Dışında kaldık sefere çıkan gemilerin
Çılgın ritmi zincirlerin suratımda
korkunç bir değirmen.
Tedirgin uyanışlar bu saatten sonra
Yosun yığını sıkışan dudaklar
Yanlı bir çerçeve gibi sabahları
Kumsalların serabında açılan
cennet kapısı.
Beyazların içinde sen.
Yıllanmış şarabımda
hayallerim asılı.
Sabır deme sakın…
Sabır deme!
Diri diri gözümün
önünde yanıyordun.
Cennetin gözleri
Kirlenmiş görüntüsü çağımın.
Yarı aydınlık, yarı karanlık
yürek atışlarım.
Bir akıntıya kapılmış gözlerimin
yekpare bakışı.
Dudak arası isyan kırılıyor sessizce.
Ateşten kılıç olsa, beslenir mi yüreğim -
Büyü almış umutlar yaşıyorsa gizlice
Zeytin dalı uzatıp yine haykıracağim.
Bin çığlık öfkelerim, zamanla haklılaşır.
Ben öyleydim genç yaşta...
Tarlada bir sarmaşık.
Kök salmıştı şehrin otobüs
duraklarında umutların feneri.
Ben bir ipek böceği, dokudum...
Çılgın fırtınalarda savrulurken
nafile vuruşlarım, çırpınır dalgalarda.
Yırtar sessizliği hırsından.
Masumca görünür
Dolaşır liman liman,
Duvarlar delice saldırır geceye
Sımsıcak ezgiler yüreği parçalar
Tuhaf bir melodi takılmış heceye
Bağrımda çıldıran kırgınlığı yakar.
Yakamı bırakmaz saldırır aslında,
Kapalı ufuklara doğru uzanan
imgeleri sürükledim sürgüne.
Defalarca yeminlerim,
şiirlerimin üstüne.
Acı sözde kederimdir mantık
Ödünç cesaretin yüzü
ağır bir yük.
Tercih hakkını gizlediğimiz
kadar onurlu bir şaka.
Veresiye çizgileri bazen
Yahya Akbulut demek; kendini, derdini, gördüklerini, en acımasız durumları bile o sıcak yorumuyla, sanatsal kaygılardan uzak ama baştan sona sanat dolu anlatabilmek...