Geçen yıl ki tatilde arkadaşım Fatmanın;
-Dün akşam bira içe içe şiştim üstelik şarhoşta olmadım.. Bu akşam yükde hafif pahada ağır bişey içicem dediği içecek :)))
Komşumun; sizin hakkınız deyip toplamadığı,
bizim de bu kadar kayısıyı toplarsak ayıp olur diye tamamını toplamadığımızdan çürütmüş olduğumuz,
komşunun bahçesinden bizim bahçeye düşen kocaman birdal üzerindeki çakılı miktarda kayısı..:((
Mülkiyelilerde birbirini üstad diye çağırır..
Hatta bir mülkiyeli olan kardeşimi kızdırdığım bi fıkrası bile var..
Adam bi papağan almak üzere bir dükkana girer.. Papağanların fiyatını sorar..ilk papağan için 1000 $ der tezgahtar..
-Ooo pahalı der adam
-Ama o hem türkçe hem ingilizce biliyor denir..
ikinci bi papağan sorar.. oda türkçe ingilizce ve almanca biliyodur ve fiyatı 2000$ dır. bir üçüncüsü daha fazla dil biliyodur ve 5000$ dır.. derken adamın gözü berbat görünüşlü tüysüz müysüz uyuz bi papağana takılır.. ucuz bi şey bulduğunu var sayarak bu kaç para der adam
100.000 dolar cevabı alınca şaşırır
- neden ki der? .. O bütün dünya dillerini falan mı biliyooo...
- Yoooo der tezgahtar
-tek kelime konuştuğunu duymadım bu güne kadar ama burada ki papağanların hepsi ona ÜSTAD diyo... :))))
Gözlerinin içine girdim başka alemler gözledim
Ben bunlarla övünmedim, beklemedim illa
Beklemedim illa beklemedim sevdim
Gölgelemedim bağını bahçesini
Günü güneşi örtmedim
Yapılanlar söylenmezki her zaman
Sömürmedim illa sömürmedim illa
Sömürmedim sevdim
Yüreğine kulak verdim nefes aldı ben dinledim
Duyduklarım anlatılmaz sır vermedim illa
Sır vermedim illa sır vermedim sevdim
Duyduklarım anlatılmaz sır vermedim illa
Sır vermedim illa sır vermedim sevdim
Gölgelemedim bağını bahçesini
Günü güneşi örtmedim
Verilenler istenmezki her zaman
dilenmedim illa dilenmedim illa
Dilenmedim sevdim
Elini son defa yanağıma koy
İstemiyorsan giderim giderim
Serin bir sonbahar akşamında söz
İsmini unutur silerim silerim
Tuttuğun kalem olsa yüreğinin elleri
Bir defa daha yazsa bebeğim bebeğim bebeğim
Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli tılsımını kaybetti
Uğruna döktüğüm gözyaşlarım için
Yağmurdan özür dilerim dilerim
Kuruttuğum kızıl gülleri alıp
Senin için senden geçerim geçerim
Tuttuğun kalem olsa yüreğinin elleri
Bir defa daha yazsa bebeğim bebeğim bebeğim
Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli tılsımını kaybetti
Leman sam'ın çok sevdiğim üç güzel şarkısından biri
Cebeci= çocukluğum..
Cebeci istasyonuysa, sincanda öğretmen olan halamın, o sıralar henüz 4,5 yaşında olan beni, iki- üç günde bir yanına alıp okula götürdüğü için banliyo trenine bindiğimiz istasyon..
Cebeci İstasyonu’nda bir akşam üstü
Kimse bilmiyordu bizi.
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Sıcak bir kara sevda yüreğimizin başında
Bağdaş kurup oturmuştu, acımsı, buruk.
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk.
Bir saçak altında kararsız yorgun
Saatlerce duruyorduk.
Kimse görmüyordu bizi.
Cebeci İstasyonu’nda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Cebeci İstasyonu’nda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bütün insanlar,
Sen bir başka türlüydün.
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi.
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun
Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun… ağlıyordun…
Cebeci İstasyonu’nda bir tren,
Nefes nefese soluyordu.
Gerilmiş bir keman teli gibiydik.
Ankara Kalesi’nde bir eski çalar saat
Bilmem kaçı vuruyordu.
Bir yağmur yağıyordu inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misâli savruluyordu.
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi,
Tiril tiril titriyordun
Gitsek diyordun,
Yüreğimin ortasından deli gönlümce,
Sırılsıklam, paramparça, perme-perişan,
Türküler söylüyordun
Ağlıyordun… ağlıyordun…
Fakülteden hocam olur kendileri.. Yıllar önce bir kitapçıda 'dullara yas yakışır' adlı kitabına rastladığımda;
Amanın bizim hoca kitap yazmış deyü saldrıp almıştım.. Kitabı bitirene kadar da içime daral gelmişti, çok da incecik bi kitap olmasına rağmen...
Bu kadar meşhur olduğuna ve ödüller aldığına göre vardır bir hikmeti ve iyidir herhal Amma benim ruhumu o kadar daralttı ki ilk kitap.. bir ikincisini almaya hiç teşebbüs etmedim..
Sevgi tümüyle irade dışı bir durum olduğundan nedenli olanına sevgi denmez zaten.. Olsa olsa çıkar ilişkisi, mantık beraberliği, acıma duygusu, kendi iyi hissetme duygusu... vs denir ki; bunlar baştan ayağa sadece aklın işidir..
Sevgiyse aklı aşan bir durumdur ki doğrudan gönül işidir..
Ne çoluğumuzu çocuğumuzu, ne bir dostumuzu ne de eşimizi yada sevgilimizi şu nedenden dolayıdır diye sevmeyiz. Aksine irade dışı olarak gelen sevgi yüzünden, ne kadar olumlu özelliği varsa onları görür ve bunları sevginin nedenleri sanırız..
O kadar irade dışı bişeydir ki; Hesaplı kitaplı çoktan seçmeli olanlarına da sevgi denmez..
Karşılığının, adaletinin ve eşitliğinin de olmayabileceğini düşünecek olursak, nedensizliği daha da belirgin farkedilebilir..
Yine nedensiz olduğundan ve iradeniz dışı olarak size hükmettiğinden, sevgi emek de değildir.. Buyüzden nitelikli emek heç değüldür..
Çünkü emek kelimesi içinde, bi miktar çaba gayret fedakarlık falan gibi hafifde olsa insanı zorlayan ifadeler barındırır kiii; sevgi tam tersine insana yaptığı herşeyi büyüüük bir doğallıkla yaptırır..
Yaptığınız herşeyi nedensiz olarak ve çok doğal algılayarak, zaten yapılması gereken bişeymiş gibi yaparsınız... Hattaaaa yapmadan duramazsınız...
Mesela;
Çoktandır aramadım.. Hadi gönlü olsun,yada ayıp olmasın diye arıyorsanız eğer arama şekliniz elbette emek sayılır.. Ama bu emeği ne kadar nitelikli hale getirirseniz getirin bu eylem, sevgi sonucu olamaz.. Acıma sonucu olabilir, bir çıkar bekleme sonucu olabilir, kendinizi erdemli yada iyi insan sanma çabalarınızın sonucu olabilir ama ne kadar nitelikli olursa olsun sevgi sonucu bir eylem değildir.. Çünkü gönlü olsun, ayıp olmasın yada ben o kadar kötü biri değilim vefa borcum var aramalıyım gibi bir nedeni vardır o eylemin..
Sevgi sonucu arama ise tamamen nedensiz aynen şöyle bişeydir.;
Sabah kalkarsınız, uyanır uyanmaz aklınıza düşer ve dayanılmaz bir istekle ararsınız.. O da beni arasın şeklinde çetele tutmazsınız mesela.. hatta bilinçli olarak aramıyorsa yani sevginizin karşılığı yoksa bile aramak için kendinize bi dolu bahaneler bulursunuz.. Onu aramak istemenizin sevginizden başka hiçbir hesabı kitabı nedeni yoktur..
Tamamen nedensiz olarak ve dayanılmaz olarak onu aramak dilersiniz ki; ben bu duruma asla emek diyemem.. aksine önüne geçemediğiniz hatta bazen engel olamadığınız için kendi kendinize sinir olduğunuz bir durumdur..
Sevginin nedensizliği en çok evlat sevgisinde çok çok belirginleşiyor sanırım.. Evladınız doğarken içinize yerleşiverir o nedensiz sevgi ve ne kadar kötü olursa olsun, size ne yapmış olursa olsun onu sevmeye devam edersiniz ömür
Flütüyle Ian Anderson ve efsanevi grubu...Türkiye'ye geldiler geçen yıl...
Enaz yirmi yıllık bi grup.. Hatta yanlış hatırlamıyorsam antolojide Ian anderson adına bir şiir bile olacaktı..
Damda Yatmak
15.08.2005 - 16:07mart ayında ve de kedileri ilgilendiren bi durum olsa gerek.. :))))
şapka
13.08.2005 - 16:54soyadından dolayı akrabam sanılan adam...))
çamaşır suyu
13.08.2005 - 16:42Birde bir çamaşırsuyu hastalığına kapılmış heryana paso çamaşır suyu döken hatunlar var ki elleri sürekli çamaşırsuyu kokaarrr...:((((
çamaşır suyu
13.08.2005 - 16:35öff aynen katılıyorum...:((berbat koku.. Hiç temizlik kokusunu çağrıştırmaz bana
brian joubert
12.08.2005 - 18:48buz pateni...
absolut vodka
12.08.2005 - 15:14Geçen yıl ki tatilde arkadaşım Fatmanın;
-Dün akşam bira içe içe şiştim üstelik şarhoşta olmadım.. Bu akşam yükde hafif pahada ağır bişey içicem dediği içecek :)))
göz hakkı
12.08.2005 - 15:10Komşumun; sizin hakkınız deyip toplamadığı,
bizim de bu kadar kayısıyı toplarsak ayıp olur diye tamamını toplamadığımızdan çürütmüş olduğumuz,
komşunun bahçesinden bizim bahçeye düşen kocaman birdal üzerindeki çakılı miktarda kayısı..:((
leblebi
12.08.2005 - 15:06leb demeden anlaşılması gereken.... :))
esmer günler
12.08.2005 - 13:58E bu da güzel şarkı..
Üstad
12.08.2005 - 13:48Mülkiyelilerde birbirini üstad diye çağırır..
Hatta bir mülkiyeli olan kardeşimi kızdırdığım bi fıkrası bile var..
Adam bi papağan almak üzere bir dükkana girer.. Papağanların fiyatını sorar..ilk papağan için 1000 $ der tezgahtar..
-Ooo pahalı der adam
-Ama o hem türkçe hem ingilizce biliyor denir..
ikinci bi papağan sorar.. oda türkçe ingilizce ve almanca biliyodur ve fiyatı 2000$ dır. bir üçüncüsü daha fazla dil biliyodur ve 5000$ dır.. derken adamın gözü berbat görünüşlü tüysüz müysüz uyuz bi papağana takılır.. ucuz bi şey bulduğunu var sayarak bu kaç para der adam
100.000 dolar cevabı alınca şaşırır
- neden ki der? .. O bütün dünya dillerini falan mı biliyooo...
- Yoooo der tezgahtar
-tek kelime konuştuğunu duymadım bu güne kadar ama burada ki papağanların hepsi ona ÜSTAD diyo... :))))
İlla
12.08.2005 - 13:19Leman Samdan üçüncü güzel şarkı
Gözlerinin içine girdim başka alemler gözledim
Ben bunlarla övünmedim, beklemedim illa
Beklemedim illa beklemedim sevdim
Gölgelemedim bağını bahçesini
Günü güneşi örtmedim
Yapılanlar söylenmezki her zaman
Sömürmedim illa sömürmedim illa
Sömürmedim sevdim
Yüreğine kulak verdim nefes aldı ben dinledim
Duyduklarım anlatılmaz sır vermedim illa
Sır vermedim illa sır vermedim sevdim
Duyduklarım anlatılmaz sır vermedim illa
Sır vermedim illa sır vermedim sevdim
Gölgelemedim bağını bahçesini
Günü güneşi örtmedim
Verilenler istenmezki her zaman
dilenmedim illa dilenmedim illa
Dilenmedim sevdim
Gönül
11.08.2005 - 16:40Bu da leman samın ikinci güzel şarkısı.. (asıl kaynak fikret kızılok elbet) Üçüncüyü yazabilmek için terim ekledim :))
GÖNÜL
bunca yıl herkesten kaçtın
en sonunda buldum sandın
ansızın içini açtın
yapma dedim yaptın gönül
gözleri senden uzaktı
fark edilmez bir tuzaktı
sana böylesi yasaktı
yapma dedim yaptın gönül
o bir yolcu sen bir hancı
gördüğün en son yalancı
içinde ki serin sancı
gitmez dedim kaldı gönül
sen istedin ben dinledim
senden ayrı olmaz dedim
en sonunda bende sevdim
şimdi beni kurtar gönül
gözlerin bakar da görmez
ellerin tutar da bilmez
gece gündüz fark edilmez
demedim mi sana gönül
sabahın tam üçündesin
dertlerin en gücündesin
hâlâ onun peşindesin
gitme dedim gittin gönül
böylesi sevdiğin için
bir kördüğüm oldu için
ağlıyorsun için için
demedim mi sana gönül
sen istedin ben dinledim
senden ayrı olmaz dedim
en sonun da bende sevdim
şimdi beni kurtar gönül
gül güzeli
11.08.2005 - 16:02Elini son defa yanağıma koy
İstemiyorsan giderim giderim
Serin bir sonbahar akşamında söz
İsmini unutur silerim silerim
Tuttuğun kalem olsa yüreğinin elleri
Bir defa daha yazsa bebeğim bebeğim bebeğim
Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli tılsımını kaybetti
Uğruna döktüğüm gözyaşlarım için
Yağmurdan özür dilerim dilerim
Kuruttuğum kızıl gülleri alıp
Senin için senden geçerim geçerim
Tuttuğun kalem olsa yüreğinin elleri
Bir defa daha yazsa bebeğim bebeğim bebeğim
Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli tılsımını kaybetti
Leman sam'ın çok sevdiğim üç güzel şarkısından biri
kazandibi
09.08.2005 - 15:44Ooooooooo Valla zeynelden şöyle üzeri vişne dondurmalısından olsada yesek :)))
cebeci istasyonu
09.08.2005 - 14:49Cebeci= çocukluğum..
Cebeci istasyonuysa, sincanda öğretmen olan halamın, o sıralar henüz 4,5 yaşında olan beni, iki- üç günde bir yanına alıp okula götürdüğü için banliyo trenine bindiğimiz istasyon..
cebeci istasyonu
09.08.2005 - 14:41CEBECİ İSTASYONU VE SEN
Cebeci İstasyonu’nda bir akşam üstü
Kimse bilmiyordu bizi.
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Sıcak bir kara sevda yüreğimizin başında
Bağdaş kurup oturmuştu, acımsı, buruk.
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk.
Bir saçak altında kararsız yorgun
Saatlerce duruyorduk.
Kimse görmüyordu bizi.
Cebeci İstasyonu’nda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Cebeci İstasyonu’nda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bütün insanlar,
Sen bir başka türlüydün.
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi.
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun
Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun… ağlıyordun…
Cebeci İstasyonu’nda bir tren,
Nefes nefese soluyordu.
Gerilmiş bir keman teli gibiydik.
Ankara Kalesi’nde bir eski çalar saat
Bilmem kaçı vuruyordu.
Bir yağmur yağıyordu inceden ince
İçimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misâli savruluyordu.
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi,
Tiril tiril titriyordun
Gitsek diyordun,
Yüreğimin ortasından deli gönlümce,
Sırılsıklam, paramparça, perme-perişan,
Türküler söylüyordun
Ağlıyordun… ağlıyordun…
Yavuz BÜLENT BAKİLER
espadril
08.08.2005 - 15:24Bir aralar her yaz her renginden falan alırdım.. Çok rahat, dümdüz, altı hasır, üstü bez bir ayakkabı türü.. Son yıllarda pek rastlamaz oldum..
erendiz atasü
08.08.2005 - 15:22Fakülteden hocam olur kendileri.. Yıllar önce bir kitapçıda 'dullara yas yakışır' adlı kitabına rastladığımda;
Amanın bizim hoca kitap yazmış deyü saldrıp almıştım.. Kitabı bitirene kadar da içime daral gelmişti, çok da incecik bi kitap olmasına rağmen...
Bu kadar meşhur olduğuna ve ödüller aldığına göre vardır bir hikmeti ve iyidir herhal Amma benim ruhumu o kadar daralttı ki ilk kitap.. bir ikincisini almaya hiç teşebbüs etmedim..
nedensiz de sevilir
08.08.2005 - 13:11Sevgi tümüyle irade dışı bir durum olduğundan nedenli olanına sevgi denmez zaten.. Olsa olsa çıkar ilişkisi, mantık beraberliği, acıma duygusu, kendi iyi hissetme duygusu... vs denir ki; bunlar baştan ayağa sadece aklın işidir..
Sevgiyse aklı aşan bir durumdur ki doğrudan gönül işidir..
Ne çoluğumuzu çocuğumuzu, ne bir dostumuzu ne de eşimizi yada sevgilimizi şu nedenden dolayıdır diye sevmeyiz. Aksine irade dışı olarak gelen sevgi yüzünden, ne kadar olumlu özelliği varsa onları görür ve bunları sevginin nedenleri sanırız..
O kadar irade dışı bişeydir ki; Hesaplı kitaplı çoktan seçmeli olanlarına da sevgi denmez..
Karşılığının, adaletinin ve eşitliğinin de olmayabileceğini düşünecek olursak, nedensizliği daha da belirgin farkedilebilir..
Yine nedensiz olduğundan ve iradeniz dışı olarak size hükmettiğinden, sevgi emek de değildir.. Buyüzden nitelikli emek heç değüldür..
Çünkü emek kelimesi içinde, bi miktar çaba gayret fedakarlık falan gibi hafifde olsa insanı zorlayan ifadeler barındırır kiii; sevgi tam tersine insana yaptığı herşeyi büyüüük bir doğallıkla yaptırır..
Yaptığınız herşeyi nedensiz olarak ve çok doğal algılayarak, zaten yapılması gereken bişeymiş gibi yaparsınız... Hattaaaa yapmadan duramazsınız...
Mesela;
Çoktandır aramadım.. Hadi gönlü olsun,yada ayıp olmasın diye arıyorsanız eğer arama şekliniz elbette emek sayılır.. Ama bu emeği ne kadar nitelikli hale getirirseniz getirin bu eylem, sevgi sonucu olamaz.. Acıma sonucu olabilir, bir çıkar bekleme sonucu olabilir, kendinizi erdemli yada iyi insan sanma çabalarınızın sonucu olabilir ama ne kadar nitelikli olursa olsun sevgi sonucu bir eylem değildir.. Çünkü gönlü olsun, ayıp olmasın yada ben o kadar kötü biri değilim vefa borcum var aramalıyım gibi bir nedeni vardır o eylemin..
Sevgi sonucu arama ise tamamen nedensiz aynen şöyle bişeydir.;
Sabah kalkarsınız, uyanır uyanmaz aklınıza düşer ve dayanılmaz bir istekle ararsınız.. O da beni arasın şeklinde çetele tutmazsınız mesela.. hatta bilinçli olarak aramıyorsa yani sevginizin karşılığı yoksa bile aramak için kendinize bi dolu bahaneler bulursunuz.. Onu aramak istemenizin sevginizden başka hiçbir hesabı kitabı nedeni yoktur..
Tamamen nedensiz olarak ve dayanılmaz olarak onu aramak dilersiniz ki; ben bu duruma asla emek diyemem.. aksine önüne geçemediğiniz hatta bazen engel olamadığınız için kendi kendinize sinir olduğunuz bir durumdur..
Sevginin nedensizliği en çok evlat sevgisinde çok çok belirginleşiyor sanırım.. Evladınız doğarken içinize yerleşiverir o nedensiz sevgi ve ne kadar kötü olursa olsun, size ne yapmış olursa olsun onu sevmeye devam edersiniz ömür
niobe
06.08.2005 - 17:54Niobe, Lydia kralı Tantolos'un kızı, Thebai kralı Amphion'un ise karısı
niobe
06.08.2005 - 17:50Manisa'da ki ağlayan kayanın mitolojik adı mıy dı? ? ? ?
jethro tull
06.08.2005 - 17:30Ian Anderson
vokal, akustik gitar ve flütte ben
şarkı söylüyorum sizlere sakıncası yoksa
tuğla kadar sağlam örüyorum
ölenlerle çoğalan ömrümü yeniden
şarkılarla emziriyorum
bağımsızlığı bir İrlanda kıyısından
ağaçları bile görebiliyorum inan
ömrümün önünü kaplasa bile orman
gece uçuşunu deniyor
pilotu olsam diyorum geleceğin
ne diğerleri şarkı söyleyecek bana
ne de ben dinleyeceğim onları oysa
ışığa doğru koşuyor olacak çünkü
sonuncu oyuncu silahlarıyla sevginin
sizlere bir elem oyunundan şarkılar söylüyorum
hem dünyayı bile değiştirebiliyorum giziyle flütümün
öldürülsem bile sonunda
bir dansör olarak
sahnenin ortasında.
(1984)
Halim Yazıcı
jethro tull
06.08.2005 - 17:28Flütüyle Ian Anderson ve efsanevi grubu...Türkiye'ye geldiler geçen yıl...
Enaz yirmi yıllık bi grup.. Hatta yanlış hatırlamıyorsam antolojide Ian anderson adına bir şiir bile olacaktı..
düş kapanı
05.08.2005 - 17:39Ayrıca DREAMCATHCER(düş kapanı) adıyla stephen
kingin romanından Lawrence Kasdan'ın çektiği Kanada/ABD ortak yapımı bi film...
Toplam 1393 mesaj bulundu