımda şeyhim var, gözaltları sürmeli;
Ve senin gözlerinin meryem hali... Ah, yolların ta kendisi!

​VİA OMNİA VİNCİT!

Etsi non credis, veritas omnia vincit!
​Yollar tükendi, biz tükendik, çok leziz darbeler yedik,
Ruhum cihana taşıyor, derim hâlâ yerinde, aklım çamura saplandı.
Lâl oldum, kaldım yapayalnız...
​~
​Ve İsa peygamber buyurdu:
"KONUŞMAYINIZ!"

Arif Şair
Kayıt Tarihi : 22.12.2025 00:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!