Yimla Yaver Şiirleri - Şair Yimla Yaver

Yimla Yaver

Böylesizim işte
Ne zaman yetişsem sana
Bir başkası çalıyor seni
Çırılçıplak...
Koşuyorum sokaklarda
Yar(a) alıyorum

Devamını Oku
Yimla Yaver

Ben seni tanimadan once tamdım,
Şimdi gidersen yarim kalirim,

hazir sevişmek icin zamanimiz cok,
ne diye, meçhul bir sonla yalnız birakışın gözbebeklerimi
bezgin bakma ve yak şimdi,

Devamını Oku
Yimla Yaver

1999, Ağustos 17'i depreminin yaşandığı Yalova'da eski bir evin onundeyiz; evin bütün kolonlarında o tarihin izlerini, çatlaklarla görebilirsiniz.Eski renginin yeşil olduğu belli olan bu ev; rutubetle, üzerinden geçen yıllarla birlikte kahvenin en yaşlı tonuna dönmüş; duvar diplerinde ise nemden küflenmeler...Belki de deprem altında kalmış bir çocuğun duvara çizmiş olduğu oyuncak evler bile duvarla çatlamış tam orta yerinden.Keşke, diyor insan hepsi öyle çizilmiş evler olsa da, kimse acı çekmese!
.Iste bu evin icinde o yasli annemiz, anacigimiz Muhayyer Teyze'nin, kuculmus masmavi, cekik gozlerini gormek insana aci veriyor inanin.Kapiyi yavasca aciyor Muhayyer Teyze, kamburlamaya az kalmis sirti; icinde onca aciyi barindirsa da gulen bakislarini buluyorsunuz karsinizda, size hemen bir cay ismarlayip hem de kendi elleriyle ' Zahmet Olmasin' ' sozune de kizan bir durusla agidini yakmaya başlıyor.Sımsıcak çay eşliğinde acı bir hikaye dinlemek.
Karadeniz Ereğlisi'nden gelip buralara gelin olmuş. Ah olmaz mışım güzel kızım, deyince de dolan gözleri boşalıyor insanın avucuna.Boğazında düğümlenen kelimeler o yaşlı narin elin yaptığı katı kurabiyeler gibi zor geciyor insanın boğazından.Muhayyer Teyze, bir teybe koyuyor türküsünü, kendisi de arada mırıldanıyor, birçok şeyi unutmuş gibi davransa da, bir kelimeyle ağlayacak bir pınar gibi duruyor gözleri.
Çeyiz sandığı da depremden sonra kurtardığı anılarından biri, onu kaybettiği evlatları yerine saklıyormuş evinde.Geçimi mi? Devlet maaşa bağlamış onu, şöyle ökçelisinden olmasa da dualarını eksik tutmuyor onlardan.Postacılar yoluyla evine bırakılan para, birkaç serserinin postacıları yolda kıstırıp parayı almasından sonra, polisler eşliğinde konvoyla olmasa da, evine özenli bir zarfta getiriliyormuş.
Muhayyer Teyze, üç çocuğunu depremden kaybetmiş, eşi ise yakın tarihte hayatını kaybetmiş, evinden ayrılırken bir sürahi su boşaltıyor arkamızdan, şansımız bol olsun diye.Ama ben, dayanamayıp ağlıyorum evin son çatlağını bitirmeden.

Devamını Oku
Yimla Yaver

Tamamı bakır aşkı
İbriz (Saf Altın) sanıp almışım,
oysa kendimi sarraf sanmıştım

Devamını Oku
Yimla Yaver

Biliyorum çok kızgınsın
özlemek için anca zaman buldum, desem
çıldırırsın
yoktu*k biz zaten, ben sadece sevişmeyi sevdiğimi sandım sende
sense aklıma hayrandın

Devamını Oku
Yimla Yaver

Rüya İzi

İlkokulu okuduğu, o okulun bahçesindeydi, okulda her şey eskisinin aynıydı; sınıf arkadaşlarının hepsini tanıdı, hepsi aynı yaştaydılar gene, nasıl olurdu, üzerinden yıllar geçmişti, hepsi 10-12 yaşlarındaydılar hâlâ. Birkaç arkadaşına yaklaştı, kendini tanıttı, ama insanlar onun deli olduğunu düşünüp annelerini ya da babalarını çağırıyordu. Ben Sertan’ım diyordu, numaram şu, bu sınıftaydım, hatta kimliğini bile göstermişti. Birileri Sertan hasta bugün okula gelemedi diyor; nasıl olurdu bu, kendisi buradaydı, başka bir kendisi de ne demek? Yapacak başka bir şey kalmamıştı, kimse ona inanmıyordu. Tarihi sordu, mayıs anneler günü haftası ve 73 senesiydi, ilkokulu okuduğu o yıldı. Ama şu an içinde bulunduğu tarih bu değildi ki, tam 20 yıl öncesine dönmüştü. Bir süre sonra yoruldu kendini tanıtmaktan ve kendi eğlencesine dalıverdi. Gidip 30'lu yaşlardakilerle sohbet etti, hem de onlara ben Sertan’ım demeden. Bir piknik alanı kurulmuştu, kocaman U şeklindeki bahçede, herkes eskisi gibi neşeliydi. Hamile bir kadın ona yaklaştı ve adını sordu, o da gülümseyerek adını söyledi, bir çırpıda sohbet başlamıştı..
Yüzü ak güller gibi, yanakları kızarmış ekmek edasında, çok temiz ve içten bir duruşu vardı; belki de annelik tohumlarının tarlaya bu kadar yakışmasındandı, kadın da onunla aynı yaşlardaydı. Hamile olduğu hemen kestirilecek kadar zamanı geçmişti. Karnından, yüzünden, ellerinin farklı şişkinliğinden, gözlerine yansımış annelikten; bir küçük ördek yavrusu gibi arada paytak paytak yürüyüşünden ve birbirine yapışmış, ondan önce yürüyen iki koca memeden... her şey bir gebeyi tamamlıyordu.
Kadın o okulda daha önce okuyan bir öğrenci olmamasına rağmen, o da bu eğlencenin bir parçası olmuştu, Sertan’a sebebi şöyle açıklamıştı; eşi, bu okulda öğrenciymiş yıllar önce, hatta Sertan’la aynı yıllarda; ama Sertan ne yapsa da anımsayamadı bu esmer, kalın kara kaşlı diye tarif edilen zayıf, uzun adamı. Onun o gün yapması gereken önemli işleri olduğundan, eşi onun yerine bu güzelliği paylaşacakmış! .. Sertan şaşırsa da bu garip gelişe, her şey de bir içtenlik bulmayı becerdi ve sohbet koyulaştıkça içine battı, battıkça daha çok içine girmek istedi... Sertan’sa gelişinin sebebini bu okulda öğretmen olan birine bağlamıştı, hemen öğretmenlerinden birinin adını söyledi. Oysa, gerçek sebep bu değildi. Kadın birdenbire sohbeti kesti, durgunlaştı yüzü değişti. Gitmek zorunda olduğunu söyledi. Anlamsızdı; tanışırken gülümseyen o yüz, kocasını anlattıkça değişti ve sohbeti daha fazla uzatmadan bir bahane bulup uzaklaştı.
Herkes kendince eğleniyordu. İlkokulda âşık olduğu o kız gelmişti, aşk değildi aslında, geçirdikleri zamanı güzel bulan iki çocuğun sevinciydi, kız başını çevirmiş geçmişti. Ama Sertan onu hemen tanıyıvermişti, yaklaşmaya cesaret edemiyordu. “Ben Sertan’ım” dese, deli sanacaktı kız onu. Öylece arkasından baktı, okulda tiyatrolar düzenlenmişti yıllar önce, ona da kral rolü verilmişti, oynadıkları oyunda Çıplak Kral'dı. Hiç kimsenin çıplak olmadığı bir oyundu, Sertan bu oyunda oynamış ve adı öylece Çıplak Sertan kalmıştı; gözleri doldu, hatıralara dalıverdi. Önceleri kızdığı bu isim bile onu ne kadar mutlu etmiş ve duygu yüklemişti kendisi bile şaşmıştı. Gene aynı okulda olmak, eski arkadaşlarını görmek... onu daha önce dövmüş çocukları bile gördü. Şimdi Sertan 32, onlarsa sadece 12 yaşlarındaydı, ama gene de yaklaşıp kızamadı onlara, yıllar süren ürkekliği o yaşta bile sekiverdi üzerinden.

Devamını Oku
Yimla Yaver

İnce bir ironik ağlama seninkisi,

yüzündeki her mevsim, kanıma değer

ne zaman tutmalıyım diye şaşırdım kirlenmiş kahve saçlarını

Devamını Oku
Yimla Yaver

BAŞIMLA GÖZÜMLESİN

aklım karıncalanır, nefesimden kendim ürkerim
gelişleri, Tanrının izi kadar meşhurken anılarımda
ah derim uyandim ne şükür
alınmadan bir gun daha bu omrum,

Devamını Oku
Yimla Yaver

Afyonu patlamamış bir sevda
Yalpak yalpak üstüme yürüdü bir kuşluk vakti
kalkacakken sevişmeye, birden çekti dudağını
tam o aralikta da, yüzüme acıyarak bakıp söylendi
' Bu kadar mi aç yüreğin aşka? '

Devamını Oku
Yimla Yaver

Tedarik olur mu bir gülümseyle

Bu üstünü bir türlü örtemediğim soğuk ayrılık

Gitgide azalıyorken mutluluğum, çabuk olmalı

Devamını Oku