Bu coğrafyadan mutluluğu çaldıkları günden beri
yitirdi çocuklar gülüşlerini,
analar duasını unuttu,
babalar omzundaki dağları yere bıraktı,
gelinlik kızlar ağlaya ağlaya büyüdü.
Sevginin tam ortasına dinamit koydular,
kancık pusularda patlattılar.
Puştlar hüküm sürdü sevgilinin parmak uçlarında,
ve aşk,
anasına küfreden bir hayırsızın ağzında
masumiyetini yitirdi.
Ulan...
Babanız unutsaydı annenizin kokusunu,
belki doğurmazdı böyle insanlıktan sürgün yitikleri
Ama doğurdu işte.
Ve siz...
Bebek ağlamalarını bile susturan o ellerinizle
sevgiyi boğdunuz.
Sözleriniz, tanrının lanetini kıskandıracak kadar kirli,
yüzleriniz, şeytanın bile tiksinip kustuğu kadar çirkin.
Siktirin gidin şimdi!
İnsanlığın kül olduğu yerden
bir daha dönmeyin.
Cehennemi bile kirletecek kadar
pis bir yıkım bıraktınız ardınızda.
Burada,
ruhumun harabesinde,
bir yanım sevmek isterken,
diğer yanım ana avrat küfrederken,
umudumu güneşe asmaya çalışıyorum.
Ne garip lan...
Kendini sevmeyen bir halkın,
şiirle kendini kurtaracağını sanma sanrısı
Ve Tanrı...
sessiz, kör, sağır...
belki de utanıyor yarattıklarından.
Ve şeytan diyor ki:
"Ben böyle iblis doğurmadım."
Yırtılsın lan gökyüzü!
İnlesin yıldızlar utançtan!
İnsan dediklerimizin ağzından
kan damlıyor, irin akıyor,
her insan, sevilmeye değer dedik
meğer bedene bürünmüş
mezar kaçkını leşlermiş her biri
Kaldır kafanı çocuk,
bak şu toprağa:
Üzerinde sevgi değil,
ihanetin tırnak izleri var.
Üzerinde umut değil,
ananı küfre boğan şerefsizlerin ayak izleri var.
Damarlarımızda kan değil,
küf tutmuş yalanlar dolaşıyor.
Kalbimizde aşk değil,
tırnakla kazınmış lanetler kabuk bağlıyor.
Ulan bu topraklara
gül dikecektik biz,
güzellik getirecek
çiçekler açtıracaktık
sevgiliyi alnından öpecektik!
oysa
Şimdi toprak bile tiksiniyor
kendi bağrından çıkan
insan silüetine bürünmüş köksüzlere
Ve ben...
ben,
bu yakılmış coğrafyada
bir kelimeyi doğurmak için
bin kez ölüyorum her gece.
Siktirin gidin lan!
Bırakın aşkı,
bırakın anayı,
bırakın çocuğu,
bırakın şiiri!
Hiçbir bok anlamıyorsunuz zaten yaşamaktan!
Bari o kirli ellerinizi çekin üzerimizden
Ben susmuyorum!
Ben küfürle dua edenlerin soyu oldum artık!
Ben susarsam,
umutla yeşerttiğim dünyanın üstüne
bir daha güneş doğmaz hissediyorum
Çünkü ben,
çünkü biz,
bu yanık coğrafyanın
gözyaşıyla yoğrulmuş son çocuklarıyız!
Suyun kirlendiği
Gökyüzünün griye boyandığı
Toprağın utandığı bir coğrafyada
Işığı getirmek, suyu tohumla buluşturmak
toprağa can vermek
mümkün
inanın çocuklar
büyüyün çocuklar
uyanın çocuklar
çünkü biz
korkunun çocukları değiliz,
çünkü biz
küfrü ve sevgiyi
aynı yürekten doğuranlardanız.
Gözyaşlarımızı alın,
ekmek yapın,
toprağa ekin!
Çığlığımızı alın,
güneşe sarın,
umut yapın!
Kırıklarımızı alın,
duvar yapın,
yeni bir dünya kurun!
Ve bilin ki;
toprağa diz çökenler değil,
toprağa can verenler kurtaracak bu dünyayı.
Biz yanık coğrafyanın yetimleriyiz;
ama bizden doğacak
ışıktan çocuklar var,
söz veriyorum.
Söz veriyorum çocuklar,
bu kirli gökyüzünün altında bile
güneş yeniden doğacak.
Ve biz,
savaşarak değil,
severek,
küfrederek değil,
direnerek
yeniden insan olacağız.
Çünkü çocuklar,
en büyük direniş, kirlenmemektir.
#şiir #şiirsokakta #şiirheryerde #şiirduvarda
Murat TaliKayıt Tarihi : 27.4.2025 01:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!