Vakit Öyle Bir Vakit ki Şiiri - Ayça Özt ...

Ayça Öztorun
185

ŞİİR


18

TAKİPÇİ

Vakit Öyle Bir Vakit ki

Güneş’in tepemizi deldiği,
beynimizi cılk yumurtaya çevirdiği;
“cehennem ateşini görmek için,
öte dünyaya ne hacet bre?” diyerek,
sıcağa sitem edenlerin,
güneş tepeye çıktığında;
isyan edenlerin, isyan etseler de;
“dünyadan vazgeçerim,
Adana’mdan tövbeler olsun geçmem”
diyenlerin memleketidir Adana’m...

“Ama yollar uzak!”

Ağustos sıcağında;
“beni yaktın, ben de seni yakarım” diye,
güneşe kurşun sıkanların;
“yağ, yağ, yağmur,
teknede hamur
ver Allahım sulu sulu yağmur”
diyenlerin, harman yeridir Adana’m...

“Ama mesele derin. Gamdır bu içerim!”

Hiç bir memlekette eşi bulunmayan,
büyülü baharın yağmurlarında,
toprağın gebe kaldığı,
horantanın rızkını vermek için,
bereketiyle yarıldığı,
ırgatın harman savurduğu
memlekettir Adana’m...

“Ama takvimler çentik yarası”
Kış ayı sicim gibi yağan yağmurlarda,
çinkolu damlarda yağmurun sesini
ninniye çevirdiğimiz,
hava soğudu diyerek isyan ettiğimiz,
yandım Allah Temmuz’unu bile
özlediğimiz Adana’m...

“Ama çocukluğum gelmez ki geri”

Kendini koru değil de;
“eline, diline mukayyet ol,
kimseye bulaşma” diyen anaların,
beyaz atleti üniforma,
mangal dumanını flama,
boğmayı şampanya niyetine kullananların,
“buyur ciğerim sen de gel sofraya” diyen,
babaların diyarıdır Adana’m...

“Ama bir de o amansız ayrılık olmasa,
ah olmasa varmaz olur muydum
Adana’m senin yanına?”

Hasmına taktığında;
“bizden bir, senden bin gider” diye,
meydan okuyan dayıların,
dostunu ciğerden sevip;
“uğruna kurban” diye
bağrına basanların,
aşkını Torosların zirvesi kadar
yüksek yaşayanların,
namusuna yan bakana;
“seni mermi manyağı yaparım” diyerek,
kurşunla çiftetelli oynatanların
memleketi Adana’m...

“Ama delişmendir insanlarım,
bir anda ortalığı yakan alev,
bir anda coşkun akan sel!”

Acılı kebabını, buz gibi şalgamını,
buğulu sıcak tarhanayı içli köfteyi, mantıyı,
tandırdan bazlamayı eksik etmeyen,
cömert kadınlarımızın mutfağıdır Adana’m...

“Ama sadece annemin...
Hamarat annemin ellerinden yiyesim gelir.
Yemem başka annelerin yemeğini!”

Yaz gecelerinde Ağustos böceğine,
mutlu şarkılar söyleten,
limon çiçeklerini başına taç eden,
nergisli, sümbüllü Anavarza bülbüllü,
Kozan koçyiğitli Ceyhan nehirli,
Karataş’ta Yumurtalık’ta
coşkun denizli bin bir efsaneli Adana’m...

“Ve ninemin dizlerinde uyuklarken ben,
dillerinde Kozanoğlu destanı,
içli içli söylerdi, can yangını ağıtı.
İşte o zaman bağlandım sana Adana!
Bazı zaman düşler görür,
alageyiğinin sırtında ulaşırdım Toroslara”

Bağrı yanık yiğitlerini bıçkın delikanlısını,
“itirazım var” diyerek nara atanını,
cana can olanını cananını baş tacı yapanını,
ırgatını, marabasını sanatını, sanatçısını,
bağrında büyüten Adana’m;
“Yeminle Yılmaz Güney’in,
Yaşar Kemal’in sesi geliyor her bir yandan.
İnce Memed bana sesleniyor Hemite dağından”
Ey ünü büyük Adana’m;
sana daha ne diller döküp, neler yazayım?
Kemancıyla geleyim Toroslarda iki tek atayım,
içimi dökeyim senin için serenat yapayım.
Toprağından geldi bedenim toprağında yatayım...

“Ama şimdi toprağında sümbül mü oldu babam?
Oy ki, oy!
tohum olup laleye, filiz olup nergise mi boy verdi?”

Adana’m bilmem anlatabildim mi kendimi?
Saat gecenin dördü Yazar’ın hasrettir derdi,
öyleyse Kemancı çal şimdi vakit efkâr vakti...

Ayça Öztorun
Kayıt Tarihi : 17.1.2019 03:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur

    Tebrikler
    beğeniyle okudum

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ayça Öztorun