Ruhlar giderlerken, sonsuz bir yola, Dünyada verirler, birkaç gün mola, Sanma ki, bu geliş, tesadüf ola; Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Güneş, doğmak için, sabahı bekler, Kozalarda, çile çeker, böcekler, Bil ki, her yürüyen, önce emekler, Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Tohum düşer, toprağında barınır, Bahar gelir, yaprak ile sarınır, İnsanoğlu kışa doğru arınır. Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Ateşe düşmeyen çıra yanar mı? O ateşte yanan gayrı söner mi? Hakk'a giden yarı yoldan döner mi? Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Nefsin bu gün doysa yarın yine aç, Sanma ki bedenin nefsine muhtaç. Gel şu meyhaneden vakitlice kaç, Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Nefsin işkencesi düşmandan beter, Onun zulmü ancak savaşla biter. Silah istiyorsan iraden yeter, Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Hor görme dünyada çile çekeni, Sabırla beslenir, gönül kökeni, Bülbüle diyor ki, gülün dikeni; Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
İhtiras seline,baraj kâr etmez, Beşer arzuları, saymakla bitmez. Dünyayı verseler, inan ki yetmez, Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Zaman sermayesi, sanma ki çok bol, Beşikten bastona, kaç adımlık yol? Bu kânun değişmez, kim olursan ol, Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Rüyalar, ne büyük ibrettir oysa, İnsan aç uyanır, rüyada doysa, Ölüm uyanmaktır, yaşamak buysa, Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Nî’met sırrı gizli, hayır ve şerde, Devâyı da verir, verdiği derde, Akıl, isyan ile, aranda perde, Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Gör ki, şu dünyanın, sırça köşküne, Tapmış nice insan, dönmüş şaşkına, Nedir bu sarhoşluk, Allah aşkına? Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Cengiz Numanoğlu
Seni seviyorum çünkü Adını duyduğumda titriyorum. İçimdeki sevda telleri titriyor Eriyorum su olup akacağım sanki Su olsam da sana akmak için yol bulurum ben Ayaklarının dibine göl olurum Sen bu aşk suyu ile yıkanırsın Seni düşünmediğim tek bir an yok bile Senin hasretine tutsak oluyorum Hasret dedim de,seni özlemenin bu kadar zor olacağını bilmezdim. Bir sarmaşığa dönüşüyor hasretin, bedenimi sarıyor. Hasretten şikayet etsem de aldırma sen Kavuştuğumuzda yaşadığım bahtiyarlık kötü olan ne varsa hepsini silip atıyor.
Seni Seviyorum Çünkü Yanındayken dört mevsim bahar oluyorum Seni o baharın en nadide çiçeği yapıyorum Buram buram çiçek açıyorsun yüreğimde. Kokunla başımı döndürüyorsun Bir bahardan diğerine uzanırken zaman sensizliği aklıma bile getirmek istemiyorum. Çiçek dedim ya, Bir çiçek adı verseydim sana papatya olurdun Tomurcuklarıyla dünyaya, insanlara baharın geldiğini müjdeleyen papatya iddiasız ama güzel,güzel ama kibirsiz
Seni Seviyorum Çünkü Sana baktıkça kendimi hiç keşfedilmemiş bir kıtanın topraklarında buluyorum Adım adım dolaşıyorum seni Sana ait ne varsa öğrenmek istiyorum Keşfetmeye aç bir kaşifim ben Ancak senin topraklarında doyuyorum hayata Sana her gün yeniden aşık oluyorum Bu aşka ben bile şaşıyorum Ama şaşkınlığım beni mutlu ediyor
Seni Seviyorum Çünkü Her sabah kalktığımda bir günü daha seninle geçirecek olmanın mutluluğunu yaşatıyorsun bana Ben güne seninle başlıyorum ve her gün hayatı yeniden keşfediyorum Gök kuşağının her tonunu gölgede bırakan en parlak renksin sen Her şey senin rengini taşıyor benim için ancak o zaman anlamlı oluyorsun
Seni Seviyorum Çünkü Soğuk günlerde içimi ısıtan ceketimsin Sıcak günlerde ise ferahlık veren kuzey rüzgarı İliklerime işleyerek esiyorsun Her şeyde sen varsın.Nasıl olmayacaksın ki sanki sen doğduğumdan beri içimdeydin Yüreğimin en derin köşesinde idin Sanki ortaya çıkmak için beni bekliyordun Ve ben orada olduğunu fark edince hak ettiğin yere çıkardım seni
Seni Seviyorum Çünkü Hep benimlesin.Seni görmem için yüzüne bakmam gerekmiyor.Gözümü kapatsam oradasın Gördüğüm her sima aslında sensin. Gözlerinin içindeki binlerce yıldız gecenin karanlığını delip geçiyor Sen bana bakarken ben kendimi yıldızlara bakıyor gibi hissediyorum O yıldızların parlaklığında kaybediyorum kendimi.Gözlerim kamaşıyor ama şikayetçi değilim aydınlığından.Güneş doğmasa,yıldızlar kaybolmasa diyorum Ama biliyorum ki güneşimde sen olacaksın gecenin sonunda. Bu kez daha parlak ve aydınlık çıkacaksın karşıma
Seni Seviyorum Çünkü Saçların ellerimin arasında kayıp giderken dünyadaki cenneti bulmuş gibi hissediyorum kendimi Her gülümseyişin içime yeniden yaşama sevinci dolduruyor. Her gülümseyişin karamsarlığı yıkıyor,mutsuzluğu parçalıyor Seni seviyorum çünkü,seni sevmeyi,sana dokunmayı, seni dinlemeyi,sana bakmayı, seni koklamayı. seninle paylaşmayı seviyorum. Seni sen olduğun için seviyorum
Seni Seviyorum Çünkü Seni sevdiğimi anlatmaya çalışırken ne kadar çaresiz olduğumu da görüyorum Her sözcükten sonra durup tekrar düşünüyorum Seni yeterince anlatabildim mi diye Biliyorum ki yetmeyecek.Bu kadar sözcükten sonra bile sana sevgimi anlatamamış olacağım SÖZCÜKLERİN BİTTİĞİ YERDE GÖZLERİME BAK ONLAR BU SEVGİYİ ÇOK DAHA İYİ ANLATACAKTIR SANA! ....
Sinan Yavuzyiğit
Ebabil Alıp içinde sesler uçuşan bu aksamdan Hafızamı bir deniz kıyısına çeken yol, Aydınlık rüyaların peşine düsen gondol Mavi bir denizde yüzer gibi yanan samdan.
Tuşların üstünde karanlığın heyulası Ve birden kalbe çırpınışlar veren hatıra. Çekmede beni saadet dolu dünyalara .......... ..........
Orhan Veli Kanık
Ağlamanın Ağlatılması Yoktun! Savruldum Rüzgârlarına sustum Durulandı durumum işsiz ve aşksız bir kelebeğin güneşine ısmarladım beni Güneş doğdu Gece başlandı hecelenmeye Sustum küstüm kırılmalara Dünyayı kapadım sustum belalarımı sardım sustum Susmalar sustu Küsmeler kustu Kuşlar uçtu ta benden Ta senin beni bıraktığın andan İçimde yalnız benim yaşadığım Bir sızı türküsü çalınır yüreğiminin senli derinliğinde
ve Yolcuyum uzaklara uzak Tuzaklara tuzak Yazıklara yazık yorgunum yorgun sevdalara gözyaşı dolu omzumda koyulacak bir başının heybesiyle Beni sana getiren Cudi’nin zevk aşınmasında kalbimi alıp getirdim sana ayrılıklarla delik deşik kalbimi başka bir şeyimde yoktu getirecek Yoksulum, Çaresizim Bir dilim sevda Bir bardak gözyaşı Bir dirhem de kavuşma umudu
umut ağacımın en ince dalında anka tutuluşa yuva yapmış sensizliğimin koynumda ateş seni aradım bir kentin her keresinde yapayalnız ve bir o kadar de mecnun ve yorgun yoktun
Çocuklara sordum ağladılar ben ağladım kent ağladı ırmaklara sordum çağladılar,dalgalandı esrik yüreğim
Çiçeklere sordum boyun büktüler meyveler ağaçlara sordum yaprak döktüler,döküldü dünyam sığındığım kuşlar da uçtu gitti,uçurumlarındayım bir başıma kaldım kalakalmalarda babası ölmüş bir genç kız gibi Sarıldım gül dalına Bülbül salına bir tomurcuktun hayatın kollarında ve kollarımda küskünüydün gönlümün en peygamberimsi çiçeğinde seni aradım sende ve bende her an yorgun ve yalnız acıkmış bir tornado gibi dolaştım durdum sokakları ve terk edilmişlikleri yoktun
tüm denizlere sordum akıp gittiler yıldızlara sordum bir bir söndüler,ruhum söndü sigaramı ve tütülmelerimi efkâr ettim savurdum gökyüzüne hazan ve naz sardı boynumu yaprak yaprak yavaş yavaş bedenime girdi ne senden esen bir yel ne senli bir damla gözyaşı ne de aşka ve ruha çağıran bir nefes
Gülüşünle aydınlanan sokağımı sesinle şenlenen caddemi yürüyüşünle canlanan şehrimi bir de vedalar bıraktığım durakta şiirler okudum kentli bir mecnun haliydim acıyan gözlerle bakıyordu herkes
Sonra gözlerimi, ağlamaktan yorgun gözlerimi Ki ağlayan bir şairin ağlaması kimseye benzemez ulaşamayacağım uzaklara yolcu ettim yol bitmedi kara trenlere mendil sallayarak. Alil alil oldu yüreğim duygularımı bir vagona kilitleyip kitlendim sensizliğe bin ah sürüp dudaklarıma Kaflarımda Kafka okuyarak sustum! ne kadar susulacaksa o kadar sustum
... son dileğimin aynasında kalbinin durduğu yer kalbimin durduğu yer olsun...
Hayrettin Taylan
HaSret Sen hasret ben hasret bizler hasretiz. Hasretle yaşarız işimiz hasret. Hasretsiz gün geçmez sanki hayretiz. Hasretken çürüyen dişimiz hasret.
Biz hasret kalırken onlar yaşadı. Etrafı bir nice hasret kuşadı. Yüzümüz kızarmış hasret okşadı. Yoldaşımız hasret eşimiz hasret.
Bu hasret belası eyledi hasret. Hasret iken bile diledi hasret. Koyun kuzu gibi meledi hasret. Cesedimiz hasret leşimiz hasret.
Çaresiz bir hasret düştü payıma. İçilmeyen hasret kattı çayıma. Hasret nedir diye sordum dayıma. Çok sıkıştık dedi çişimiz hasret.
Mehmet Yücel
Severim Ben Seni Candan İçeri Severim ben seni candan içeri, Yolum ötmez bu erkandan içeri.
Nereye bakar isem dopdolusun, Seni kanda koyam benden içeri!
O bir dilberdürür yoktur nişanı Nişan olur mu nişandan içeri.
Beni benden sorman, bende değülüven, Suretim boş yürür dondan içeri.
Beni benden alana ermez elim, Kadem kim basa sultandan içeri.
Tecelliden nasib erdi kimine, Kiminin maksudu bundan içeri.
Kime didar gönülden şule değse Onun şulesi var, günden içeri.
Senin aşkın beni benden alıptır, Ne şirin dert bu; dermandan içeri.
Süleyman kuş dilin bilir dediler Süleyman var Süleyman'dan içeri.
Unuttum, din-diyanet kaldı benden. Bu ne mezhepdürür, dinden içeri.
Dinin terkedenin küfürdür işi, Bu ne küfürdür, imandan içeri.
Geçer iken, Yunus, şeş oldu dosta, Ki kaldı kapıda andan içeri...
Yunus Emre
Aşk Okudum - Aşk Dokudum Ben bu gönül tezgahında Aşk dokudum, aşk okudum Erenlerin dergahında Aşk okudum, aşk dokudum
Her güçlüğü bile bile Göznuruyla, sabır ile Yumak yumak, çile çile Aşk dokudum, aşk okudum
.......... ..........
Ümit Yaşar Oğuzcan
Aklımda Yokken Yüregime Düşen aklımda yokken kalbime yerleşen aklımda yokken ruhumu meşgül eden
Yunus Emre
Dost Dediğin Dost dediğin, candan samimi olur Dost dediğin, güvenilir olur Dost dediğin, mangal gibi yürekli olur Dost dediğin, kardeşten de yakın olur Dost dediğin, yardımsever olur Dost dediğin, sevecen, cana yakın olur Dost dediğin, güler yüzlü, tatlı dilli olur Dost dediğin, başın dertte ise ilk koşan o olur Dost dediğin, birlikte gülen, ağlayan olur Dost dediğin, teselli eden olur Dost dediğin, her zaman destek olur Dost dediğin, dağları aşan olur Dost dediğin, gönüldeş olur Dost dediğin, elinden tutan olur
Mehmet Gören
Nedir Bu Bendeki? Anlatilmaz bir duygu bendeki Kelimeler, cümleler nafile Yok sözlükte bu duygularin manasi
Hiç konusmasam Sadece gözlerimle anlatsam Anlar misiniz beni?
Içimde çirpinip duran, Beni hüzünlü gecelere atan Kalbimi böylesine yorup perisan eden Nedir bu Bendeki?
Öylesine geçip gidiyor günler, Hayat iste öylesine ilerliyor Geride kaliyor, yetisemiyorum Yakalayamiyorum bir türlü hayallerimi Çok hizli, Çok hizli gidiyor hayat!
Günes hiç batmasa Hergün birakip gitmese beni Birakmasa gecenin kollarina Yildizlara ve aya... Birakmasa yalnizligima Çaresizligime, Kördügüm olmus düsüncelerime...
Iste... Bak yine aksam oluyor Beynimdeki, kalbimdeki firtinalar, Yine savuruyor beni ordan oraya... Sý ký lý yorum, boguluyorum Anlatamiyorum...
Içinde kayboldugum bu çemberden kurtulamiyorum Açik bir kapi ariyorum Ama açik kapilari istemiyorum Bulaniklasan ruhumda Yagmurlar var, kasirgalar var Yikip ne varsa önünde Ama korkak, Ama ürkek...
Daliyor gözlerim düsüncelerimin en ücra köselerine Kaybolmusum umutlarý mda Üzülmüs, kahretmisim Bendeki bu bitmeyen, tükenmeyen Hüzün bulutlarina Alismisim belki de istemeden. Içimde büyüttügüm rüzgari bekliyorum belki de, Hüzün bulutlarunu dagitmasi ümidiyle...
Ruhlar giderlerken, sonsuz bir yola,
Dünyada verirler, birkaç gün mola,
Sanma ki, bu geliş, tesadüf ola;
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Güneş, doğmak için, sabahı bekler,
Kozalarda, çile çeker, böcekler,
Bil ki, her yürüyen, önce emekler,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Tohum düşer, toprağında barınır,
Bahar gelir, yaprak ile sarınır,
İnsanoğlu kışa doğru arınır.
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Ateşe düşmeyen çıra yanar mı?
O ateşte yanan gayrı söner mi?
Hakk'a giden yarı yoldan döner mi?
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Nefsin bu gün doysa yarın yine aç,
Sanma ki bedenin nefsine muhtaç.
Gel şu meyhaneden vakitlice kaç,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Nefsin işkencesi düşmandan beter,
Onun zulmü ancak savaşla biter.
Silah istiyorsan iraden yeter,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Hor görme dünyada çile çekeni,
Sabırla beslenir, gönül kökeni,
Bülbüle diyor ki, gülün dikeni;
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
İhtiras seline,baraj kâr etmez,
Beşer arzuları, saymakla bitmez.
Dünyayı verseler, inan ki yetmez,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Zaman sermayesi, sanma ki çok bol,
Beşikten bastona, kaç adımlık yol?
Bu kânun değişmez, kim olursan ol,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Rüyalar, ne büyük ibrettir oysa,
İnsan aç uyanır, rüyada doysa,
Ölüm uyanmaktır, yaşamak buysa,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Nî’met sırrı gizli, hayır ve şerde,
Devâyı da verir, verdiği derde,
Akıl, isyan ile, aranda perde,
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Gör ki, şu dünyanın, sırça köşküne,
Tapmış nice insan, dönmüş şaşkına,
Nedir bu sarhoşluk, Allah aşkına?
Sabır sınavıdır, ömür dediğin…
Cengiz Numanoğlu
Seni seviyorum çünkü
Adını duyduğumda titriyorum.
İçimdeki sevda telleri titriyor
Eriyorum su olup akacağım sanki
Su olsam da sana akmak için yol bulurum ben
Ayaklarının dibine göl olurum
Sen bu aşk suyu ile yıkanırsın
Seni düşünmediğim tek bir an yok bile
Senin hasretine tutsak oluyorum
Hasret dedim de,seni özlemenin
bu kadar zor olacağını bilmezdim.
Bir sarmaşığa dönüşüyor hasretin,
bedenimi sarıyor.
Hasretten şikayet etsem de aldırma sen
Kavuştuğumuzda yaşadığım bahtiyarlık
kötü olan ne varsa hepsini silip atıyor.
Seni Seviyorum Çünkü
Yanındayken dört mevsim bahar oluyorum
Seni o baharın en nadide çiçeği yapıyorum
Buram buram çiçek açıyorsun yüreğimde.
Kokunla başımı döndürüyorsun
Bir bahardan diğerine uzanırken zaman
sensizliği aklıma bile getirmek istemiyorum.
Çiçek dedim ya, Bir çiçek adı verseydim sana
papatya olurdun Tomurcuklarıyla dünyaya, insanlara
baharın geldiğini müjdeleyen papatya
iddiasız ama güzel,güzel ama kibirsiz
Seni Seviyorum Çünkü
Sana baktıkça kendimi hiç keşfedilmemiş
bir kıtanın topraklarında buluyorum
Adım adım dolaşıyorum seni
Sana ait ne varsa öğrenmek istiyorum
Keşfetmeye aç bir kaşifim ben
Ancak senin topraklarında doyuyorum hayata
Sana her gün yeniden aşık oluyorum
Bu aşka ben bile şaşıyorum
Ama şaşkınlığım beni mutlu ediyor
Seni Seviyorum Çünkü
Her sabah kalktığımda bir günü daha
seninle geçirecek olmanın mutluluğunu
yaşatıyorsun bana Ben güne seninle başlıyorum
ve her gün hayatı yeniden keşfediyorum
Gök kuşağının her tonunu gölgede bırakan
en parlak renksin sen Her şey senin rengini taşıyor
benim için ancak o zaman anlamlı oluyorsun
Seni Seviyorum Çünkü
Soğuk günlerde içimi ısıtan ceketimsin
Sıcak günlerde ise ferahlık veren kuzey rüzgarı
İliklerime işleyerek esiyorsun
Her şeyde sen varsın.Nasıl olmayacaksın ki
sanki sen doğduğumdan beri içimdeydin
Yüreğimin en derin köşesinde idin
Sanki ortaya çıkmak için beni bekliyordun
Ve ben orada olduğunu fark edince
hak ettiğin yere çıkardım seni
Seni Seviyorum Çünkü
Hep benimlesin.Seni görmem için yüzüne
bakmam gerekmiyor.Gözümü kapatsam oradasın
Gördüğüm her sima aslında sensin.
Gözlerinin içindeki binlerce yıldız
gecenin karanlığını delip geçiyor
Sen bana bakarken ben kendimi
yıldızlara bakıyor gibi hissediyorum
O yıldızların parlaklığında kaybediyorum
kendimi.Gözlerim kamaşıyor ama şikayetçi değilim
aydınlığından.Güneş doğmasa,yıldızlar kaybolmasa diyorum
Ama biliyorum ki güneşimde sen olacaksın gecenin sonunda.
Bu kez daha parlak ve aydınlık çıkacaksın karşıma
Seni Seviyorum Çünkü
Saçların ellerimin arasında kayıp giderken
dünyadaki cenneti bulmuş gibi hissediyorum kendimi
Her gülümseyişin içime yeniden yaşama sevinci dolduruyor.
Her gülümseyişin karamsarlığı yıkıyor,mutsuzluğu parçalıyor
Seni seviyorum çünkü,seni sevmeyi,sana dokunmayı,
seni dinlemeyi,sana bakmayı, seni koklamayı.
seninle paylaşmayı seviyorum.
Seni sen olduğun için seviyorum
Seni Seviyorum Çünkü
Seni sevdiğimi anlatmaya çalışırken
ne kadar çaresiz olduğumu da görüyorum
Her sözcükten sonra durup tekrar düşünüyorum
Seni yeterince anlatabildim mi diye
Biliyorum ki yetmeyecek.Bu kadar sözcükten
sonra bile sana sevgimi anlatamamış olacağım
SÖZCÜKLERİN BİTTİĞİ YERDE GÖZLERİME BAK
ONLAR BU SEVGİYİ ÇOK DAHA İYİ ANLATACAKTIR SANA! ....
Sinan Yavuzyiğit
Ebabil
Alıp içinde sesler uçuşan bu aksamdan
Hafızamı bir deniz kıyısına çeken yol,
Aydınlık rüyaların peşine düsen gondol
Mavi bir denizde yüzer gibi yanan samdan.
Tuşların üstünde karanlığın heyulası
Ve birden kalbe çırpınışlar veren hatıra.
Çekmede beni saadet dolu dünyalara
..........
..........
Orhan Veli Kanık
Ağlamanın Ağlatılması
Yoktun!
Savruldum
Rüzgârlarına
sustum
Durulandı durumum
işsiz ve aşksız bir kelebeğin güneşine ısmarladım beni
Güneş doğdu
Gece başlandı hecelenmeye
Sustum
küstüm kırılmalara
Dünyayı kapadım sustum
belalarımı sardım sustum
Susmalar sustu
Küsmeler kustu
Kuşlar uçtu ta benden
Ta senin beni bıraktığın andan
İçimde yalnız benim yaşadığım
Bir sızı türküsü çalınır
yüreğiminin senli derinliğinde
ve
Yolcuyum
uzaklara uzak
Tuzaklara tuzak
Yazıklara yazık
yorgunum yorgun sevdalara
gözyaşı dolu omzumda koyulacak bir başının heybesiyle
Beni sana getiren Cudi’nin zevk aşınmasında
kalbimi alıp getirdim sana
ayrılıklarla delik deşik kalbimi
başka bir şeyimde yoktu getirecek
Yoksulum,
Çaresizim
Bir dilim sevda
Bir bardak gözyaşı
Bir dirhem de kavuşma umudu
umut ağacımın en ince dalında
anka tutuluşa yuva yapmış
sensizliğimin koynumda ateş
seni aradım bir kentin her keresinde
yapayalnız ve bir o kadar de mecnun
ve
yorgun
yoktun
Çocuklara sordum ağladılar ben ağladım kent ağladı
ırmaklara sordum çağladılar,dalgalandı esrik yüreğim
Çiçeklere sordum boyun büktüler meyveler
ağaçlara sordum yaprak döktüler,döküldü dünyam
sığındığım kuşlar da uçtu gitti,uçurumlarındayım
bir başıma kaldım kalakalmalarda
babası ölmüş bir genç kız gibi
Sarıldım gül dalına
Bülbül salına
bir tomurcuktun hayatın kollarında ve kollarımda
küskünüydün gönlümün en peygamberimsi çiçeğinde
seni aradım sende ve bende her an
yorgun
ve
yalnız
acıkmış bir tornado gibi
dolaştım durdum sokakları ve terk edilmişlikleri
yoktun
tüm denizlere sordum akıp gittiler
yıldızlara sordum bir bir söndüler,ruhum söndü
sigaramı ve tütülmelerimi efkâr ettim savurdum gökyüzüne
hazan ve naz sardı boynumu yaprak yaprak
yavaş yavaş bedenime girdi
ne senden esen bir yel
ne senli bir damla gözyaşı
ne de aşka ve ruha çağıran bir nefes
Gülüşünle aydınlanan sokağımı
sesinle şenlenen caddemi
yürüyüşünle canlanan şehrimi
bir de vedalar bıraktığım durakta şiirler okudum
kentli bir mecnun haliydim
acıyan gözlerle bakıyordu herkes
Sonra gözlerimi,
ağlamaktan yorgun gözlerimi
Ki ağlayan bir şairin ağlaması kimseye benzemez
ulaşamayacağım uzaklara yolcu ettim yol bitmedi
kara trenlere mendil sallayarak. Alil alil oldu yüreğim
duygularımı bir vagona kilitleyip kitlendim sensizliğe
bin ah sürüp dudaklarıma Kaflarımda Kafka okuyarak
sustum!
ne kadar susulacaksa o kadar sustum
...
son dileğimin aynasında
kalbinin durduğu yer
kalbimin durduğu yer olsun...
Hayrettin Taylan
HaSret
Sen hasret ben hasret bizler hasretiz.
Hasretle yaşarız işimiz hasret.
Hasretsiz gün geçmez sanki hayretiz.
Hasretken çürüyen dişimiz hasret.
Biz hasret kalırken onlar yaşadı.
Etrafı bir nice hasret kuşadı.
Yüzümüz kızarmış hasret okşadı.
Yoldaşımız hasret eşimiz hasret.
Bu hasret belası eyledi hasret.
Hasret iken bile diledi hasret.
Koyun kuzu gibi meledi hasret.
Cesedimiz hasret leşimiz hasret.
Çaresiz bir hasret düştü payıma.
İçilmeyen hasret kattı çayıma.
Hasret nedir diye sordum dayıma.
Çok sıkıştık dedi çişimiz hasret.
Mehmet Yücel
Severim Ben Seni Candan İçeri
Severim ben seni candan içeri,
Yolum ötmez bu erkandan içeri.
Nereye bakar isem dopdolusun,
Seni kanda koyam benden içeri!
O bir dilberdürür yoktur nişanı
Nişan olur mu nişandan içeri.
Beni benden sorman, bende değülüven,
Suretim boş yürür dondan içeri.
Beni benden alana ermez elim,
Kadem kim basa sultandan içeri.
Tecelliden nasib erdi kimine,
Kiminin maksudu bundan içeri.
Kime didar gönülden şule değse
Onun şulesi var, günden içeri.
Senin aşkın beni benden alıptır,
Ne şirin dert bu; dermandan içeri.
Şeriat, tarikat yoldur varana,
Hakikat, marifet, andan içeri.
Süleyman kuş dilin bilir dediler
Süleyman var Süleyman'dan içeri.
Unuttum, din-diyanet kaldı benden.
Bu ne mezhepdürür, dinden içeri.
Dinin terkedenin küfürdür işi,
Bu ne küfürdür, imandan içeri.
Geçer iken, Yunus, şeş oldu dosta,
Ki kaldı kapıda andan içeri...
Yunus Emre
Aşk Okudum - Aşk Dokudum
Ben bu gönül tezgahında
Aşk dokudum, aşk okudum
Erenlerin dergahında
Aşk okudum, aşk dokudum
Her güçlüğü bile bile
Göznuruyla, sabır ile
Yumak yumak, çile çile
Aşk dokudum, aşk okudum
..........
..........
Ümit Yaşar Oğuzcan
Aklımda Yokken Yüregime Düşen
aklımda yokken kalbime yerleşen
aklımda yokken ruhumu meşgül eden
Yunus Emre
Dost Dediğin
Dost dediğin, candan samimi olur
Dost dediğin, güvenilir olur
Dost dediğin, mangal gibi yürekli olur
Dost dediğin, kardeşten de yakın olur
Dost dediğin, yardımsever olur
Dost dediğin, sevecen, cana yakın olur
Dost dediğin, güler yüzlü, tatlı dilli olur
Dost dediğin, başın dertte ise ilk koşan o olur
Dost dediğin, birlikte gülen, ağlayan olur
Dost dediğin, teselli eden olur
Dost dediğin, her zaman destek olur
Dost dediğin, dağları aşan olur
Dost dediğin, gönüldeş olur
Dost dediğin, elinden tutan olur
Mehmet Gören
Nedir Bu Bendeki?
Anlatilmaz bir duygu bendeki
Kelimeler, cümleler nafile
Yok sözlükte bu duygularin manasi
Hiç konusmasam
Sadece gözlerimle anlatsam
Anlar misiniz beni?
Içimde çirpinip duran,
Beni hüzünlü gecelere atan
Kalbimi böylesine yorup perisan eden
Nedir bu Bendeki?
Öylesine geçip gidiyor günler,
Hayat iste öylesine ilerliyor
Geride kaliyor, yetisemiyorum
Yakalayamiyorum bir türlü hayallerimi
Çok hizli,
Çok hizli gidiyor hayat!
Günes hiç batmasa
Hergün birakip gitmese beni
Birakmasa gecenin kollarina
Yildizlara ve aya...
Birakmasa yalnizligima
Çaresizligime,
Kördügüm olmus düsüncelerime...
Iste... Bak yine aksam oluyor
Beynimdeki, kalbimdeki firtinalar,
Yine savuruyor beni ordan oraya...
Sý ký lý yorum, boguluyorum
Anlatamiyorum...
Içinde kayboldugum bu çemberden kurtulamiyorum
Açik bir kapi ariyorum
Ama açik kapilari istemiyorum
Bulaniklasan ruhumda
Yagmurlar var, kasirgalar var
Yikip ne varsa önünde
Ama korkak,
Ama ürkek...
Daliyor gözlerim düsüncelerimin en ücra köselerine
Kaybolmusum umutlarý mda
Üzülmüs, kahretmisim
Bendeki bu bitmeyen, tükenmeyen
Hüzün bulutlarina
Alismisim belki de istemeden.
Içimde büyüttügüm rüzgari bekliyorum belki de,
Hüzün bulutlarunu dagitmasi ümidiyle...
17 Ekim 2003/ Erzincan
Özlem