//Kapı açılmadan daha, bu zühre yıldızı nasıl da geçti karanlıktan?
Yoksa gövdemiz bir öksüzün acı yüklü ocağına mı yıkıldı? //
...
Daha acımadan yarası, kuş uçurmuştu serinliklere
Lakin öksüzler ülkesine yıldız kervanları uğrar da,
Gitmelerin azalıp gelmelerin artsa ne bahtiyar olur insan.
Bu sözler böyle çıkar gırtlaktan
Sonra düğümlenir işitenin boğazına.
/Sevinç, dağ lalesi kıvamında, kadınım.
Senin ellerin kadar mümbit/
Bereketin hasılasını çocuğumun varlığından bildim.
Senin siyah bakan gözlerin,
Gökkuşağının dahi esrarına dokundu.
olmadığında, olmadı yağmurlar.
bir devrim militanlığı gibi sakladım bereketini.
meydanlarda avaz avazdı öfkem.
yumruklarım sıkılmış bir dünya.
biri senin diğeri herkes için.
/Ben savaşı senin saçlarında kaybettim.
Şeytan alınyazımdan ganimet topluyor şimdi.
Gözlerini yüzümün en kuytu yerinde saklıyorum.
Ve her duadan sonraki amin'i gözlerine sürüyorum/
''insanlar uykudadırlar ve ancak öldükleri zaman uyanırlar''
önce kızıllaşır saçlarınıza değen güneş sarılığı.sonra gölgeniz uzamaya başlar.daha çok fark edersiniz gecelerin çoğaldığını.giden bir şey vardır; size uzaktan el sallayan.
sizi terk eden bir sıcak vardır, yüzünüze sohbahar esintilerini uğratan.
.
'gel diyene...'
Senin efsunlaşan gözbebeklerinden düşen bu menzil kırık.
Yol, azledilmiş bir kralın kırık dökük kalbine benzer.
Yol aldatılmış,
Yol kırık.
Çağlar da gözlerinin rengi,
Bir ürperti eşliğinde telefon zillerine değer çaresizliğim.
Soğuk cümlelerle durduruyorsun sana gelişimi,
Bu ayaklanışın tüketti beni.
Buz kesmiş sancılar giyindim, mavi renkli gece uykusuzluğu.
Sâki!
Su dağın armağanıdır, üzeri köpük.
Hangi zemherî yağmur ıslattı kuyuyu?
Sen dağıtmışken yeni yetmelerin suyunu
Başındaki bu helazon
Bu esmer
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!