Yalancı Bahar Şiiri - Nafiz Faik Erbaş

Nafiz Faik Erbaş
47

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Yalancı Bahar

Birden bire güneş vurur sırtına Nisan'ın
Ağaçlar şaşırır
Tomurcuklar patlar vakitsiz
Bir çılgınlık sarar dalları

Aldanma
Bu bahar yalancıdır
Bir kumarbaz gibi dağıtır güneşi
Ardından
Islak bir toprak kokusu
Ve bir yürekte
Ertelenmiş bir kavga bırakır

Sonra ansızın
Bir gece yelesinden
Keskin bir ayaz eser
Beyaz bir sessizlik çöker
Çiçeklerin üstüne
Yalancı bahar budur işte

Oysa ne çok benzer
İnsan içindeki bahara
Bir bakışla ısınıp
Bir sözle donmak
Yürekte böyle aldanır
Sanki gerçek gelecekmiş gibi
O ilk sıcaklığa

Ama bilir misin?
Belki de yalancı değildir bahar
Sadece biziz aceleci olan
Kök salmadan filizlenen
Derinliği unutan...
Belki baharın yalancısı yoktur
Sadece dinlemeyi bilmeyen
Kulaklarımız vardır rüzgarı

Yine de açacak ağaç
Yine de sürecek tomurcuk
Belki yarın kar yağacak üstüne
Belki donacak
Ama o, baharı içinde taşıyan
Susmaz
Çünkü her yalancı bahar
Gerçeğin habercisidir aslında

Nafiz Faik Erbaş
Kayıt Tarihi : 20.12.2025 07:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    "Güneş sırtından vurur" :

    yalancı, riyakâr, nankör ve kamalı Brütüs.


    Sonra..

    Nisan ın yazı önünde, güneşte önünde olmalıydı.

    "Nisan güneşi"
    bahara pusu kurup,
    oğlak sevenlerin,
    onu kestirip kanını akıtıp
    derisini soyup bütün bedeni soslayıp
    et öbür sofralarına pedofil iştahı kuyu tandır ile teskin yüzsüzlüğüne Nazire olmuş

    "Bahara Pusu"
    olmuş

    üstad nfk da aynı şeyi söylemedi mi... bir hayata çattık ki; hayata kurmuş, pusu...

    Cevap Yaz
  • Tuna Kafkas
    Tuna Kafkas

    nafiz faik kardeş, şiirdi... kaleminizin okurları çok olsun, teşekkürler ve hayırlı vakitler dilerim...

    bizden de size ufak bir hediye peki;

    ve masalın minimal beklentisi…;

    madem yoksun ve yoksunum artık,
    ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
    kapatıyorum gözlerimi…,
    bir düş daha;
    camdan bir doğum günü tabutu içinde,
    sensiz kokular burnumda tüterken,
    gardenya bahçesinde
    yedi cüceler,
    on dört gözbebeği ile,
    türlü renkte yaşlar içinde,
    ormanın derinliklerinden gelen,
    kaval sesini
    ve beni beklerken;
    yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
    yönsüzlüğümün şahitliğine
    ah;

    ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
    seni sevdiğimi,
    ellerimden kayıp
    gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
    at kendini raylarıma,
    sahipsiz şiirler taşırım sana,
    dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,

    ve seç göğün intihar meyilli
    bulutlarından birini,
    bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
    bizden uzak constantineye,
    mezar olsun bu kadim ah/

    ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
    nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
    cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
    bir yılan soyunun maktulü,
    gençliğimin baharı evet,

    sonra;
    silsilenle büyülendikçe,
    kurudu gözyaşlarım
    ve siy/ah gözlerinle ısındım,
    lisanının mahreçleriyle soludum,
    duygu durumuma iyi geldin,
    hoş geldin...,

    aşk sürükledi beni sana
    ve sende, kayboldum sevgili;
    ki lütfen bana,
    bir daha kendimi buldurma ömrümce,
    yitmiş ve sana gitmiş bir iyi insan olarak,
    yaşat beni,
    ruhum ruhuna emanet olsun…,

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)