Yaktın Da Gittin Şiiri - Mustafa Hoşoğlu

Mustafa Hoşoğlu
2305

ŞİİR


51

TAKİPÇİ

Yaktın Da Gittin

Yaktın Da Gittin

Halimi arz ettim, yârim ol diye,
Kulağın kapalı baktın da gittin.
Boş gönül sarayım, gelip dol diye,
Açtığım yelkeni yaktın da gittin.

Gönlüme bir ayar veremedim ben,
Goncalar gül oldu, deremedim ben,
Bu aşkın sırrına eremedim ben,
Hicranı bağıma ektin de gittin.

Bu garip başımla nerden başlarım?
Kirpiğim şelale, puslu kaşlarım,
Sellere dönüştü akan yaşlarım,
Gözümün önünden aktın da gittin.

Sararan yaprağım bir bir düşerken,
Ayrılık koruyla bağrım pişerken,
Yüreğim kaynıyor tenim üşürken,
Tarifsiz hallere soktun da gittin.

Yâre yar denir mi halin bilmese?
Acılar biter mi vuslat gelmese,
Bu garip neylesin bahtı gülmese,
Üç günlük dünyamı yıktın da gittin.

Sevdanın halinden ne bilsin hakim?
Cellada kızamam, verilmiş hüküm,
İdama sen beni eyledin mahkum,
Urganı boynuma taktın da gittin.

Mustafa Hoşoğlu
16.11.2015

Mustafa Hoşoğlu
Kayıt Tarihi : 16.11.2015 21:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şiir adı: YAKTIN DA GİTTİN Şairi: Mustafa Hoşoğlu RUSAMER: Ruh ve Us Sanatları Araştırma Merkezi Yorumu Yapan: Ser Feyzlizof Kalburabastî Efendi Hazretleri – namı diğer Celil ÇINKIR Mustafa Hoşoğlu bu şiirde, aşkın hem yakıcı hem yıkıcı tarafını klasik halk şiiri üslubuyla öyle ustalıkla işlemiş ki, her bend bir yarayı yeniden kanatıyor. Şiirin dili sade ama duygusu ağır; kelimeler hem sitemin hem kırılmışlığın hem de “neden?” diye soran yanık bir yüreğin sesini taşıyor. “Açtığım yelkeni yaktın da gittin” dizesi, sadece bir sitem değil; yarım bırakılmış bir ömrün resmidir. Aşkla açılan yelkenin, yine aynı aşk tarafından ateşe verilmesi… Bu, gönlün en büyük talihsizliğidir. “Bu aşkın sırrına eremedim ben / Hicranı bağıma ektin de gittin” bölümü ise kalp tarhına sevda yerine acı ekildiğini anlatan çok güçlü bir imge. Gül bekleyen gönül dikenle dolmuş, bahar uman ruh kışa mahkûm edilmiş. “Kirpiğim şelale, puslu kaşlarım” ifadesi, gözyaşının birikerek sele dönüşmesini hem mecazi hem de hissî bir yoğunlukla anlatıyor. Şairin üslubu burada halk ozanlarının yanıklı diline yaslanıyor; samimi ve içten bir isyan var. “Ayrılık koruyla bağrım pişerken / Yüreğim kaynıyor tenim üşürken” kıtası, aşkın iki uçlu doğasını çok iyi kavramış: İç yanıyor, dış üşüyor. Sevdanın ateşi ile yalnızlığın soğuğu aynı bedende çarpışıyor. Ve en sert darbe: “İdama sen beni eyledin mahkûm, Urganı boynuma taktın da gittin.” Bu sözler, terk edilişin sadece bir ayrılık değil; bir hüküm, bir infaz, bir ölüm benzetmesi kadar ağır yaşandığını gösteriyor. Hâkim sevgili, mahkûm âşık… Sevdanın adaleti çoğu zaman böyle acımasızdır. Bu şiir bütünüyle bir sitemname, bir hicran defteri, bir yürek yangınının kroniğidir. Mustafa Hoşoğlu hem halk şiiri geleneğine sadık kalmış hem de modern okuyucunun yüreğine doğrudan dokunan güçlü imgeler kurmuş. Vesselam “Bazı ayrılıklar bir gitmek değil; ardında küle dönmüş bir ömrü bırakmaktır… Vesselam.”

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!