O diyar ki zıtların kaynaştığı yerdedir;
O diyar ne yerde, ne gökte, yalnız bendedir...
Güzelliği sezdim de,
Reva kucak bilmedim.
Şehir şehir gezdim de,
Kalbe bucak bilmedim.
Bütün çiftler peşinden,
Sıyrılıp uçuverdin, ruhunun giysisinden,
Alev vadilerinde yokluk varlığı boğdu;
Kör kâbuslar devşirdim, rüyaların isinden.
Kuyumda ateşinle yanan sular soğudu;
Ne sen öldün içimde, ne bir başkası doğdu.
Tedirgin ışığıyla senelerce yol aşmış,
Karanlıkta bir fener, tarihi süzmektedir.
Hırsla kıvranan deniz, şimdi gözlerle taşmış,
Takatsiz kollarıyla neferler yüzmektedir.
Titreşen yakamozlar hacim dolu şu anda,
Dünya yalan değil mi?
Zaman bizi silecek;
Senden ne çektiğimi
Yalnız Allah bilecek.
Gözlerin ruy-i zemin,
Şimdi maskeli yüzüm, şimdi hislerim süzgün;
Hasretin fırtınası tepemde estiği gün,
Zamanın yaprak yaprak döküldüğü seması,
Bir mahşer ateşiyle kavrulup yarılacak
Ve öfkemin tenine en yapışkan teması,
Sabır çilesini dürüp
Can özünle buluştun mu?
Rıza makamına varıp
Sevdiğine kavuştun mu?
Tek hecelik sözdü cihan,
Yine yalnız ve dilsiz, geceyle yüklü merkep,
Duvarlarda dudaklar, içli, yorgun, susamış.
Ruhuma zehir aktı, kanım bir al mürekkep,
Şüpheleri süzen kalp, yorgunluktan uzanmış.
Gölgeler dünyasında, sarmaş dolaş aşıklar,
Gök kurşuni, yer ayaz;
Biraz daha yaklaşır,
Denizde su, damarımda kan.
İçimdeki madeni yalar bir yılan dili;
İçimdeki madeni, soğutur biraz.
Ölüm, ıssız koridor;
Varlık nerde, ona sor.
Zamanı delen sonda;
En eski sırlar onda.
Çukurlarda rakseden,
Bulutlara akseden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!