Ve sanki bir duvarın içinden geldin birden!
Adeta beni kucaklar gibi eşsiz bir bakış attın,
Öyle bebeksi idi ki bakışın, o gözgöze geldiğimiz birkaç saniyede,
Utandım kendimden ve geçmişimden,
Kaçırmak zorunda hissettim kendimi senden!
Geçmişim ile, senin geleceğinde kara sayfalarım ile yer alamazdım, kirletemezdim o masumiyeti.
Ve bir kez daha gördüm seni!
İlk gördüğüm anda ki söken şafakta,
Doğması gereken güneş doğdu;
Geçmişime olan utancım, yerini senin berrak aydınlığını yeğledi.
Bilir misin, en sıcak günlerin bile,
Seher vakti bir yel eser ve ürperti verir,
Diken diken dikilir tüm tüylerin,
İşte bu ürperti kopardı bu sefer, titreyişi ile tüm bedenimin,
O gene birkaç saniyelik süren bu son bakışmamızı.
Ve güneş doğupta ısınınca içim,
Parlayınca gözlerimde, o güneş ışığının ışıdığı,
Kıvır kıvır kızıl saçların ile senin;
Sensiz geçmişimin karanlığı değil,
Seninle aydınlık geleceğimin peşinden,
Hızlıca yürüdüm, önce sağa sonra sola,
Seni aradım, umuda yolculuk edenlerin heyecanında…
Lakin nevar ki, sonu da onlara benzedi;
Umutsuzlukta, ümitsizce kaybedenlerin kayboluşunda,
O Beyoğlu’nun karanlık kalabalığında bulamadım seni…
24 Şubat 2008 Pazar – 05.33
Erbil KutluKayıt Tarihi : 24.2.2008 19:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Umutsuzlukta, ümitsizce kaybedenlerin kayboluşunda,
O Beyoğlu’nun karanlık kalabalığında bulamadım seni… ........keybedişlere gelmiş dizeler ancak yürek dolusu sevgileri dokumuş şiiriniz saygılar
TÜM YORUMLAR (1)