VAROLUŞUN HİKAYESİ
Sevdamıza dahil olan ne varsa yitip gider.
Geçmişimizdeki viran şehirler gibi...
Kayboluşların acı öyküleri çalar kapıları.
Onarılmaz olan o kalpler, birer birer cenk’e girerler.
Bayrak gibi dalgalanırlar yaşamın harp sahasında.
Arda kalan,
yaşlı gözlerimizin, acılarımızla, içimizi yakarcasına yıkanması gibidir sanki.
Geriye dönemeyiz bu uzun yollardan.
Yollarımızın her kilometresi çıkmaz sokaklarla çevrilir.
Barikatlar sarar dost yanımızı.
Kin, öfke, gurur ve kibir...
O gözler görür...
Zemherilerde dilsizler dillenir.
Şarkılar onların,
Islık onların ilk heceleridir.
En sağır koridorlarda, uçurtmaların tel örgüleri uçurtması gibi,
Sevda gibi, ekmek gibi barut gibi...
Savaşsız zafer gibi, Ölüm gibi..
Hücre hücre patlar tüm bedenimiz...
Ve biz;
Hücrelerimiz...
Her birinden yok oluşlar seslenir.
Sorular sorarız. Sorular;
Sorularımız cevap anahtarında ki şifredir.
Biz yaşamın neresindeyiz. Yaşam bizim neremizdedir...
Yeni doğan beden öfkemizi şekiller, öfkeleniriz.
Her gece, gecenin içindeki sese binlerce yeminler ederiz.
Yeminler birbirinin benzeridir.
Biri tutar elimizden. Elimizde binlerce ten şekillenir.
Tozlu yaprakların üzerindeki o kir,
Toprağıyla can evimizden giriverir.
Ölümleri düşleriz.
Bu anlam, bu mana, bu yalnızlık bitmelidir.
Ses ve şekil;
Beden...Nedir?
Gidenlerin vaktidir artık... Gidenlerin eylemidir.
Anonslar gibi...Tenhalarda yankılanan ürperten ses gibi..
Bekleme salonlarında derinden gelen,
seni senden alıp,
seni sende yeşerten birileri seslenir.
Gel...! , Gel....! , Gel...!
Bu saat akrep gibi değil, Yelkovanın rezilliği onun üzerinedir.
Her canlı hazır kıta sana yaslanır, hazırlanır.
Bir merasim bandosu...
Şef;
Kırmızıya çalan gözleri,
Soluk yüzleri,
Hava gibi, su gibi.
Sevginin bir benzeri,
Şehvet misali,
Korkunç bir ses...!
Borulardan çıkan sesler bir araya toplandığında,
Her şey alt üst olduğunda, kulaklar duymaz.
Bu kaos arasında, kanlı yaslarda,
Napalm patlamaları arasında
Canı çıkarcasına,
Uçlardaki mevziler hayal edilmektedir.
Kan değildir bu.
Zevk şerbetinin acı iksiridir.
Tören kıtaları seni beklemektedir.
Kara pelerinlerini giyenler ve önünde sebepsizce eğilenler,
Seni o anda yolcu edecekler,
Sensizliğe değil,
Emanetin verilişi, varoluşun hikayesine sevinmelidir.
Varoluşun hikayesine sevinmelidir...!
İlkay PAL
Öylesine kağıda düşenler...
Kayıt Tarihi : 21.12.2007 22:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!