Döşeme gıcırdadığı zaman boğuk bir sesle,
Bazen ateş de sıçrıyor şöminede.
Tuhaf seslerle doğaüstü yaratıklar,
Köseğileri sarıp tutuşturuyorlar.
Buruşuk portreleri biçimden biçime giren,
Yaşlı portreleri ortaya çıkıyor küllenen ateşlerden.
Böyle anlarda eskileri anımsamaktır en iyisi,
Uykusuzluk başka türlü avutulabilir mi.
İşte hemen geldi biri aklıma; eski bir şatoda,
Dört yapraklı birkaç forma bulmuştum rastlantıyla.
Gotik bir gömme dolabın tozlu rafları üzerinde,
Nicedir unutulmuş eski bir eserde.
Elle yapılmış düşsel çiçekler,
Bir vitray gibi parlıyordu canlı renkler.
Elimden bırakamadım onu: Koşuklar, dörtlükler, baladlar…
Sayrıları sağaltan kutlu kahramanlar.
Şeytana tutulmuşları, zavallı cüzamlıları,
Bir istavrozla kurtarıyorlardı.
Gözlerim aç kurt gibi yalayıp yuttu hepsini,
Duvar saati saatte bir baykuşu boşuna itti.
Ciyak ciyak öttü baykuş, beni aydınlatan alevlerden yaralı,
Ama masamdaki anıtmezardan beni ayıramadı.
Şamdanın mumları eriyip aktı masanın üzerine,
Ve camlar kızardı pencerelerde.
Usul usul aydınlanıyordu tanyeri,
Kalkıyordu ayağa Güneş canlandırmak için ocakta sönen ateşi.
Theophile GautierKayıt Tarihi : 24.7.2018 16:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!