bu ses, zamanın hadi durma gel diyen, sesi olmalı belkide ucu bucağı olmayan aşk evinin,safâ kapısı aşk sofrasının, birbirine bakıp karışmış kaşık çatalı gözün, eşsiz gönle dalıp,gönülde ateşler dolandığı…
gezerim de sokaklarda, bir kişi dolanmaz mı etrafta yoksa, yalnız mıy ...
dışarıda kar yağıyor, bütün endâmıyla yine söz, yetecek gibi değil, o güzelliğine her tanesi, sanki başka bir yıldız gülüşünde sessizce yağarken, bugün gül düşlerimde…
her zaman sevdim, rüzgarda savrulmanı yanağıma dokunup,kendine gel diyen nakışını sevdim, toprağa yorgan olu ...
yüzümüzün, gülmekle dostluğu kalmadı neden bilmem, hüzün bizi tuttu bırakmadı bakma, anlamamış gibi durduğuma sen çağırdığın yeri biliyorum derim derim ama, sen kızma hemen…
şimdi aşk, yüzünü göstersin başka perdeden çağırmaz mı bizi bir, fakat bin yerden sanki ayak sesler ...
senle, şu yarın, yarın dediğim, işte bugün oldu câna ama hemen,başka bir yarın durdu dikildi,bak kapıda koşarken, hasretin arkasında, yine sana yana yakıla sen dedin ki; mutlak vardır olmaz mı,yarınsızlık aşkta…
sabahın sessiz gül ışıkları dolaşırken dalda,yaprakta sanki bahar ...
ocağa sürülmüş hasret var, hadi sen ol da bakma rüzgar, hey bu nasıl uyku derken, hemen yakında güneş alınca gözünü, aşkın sabahına gönül açma seni bilmem ama, sen olunca, biz el açarız, raksa
sevgili, yüzünü gösterdi mi, sen neşeyi gör canda nasıl koşturmasın ki, oradan o ...
elimizde mi sanki, aşkın rengiyle yürüyüp gitmek yüreğimizdeki bir mum ışığıyla,sabahı beklemek…
O güneş, kendi ateşiyle dönerken , kendi aşkıyla aşka, kapılıp gittiyse yıldızlar, koştuysa sarhoşça bu garip tozun eli ayağı, nasıl karşı koyar ki aşka ahh,nasıl kendince ce ...
elbette dünün yüzü,yarınınkinden başka bakar seher, ellerinde kadehlerle kapı kapı seni sorar ama dünler olmasaydı, bugün nasıl umut dolar sen, aşkla çevirmeseydin yüzünü, kim bizi arar…
biz, öylece giderken, sen yüreğimize dur, diyen habersizce, kapımızı çalıveren,durup dur ...
güneş gibi sözlerin, aydınlattı yüreğimi aşkındır diye, şimdi arıyorum, gözlerini kerem sende affeyle,tut bir kirli ellerimi bırakma ne olur, savrulan tüm küllerimi…
görülmez mi, aşk için o güzel çabaların bin sevdandan hoş gelir bize,bu ahların aşk dili senin, yürür salınan gül ...
bugün keder perdesini kapatıver, saç gülleri öyle bir tebessümle bak ki, açılsın aşk tülleri şu neşe, sende bulsun sende görsün neşeyi aşk atı,doldursun asilce yürüyüşüyle,her yeri…
sen ey gölümüzün eşsiz ressamı, çiziversen içinden geldiği gibi,başla istediğin desenden ne olur, ...
gözlerimiz,senin yoluna bakıp serili kaldı sensiz yemediğimiz ekmek, nasıl kurudu bu benim, yıllarca yemediğim, aşk orucu bir türlü yüzünü göstermeyen, aşk burcu…
aşk geldi mi,ben hemence koşar giderim işte o zaman, senle coşar, senle gülerim buyur eder, baş köşede yeri ...
şu, gönül kuşu, senin toprağına konmadan senin bahçende,bir nefes olsun solumadan senin sessiz, yağmur kokunu, koklamadan senin, altı yönde o nazlı bakışını bulmadan…
cancâzım; arife dediğin yine senin eşiğindir senin, yüzünü görmeden,ah bayram mı var açarsan sen şarabı, aşı ...
nehir, nede coşkun, nasıl taşıp geliyor böyle katmış zamanı,yıkıp anı, nasıl koşuyor söyle ey nehir; ben o kadar zayıfım, hem de biçâre ama sanma ki,ürkerim,korkarım, bu gelişinle..
bir saman çöpüyüm, yada bir yaprak parçası bir kez bak gözlerime,bir kez söyle bize aşkı parça, ...
sen,o eşsiz ay gibi yüzünü,çevirdin ya şimdi ah nasıl aydınlattı, bir bak kapkara gecemizi bir kere kadehe aksedince,durdu,aşk kesildi kırmızıca dalgalandı yüzümüzde, baktı, geçti..
cancâzım; med cezirlerimiz, sarhoşluktandır çarpıyorsak, ağaçlara bazen,şarabın rengidir ne olur ...
Aşkı Besteledi...
İbrahim Ethem Bingül
28.11.2005 - 12:08koştuğun sevginle…
elbette tanıdım
yaprağın, güneşi tanıdığı gibi
toprağın, yağmurla sevdası
kuğunun annesini bildiği gibi..
aynı yolun yolcusu
aynı denizin balıkları
aynı güneşin ateşböcekleri gibi…
sevinirim sevindiğine
coştuğun türkülerle, coşarım bende
yediğimiz ekmek bile
a ...
İşim Olmaz...
İbrahim Ethem Bingül
26.11.2005 - 19:42selâm hüzne…
açılmış değilse ne olmuş
daha solmuş da değil, güller
bir anda, bin zamanı paylaşır
gönülde yeşermez mi bahçeler…
hüzünde bu bahçeden
neşede..
hani hüzün olmasa
aşk, nasıl insin göze
gözyaşı olup, nasıl dökülsün yere…
İşim Olmaz...
İbrahim Ethem Bingül
26.11.2005 - 19:40yaşarım keyifle…
dur, hemen toparlanma
hemen yönelme kapıya
neden bakıyorsun yüzüme
düşlerin kırılmış gibi gözüme…
dur, dur bir dakika dinle
sana bulunsa da, dostlar her yerde
bana bulunmaz, sen gibi inci denizde
yüzlerce yıl, dolaşsam da derinlerde…
seherde kalkarım
seni, kaçırmaya ...
Tanıman Lazım...
İbrahim Ethem Bingül
24.11.2005 - 10:30Tanımak mı…?
tam da, zamanın durduğu yerde
saati kırıp, yıldızları çiviler gökte
bilinmez, otağını kurar aşk nereye
ancak ışık vurursa, belirir perdede…
madem, aşkın çiçekleri dikilmiş ezelde
belki de toplamayı bekliyordur, gönülde…
ha senin gibi gül olsun, benim gibi toz, yada
aynı ba ...
Tanıman Lazım...
İbrahim Ethem Bingül
23.11.2005 - 13:06yalnız mıyım…
bu ses, zamanın hadi durma gel diyen, sesi olmalı
belkide ucu bucağı olmayan aşk evinin,safâ kapısı
aşk sofrasının, birbirine bakıp karışmış kaşık çatalı
gözün, eşsiz gönle dalıp,gönülde ateşler dolandığı…
gezerim de sokaklarda, bir kişi dolanmaz mı etrafta
yoksa, yalnız mıy ...
Aşkının Ayyaşlığı...
İbrahim Ethem Bingül
22.11.2005 - 09:19yalnızlık…
yalnızlık bir yanda, ben bir yanda
oturduk ikimiz, karşı karşıya
daldı gözümüz, öylece tavana
dayanırdı dostluğumuz, eski yıllara…
dem vurduk, eskiden, yeniden
aşkın sözü var, geçmiş her günden
çektik kahveyi, ocağın közünden
nasipler varmış, gördük telve ilinden…
meğer aşk ...
Aşkının Ayyaşlığı...
İbrahim Ethem Bingül
22.11.2005 - 09:18gölgen gölge bana …
açsa perde, perde
seyrân ilinden
gönül yine der,
nerde, nerde dilinden…
dokunmuş,
kilim deseniyle, dağlar içinden
yârim,
sesin gelir; koş, koş derinden…
aşkı söyle,aşkı anlat
derdimize, dermandır bizim
karadır kara bahtımız, bağımız
bağlarız, karadır bizim…
...
Aşkının Ayyaşlığı...
İbrahim Ethem Bingül
22.11.2005 - 08:55hemen yakında…
Aşkta,
hiç, açmamış çiçekler var…
henüz,
güneşe merhaba dememiş, günler
dinlenmemiş şarkılar…
geçmiş günler varsa ,
bizi bekleyen, dünlerde var…
sevenlerin,
bir, bir kapısını çalmamış karanfiller
eşiğine hasret, açmamış güller…
varsa dünden,
gök kubbede salına ...
Sevda Gözlüm...
İbrahim Ethem Bingül
21.11.2005 - 12:07beyaz gül…
dışarıda kar yağıyor, bütün endâmıyla yine
söz, yetecek gibi değil, o güzelliğine
her tanesi, sanki başka bir yıldız gülüşünde
sessizce yağarken, bugün gül düşlerimde…
her zaman sevdim, rüzgarda savrulmanı
yanağıma dokunup,kendine gel diyen nakışını
sevdim, toprağa yorgan olu ...
Öyle Bir Aşksın Ki...
İbrahim Ethem Bingül
19.11.2005 - 20:13sensin diz….
cancâzım, dünü bugüne katıp, olmaz mı yarın
derdimi ben değil, aşk anlatsın halım…
yağsa yağmur, ardından dolu
hiç vazgeçer mi aşık, bu aşkın yolu
şu garip başımsa, olmaz mı hep onun kulu
dediğin gibi yârim; görmez ne para ne pulu…
çerçeve boş değil, senin resmin her yerde ...
Ay Yüzlüme...
İbrahim Ethem Bingül
18.11.2005 - 10:02gül gözlüme…
yüzümüzün, gülmekle dostluğu kalmadı
neden bilmem, hüzün bizi tuttu bırakmadı
bakma, anlamamış gibi durduğuma sen
çağırdığın yeri biliyorum derim
derim ama, sen kızma hemen…
şimdi aşk, yüzünü göstersin
başka perdeden
çağırmaz mı bizi bir, fakat bin yerden
sanki ayak sesler ...
Her Zaman
İbrahim Ethem Bingül
17.11.2005 - 11:49selâm aşka…
senle, şu yarın, yarın dediğim, işte bugün oldu câna
ama hemen,başka bir yarın durdu dikildi,bak kapıda
koşarken, hasretin arkasında, yine sana yana yakıla
sen dedin ki; mutlak vardır olmaz mı,yarınsızlık aşkta…
sabahın sessiz gül ışıkları dolaşırken dalda,yaprakta
sanki bahar ...
Her Zaman
İbrahim Ethem Bingül
17.11.2005 - 11:45dolarsa rüzgar…
ocağa sürülmüş hasret var, hadi sen ol da bakma
rüzgar, hey bu nasıl uyku derken, hemen yakında
güneş alınca gözünü, aşkın sabahına gönül açma
seni bilmem ama, sen olunca, biz el açarız, raksa
sevgili, yüzünü gösterdi mi, sen neşeyi gör canda
nasıl koşturmasın ki, oradan o ...
Beraberce...
İbrahim Ethem Bingül
15.11.2005 - 08:24daha ne isterim…
elimizde mi sanki, aşkın rengiyle yürüyüp gitmek
yüreğimizdeki bir mum ışığıyla,sabahı beklemek…
O güneş, kendi ateşiyle dönerken , kendi aşkıyla
aşka, kapılıp gittiyse yıldızlar, koştuysa sarhoşça
bu garip tozun eli ayağı, nasıl karşı koyar ki aşka
ahh,nasıl kendince ce ...
Aynı Yerde...
İbrahim Ethem Bingül
12.11.2005 - 20:12neden bilmem…
elbette dünün yüzü,yarınınkinden başka bakar
seher, ellerinde kadehlerle kapı kapı seni sorar
ama dünler olmasaydı, bugün nasıl umut dolar
sen, aşkla çevirmeseydin yüzünü, kim bizi arar…
biz, öylece giderken, sen yüreğimize dur, diyen
habersizce, kapımızı çalıveren,durup dur ...
Aynı Yerde...
İbrahim Ethem Bingül
12.11.2005 - 20:11bugün başka perdede…
hani şu ney sesi de olmasa, nasıl dolar başakta buğday
sevdayla savurmasaydı rüzgar, eğer mi başını yıldız, ay
yokuşsa, bu yalan dünyada aşkın aşamadığı dağ mı var
bütün sözlerin, eğer olsaydı yalan, aşkın adı yeterdi, yâr
bazen kedere yine keder ekler, can verir baz ...
Boynu Bükük Sevda...
İbrahim Ethem Bingül
09.11.2005 - 09:18bahardır…
güneş gibi sözlerin, aydınlattı yüreğimi
aşkındır diye, şimdi arıyorum, gözlerini
kerem sende affeyle,tut bir kirli ellerimi
bırakma ne olur, savrulan tüm küllerimi…
görülmez mi, aşk için o güzel çabaların
bin sevdandan hoş gelir bize,bu ahların
aşk dili senin, yürür salınan gül ...
Aşkın Miadı...
İbrahim Ethem Bingül
07.11.2005 - 09:08çiziver…
bugün keder perdesini kapatıver, saç gülleri
öyle bir tebessümle bak ki, açılsın aşk tülleri
şu neşe, sende bulsun sende görsün neşeyi
aşk atı,doldursun asilce yürüyüşüyle,her yeri…
sen ey gölümüzün eşsiz ressamı, çiziversen
içinden geldiği gibi,başla istediğin desenden
ne olur, ...
Yalvardım...
İbrahim Ethem Bingül
02.11.2005 - 15:43nice bayramlara….
gözlerimiz,senin yoluna bakıp serili kaldı
sensiz yemediğimiz ekmek, nasıl kurudu
bu benim, yıllarca yemediğim, aşk orucu
bir türlü yüzünü göstermeyen, aşk burcu…
aşk geldi mi,ben hemence koşar giderim
işte o zaman, senle coşar, senle gülerim
buyur eder, baş köşede yeri ...
Yalvardım...
İbrahim Ethem Bingül
02.11.2005 - 15:42bayramda…
şu, gönül kuşu, senin toprağına konmadan
senin bahçende,bir nefes olsun solumadan
senin sessiz, yağmur kokunu, koklamadan
senin, altı yönde o nazlı bakışını bulmadan…
cancâzım; arife dediğin yine senin eşiğindir
senin, yüzünü görmeden,ah bayram mı var
açarsan sen şarabı, aşı ...
Yalvardım...
İbrahim Ethem Bingül
02.11.2005 - 15:41söz sende kaldı…
sensizlik, yine yapıştı yakamıza, seni soruyor
hasretle yanmış, yakılmış mum, güneşi arıyor…
şu sapsarı çöl, bizim yerimiz olmuş,bahçemiz
varsa bir yudum su,senden ister çare,yâremiz..
sen, gece olup, saklansan da benden, her an
bir bak, nasıl görünüyor ay yüzün,şu ayn ...
Layık Değilim...
İbrahim Ethem Bingül
31.10.2005 - 19:23ey nehir...
nehir, nede coşkun, nasıl taşıp geliyor böyle
katmış zamanı,yıkıp anı, nasıl koşuyor söyle
ey nehir; ben o kadar zayıfım, hem de biçâre
ama sanma ki,ürkerim,korkarım, bu gelişinle..
bir saman çöpüyüm, yada bir yaprak parçası
bir kez bak gözlerime,bir kez söyle bize aşkı
parça, ...
Layık Değilim...
İbrahim Ethem Bingül
31.10.2005 - 19:11ne olur...
sen,o eşsiz ay gibi yüzünü,çevirdin ya şimdi
ah nasıl aydınlattı, bir bak kapkara gecemizi
bir kere kadehe aksedince,durdu,aşk kesildi
kırmızıca dalgalandı yüzümüzde, baktı, geçti..
cancâzım; med cezirlerimiz, sarhoşluktandır
çarpıyorsak, ağaçlara bazen,şarabın rengidir
ne olur ...
Bİ...bi...bi..tanem....
İbrahim Ethem Bingül
29.10.2005 - 21:34koştuğum...
gözlerimiz, hep, senin toprağında, ey cânanım
ben senin eşiğinde,senin şarabında kırmızıyım
senin aşkının ateşinde yüzüm, nârında raksım kalbim kalbinin neşesini görse, o an seyrânım...
şu gönlüm,sayfalar dolusu resminle çizili senin
her birinde varsa renkler,ama değil ki kendim ...
Toplam 788 mesaj bulundu