O,
Ters akan şemsiyenin altında,
Suyu tutan değil,
Suya tutunan.
Kaldırım taşlarıyla konuşur:
"Beni de alın, sizdenim artık!"
Saati eritmiş avuçlarında,
Damlalar dibe vururken,
O yukarı tırmanıyor
Islak merdivenlerden
Balkonlarda sırılsıklam çamaşırlar
Ona el sallıyor.
Vitrin camlarında ıslak yansıması:
Bir solungaç, bir yarık, bir buhar...
Alışveriş poşetleri
Ağzına kadar gökyüzü dolu.
"Satın alabilir miyim?" diye soruyor
Kasiyer, yağmuru tartıyor.
Bir otobüs durağında
Şapkasını çıkarıp
İçine bir bulut yerleştiriyor.
Otobüs gelince,
Tekerlekler sıçratıyor ıslak anıları
Her damla, bir adres unutuş.
Cebinde telefon:
Ekranında suyaltı mesajları
"Geliyor musun?"
"Neredesin?"
"Islanmadan dön!"
Ama o, yağmuru ıslatıyor
Parmak uçlarıyla haritayı delerek.
Gece olunca,
Sokak lambaları dibe çekiyor ışığı.
O, köprü altında
Kuru bir taşın üstüne oturup
Ayakkabılarından balık çıkarıyor.
Zaman,
Solucanlar gibi kıvrılıyor ıslak ceketinde.
Sabah gazetesi:
"Adam Yağmuru Islattı"
Resminde sırıtıyor
Sular içinde yürüyen kara bir leke.
Çocuklar pencereye koşuyor:
"Bakın! Yağmuru ıslatan adam!"
O ise, bir olukta kayboluyor
Kendi denizinde boğuluyor.
Kemter Abdal
Kayıt Tarihi : 10.6.2025 22:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!