Fatih Yılmaz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • ilham kaynağı olmak

    01.05.2010 - 10:25

    John William Waterhouse - Ophelia (1889)

  • rené jacobs

    01.05.2010 - 10:18

    ...

    Chopin 2. Piyano Konçertosu'nu ilkinden daha önce, 1829'da tamamlamıştır... O yılın Ağustos ayında Viyana'da iki başarılı konser verip Prag, Teplitz, Dresden yoluyla 12 Eylül'de Polonya'ya döndükten sonra sırdaşı Titus'a gönderdiği mektupta şöyle der: 'İdealimdeki varlığı bulmuş olmam belki de benim için şanssızlık... Altı aydır tek bir söz söylemeden ona hizmet ettim... Konçertonun Adagio'sunu onun anısına ithaf ettim ve bu sabah, sana gönderdiğim küçük valsin esinini bana o verdi... 'X' işaretli yere dikkat et... Bunun ne demek olduğunu sadece sen anlayabilirsin...' Chopin âşıktı: 21 Nisan 1829'da konservatuarda şan öğretmeni Soliva'nın düzenlediği bir koro konserinde ilk kez gördüğü genç ve zarif şarkıcı Constantia Gladkowska (1810 - 1889) ile karşılaşınca kaderini bulduğuna inanmıştı ve tüm hislerini bu konçertosundaki ikinci bölüm Larghetto'da ortaya koyacaktı... Hattâ bu arada Prenses Radziwill'in davetlisi olarak gittiği Antonin'deki çiftlikte onun iki güzel kızı Chopin'e Constantia'yı bir an bile unutturamamıştı...

    Chopin o sonbaharda hiç konser vermedi... Yalnızca babasının isim günü nedeniyle 6 Aralık'ta evde, sonra da 19 Aralık'ta özel bir davette çaldı... Kendini konçertosuna vermiş, özellikle orkestra partileriyle uğraşıyordu... 1830 Şubat'ının ilk haftasında tam kadrolu orkestra ile ilk provasını yaptı... 3 Mart günü de Chopin'lerin evinin resim odasında Kurpinski yönetimindeki küçük orkestra eşliğinde konçertosunu ve Polonya ezgileri üzerine Fantezi'sini (Op.13) başarıyla çaldı; artık büyük konsere hazırdı...

    17 Mart 1830 günü Varşova Ulusal Tiyatrosu'ndaki konseri Polonyalı şef, besteci, kemancı, konservatuar profesörü Karol Kasimir Kurpinski (1785 - 1857) yönetti... O zamanın geleneğine göre büyük eserler bölüm bölüm çalınıyor, halkı sıkmamak için araya başka müzikler yerleştiriliyordu... Konser Joseph Elsner'in bir uvertürü ile başladı... Sonra Chopin konçertonun birinci bölümünü çaldı... Bunu korno için divertimento izledi... İlk yarının sonunda konçertonun ikinci ve üçüncü bölümleri seslendirildi... Konserin ikinci yarısında Chopin Polonya ezgileri üzerine Fantezi'sini çaldı... Büyük başarı üzerine konser 22 Mart'ta tekrarlanıyor; Chopin yüreğinde Constantia'ya adadığı eseri, Paris'e gittikten sonra onun 31 Ocak 1832'de bir tüccarla evlenerek sahne kariyerini bırakması üzerine Fransa'da kendisine çok destek olan Polonyalı Kontes Delphine Potocka'ya ithaf ediyordu... Paris yolculuğunda konçertonun orkestra partisyonu da kaybolacak, basılması 1836'ya kadar gecikecekti... Constantia da 20 Aralık 1889'daki ölümünden birkaç gün önce Chopin'in tüm mektuplarını ve anılarını yakacaktı...

    ...

    2. Bölüm 4/4'lük ölçüde, La bemol Majör tonda, ağır ve genişçe (Larghetto) tempoda kısa bir orkestra girişiyle başlar... Piyanonun şiirsel katılımı hemen bir noktürn izlenimi verir... Chopin sırdaşı Titus'a (bkz: Titus Welliver) Adagio olarak tanımladığı bu Larghetto'da tüm duygularını, Constantia'ya olan aşkını dile getirdiğini yazmıştır... (Ama Constantia adı sonra Paris'te Maria Wodzinska, sonunda da George Sand adlarına dönüşecektir) . Bu bölümdeki hülyalı aşk ezgisi şiirsel süslemelerle bezenir... Piyanonun tüm parlaklığı, tüy gibi hafif trilleri, güzel figürleri, inci taneleri gibi dizilen pasajları ve kendine özgü rubato'su yalnızca bu tını çekiciliğini amaçlamış gibidir... Larghetto ABA olarak üç bölmeli sunulur; kontrast içeren orta bölmede ise, yaylı çalgıların tutkulu tremolosu ile oluşturulan çekici bir intermezzo'da piyanonun dramatik oktavlı resitatifi hayranlık yaratır... (Romantik piyano edebiyatının en gözde örneklerinden olan bu tarzı Liszt 20 yıl sonra Mi bemol Majör Piyano Konçertosu'nun Adagio'sunda kullanacaktır) . Bölüm orkestranın çok hafif eşliğinde piyanonun sanki aşkı damıtırmış gibi damla damla tınılarıyla sona erer...

    ...

  • Bir İstek Parçası

    30.04.2010 - 21:25

    Silkie - You've Got to Hide Your Love Away... (1966)

  • Night of the Living Dead

    29.04.2010 - 22:37

    ...

    'Beşikten Mezara Kadar' (Von der Wiege bis zum Grabe) adını taşıyan senfonik şiir, diğerlerinden çok sonra, 1881-82 arasında yazılmış ve Kont Michael Zichy'ye ithaf edilmiştir... Diğerlerine benzemeyen stilde yazılan, resim de yapan Zichy'nin bir tablosundan esinlenen eser 'Beşik', 'Yaşam Savaşı' ve 'Mezara: Gelecekteki Yaşamın Beşiğine' başlıklı üç kısa bölmeye ayrılır ve finalde birinci ve ikinci bölmelerin temaları birleşir...

    ...

  • vehmin saltanatı

    29.04.2010 - 22:36

    Mikalojus Konstantinas Ciurlionis (1875 - 1911) 'Sonata of the Pyramids' (1908)

  • rené jacobs

    29.04.2010 - 22:04

    'Six Figures Getting Sick' (1966)

    David Lynch

  • ada

    29.04.2010 - 21:26

    ...

    Almanca Kassation, İngilizce ve Fransızca Cassation, 18. yüzyılda küçük topluluklar tarafından, genellikle akşam saatlerinde ve açık havada çalınan önklasik biçimdeki, çok bölümlü serenadlara verilen isimdir... Latince 'bir hükmün geçersizliğinin açıklanması' ya da 'subayların askerlikten dışlanması' anlamlarına da gelen bu kelime İtalyan müziğinde, eski serenadlara verilen cassazione adıyla kullanılmıştır... Serenadlara göre daha çok kapalı yerlerde, törenlerde ve ziyafetlerde çalınan müzik olan cassation'un iki ayrı kelimeden türediği de ileri sürülür: Sokakta karşılığına gelen Gassatim ve bölmek, parçalamak anlamında Casser... Hem sokaklarda çalınan, hem de bölünerek parça-parça ya da törenin sonunda seslendirilen final müziği olan cassation'a bu adın verildiği söylenir...

    ...

  • Ametist taşı

    28.04.2010 - 21:30

    ...

    - Did talent alone help Camilla?

    ...

  • rené jacobs

    27.04.2010 - 21:07

    ...

    Chopin - 'Fantaisie-Impromptu' Op.66

    Henri Poincaré (29.4.1854 - 1912)

    Chopin - 'Grand duo' concertant for piano and violoncello on themes from 'Robert le Diable' by Meyerbeer...

    Robert James Sawyer (29.4.1960 -

    ...

  • Satranç Dünyası

    26.04.2010 - 21:24

    Franz Lehár - Die lustige Witwe...

  • rené jacobs

    24.04.2010 - 21:38

    'Au hasard Balthazar' (1966)

    Robert Bresson

  • kendime not

    22.04.2010 - 21:50

    ...

    Vaktiyle Buhtu'n-Nasr adlı bir Kral vardır... İsrailoğulları’na karşı savaş açar ve savaştan galip gelen Kral’ın askerleri İsrailoğulları’nın bir kısmını öldürür, bir kısmını esir alır, bir kısmını da kendi işlerinde çalıştırır... Kudüs Şehri'nde ise taş üstünde taş bırakmaz, yakıp yıkar... Zalim Kral Buhtu'n-Nasr'a esir olanlar arasında Üzeyir Peygamber de vardır... Bir gün Üzeyir Peygamber zalim Kral Buhtu'n-Nasr'ın elinden kurtulur, eşeğine biner ve şehri terk eder...

    Yolu Kudüs’e düşer ve bakar ki Üzeyir Peygamber, Kudüs Şehri yerle bir olmuş... Bu vahim duruma, güzelim Kudüs’ün manzarası karşısında çok üzülür ve kendi kendine acaba bu korkunç ölümden sonra burasını Allah nasıl diriltecek, der kendi kendine... Ağaçlardan meyve toplayarak karnını doyurur... Bir bağa girerek üzüm toplar ve o topladıkları üzümleri şıra yapar, eşeğini bir ağaca bağlar ve güneş doğup biraz yükselince bir ağacın gölgesinin altında yatar uyur...

    Allah-u teala, Üzeyir Peygamber’e öldükten sonra insanları nasıl dirilteceğini göstermek için Üzeyir Peygamberin uyurken canını alır ve tam (100) sene bu durumda bırakır ve (100) sene bitince Üzeyir Peygamberi diriltir... Allah-u teala Üzeyir Peygamber'e der ki 'Ya Üzeyir sen burada ne kadar kaldın ve ne kadar uyudun? ' Üzeyir Peygamber ise 'Bir gün veya bir kaç saat kaldım, Ya Rabbim' buyurur...

    Allah-u teala gerçeği Üzeyir Peygamber'e şöyle anlatır ve der ki 'Ya Üzeyir burada ve bu ağacın altında sen ve eşeğin tam (100) sene kaldınız... İstersen yiyeceğine ve içeceğine bir bak... Biz seni insanlara ibret olsun diye tam (100) sene uyuttuk...' der. 'Ağaca bağladığın eşeğine bir bak! Yerinde mi canlı mı? ' Üzeyir Peygamber bakar ki eşeğinin kemikleri var... Allah-u teala 'Şimdi bak Ya Üzeyir! İnsanlar öldükten sonra nasıl dirilteceğiz ve o ölülerin kemiklerine nasıl et giydireceğiz...' der. Ağaca bağladığı eşeğinin dirildiğini gören Üzeyir Peygamber 'Rabbim! ' der, 'Senin her şeye gücünün yeteceğine, her şeye söz geçireceğine ve insanları öldükten sonra tekrar dirilteceğine kesin inandım...' der ve secdeye kapanır...

    ...

  • well tempered clavier

    21.04.2010 - 19:27

    Prelude and Fugue XXIII in B Major

    Bach is in a diatonic mood...

    The Prelude and the Fugue form a unified whole... The same bucolic atmosphere reigns in both pieces... The Prelude opens on an organ-point and announces a motive whose first notes will become the subject of the Fugue...

    All in this Fugue is serenity and sweetness... The voices engage in an affectionate dialogue, and even the minor passes by lightly without leaving a trace... At measure 16 an innocent flute appears and disappears... Happily it returns (measure 31) and the Fugue closes in perfect bliss...

  • lost

    20.04.2010 - 22:18

    Richard Strauss - Die Frau ohne Schatten...

  • Satranç Dünyası

    20.04.2010 - 22:12

    'Le diable probablement' (1977)

    Robert Bresson

  • acemi balık

    20.04.2010 - 21:51

    ...

    'Una voce poco fà': Genç Rosina, müzik öğretmeni Don Basilio'nun yardımıyla kendisiyle evlenmek isteyen yaşlı Dr. Bartolo tarafından kilit altında tutulmaktadır... Ancak Kont Almaviva da Lindoro adı altında genç kızla ilgilenmekte, berber Figaro'nun aracılığıyla onunla buluşmak istemektedir... Rosina da, bir öğrenci sandığı Kont Almaviva'ya kapılmıştır... İkinci perde başında ona duyduğu aşkı anlatan ünlü aryasını söyler: Una voce poco fà...

    Una voce poco fà qui nel cuor mi risuonò.
    Il mio cor e già e Lindoro fu che il piagò.
    Si Lindoro mio sarà, lo giurai la vincerò
    Il tutor ricuserà io l'ingegno aguzzerò.
    Alla fin s'accheterà. E contenta io resterò
    Io sono docile son rispettosa.
    Son obbediente dolce amorosa
    Mi lascio reggere mi fo guidar.
    Ma sa mi toccando dov'è il mio debole
    Sarò una vipera e cento trappole
    Prima di' cedere farò giocar.

    Biraz önce duyduğum ses yüreğimi titretti:
    Yüreğim yaralandı artık, bunu da yapan Lindoro.
    Evet Lindoro benim olacak,
    Yemin ederim ki bunu başaracağım.
    Gardiyanım istemese de, zekâmı kullanacağım,
    Sonunda onu yatıştıracak ve mutlu olacağım.
    Uysalım, saygılıyım, söz dinlerim, tatlıyım, sevgi doluyum.
    Bırakırım beni yöneltsinler, yol göstersinler,
    Ama benim zayıf yanıma dokunurlarsa
    Bir engerek olurum ve yüzlerce hile kullanırım
    Beni teslim almadan önce.

    ...

  • maziden biri

    20.04.2010 - 21:50

    Kate van Tricht - Hommage...

  • kendime not

    20.04.2010 - 21:37

    ...

    The programme of this CD offers a fine example of virtuoso illusion in the first solo of the 'Grosso Mogul' concerto, a monumental section of bariolage, very similar to a passage in Biber's First Sonata, which illustrates Vivaldi's talent for making the best use of the instrument's resources in any and every circumstance...

    ...

  • vehmin saltanatı

    20.04.2010 - 21:34

    - There is a bill wanting him to pay the bill...

    - You said this one just now...

    (Inland Empire)

  • içimizdeki hüzün devi

    20.04.2010 - 21:30

    Jean Sibelius – Symphonies, Tone Poems - Neeme Järvi...

  • Kendini arayan adam

    20.04.2010 - 21:24

    'Fantastic Voyage' (1966)

    Richard Fleischer

  • vehmin saltanatı

    19.04.2010 - 21:56

    Camille Claudel (1864 - 1943)

  • rené jacobs

    19.04.2010 - 21:34

    'Madame X' (1966)

    David Lowell Rich

  • gönül dostu

    19.04.2010 - 21:30

    5. Bölüm 'Der Trunkene im Frühling' (Bahardaki Sarhoş) , ilk bölümle sıkı bir ilişki içindedir ve onun gibi La tonu üzerine kurulmuştur... Yine Li-Tau-Po'nun şiiri üzerine tenor için yazılmış olan şarkı, ilki gibi içki üzerine, cesur ama çok çabuk olmayan (Allegro. Keck, aber nicht zu schnell) tempodadır: 'Eğer yaşam bir rüya ise niye bunca zahmet ve yakınma... Günboyunca dayanacağım kadar içer, sonra kapıma kadar sürünür ve güzel bir uyku çekerim... Uyandığımda ağaçta öten kuşu duyar, baharın mı geldiğini sorarım... Bir rüya gibidir bu, kuş cıvıldar 'evet' diye... Bahar bir gecede gelmiştir... Ben yine kadehimi doldurur, sonuna kadar içerim ve ay ışıldayıncaya kadar şarkı söylerim... Eğer söylemezsem tekrar uyurum... Bana ne bahardan, bırakın sarhoş olayım...' Şarap ve şarkı temalarıyla insanın varoluşunun boşluğunu tondan tona geçerek vurgulayan Mahler, mutlu sarhoşun yatağa gidişini çabuk (Allegro) tempoda, kuş cıvıltılı doğaya özlemini ağır (Lento) tempoda canlandırmıştır...

Toplam 3989 mesaj bulundu