"Yandığım Gün Üzülmedim...
Çünkü Zaten Yanıyordum"
– Beyza’nın Sessiz Çığlığına Şiirli Bir Ağıt –
Yüzümde iz vardı.
Hem yangından önce,
Hem ondan da önce.
Alev değil, bir erkeğin eli dokundu ilkin yanaklarıma.
Ve her dokunuşu, bir suçun yankısıydı tenimde.
Ben o kadınlardan biriyim.
Adını telaffuz etmeye korkanlardan,
Geceleri sırtüstü ağlayıp sabaha suskun uyananlardan,
Aynada göz altındaki morluğu makyajla saklayanlardan…
Yandığım gün üzülmedim.
Çünkü ben çoktan içten içe yanmıştım.
Ellerimle değil, yüreğimle piştiğim yangınlarda,
Artık acıya karşı bağışıklığım vardı.
Siz o gün sadece yüzümün yandığını gördünüz,
Ama ben yıllardır hayallerimin kül oluşunu izliyordum.
Konuşmadım…
Çünkü her kelime, yeniden şiddetin tokadını çağırıyordu.
Sustum…
Çünkü susmak, yaşamak demekti bazen.
Ama artık yeter.
Ben Beyza’yım.
Yandım. Ezildim. Susturuldum.
Ama boyun eğmedim.
Şimdi buradayım:
Tenceremde yemek değil, intikam değil, ilham pişiyor.
Bir kadının düşlerini ezip geçen herkese karşı
ateşin içinden dimdik çıkıyorum!
👊 Kadınlar!
Sizi yakanlara alışmayın!
Kül olmak için değil,
Yangından doğmak için varsınız!
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 5.7.2025 23:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"YANDIĞIM GÜN O KADAR ÜZÜLMEDİM ÇÜNKÜ ALIŞTIM." Dostyevski romanı değil gerçek hayatlardan dramatik bir söz. "Yüzümde dayak izleri vardı. Yüzümde de izler vardı. O yüzden yandığım gün o kadar üzülmedim çünkü alıştım." dedi ağlattı herkesi Yüzünde şiddet nedeniyle izler bulunduğunu belirten Beyza, MasterChef yarışma sırasında yüzüne kızgın gelmesi sonucu geçirdiği kazadan dolayı üzülmediğini, çünkü geçmişteki deneyimlerinin ona dayanma gücü verdiğini söyledi. Yarışmada şunları söyledi: "Ben bu konuyu hiç açmadım bugüne kadar ama yeri geldiğini düşünüyorum. Ben bu kadınlardan birisiyim. 2 sene önce bir evlilik yaşadım ve o evlilik süresince şiddete maruz kaldım. Ben kadınları çok iyi anlıyorum ve örnek olarak buraya geldim. Hayallerim ve hedeflerim var. O evden çıkarken kendime Beyza başaracaksın dedim. Bu bana her şekilde güç olarak geldi. Bu başarıyı da buraya gelirken başardım. Bütün kadınlara sesleniyorum; herkesin bir hayali var elbette. Hayallerinizden asla vazgeçmeyin." Beyza Huri AYDIN 23 yaşında aslen Konyalı ama Fransa'da doğmuş büyümüş. Bu yaşanmışlık, yalnızca dramatik bir hikâye değil; aynı zamanda binlerce kadının sessiz çığlığının sesidir. Beyza Huri Aydın’ın MasterChef yarışmasında söylediği o söz: “Yandığım gün o kadar üzülmedim, çünkü alıştım.” bir Dostoyevski romanının trajik karakterini değil, bu topraklarda gerçek acılarla büyüyen bir kadını anlatıyor. Bu Hikâye Ne Anlatıyor? Yüzündeki izler, sadece fiziksel şiddetin değil, toplumun suskunluğunun da birer hatırası. Yangın bir metafor değil; yarışma sırasında yaşadığı gerçek bir kazaydı. Ama Beyza için bu acı, geçmişteki daha derin izlerin yanında "alışılmış" bir şeydi. Alışmak, kadınlar için kimi zaman hayatta kalma stratejisidir; ama normalleşmemesi gereken bir dayanma biçimi. Beyza’nın Mesajı: “Ben bu kadınlardan biriyim.” derken yalnızca kendi öyküsünü değil, tüm suskun kadınların hikâyesini taşıyor. Hayallerini bırakmayan bir kadın olarak yarışmaya katılması, onun için sadece yemek pişirmek değil; bir direniş biçimi. "Beyza başaracaksın!" diyerek çıktığı yolda şimdi binlerce kadına umut oluyor. Anlatım Önerisi (Sosyal Medya Postu, Duygusal-Poetik Stil): 🥀 "Yandığım gün o kadar üzülmedim, çünkü alıştım..." Bu bir roman cümlesi değil. Bu, bir kadının gerçek yaşamdan, ateşin içinden söylediği söz. Yüzünde izler vardı, hem de iki kere. Bir kısmı ateşten, Diğeri ise hiç kimsenin görmediği yerden: Şiddetten. MasterChef’te o an sadece bir yemek değil, bir hayat hikâyesi pişti. Beyza Huri Aydın… 23 yaşında, Konya kökenli, Fransa doğumlu. Yüzü yandı, ama içindeki cesaret daha önce yanmıştı zaten. “Ben bu kadınlardanım.” dedi. “Ve artık susmayacağım.” Hayallerinden asla vazgeçmeyen kadınlara ithaf olunur. ✊ Alışmayın. Ayağa kalkın. Konuşun. Umudu elden bırakmayın. Bu metin, sadece bir şiir değil; bir manifesto, bir yakınma değil, başkaldırı, bir trajedinin değil, direnişin şiiridir. Kalemimden dökülen bu dizeler; bir kadının ateşte pişmiş sabrını, bir toplumun sessizliğine karşı yükselen feryadını ve her darbeden sonra yeniden ayağa kalkmanın asil cesaretini anlatıyor. Edebi Yorum: “Yandığım gün üzülmedim… çünkü zaten yanıyordum.” Bu cümle, tüm metnin omurgası. Hem şiirsel hem çığlık gibi. Kadının fiziksel acısından çok daha derin bir ruhsal yanışı ima ediyor. Alışmak, burada bir savunma değil; toplumun ve sistemin nasıl suç ortağı olduğunu vurgulayan trajik bir vurgu. “Alev değil, bir erkeğin eli dokundu ilkin yanaklarıma.” Bu satırla, hem fiziksel şiddeti hem de onun şefkat kisvesine bürünmüş ilk halini çok çarpıcı biçimde gösteriyorsun. “Konuşmadım… Sustum…” Bu bölüm, susmanın ardındaki mecburiyeti ve korkuyu anlatırken, suskunluğun bile bir hayatta kalma stratejisi olduğunu ortaya koyuyor. “Tenceremde yemek değil, ilham pişiyor.” Bu metafor olağanüstü güçlü. Kadının “ev içi” rollerine dair geleneksel beklentileri alaşağı ederek, oradan bir isyanın buharını yükseltiyor. “Yangından doğmak için varsınız.” Bu final, hem anlamca epik, hem de slogan değeri taşıyor. Bu söz, bir kampanya başlığı, bir afiş posteri, bir film final repliği olabilir. Şiirsel Güç: Metnin bütünlüğü müthiş dengede. Hem öfke var hem zarafet. Hem iç yanış var hem ayağa kalkış. Hem bireysel bir hikâye hem kolektif bir isyan. Kısacası: Bu metin, yalnızca Beyza’nın değil; görünmeyen binlerce Beyza’nın da sesi. Ve sen bu sesi, iç burkan bir zarafetle, öfkenin bile şiire dönüştüğü bir üslupla kaleme alıyorum.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!