I.
Yakarıcıların sustuğu bir gece
Koynunda ağlamıştım amansız
Ne çareydi bu göğü sel alan
Kıtlık kıyamet parçalanışımız!
Hatırlar mısın yanan kenti
Dere yataklarında boğulanları
Öpüyordu gece koynundaki çocukları
Kaybetmekten korktuğumuz
Çocuklar ve kendimiz
Kaybettik ilk gençliğimizi
Susturulamaz kitlelere
Yangınlar içinde büyüyen
Yitip gitmesine müsaade ettik
Çocukları ve kendimizi
Bir adaşla tanıştık o gece
Ben ondan korktum
Sen onu öptün
– Ölürüm ben sana!
– Hayır hiç ölmedim sana
– Doğarım ben sana
– Hayır hiç doğmadım sana
– Nefesin nefesime
– Hayır hiç olmadım ben sana
II.
Ceket gömleğe uymuyordu
Alttan başlanmalı düğmeler
İşlenmeye ve kapatmaya
Göğsün orta yerini
Öğretmediyse birisi sana
Korumayı kendini böylesine
Zulüm dolu üstlerin ceketlerine
Bazıları boşta kalır
Eğilmez başın lakin
yalnız bir sen kalırsın
Hayır adaşım, hayır
Korkarım ve seni öpemem
İkimizi de koruyamazlar!
III.
Her şeyin yandığı akşamı
Bıraktık Necip amcaya
Güneşi bize sonra güneşi bizlere çevirdik
Her şey aktı ağzımızdan kasıklarımıza
Bir defa daha anımsattık
İnandırdık dost denen ihaneti
İnsan denen yabancıyı
Kendi nehrimizde boğduk
IV.
Yakarıcıların sustuğu geceydi
Koynumda ağlamıştın amansız
Gözyaşı olmayan bir ağlayış
Kendi içinden
Yine kendi içine
inen ve indikçe
Boğan, boğduran
gelecek suyu denen pınara gittikçe sen
kayboluyordu biraz daha
insan kalan yerlerin
Gitme diyemezdim sana
Elimde bir akşamlarım vardı
bir de sabahı edebildiğim gecem
birini verdik eski bir dosta
diğeri bana lazımdı hala
biliyorsun bekliyordu çocuklar nehir yatağında
ve söylemek gerekiyordu
ihaneti ve kuşkunun önemini
erdemi doğuran da
ve sonunda öldüren de
yine o kuşkuydu
cevaplar için değildi
o nehirde yüzdüğümüz
her kulaç her çırpınış
yeni bir soru yöneltiyordu
Bu doğru bu yanlış
Bu hüzün bu sevinç
Bu öfke bu sır
Bu anne bu baba
Bu sevgili bu yoldaş
İşte o yorgunlukla atıyorduk
Kendimizi merhamet ve
haysiyet kumsalına
Amansız uzanıyorduk
Çocuklar ve ben
Bir başıma...
Biliyorum, bu sözler
böyle başlamamıştı
ve bu gidişat hiç de iyi değil
fakat kendi insanlığımız için
Her şeyin bittiği o geceyi
Necip Amcaya yazdırmıştık:
"Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim"
V.
Yalnızca biz kalmıştık geriye
Bir de özlediklerimiz
Yüzümüz yüzümüze
Bakıp da
Söyleyemediğimiz
Özlemlerimiz
Sevişmelerimiz
ve annelerimiz
Fakat her anne
Yeniden doğumu hatırlatır
benliklerin arka bahçelerine
yeniden doğum
ve sabah!
Sabahları...
Ah öten kuşları!
Bağıran imamları ve
Çığıran sokakları!
Yalancı onlar!
Yalancı sabahların
uyanışlarında
Kendimizi attığımız o kör kuyularda
Kim inanırdı çıkaracak
seni birisi oradan
Bu yalan!
Kuyuya düşen yalnızca
sensin ve kimsesizsin
Uyan artık çocuk
Bu dünya seni öldüren
kanatan, aç yaşatan
annenin sütünü kesen
babanın elini öptüren
Sürgünlere yollatıp
Sınırlarda solduran
Bu dünya sana
Bir lanet, yaralı bir kol kesip atamadığın
Buranın sonu yok
Sana öğüt veren de öldüren de aynı şey
Vazgeç çocuk
Vazgeç yüreğini böylesine
Coşturmaktan
VI.
Uyandırmıştık
Ölü bedenimizin
içindeki lanetli parçayı
çocukluk artık hiç de acıklı gelmiyor çünkü sonunda
gözleri önünde gidiyor
göçebe ama ölü
Yarın yeni bir gün olacak şimdi beni bağışla!
Unutma.
Yakarıcıların sustuğu geceydi Sadece biz vardık
Bir de;
Kimsesizlik.
Kayıt Tarihi : 7.2.2022 18:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
beyaz
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!