Pencere önünün pervasız kuşları
Arkalarında Ankara’nın simsiyah buğulu çığlığı
Ve gönül hüzün çiçekleri dermeye hazır..
Bir martının kırmızı bakışlarında,
Esmeyi unutmuş rüzgârların,
Unuttuğum uğultusu kulaklarımda..
Ardına bakmadan bırakıp gittiğin kasabalar
Onulmaz bir yalnızlığın kuyusunda yosun tutarken
Ve sen uzayıp giderken bir yol gibi,
Yüreğimin berrak uçurumunda,
Bir kayanın üstünde açan mavi çiçek
Boğucu bir ısrarla seni sorarken her sabah
Sen ardı gelmeyen sevdaları bıraktın bize..
Mavi çiçek ve ben
Öncesi ve sonrası olmayan
Rüyalar görürüz her gece...
Gönlümün en ücra köşesinde,
Baharat kokulu duvarlarına
Yoksulluğun ince sızısının çöktüğü bir evde
Yarınını arayan bir taşra çocuğu...
Senin rüzgârın,
Bunu anlayamayacak kadar uzak kıyılardan esiyor..
Bir boyacı sandığına yapıştırılmış, eprimiş,
Ucuz şarkıcı fotoğrafları gibi fark edilmeyen biz,
Ertelenmiş sözler gibi zamanın vicdanına
Terk edilen biz,
Uzak yakınlıklarda yarınını,
Yakın uzaklıklarda sevdasını arayan biz,
Yine de karanfil kokulu çocuklarıyız bu kentin...
İhanetin kara saplı bıçağıyla zehirlenen ben,
İçimde yitip giden sen,
Lâl bakışlı yâren,
Kaybolduk biz duvardaki takvimin
Sararan sayfalarında...
22.10.2001
YAKAMOZ
Kayıt Tarihi : 14.8.2003 22:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Saygılarımla
İbrahim Tolga Özsoy
TÜM YORUMLAR (4)