Sera Sargısyan Adlı Antoloji.com Üyesinin Hak ...

  • Şahin Şahenk
    Şahin Şahenk

    01.07.2010 - 16:46

    Bir ses beklemek senden
    Soluk beklemek
    Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım
    Hiç bu kadar uzun susmadın sevgilim.
    Hiç bu kadar uzun gitmedin bilmediğim yerlere
    gözlerimi götürmeden yanında! ..

  • Şahin Şahenk
    Şahin Şahenk

    01.07.2010 - 11:35

    Ben senin ateşler içinde yanarken içindeki yangını gözlerinden düşen damlalarla söndürmeni sevdim.
    Çocukluğundan kalan büyülü masalları kendi gerçeklerine döndürmeni.
    Dünyanın başını döndüren hayal gücünü.
    Dışa vuran içgüdülerini.
    Dünyadaki bütün çocukları merak eden anne duruşunu.
    Ben senin kuruşu kuruşuna vergisini ödediğin acılarını sevdim.

    Ben senin siyah beyaz fotoğraflardaki renkli bakışlarını sevdim.
    Çiçeksiz balkonlara bakıp iç çekmeni şarkılardan fal tutmanı kendini unutmanı Muhayyer Kürdi şarkılarda.
    Gözlerinden geçen gemileri benden saklamanı.
    Karanfil perisi halini sana düşmanlık edenlere bile...
    Yaz gelince mutfaktan elini eteğini çekmeni.
    Ben senin her akşam yemek sofrasında şükretmeni sevdim.

    Ben senin susmakla konuşmak arasındaki dalgınlığını sevdim.
    Haykıran martılara simit atarken kendini uçurumlara atma çılgınlığını.
    Mağazaları seyretmek için çıktığımız gezintilerindeki tüketici yanını.
    Mendil satan çocukların kulaklarına fısıldadığın masum sırlarını.
    Ben senin gönül verdiğin takım maç kaybettiğinde intihar mektubu yazmanı sevdim.

    Ben senin ağaran saçlarına aldırmadan mevsimlerin peşinden koşmanı sevdim.
    Kahve fallarında 'Bana yol çıktı' diye seyahate çıkmak için yarattığın bahaneleri.
    Üşüyen yanını açığa çıkarmanı gece resimlerinde.
    Ben senin kısık sesle başladığın şarkıları haykıran nağmelerle bitirmeni.
    Her doğum gününde yaptığın zafer işaretini.
    Günde 24 saat kesintiye uğramayan hasretini...
    Ben senin kelebek nefretini sevdim.

    Ben seni başkalarına benzemediğin için sevdim.
    Bana benzediğin için...

  • Şahin Şahenk
    Şahin Şahenk

    29.06.2010 - 10:47

    Biliyordum tüm evrenin seninle birlikte nefes alıp seninle birlikte nefes verdiğini.Yeniden gelen her hayatla doğan sensin ve yitip giden her hayatla ölen de.... Tıpkı gün ile gecenin milyonlarca yıldır birbirini kovalamasına benziyordu bu.Aslında her şey aynıydı herkes de...Sesleri ve yüzleri değiştiren neydi? ....Neden kayboluyordu varoluşlarıyla ruhları tamamlayan sevgiler...
    Bir yaprak olsaydım koca bir ağaçta dört mevsimi görseydim inatla...baharlar gelip geçseydi kıştan korkup bahara yeşilliğimle eşlik etseydim mevsim değişince dökülmeye mahkum diğer yaprakların arasında gururla ve güçlü dursaydım...dalım sen olsaydın...ilk yağmurlarla yıkanıp ilk serin eylül rüzgarında dökülecek olsaydım da yine de bir yaprak olsaydım...dalım sen olsaydın..
    Biliyordum yaşadığını...Mucizelere inanıyor ve biliyordum bu ayrılığın gerçek olmadığını.Bu acının yüreğime saplanmış bir bıçak gibi benimle gezdiğini hoyrat eller değince o bıçağın sapına yaramdan ince ince kan sızdığını biliyordum.Sana söylemiyordum.Düşünüyorum da koca bir harp meydanına benziyor evren.Sevdalı ruhları gurur ve bencillikle beslenen sevgisizlik ejderhasıyla çarpıştırmayı alışkanlık edinmiş.Yaramın üzerine dudaklarımı ısırarak bastırırken elimi parmaklarımın arasından sızan kan bir bakışınla durduğunda kim söyleyebilirdi ki mucizelerin gerçek olmadığını? ?
    Yüreğim çok eskiden tanıyor seni. Ve hasretini.Hiç kimse bilmezken sevdanın adını dünyaya geldiğim ilk gün sevdim seni sen kendini bilmeden önce sevdim..Beni tanıyorsun aslında..
    İlkçağlarda yaşarken henüz ben içimizi ısıtacak hiçbir şeyimiz yoktu.Karanlık mağaraların en kuytu köşelerine sığınır fakat ısınamazdık bir türlü.ve sokuldukça birbirimize azalacağına büyürdü korkumuz bulaşıcı bir hastalık gibi.Bedenlerimizin titreyişleri karışırdı.Bir zaman sonra hangimizin daha çok korktuğunu bilemezdik.
    İşte o günlerde seni buldum.Eski dostlar gibi sımsıcak yeni aşıklar gibi çekingendin.Her hareketinde bir ahenk vardı başını önünden kaldırmadan gülümsediğinde bile kıvılcımlar sıçrardı etrafına...Adın ateşti...Her bakanı büyüler her dokunanı yakardın.Öyle büyülendim ki gülüşüne bir hamlede çıkarıp yerinden yüreğimi içine attım.Yüreğim yandıyandı...fakat kül olmadı.Gözlerim gözlerine değdiğinde içinden geçer öteki yanına gider dünyayı izlerdim.Üzerinde sevgisiz insanların gezdiği her bakanın göremediği zavallı yanan dünyayı.Ve her geçişimde sevgiye tutsaklığım artardı.Bu halim yalnız senden gelir ve sana görünürdü.Sen bana baktıkça sadece bir şey değişecek dünyadaki son günümde daha fazla seviyor olacağım seni.
    İçinde gözlerinin oynaştığı sular hem dosttu hem düşman.Yüreğimi sıktığında dertlerim sorgusuz sualsiz umarsız adımlarla yürüyüp kıyısında içine dalıverdiğim dingin serinlik...Dünyanın seslerinden görüntülerinden uzakta kaldığım o özlemini çektiğim anlamlı ve eşsiz derinlik.Denizim...derin denizim...içine düştüm senin...ve içindeyken farkında olduğum tek şey pusulaya ihtiyacım olmayışıydı.Hiç inmediğim mesafelerde dolaşırken derinliğinde yediğim hiçbir vurgunu kimse görsün istemedim.Sana söylemedim.Gizemli öyküler vardı hiç dinlemediğim....O derinliklerde yaşaması pek de muhtemel olmayan bir istiridye gördüm.Henüz hiçbir sırrını açıklamamıştı.Dokunmadım fakat gözlerimi kapayıp yüreğimle bakınca istiridyenin inciden yapılmış yüreğini gördüm.Gülümsedim.O kadar derindi ki denizim ışık kırılırdı sularında üzülme...ben kırılsam ne olur ışık değilim ki...
    Dünyanın zemininde sürüp giderken hayat kavgası bin bir şekilde insanların üzerinde hep bilinmez bir gökyüzü dururdu.Kimi zaman şiddetinden korkulan sesiyle olduğumuz yerde çakılıp kalırdık.Kimi zaman sebepsiz terkedilmiş aşıklar gibi sessiz duruşuna acırdık.Ruhumu bir daha kimsenin düzeltemeyeceği kadar karıştırsa da hasretinden esen tüm rüzgarları seviyorum.Denizden gelen hafif meltem okşayışlarındır dağlardan gelen serin rüzgar öfken..Okşayışlarını özler öfkenden çekinirim.İkisini de tarifsiz severim.Rüzgarımsın...Ellerime dokunmasan da saçlarımla ve tenimle dans edersin canın isterse. Gece özlediğim tüm kokuları taşırsın bana getirdiklerini içme çekerim.Tanrım....nasıl bu kadar sen olursun nasıl bu kadar güzel olursun bir türlü anlayamam.Sen bana seni getirirsin durmadan.Binbir şekilde anlatır fısıltıyla kelimelerim aşkımı sana.Saçlarım karışır aniden anlarım duymasan da hissettiğini o an...Tenime aniden değen her rüzgarda seni düşüneceğim.Bu böylece bilinsin.
    Biliyordum her şeyi...sevenler için en büyük yalanın ayrılık olduğunu biliyordum.Zamanı gelince düşeceğimi bilsem de mutluyum..Eğer dalımsan...sende yerim varsa düşmek yalan inanma zaman aldatmasın seni.Kül olacağımı düşünme sakın....ateşimsen..ancak sonsuza kadar kor olarak kalabilirim senin için bağışla beni.Zamanda uçuşan yitik küller benim sevdama ait değil.Pusulam olmasa da kaybolacağımı sanma.Derin denizimsen içinde mutlaka yüreği inciden yapılmış bir istiridye vardır ve ben onu bulurum güven bana....Derinliklerinde kırılsa da en güçlü ışık beraber olamayışımız kırmaz beni korkma senin karanlığında parlarım ben.
    Beni sevmeyişin sevemeyişin değil ancak; beni anlamayışın boğar öldürür beni.

Toplam 3 mesaj bulundu