sen benim hiç bir şeyimsin yokluğun anlatılmaz hiç kimsemisin bilmem ki nesin.........................................
Diyarbakır Hasreti
Sevince ölesiye sevilir kalınırdı Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi Sonra Şehirler uyur kalbim örselenirdi Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen Gidince upuzun kırılmış dallar gibi Üşürdü ömrümüz saçakta kuşlar gibi Kederden geberten hasret ezberlenirdi Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen Geliyorum köpekler gibi acı çekerek Geliyorum hasretinin gözlerinden öperek .
.
Ayrılığın Hediyesi
Şimdi saat sensizliğin ertesi Yıldız doğmuş gökyüzü ay aydın Avutulmuş çocuklar çoktan sustu Birben kaldım tenhasında... Gecenin avutulmamıs ben. Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim Ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun Buda benim sana ayrılırken hediyem olsun. Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe Bütün aydınlıkları içine sezebilmek gibi Mülteci isteklerim oldu arasıra biliyorsun Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asiyorum Bu son olsun, son olsun. Şimdi saat yokluğunun belası Sensiz gelen sabaha günaydın İşi gücü olanlar çoktan gitti Bir ben kaldım voltasında gecenin Hic uyumamış ben Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim Ki bu yaşlar utangaç boynun kolyesi olsun Bu da benim sana Ayrılırken hediyem olsun. Kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni Beyninin icindekileri anlıyabilmek ve Yitirmeden yüzündeki anlık tebessümü Bütün saatleri öyleyce Dondurabilmek için Çıldırasıya paraladım kendimi Lanet olsun Artık sigarayı üç pakete çıkarttım günde Olsun gözüm olsun, ne olacaksa olsun... .
sen benim hiç bir şeyimsin yokluğun anlatılmaz hiç kimsemisin bilmem ki nesin.........................................
Diyarbakır Hasreti
Sevince ölesiye sevilir kalınırdı
Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi
Sonra
Şehirler uyur kalbim örselenirdi
Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen
Gidince upuzun kırılmış dallar gibi
Üşürdü ömrümüz saçakta kuşlar gibi
Kederden geberten hasret ezberlenirdi
Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen
Geliyorum köpekler gibi acı çekerek
Geliyorum hasretinin gözlerinden öperek
.
.
Ayrılığın Hediyesi
Şimdi saat sensizliğin ertesi
Yıldız doğmuş gökyüzü ay aydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Birben kaldım tenhasında...
Gecenin avutulmamıs ben.
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun
Buda benim sana ayrılırken hediyem olsun.
Soytarılık etmeden güldürebilmek seni
Ekmek çalmadan doyurabilmek
Ve haksızlık etmeden doğan güneşe
Bütün aydınlıkları içine sezebilmek gibi
Mülteci isteklerim oldu arasıra biliyorsun
Şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asiyorum
Bu son olsun, son olsun.
Şimdi saat yokluğunun belası
Sensiz gelen sabaha günaydın
İşi gücü olanlar çoktan gitti
Bir ben kaldım voltasında gecenin
Hic uyumamış ben Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
Ki bu yaşlar utangaç boynun kolyesi olsun
Bu da benim sana
Ayrılırken hediyem olsun.
Kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni
Beyninin icindekileri anlıyabilmek ve
Yitirmeden yüzündeki anlık tebessümü
Bütün saatleri öyleyce
Dondurabilmek için
Çıldırasıya paraladım kendimi
Lanet olsun Artık sigarayı üç pakete çıkarttım günde
Olsun gözüm olsun, ne olacaksa olsun...
.
.