Yıldırım Öğretmen Şiirleri - Şair Yıldır ...

Yıldırım Öğretmen

Sana fani demek acizlik olur....
Dümeni deryada dönmeyen dünya
Riyakâr riyayı, rasatta de bulur
Âlim ihlâsını yormadan dinmez
,
Doğar mı, yansır mı, söyle zamanlar?

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

Ara ey! sevdiğim

Sevgi çiçekleri solduğu zaman
Ara ey sevdiğim sen beni ara!
Diz çöküp önünde yalvarıyorsam,
Yüzde değil çok derinde bu yara.

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

Böyle bil

Serüveni sevda sanan güzelim,
Naz çekekerim, sitem çekmem böyle bil!
Anılarda ağlıyorsa ezelim,
Meftun gözde yaş olsamda hemen sil.

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

Yıkıldı tabular, sırada ülke
Yaşa Avrupalı, vallah bin yaşa
Dönüştük vidaya, söz büke büke
Yaşa Avrupalı, vallah bin yaşa


Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

Sevmek, günah olsaydı
Tanrı bizi, sevmezdi
Hasret kolay olsaydı,
Ceza diye ad vermezdi

Yeşil yaprak, al olunca

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

Cumhuriyet


Cumhuriyetim vurdu, çağdaşlık mührünü
Yurdumun erişilmez, dağına, ovasına…
Mimar oldu, may oldu, ümmeti millet yapan

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

ÖZÜMÜZ




Büyük bir ulusun, çocuklarıyız,

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

Y olladım

Sevgi sevdalıların doğmayan güneşidir,
Güneşi doğmayanlar hep mahşerde birleşir
Deseler yarın mahşer ahım arşa ulaşır.
Sönmeyen ateşini göz yaşımla külledim

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

....Yarıyıl tatili bitmiş, hala kış şiddetinden bir şey kaybetmemişti. Evlerinin sıcak sevgilerinden ayrılarak gelen öğrencilerin yanan yüreklerine inatçasına Bingöl’ün karlı sokakları buzdan birer kayak merkezine dönmüştü. Öğrencilerin yapmış oldukları kardan adam, sırıtarak dururken, kandillenmiş su damlacıkları bir türlü saçaklardan düşmek bilmiyordu. Bu kandilleri, saçaklardan değilse de, gönüllerden düşüren bir Türkçe öğretmenleri Beşir bey vardı.
Beşir bey Kars’ın Posova ilçesindendi. Öğrencilere bol bol Karslı aşıklardan şiirler okur ve kendisini de Karslı Aşık Çobanoğlu’na benzetirdi. Azeri türküleri söylerken, ya sazı Azeri türkülerine uydurur, ya da Azeri türkülerini saza uydururdu. “-Men seni çok sevirem” diyerek başladığı Azeri konuşması öğrencilerin çok hoşuna gider, sık sık tekrar için öğrencilerden istek alırdı.
Yine sıcak esprilerle derse başlayan Beşir Bey,
“-Çocuklar, herkes niçin okumak istediğini yazsın. İkinci saat okutacağım.” Diyerek ödevlendirmiş ve kendisi de yarım kalmış romanına göz atıyordu. İkinci saat girişinde, öğrenciler Beşir Bey’i ayakta karşılamış ve kendisinden bir dörtlük dinleyerek alkış tufanı koparıyorlardı. Sulu hareketleri adet haline getirmiş birkaç öğrenciyi uyaran Beşir Bey, derse pür dikkat kesilerek başlamıştı.
Öğrencilerden birkaç tanesi okula niçin başladığını okurken, düzeltici birkaç cümleyle düzelterek, sözü arkadaki Zöhre’ye veriyordu. Zöhre, o mikrofonik gür sesiyle, ders anlatırcasına tek tek anlatmaya başladığında tüm sınıfta adeta soluk almama derecesine varmıştı. Zöhre, konuştukça açılıyordu. Ve o anlamlı sözler sınıf duvarında yankılandıkça, öğrenciler ilim adına gururlanıyorlardı.
“-Arkadaşlar, ben ondört yaşında ilkokula başladım. Bu yaşta belki de çoğunuz okulu bitirmiş olacaksınız. Ben ilmim karşısında paranın yenilgisini gördükten sonra okudum. Çünkü babam bir aşiretin Şeyhi, ağasıydı. Mal ve servet dersen, fazlasıyla vardı. Şan, şeref dersen, dillere destandı. Bir gün büyük ablam bizleri ziyarete gelen ilçemizin savcısıyla tanışarak nişanlandı. Bir müddet sonra, savcı tek taraflı nişanı bozdu. Babamın çok zoruna gelmişti. Acaba namusumda bir eksiklik mi gördü, şerefimde bir leke mi buldu, diyerek hatırlı kişileri araya sokup, nedenini öğrenmeye çalıştı. Savcı, ne namusunda bir eksiklik ne de şefefinde bir leke olmadığını ve bilakis, bu konularda kendisinse hayranlık duyduğunu söyleyerek itiraz noktasını şu şekilde belirtmişti:

Devamını Oku
Yıldırım Öğretmen

Eyyam dümbeleği

Eyyam dümbeleği olmuş Avrupa
Bir yanı davlumbaz biri darbuka
Feryadım halkıma,feryadım hakka
Akortuna ayar tutma kardeşim

Devamını Oku