Haydarpaşa Garında,
Orta sınıf bir vagonda,
Tıka basa dolu,
Kursağı ve bavuluyla.
Gözünden akan,
Geçmişin izlerini silmek için,
Teselli etmeye çalışan,
Yarı ıslak mendiliyle.
Anbean gidiyordu.
Gidiyordu İstanbul'dan.
İstanbul gidiyordu bir vagonda.
Bırakmıştı bir zarfın içinde.
Son bir dudak izini.
Yorgun ve bitkin kalbini,
Üç beş satır yazıyla.
Arada dökülen gözyaşıyla.
Gidiyordu şehrin manzarası.
Şehrin manzarası,
Trende bir koltukta.
Camın önünden geçiyordu
Rengarenk ışıklar içinde,
Sevdiği İstanbul.
Camda yansıyan kendi,
Harabe ve biçare hali.
İstanbul söndürmüş ışıklarını.
Zifiri karanlık,
Gecenin bir yarısı,
Kırılan aynadan kanayan eli,
Bir tarafta ağlayan gözleri.
Gözü kalan notta adamın.
Elinde son kalan kadehi.
Etraf darmadağın.
Yine bir sabah.
Gözünü açtığında,
O gece o gece aklında.
Duvardaki kadeh izi,
Alacalı duvarın
Kırmızı şaraptan rengi.
Günlerdir toplamadığı,
Sayısını bilmediği,
Ayağına batan cam kırıkları.
Adam ne çok severdi.
Ona nefesim derdi.
Gözünün önünde gülüşleri
Onun yokluğunda,
Defalarca tutuşturmuştu,
Oysa bu sessiz şehri.
Soluğu kesilmişti adamın.
İstanbul nefessiz şimdi.
Kadın gitmişti adamdan.
O sevdiği kokusundan.
Ayrılmıştı evinden, canından.
Diğer yarısından.
Anlatamıyor hastaydı.
Kalan ömrü en çok bir aydı.
Evinde bekleyemezdi ölümü.
Gitmekte buldu çözümü.
Kadın cennetiydi adamın.
Adam eviydi kadının.
Ne kadın anlatabildi derdini.
Ne adam anlayabildi halini.
Bu birbirini çok seven,
İki aşığın,
Yitik bir aşk hikayesi.
Kayıt Tarihi : 8.4.2025 00:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ayrılık
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!