Fatih Yılmaz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • leyân

    31.05.2009 - 18:27

    'Permanent Vacation' (1980)

    Jim Jarmusch

  • kendime not

    30.05.2009 - 16:02

    - Alfonso VI of Castile takes Toledo, Spain back from the Moors and invites French knights to settle the central plateau of Spain...

    25.5.1085

  • vehmin saltanatı

    30.05.2009 - 15:51

    Senfoni No.40

    İlk yorumu: 1790, Frankfurt... Partisyonun üzerindeki tarihten, senfoninin 1788 yılının 25 Temmuz günü tamamlandığını anlıyoruz... Mozart, Viyana'nın sayfiyesi Währing'dedir, para sıkıntısı içindedir, altı aylık kızı birkaç hafta önce ölmüştür... Bütün bunların getirdiği bunalım, karamsarlık ve üzüntü, Sol minör Senfoni'ye yansımış, yapıtın bazı müzik uzmanlarınca trajik, Patetik ya da Romantik gibi adlarla tanımlanmasına yol açmıştır...

    ...

    4. Bölüm oldukça çabuk (Allegro assai) tempoda, 4/4'lük ölçüde, Sol minör tonda senfoninin tüm karanlık güçlerini tutkuyla birleştiren bir tavırla başlar... Bu, aynı zamanda, huzursuz ana temanın ilk bölmesini Beethoven 5. Senfoni'sinin scherzo'sunda kullanmıştır... Müzik yazarı Otto Schumann bu bölümü 'sanki tüm şeytanlar serbest kalmış' diye tanımlar... Bu karışık ortamda ikinci tema yine donuk ve hüzünlü bir aydınlıkla doğarsa da, havayı sakinleştiremez... Yine güçlü (forte) olarak seslendirilen gelişimde de duyulan şeytanî ve enerjik gücün bitime kadar senfoniye egemenliği engellenemez...

  • Secret Garden

    29.05.2009 - 19:04

    Moving...

  • kendime not

    29.05.2009 - 19:00

    Yasha

    [Japanese] A vampire-bat from Japanese mythology... It is believed that it is the spirit of a woman whose anger lowered her status in rebirth...

  • Ernest Chausson

    29.05.2009 - 18:59

    ...

    Si bemol Majör Senfoni aslında Chausson'a özgü stilde olmasına karşın, armoni ve form bakımından Franck'ın ünlü Re Minör Senfoni'sini anımsatır... Bu eserde de cyclique (dönemsel) temaların yer alışı, değişik formlarda diğer bölümlerde belirmesi tıpkı Franck'a benzer...

    ...

  • âfet i devrân

    28.05.2009 - 19:15

    Shocking Blue - Venus...

  • lalo

    28.05.2009 - 19:14

    Lalo Ys Kralı Operası'na daha 1875'te başlamıştı... Hattâ aynı yıl Nisan ayında operadan bir arya Société Nationale konserinde söylenmişti ama, Lalo ölçülü davrandı... Taslakları 1881'de bitirdi; ancak 1887'de hâlâ eserini geliştirmeye çalışıyordu... 7 Mayıs 1888'de Paris'de Opéra Comique'de sahnelenen üç perdelik opera, Edouard Blau'nun (1836-1906) bir Breton efsanesini yansıtan librettosu üzerine bestelenmişti (Batık kenti canlandıran konuyu Debussy de 'Batık Katedral - La Cathédrale Engloutie' adlı piyano eserinde, 1910'da Prelüdler I.Kitap'ta işleyecekti) . Operanın librettosunda Kral Ys'in Margared ve Rozenn adlı iki kızı da genç şövalye Mylio'ya âşıktır... Mylio'nun yabancı topraklarda öldüğü sanılınca, kral Margared'i, savaştığı komşu Prens Karnac ile evlendirerek barışı amaçlar... Mylio'nun Rozenn'i sevdiğini öğrenen Margared, kenti denizden ayıran kanal kapaklarını açarak Ys'in sulara gömülmesine neden olur...

    Operanın üç belirgin kişisini canlandıran Uvertür, 3/4'lük ölçüde, Re Majör tonda ağır bir girişle (Introduction) başlar... Operanın birinci perdesindeki Mylio'nun savaş aryası 'Si le ciel est plein de flammes' (Eğer gökyüzü alevlerle doluysa) klarinet solosuyla duyurulur... Trompet fanfarı ile geçilen asıl bölüm çabuk (Allegro) tempoda, 2/2'lük ölçüde, Re minör tonda Margared'in duygusal karışıklığını yansıtır... Tutkulu ve ateşli tema, Margared'in ikinci perdedeki 'Lors que je t'ai vu soudain réapparaitre' (Birden senin tekrar ortaya çıktığını gördüğümde) diye başlayan çağrısıdır... Tekrar beliren fanfarların değişik versiyonu ile yeni bir bölme başlar: Si bemol Majör tonda, 6/4'lük ölçüde, pek ağırca olmayan (Andantino non troppo) tempoda lirik anlatımda, Rozenn'in 'En silence pourquoi souffrir' (Neden sessizce ıztırap çekmek) diye giren aryası viyolonselin duygulu solosuyla vurgulanır... Sonra da girişteki tema ile Margared'in temaları belirir... Uvertür Mylio'nun savaş şarkısıyla sona erer...

  • ilham kaynağı olmak

    26.05.2009 - 17:59

    'Children of Men' (2006)

    Alfonso Cuarón

  • nergis

    26.05.2009 - 17:58

    Paul Sordes'e ithaf edilen 'Une Barque sur l'Océan' (Okyanusta bir kayık) adlı 3.Parçada arpejler yüceltilmiş gibidir... Esnek bir ritimle (d'un rythme souple) çalınması istenen, okyanusta büyük bir ninniyle sallanan kayıkta, Alfred Cortot'nun tanımıyla 'rüzgâr ve dalgalarla değişen fanteziler' yer alır... Gerçekte bu geniş fantezilerin önce zayıf tınılı bas seslerle güçlenmesi, tiz trillerle belirmesi sadece dış görüntü için değil de, sanki tüm okyanusu yansıtmak içindir... Bu koca su kütlesi üstündeki kayık, Ravel'e göre sembolik olarak insanı simgeler...

  • Jascha Heifetz

    24.05.2009 - 19:13

    Jascha Heifetz: The Unpublished Recordings

    'TESTAMENT'

    *Romance for violin & orchestra No. 1 in G major, Op. 40

    *Romance for violin & orchestra No. 2 in F major, Op. 50

    BEETHOVEN

    recorded: 1 & 21.6.1950

    *Symphonie espagnole, for violin and orchestra in D minor, Op. 21

    EDOUARD LALO

    recorded: 22 & 23.6.1950

    London Philharmonia Orchestra

    Walter Susskind

    *Poème, for violin & orchestra, Op. 25

    ERNEST CHAUSSON

    recorded: 17.12.1945

    release date: 11.9.2001

  • kült film

    24.05.2009 - 19:10

    'The Old Man and the Sea' (1958)

    John Sturges

  • sistemi okumak

    24.05.2009 - 19:09

    Bach / Webern 'Ricercar' (Christoph Poppen, Munich Chamber Orchestra)

    Webern - Complete Music for String Quartet (Quartetto Italiano)

  • şirket i maneviye

    24.05.2009 - 19:05

    'You'll Never Get Rich' (1941)

    Sidney Lanfield

  • Açık Açık

    23.05.2009 - 19:27

    The Beatles - And I Love Her...

  • well tempered clavier

    23.05.2009 - 19:22

    Prelude and Fugue III in C-Sharp Major

    This Prelude, even though a rest is missing in the alto, is entirely in four parts... The murmur of arpeggios intermingled with passing notes continues throughout... Listen to the tireless beats in the tenor and the low repeated notes in the bass, which remind us of a clock marking the hours... An organ-point supports the whole edifice... The Allegro, a light and gracious fughetta of twenty-six measures, ends the Prelude...

    And here the Fugue itself appears, at first restrained, but soon triumphant... From the second measure Bach inverts the subject... Augmentations, diminutions, stretti follow, for Bach is in high spirits and amuses himself royally... In the midst of indescribable tumult - a tumult governed, needless to say, by the imperious grip of Bach - the eighths roll, the sixteenths rumble, the thirty-seconds crackle... At measure 27 the subject in augmentation thunders in the bass and imposes order in this supreme Fugue...

  • Georgia O'Keeffe

    22.05.2009 - 16:47

    Two Calla Lillies...

  • felix

    22.05.2009 - 16:36

    'Şimdi bu düsturları iş siyasetine tatbik ediniz... Kurnazlığın muvaffakiyet unsurunu teşkil ettiğini, kütle arasından sıyrılıp çıkma yolunun da kendi nefsine bir yer temin etmek üzere insanları ayırmak olduğunu bir çok adamların söyleştiklerini duyacaksınız... Dostum bu kaideler kurunu vustada, birbirlerini tahrip etmek için hükümdarların rakip kuvvetlere malik bulundukları esnada iyiydi... Fakat bugün her şey meydanda cereyan etmektedir ve bu sistemin size çok fena hizmetleri olacaktır... Filvaki karşınızda ya dürüst ve gerçek bir adama, ya alçak bir düşmana, iftira ile, dedikodu ile, sahtekârlıkla hareket edecek bir adama tesadüf edeceksiniz... Pek iyi bilin ki bu sonuncudan daha kudretli bir yardımcınız yoktur, bu adamın düşmanı bizzat kendisidir... Bu adamla dürüst silâhlar kullanarak mücadele edebilirsiniz, o er geç âmmenin tezyifine uğrayacaktır... Dürüst ve açık adama gelince, samimî ve açık oluşunuz size kendisinin hürmetini kazandıracaktır ve menfaatleriniz arasındaki zıddiyet zail olunca (çünkü her şey düzelir) o size hizmet edecektir... Düşmanlar kazanmaktan çekinmeyiniz; sizin gittiğiniz âlemde düşmanı olmayan bedbahttır... Fakat gülünç olmamaya ve manen düşmüş bir hale uğramamaya gayret ediniz... Gayret ediniz diyorum, çünkü bir adam daima kendine hâkim ve malik değildir, tevakkisi bazen imkânsız tesadüf ve şartlara da tabidir... Orada ne derenin çamurundan ne de düşen kiremitten kurtulamazsınız... Ahlâkın kirli dereleri vardır ve şerefleri kalmamış insanlar, içinde boğuldukları çamuru bu derelerden en necip insanların üzerine sıçratmaya çalışırlar... Fakar her hal ve kârdaki son kararlarınızda kat'î görünerek kendinize daima hürmet ettirebilirsiniz... Bu ihtiraslar mücadelesinde, birbiriyle çarpışan bu müşkülât ortasında daima doğruca meselenin esasına gidiniz ve tekmil kuvvetlerinizle ancak tek nokta üzerinde vuruşunuz... M. de Mortsauf Napoléon'a karşı nasıl kin beslerdi bilirsiniz, onu lânetiyle takip eder, adaletin canî üzerinde nigehban oluşu gibi onunla alâkadar olur, her akşam ondan Enghien dukasını isteyip sorardı... Kendisine gözyaşı döktürmüş olan yegâne talihsizlik, yegâne ölüm de dukanın ölümü idi... Halbuki Napoléon'a serdarların en cesuru olarak da hayrandı, ondaki harp usulünü bana bir çok kereler anlattı... Bu tarz menfaat harplerinde de tatbik olunamaz mı? Öteki insanlarla mesafeye tasarruf ettirdiği gibi bu da zamanda tasarruf ettirir... Bunu kendiniz düşününüz, çünkü bizim sevkitabiî ve hissiyat vasıtasıyla muhakeme ettiğimiz bu şeylerde bir kadın alelekser aldanır... Fakat bu nokta üzerinde ısrar edebilirim... Her kurnazlık, her iğfal sonunda ve neticede muzır olur, halbuki bir adam açık bir saha üzerinde yer alırsa her vaziyet daha az tehlikeli görünür... Kendi misalimi zikretmek caiz olsa derdim ki, M. de Mortsauf'un mizacı sebebiyle her ihtilâfın önünü evvelden almaya, adeta uğrayıp ölmekten hazzedeceği bir hastalığa dönecek olan itirazları derhal kesip atmaya mecbur, hep dosdoğru düğüme giderek ve muhasıma: 'çözelim yahut keselim! ' diyerek her şeyi kendim bitirmişimdir... Başkalarına çok kere müfit olacak, kendilerine hizmet edeceksiniz ve bundan dolayı göreceğiniz mükâfat az olacaktır... Fakat insanlardan şikâyet edenleri ve ancak nankörlerle karşılaştıklarını söyleyenleri taklit etmeyiniz... Bu insanın kendisini bir heykel kaidesi üzerine koyması değil midir? Sonra da dünyayı iyi tanımadığını itiraf etmek biraz da sersemlik değil midir? Hem siz iyiliği bir mürabahacının parasını verişi gibi mi yapacaksınız? İyiliği bizzat iyilik için yapacak değil misiniz? Asaletin mükellefiyetleri vardır... Mamafih insanlara kendilerini nankörlüğe mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayınız, çünkü bu adamlar sizin için barışması imkânsız düşmanlar olurlar... Mahvolmanın verdiği ümitsizlik gibi borç yükü altında bulunmanın da ağır nevmidisi vardır ve bu nevmidi hesaba sığmaz kuvvetler temin eder... Kendinize gelince, başkalarından kabil olduğu kadar az şey alınız... Hiç bir ruhun tebaası olmayınız, metbuunuz ancak kendi nefsiniz olsun... Dostum, reyimi ancak hayatın küçük şeyleri hakkında beyan ediyorum... Siyaset âleminde her şeyin manzarası değişir, şahsınıza ait ef'ali tanzim eden kaideler büyük menfaatler önünde sarsılır... Lâkin eğer büyük adamların hareket sahalarını teşkil eden âleme varırsanız kararlarınızın Allah gibi yegâne hâkimi olursunuz... O zaman artık bir adam olmazsınız, canlı kanun olursunuz... Artık tek bir şahıs olmazsınız, varlığınızda milleti teşahhus ettirmiş olursunuz... Fakat siz hüküm verdiğiniz gibi hakkınızda da hüküm verilir... Bilâhare asırların huzurunu çıkarsınız ve tarihin aşinası bulunduğunuz için hakikî büyüklüğü temin eden hisleri ve ef'ali takdir edebilirsiniz...

    Ciddî ve nazik meseleye, kadınlar nezdindeki hareket tarzınıza geliyorum... Gideceğiniz salonlarda küçük iş ve oyunlara kalkarak kendinizi herkese bezletmemek prensipiniz olsun... Geçen asrın en çok muvaffakiyet kazanmış adamlarından biri her gece toplantısında ancak tek bir kadınla meşgul olmak ve ihmal edilmiş görünenlere bağlanmak itiyadında idi... Aziz çocuk, bu adam devrine hükmetti... Bir zaman geçtikten sonra herkesin kendisini hararetle sena eyleyeceğini kemali direyetle hesap etmişti... Delikanlıların ekseriyeti en kıymetli mazhariyetlerini, içtimaî hayatın yarı kuvveti olan dostluk münasebetleri vücuda getirmek zamanını kaybederler... Kendi hüviyetleriyle hoşa gittikleri cihetle menfaatleriyle alâkadar olunulması için yapmaları icap eden şey çok azdır; fakat bu ilkbahar kısadır, onu iyi kullanmasını biliniz... Binaenaleyh nüfuzlu kadınlarla dostluk tesis ediniz... Nüfuz sahibi bulunan kadınlar ihtiyar kadınlardır; size aileler arasındaki sihriyetleri ve bütün ailelerin esrarını ve gayeye süratle götürmeye kadir olan tekmil yolları öğreteceklerdir... Yürekten sizin olacaklardır; himaye, şayet sofu değillerse kendilerinin son aşklarını teşkil eder; size mükemmel surette müfit olacak, sizin meziyetlerinizi sena edecek ve sizi arzuya lâyık göstereceklerdir... Taze kadınlardan kaçınız! Size bu söylediğimde en küçük bir şahsî menfaat bulunduğunu zannetmeyin... Elli yaşındaki kadın sizin için her şeyi yapacak ve yirmi yaşındaki hiçbir şey yapmayacaktır... Yirmi yaşındaki sizin bütün hayatınızı ister, öteki sizden ancak bir ân, bir dikkat isteyecektir... Genç kadınlarla şakalaşınız, onların her şeylerini lâtife mevzuu yapınız, kendileri ciddî bir düşünce sahibi olmaktan âcizdirler... Dostum, genç kadınlar hotkâm, değersiz, hakikî bir dostluk duymaya kadir olmayan mahlûklardır, ancak kendi nefslerini severler, sizi bir muvaffakiyet ve gösteriş uğruna feda ederler... Esasen cümlesi kendilerine karşı alâka ve himaye isterler, halbuki sizin vaziyetiniz bu alâka ve himayenin sizin hakkınızda gösterilmesini isteyecektir ve bunlar birbirleriyle telifi kabil bulunmayan iki iddiadır... İçlerinden hiç biri menfaatlerinizin neyi istilzam ettirdiğini anlamayacak, cümlesi de sizi değil kendi nefsini düşünecektir; hepsi de merbutiyetleriyle size hizmet etmek şöyle dursun türlü iddialarıyla size ziyanlı olacaklardır... Vicdan azabı duymadan vaktinizi sömürecekler, yükselme imkânlarını size kaybettirecekler, büyük bir huzur ve zarafet içinde sizi harap edeceklerdir... Şayet halinizden şikâyet ederseniz içlerinden en budalası eldiveninin dünyaya bedel olduğunu, hiçbir şeyin kendisine hizmetten daha büyük bir şeref teşkil etmediğini size ispat edecektir... Saadeti verdiklerini hepsi size söyleyecekler ve elde edebileceğiniz güzel mevkileri size unutturacaklardır; onların saâdetleri mütehavvildir, sizin erişeceğiniz ikbal muhakkak bir şey olacaktır... Duydukları bir hevesi tatmin için, geçici bir arzuyu dünya üzerinde başlayan ve öbür dünyada devam etmesi icap eden bir aşka tahvil için ne kurnaz ve gaddar bir hüner ve sanat gösterdiklerini bilmezsiniz... Seviyorum sözü aşklarını mazur kıldığı gibi sizi terkedecekleri günde artık sevmiyorum sözünün bırakışı muhik kıldığını, aşkın ihtiyarî olmadığını söyleyeceklerdir... Bu saçma bir nazariyedir sevgili! İnanın bana, hakikî aşk ebedî, sonsuzdur ve mahiyeti hiçbir zaman değişmez... Şiddetli nümayişlere girmeden aynı şekilde ve saffetle devam eder... Gönülce daima taze olarak kendini beyaz saçlı görür... Salonları ve gezme yerlerini dolduran kadınlarda bu şeylerden hiçbiri yoktur, onların cümlesi komedya oynarlar... Şu kadın sizi felâketleriyle alâkadar edecek, kadınların en yumuşağı ve en az talepkâr olanı görünecektir... Fakat nefsini elzem bir hale getirdikten sonra yavaş yavaş size tahakküm edecek ve size iradelerini yaptıracaktır... Siz diplomat olmak, gitmek, gelmek, insanları, menfaatleri, memleketleri tetkik etmek mi istiyorsunuz? Hayır, Paris'te yahut onun taşradaki arazisinde kalırsanız, o sizi etekliğinin kenarına muzip ve müstehzi dikecektir ve siz kendinizi ne kadar çok ona vakfederseniz o, o kadar müstehzi olacaktır... Diğer bir kadın sizi itaatiyle alâkadar etmeye teşebbüs edecek, sizin adeta bir kulunuz olacak, sizi muhafaza etmek için kendini dile getirecek ve boynunuzda bir taşa benzeyecektir... Siz bir gün bunun neticesinde boğulursunuz, fakat o suyun üstünde kalacaktır... Kadınların en az hilekâr olanları sonsuz tuzaklara maliktirler; en sersemi bir emniyetsizlik ve şüphe uyandırmamak sayesinde muzaffer olur... En az tehlikelisi sizi sebebini bilmeden sevecek, sebepsiz yere bırakacak ve şan olsun diye tekrar eline geçirecek bir âlüftedir... Fakat cümlesi de halde veya istikbalde size muzir olacaklardır... Cemiyet hayatına iştirak eden ve zevk ve gurura hitap eden hazlar içinde yaşayan her genç kadın, ahlâkı yarı yarıya bozulmuş bir mahlûktur ve sizin de ahlâkınızı bozacaktır... Ruhunda daima saltanat süreceğiniz tertemiz ve ciddî mahlûk salonlarda bulunmaz... Evet, sizi sevecek kadın kalabalıklardan uzakta yaşayan bir kimse olacaktı; kendisinin en güzel şenlikleri sizin bakışlarınız olacak, o sizin sözlerinizle yaşayacaktır... Bu kadın sizin için bütün kâinatı teşkil etsin, çünkü siz onun için her şey olacaksınız... Kendisini çok seviniz, ona ne keder tattırın, ne de rakibeleri olsun; onun kıskançlığını tahrik etmeyin... Sevilmek, anlaşılmak en büyük saadettir sevgilim... İsterim ki bu saâdeti tadasınız, fakat ruhumuzda açılmış çiçeğin bekâretini bozmayın, muhabbetinizi vereceğiniz kalpten tamamıyla emin olun... Bu kadın hiçbir zaman kendi varlığına kapanmayacak, hiçbir zaman kendisini düşünmeyecek, fakat sizi düşünecektir... Sizin hiçbir şeyinizde gözü olmayacak, kendi menfaatlerini hiçbir zaman gözetmeyecek ve sizin farketmediğiniz bir yerde, kendi nefsi için de farketmediği bir tehlikeyi sizin için hissedecektir... Iztırap çektiği takdirde de şikâyet etmeden muztarip olacak, kendi nefsine bir değer vermeyecek, fakat sizin kendisinde sevdiğiniz şeyler için hürmete benzer bir his besleyecektir... Böyle bir aşka onu geçen bir aşkla mukabele ediniz... Zavallı muhibbenizin daima mahrum bulunacağı şeye, aynı zamanda duyulan, mukabele gören bir aşka tesadüf etmek saadetini idrak ederseniz şunu düşünün; bu aşkın fevkalâdeliği ne olursa olsun, uzakta, bir vâdide sizin için bir anne yaşamaktadır ve ilham ettiğiniz bir hisle onun kalbi o derecede derinleşmiştir ki, nihayetini bulmanıza hiçbir zaman imkân yoktur... Evet, size karşı genişliğini hiçbir zaman bilmeyeceğiniz bir muhabbet duyuyorum... Bu muhabbetin hakikî mahiyetiyle görünmesi için sizin bu güzel zekâyı kaybetmeniz lâzımdır ve fedakârlığının nereye kadar gidebileceğini o zaman öğrenebilirsiniz... Hepsi az çok sun'î, müstehzi, öğüngen, hoppa ve müsrif olan genç kadınlardan çekinmenizi ve nüfuz sahibi kadınlara, teyzem gibi dirayetle dolu olan, size çok yardım edecek, gizli ithamlara karşı bunları tahrip ederek sizi müdafaa edecek, sizin bizzat söyleyemeyeceğiniz şeyleri sizin hakkınızda söyleyecek olan yaşlı ve muhteşem dullara bağlanmanızı söylerken bir fikri mahsus mu besliyorum? Perestişlerinizi istikbaldeki saf kalpli meleğe tahsis etmenizi emrederken âlicenabane hareket etmiş olmuyor muyum? Eğer bu; 'asaletin mükellefiyetleri vardır' sözleri ilk tavsiyelerimin bütün bir kısmını muhtevi ise kadınlarla münasebetleriniz hakkındaki reylerim de şövalyelik devrine ait olan bu sözde mevcuttur: Cümlesine hizmet etmek, içlerinde ancak birini sevmek...

    'Malûmatınız azîmdir; ıztırabın muhafaza ettiği kalbiniz kirsiz kalmıştır... Sizde her şey güzel, her şey iyidir, şu halde yükselmeyi isteyin... Şimdi istikbaliniz bu tek kelimede, büyük insan olmak sözündedir... Henriette'inize itaat edeceksiniz, hakkınızda ve dünya ile münasebetleriniz hakkında düşündüklerini size söylemekte devam etmesine müsaade edeceksiniz, değil mi çocuğum? Ruhumda sizin için de çocuklarıma karşı olduğu gibi istikbali gören bir göz vardır... Müsaade edin de bu kuvveti, hayatımın içinde geçtiği sükûndan vücuda gelmiş olan ve zayıflayacak yerde yalnızlıkla sükûttan beslenen bu esrarlı vergiyi lehinize kullanayım... Muvaffakiyetlerinizden bir teki alnımı buruşturmaksızın insanlar arasında sizin büyümenizi görmek isterim... Mevkiinizi isminizin yüksekliğine süratle eriştirmenizi ve büyüklüğünüz için arzu izharından fazla bir yardımda bulunmuş olduğumu kendi kendime söyleyebilmekliğimi istiyorum... Bu gizli yardım ve iştirak kendi nefsime verebileceğim yegâne zevktir... Bekleyeceğim... Size elveda demiyorum... Ayrılmış bulunuyoruz, elimin üzerine dudaklarınızı koyamazsınız, fakat kalbimde nasıl bir yer işgal etmekte olduğunuzu herhalde takdir etmiş bulunuyorsunuz...

    Henriette

  • içimizdeki hüzün devi

    22.05.2009 - 16:31

    Schubert - Piano-Duets (Kontarsky, Badura-Skoda, Demus)

  • eksik bir şey

    22.05.2009 - 16:28

    KV 459

    Allegretto...

  • lost

    22.05.2009 - 16:26

    'The Lost Weekend' (1945)

    Billy Wilder

  • sistemi okumak

    22.05.2009 - 16:20

    Beethoven - Complete Symphonies (Carl Schuricht - Orchestre de la Société des Concerts du Conservatoire)

  • cast

    22.05.2009 - 16:20

    7. Danza ritual del fuego (Ateş Ayini Dansı) 2/4'lük ölçüde, önce gizemli trillerle girer; sonra bu ritim güçlenir... Hafif-güçlü efektlerle inleyen obualar, uluyan kornolar, sert akorlu piyano bu ortamı yükseltir ve birbiri ardına sert ve kesik akorlar dansı sona erdirir... Bu ritmik kısmı, hayaletin daha yenilmediğini gösteren kısa bir sahne (Escena) izler; ağırca tempodaki girişteki tema anımsanır...

    9. Canción del fuego fatuo (Aldatıcı Ateşin Dansı) 3/8'lik ölçüde, monoton ezgi yaylı çalgılara karşıt şekilde, bataklıktan çıkan bazı gazların ateş gibi görünmesini - ignis fatuus'u - hiçbir zaman ulaşılmayan aşk olarak dile getirir...

    10. Pantomima (Pantomim) ise, hayalet temasının güçlü tekrarıyla başlar ve 7/8'lik ölçüde, ağırca ve sakin (Andantino tranquillo) tempoda solo viyolonsel ile sürer; sonra da tema birinci keman ve viyolalar tarafından tekrar edilir... Lucia hilesini uygulayacak, hayaleti sakinleştirmeyi başaracaktır... (De Falla aslında, bir Cadiz tangosu tarzındaki bu bölümü 'İspanyol Bahçelerinde Geceler' adlı eseri için düşünmüştü) . Hayalet teması sönmüş gibi obuada, sonra da sürdinli trompette duyulur...

    11. Danza del juego del amor (Aşk Oyunu Dansı) 3/8'lik ölçüdeki şarkılı dans orkestranın çapraz ritimli pasajlarıyla desteklenir... Hile tutmuş, hayalet Lucia'ya teslim olmuştur... Candelas ve Carmelo artık rahattır... Şarkıda ise şeytanî hayaletten söz edilir: 'Ben senin kaderinin sesiyim, ben seni yakıp yok eden ateşim, ben seni enkaza çeviren denizim...' Hemen finale geçilir...

    12. 4/4'lik ölçüde sabah çanları (Las campanas del amanecer) çalınır ve mutluluk şarkısı duyulur... Güçlü çan ve davul vuruşlarıyla eser sona erer...

  • Kathleen Ferrier

    22.05.2009 - 16:16

    I ha'e a wee brig o' praties,
    An' I ha'e a liggat o' meal,
    An' I ha'e a pig in the corner,
    An' he's tied to a tuppenny nail.
    O! Kitty, my love, will you marry me?
    Either say Yes or say No, O!

    I ha'e a goose that is hatchin',
    Her goose eggs are under the bed,
    An' I ha'e a goat that is grazing
    High up on the tops o' the hedge,
    O! Kitty, my love, will you marry me?
    Either say Yes or say No, O!

    I ha'e a ballad, a ballad,
    It's all about Kitty, my dear.
    An' I ha'e my granny's oul' cradle
    That she bid me rock in a year.
    O! Kitty, my love, will you marry me?
    Either say Yes or say No, O!

Toplam 3989 mesaj bulundu