Biz seninle çok farklıyız,
Ben miskin bir hayatın içinde,
Keskin duygularla yaşlanıyorum.
Çirkin bir düşünceye mahal vermeden,
Yetkin dahilinde,
Teskin ediyorum kendi kendimi,
İsabet eder,
Kurşun sözlerin yüreğime.
Dudakların bir namlu mu senin?
Dert keder,
Ben bilmezdim, birini sevmeyi,
Yazmayı, çizmeyi ve hatta gezmeyi,
Bana sen öğrettin bunca şeyi.
Ben bilmezdim, birini dinlemeyi,
Şarkıları, sözleri ve hatta şiirleri,
Bu sokak bu şehir,
Bu devrilesi hırs,
Yenilegeldikleri bu değil.
Hepsi bir yalana inanıp,
Zamandan zehirlenir.
İçindeki ukteler,
Gece dörtte seveceğim seni,
Sen dahil, geceden gizleyerek.
Ben, elbette gebereceğim,
O gecelerde seni özleyerek.
Ama dönmeyeceğim..
Mahallenin ışıksız sokağındayım bugün,
Dönmeyen dilim bir türküye sevdalanmış.
Ellerim cebimde yürüyorum, ağzımda tütün,
Dumanı, günahını üstlenmiş akan yaşın.
Gölgem bile düşmemiş bugün ardıma,
Koca şehrin,
Işığına dayansın, münferit kul.
Hemde,
Işığında yansın, meyyit ki meçhul.
Sende sor,
Yalnızlığın bile uğramadığı,
Odanın köşesinde,
Yanan sigarasının dumanını ifşa ediyor,
Penceresinden içeri sızan şavkı,
Canını yakmasına rağmen kapatmıyor, açık kalıyor,
Tüm gerçekleri ikarar eden şarkı.
Bir gün terse dönerse rüzgar,
Ve yağmur yağarsa,
Sırtında bir kor sönerse,
Kapatırsan bir odaya kendini,
Adamın biri yüzüne söverse,
Habersiz kalırsan vakitten,
Sükut etme ey efendi,
Oldum görmezmisin? hâli perişan,
Kuru bir yaprağa döndüm,
Esen yelle ordan oraya taşınan.
Sükut etme ey efendi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!