Yağmurlu Bir Sabah
Yağmurlu bir sabahtı,
sadece dışarıda değil,
içimde de gök delinmişti.
Gökyüzünden düşen her damla,
kalbimde kırılan bir cümleye denk geliyordu.
“Gitme” diyemeden kapandı dudaklarım.
Sanki dilim zincirlenmiş,
boğazıma bir kaya oturmuştu.
Oysa içimde binlerce kelime çığlık atıyordu—
ama hepsi sessizlikte boğuldu.
Sen adımlarını hızlandırdıkça,
benim içimde yollar uzadı.
Her adımın bir kıyametti,
her uzaklaşışında içimdeki şehirler yıkıldı.
Yağmur, kaldırımları ıslatıyordu,
ama asıl ıslanan bendim.
Islak bir gömlek gibi sırtıma yapışıyordu yalnızlık,
ve ben, ıslandıkça küçülüyor,
küçüldükçe kayboluyordum.
Hayallerim vardı bir zamanlar:
Seninle büyüyen, seninle çoğalan.
Ama öğrendim ki bazı hayaller
kendi gölgesinden ibaretmiş.
Sıcak bir odada değil,
çamurlu bir sokakta bırakılırmış bazen.
Pişmanlığım,
yağmurun şehre bıraktığı gölcükler gibiydi.
Üzerine bastıkça daha da büyüyordu.
Keşke demek kolaydı,
ama keşke, geri getirmiyordu seni.
Yalnızlık,
bir odada tek başına oturmak değildi artık.
Yalnızlık,
yanında senin hayalini taşıyıp
ona dokunamamak demekti.
En kalabalık caddelerde bile
“Sen olsaydın” demekti içimden.
Şimdi biliyorum:
Söylenmeyen bir “gitme”nin
ömür boyu susturamadığı bir çığlık olduğunu.
Kelimeler susar,
ama pişmanlık hiç susmaz.
Ve ben o sabahtan sonra anladım ki:
Yağmur durur, bulut dağılır,
ama bir kez gidense
asla geri dönmez.
Yağmurlu bir sabahtı…
Ben sustum,
sen gittin.
Ve geriye kalan tek şey,
üzerine basıldıkça büyüyen
pişmanlık gölcükleriydi.
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 03:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!