Her dile küfür yakışmaz, her güle bülbül
O kadar gülün içinde ben de öterim ne var bunda?
Aykırı otların içinden seslendiniz mi siz hiç sevdiceğinize?
Çaresiz bakışlarla çağrıldınız mı?
Neden ve keşkelerle yoğuruldukça hayallerim
Kış günlerinde Erzurum karanlıklarını mı hayal edeceğim ben hep?
Ya da Üsküdar’a kadar gidipte Kız Kulesini mi izleyeceğim uzaktan?
Büyüyen başakta boynumu eğmeyip dimdik durmam neden istenecek benden hep?
Bilemiyorum, kızamıyorum da Rabbime
Tercihlerimize bırakılalı beri kaderlerimiz
İsyanım O'na değil benim lüksüme karışanlaradır.
Lüks dediysem de öyle şatafatlı bir yaşam değil hani
Bir sabah uyanışım bir de gece uyumayışım benim özgürlük çizgim
İlişmeyin bana, bir de hazin gecelerime
Musallat oldukça bana soğuk karanlıklar
Bir ben büyüdüm onun içinde bir de yitikliğim
Eserse essin poyraz, ruhumun derinliklerine
Sodom ve Gomore yurdum, Hitler arkadaşım olmuş
İşgal edeceğimiz yeni yerler hakkında tartışıyor
Uzun menzilli hüzün füzeleri ve yeni nesil kahır teyyareleri üretiyorduk
Stalini ile Petersburg'da dolaşırken karlı sokaklarda
Sıcak denizlerle pekte ilgilenmediğini bana fısıldayışını hatırlarken gülümsüyordum
Asya’yı ve Avrupa’yı fethetmeyi hayal ederken ben
Bedenimin istila edilişine bakıyor ve hiçbir şey yapamadan bekliyordum
Biraz daha güçlenmem gerekiyordu biliyorum
Emir Timur'u alaydım yanıma ya da baş kaldırı uzmanı Osman Batur'u bekleseydim keşke
Yardımları olur muydu bedenimi savunmama yedi düvel karşımdayken
Ve kilitlenirken hedeflerine acımasızca
Anlamış olmalıydım bereketini yitikliğimin.
Acının ve sabırsızlığın içime kattığı pusuyla
Eğrelti otlarını her kökleyişim ve diplerine baldıran dikişimi mazur görün
Çokta tınlamayın dil balıklarıyla konuşmaya çalışmamı
Ahtapotları kıskanıp kollarını yeme isteğimi hafife almayın
Gözleri olmadığını henüz bilmediğim yarasaların kulaklarını kesme isteğimi de
Her şeyi Yaradan'a yükleme saçmalığını da bırakın artık!
O'na da kendinize de haksızlık etmeyin
Tercih dedim ya akletsenize
Hayatıma birini yerleştirmeyi ya da çekip çıkarıvermesini anlarım da
Ağlamak bana kalmış ya da yalnızlığı sevmem
Zihnimde biriken her bir imgelem, bana seni hatırlatmak zorunda mı?
Ne tutuculuğum ne de tutkularım değişti benim
Kusura bakmayın da neyi tutacağımı da ben bilirim,
Ya da neyi yitireceğini yitikliğimin...
Hep payidar kalacak yüzleştiğim korkular
Zenginle zengin olabilme hevesi altında ezilenlere selam çakıp
Onlar gibi olmadığıma üzülmüyorum
Hangi sanrılarla güreş tutuyorsam onu yaşatıyor Hak Teâlâ
İşte bu da tercihlerimizden bağımsız şekilde kaderimize dayatılan bir hukuksuzluk mu acaba?
Endişenin paha biçilmez yanıyla birlikte
Duygularıyla gönül eğlendiremeden bir fani;
Evren kadar geniş, okyanus kadar derin değilken neden yaşar ki olmayacak bir düşü
Bundan ala korkum yok benim, kaygım da yok
Bir geyşanın anılarında hapis yatsam da
Güneyle Kuzey Kore’yi bağlayan köprü olsam da
Bazen bulunman gereken, olman gereken yer değildir
Bazen sevmediğin, sevemediğin kişi hiç değildir
Bazen o öptüğün, öpmediğin el ya da dudak değildir
Emdiğin süt annenin olmaktan çıkmış ve o göğüse ihanet etmiş olabilirsin
Sebebi de bunlar olamaz yitikliğimin...
Kadayıfla fıstığın muazzam birleşimi ya da
Peynirle ekmeğin şiirsel uyumu mu desem
Osmanlı mutfağı gibi tatlı ve ekşi sentezidir belkide içimde var olan hibrit duygular
Bilemiyorum dedim ya, bilmekte istemiyorum
Bunu da mı ben yarattım, yaratıcımdan saklanarak hatırlamıyorum
Bir kerecik hatırlamaya çalışıp "Enel Hak!" diye bağırdım
Derimi yüzmeye sıraya girdi inançlılar ordusu
Ataistlerin gülüşmeleri altında eziliyor,
Evliyaların bakışlarında büyüyor zannederek kendimi
Ve hasbihal ederken Yedi Uyur’la
Bir tek Kıtmir Efendinin dikkatini çekebilmiştim üzerime
Ne değeri kalmıştı cebimde unuttuğum paranın ne de ederi
Kapitalizm ne ara bulaşmıştı bu şehre ben uyurken üç yüz sene,
Anlamlandıramadığım korkular öbek öbek yaklaşırken bana,
Hangi isimde oldukları ya da cisim yarışmaları adı altında ne işler çevirdikleri ülkemde,
Bir bunları kafama takabiliyordum
Sana bir şey olmadığını düşündükçe yokluğumdandır diyordum
Bana bir şeyler olmasını da kabullenemiyordum
İrili ufaklı günahlara la havle çektikten
Ve tövbeler ettikten sonra büyüklerine de
Eftali neydi o zikrin?
Bir baş hareketiyle önce vücudumu sonra da kalbimi hedef alıyordum
Ve bir kez daha acıyordum büründüğüm vahşetin
Ve bir kez daha hatırlıyordum affedilmez olduğunu yitikliğimin...
Kayıt Tarihi : 12.8.2025 15:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!