Gölgeleri kendinden büyük fıstık ağaçları,
Aşağılarda…
Göremeyeceğim kadar aşağılarda…
Nasıl girdin kaderime görmeden?
Farkında olmadan.
Ben mi çağırdım seni?
Kalbimin en müstesna köşesinde,
Tanrı misafirim oldun bilmeden.
Kovamadım ….
Senin gözlerinde boğulmak
Saçlarına dolanmak
Kalbinde olmak
Sevdiğini duymak
Sevdiğin olmak istiyorum...
Sen başımda kavak yelimsin benim
Es, savur, at beni okyanuslara
Görmeyen gözüm
Tutmayan elimsin benim
Al götür beni de götür çok uzaklara
Mutluluğun resmini,
Sadece Nazım istemedi Abidin'den
Abidin; mutluluğun resmini çizerken
Yalnız değildi...
Ne resmini çizmek,
Nisan yağmurları yağıyor,
Cama vuran damlalar,
Serseri mayın gibi,
Bir o yana bir bu yana akıp duruyor.
Cama dayadım alnımı,
Fırtına sonrası yarı karanlık bir gece,
Duyarsız bir gökyüzü…,
Oraya buraya serpiştirilmiş kararmış yıldızlar…
Göl morarmış, mor sular üstünde isteksizce bir ay,
Birbirini kucaklayan dallarıyla ağaçlar üzgün…
Sana şiirler yazdım,
Kaderimi satır satır yazarcasına….
Kendimi anlattığımı sandım,
Ben sanatkar ruhlu adamım…
Sanatla olsun isterse zanaatta
Geçerli bir kural vardır.
“İki şeyi birbirine ekledin,
Ve ya
Sen giderken gözlerim dopdoluydu
Ve yağan yağmurla gözlerim ıslak
Yokluğundan bir rüzgar esti hazin...
Teselliler döküldü yaprak yaprak
Gökyüzünde bir bir söndü yıldızlar...
Bir karanlık geldi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!