Rüzgar gülü savurur
Çorak toprağının garibesiyim
Yaratanın zamana bağladığı yolcuyum
Boynum kıldan ince ümitliyim.... çocuksu
Avuçlarım arası sığmayan başım
Neyini seveyim senin
Güzelliği örtmüş kibirin
Oynadın oyuncağındı
Gün devriminde karanlığı kucaklamak
Aç bir çocuğun iniltisine kulak kabartarak
Bilirim kapatılacak çok hesaplarda var
Yaşamak barışmışlığa karanlığa inat
Anlayarak sıcacık bir çorbayı yudumlamak
Vatanlarında esir yaşayanları anarak anla
İkram iki damla sudan
Kalpten gelen
Tekmeyle karışır vuruşlar
Sensizlik yıkılırsa gönül dağımdan
Bulutlarına dokunsam da ağlamam
Esinti bırakır sanma gönül dağımdan
Dövül kör yanından bakıp ta ağlamam
Bırak giderken ağzımın tadı kaçmasın
Zamana kahır edeyim
Mecnuna döneyim
Kırılganım hadi söyle
Mahkumuyum yokluğun
Dünya daracık hücre
Unuttun heralde canım
Aşkın bam teline bastım şımarık
Ne var ne yoksa döktüm foyasını
Aşk gün yüzünde zindanda kalır
Ah vahlara yazmışız o anları
Pişmanlığım geçmişin acısı
Ey efsane koca şehir...İstanbul
Artık seninle aram hoş değil
Yoktu alnında birikmiş çizgileri
Sevecen cana yakın tebessümleri
Umudu gözyaşına dönüştüren şehir
Seninle bir umuttu mücadelesi
Gitmedin ki hiç terk etmedi aşkın bedenimi
Öylesine erir mi karşında insan bilmem ki
Kumru gibi sevdim ölürüm belki terkederim
Aşk vurgun aşk kızgın çölde efsunlu mavi
Doyulur mu be kuzum bal kaymak bildim
Avuçlarımda ellerin kalbin hala titrek
Engin dağlarda kar var
Umutsuzluğuna bel bağlamışız
Kimimizde hüzün kimimizde neşe
Aldanmışlığımıza inat,içimiz akmış
Mısralarda yıldızlar ağlar,ay batar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!