BENİ SORARSAN
İYİYİM
_______________
Annesi dün Zeynep'e:
"Melek Yavrum!" diyordu.
İşitince bu sözü
Kız merak etti, sordu.:
-Melek yavrum ne demek?
Doğrusu anlamadım.
Melek kanatlı olur:
Hani ben ...
BENİ SORARSAN
İYİYİM
_______________
Annesi dün Zeynep'e:
"Melek Yavrum!" diyordu.
İşitince bu sözü
Kız merak etti, sordu.:
-Melek yavrum ne demek?
Doğrusu anlamadım.
Melek kanatlı olur:
Hani ben ...
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Romantikoss Favorites Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
9 Haziran 2025 Pazartesi - 18:51:05
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 19:166000 kişi okudu zaten bunu
kimse mi dua etmedi
bir kişi daha okusa ne olacak
kutsal kitapların konusu bu
bir kişi bile dua etmedi mi böyle yani?
aklım almıyor
ikir Ve Yaşam İçinde Yaşamı Bulmak
· Ya Allah -İbadet etmek için
· Sadece ruh eşine görünmek için Müminleri bir kitaptan tanımak için Karşına kafir çıkmasın diye Sorunlu
insanlara sevgili dememek için Sadece sorduğun sorulara yanıt almak için Tanımadığın insanlar rüyana bile
girmesin diye Falında cennet olarak tanıtılan eşinle tanış diye Kaderini güzel yaşamak için Evladının
geleceğinden emin olmak için Hiçkimse senin falına maydonoz olmasın diye Emin olmadığın kişilere merhaba
bile dememek için Peygambere sormadan tek bir adım atma diye Ya Allah Ya Bismillah
· Görsel hafızanda ailenin olması için.
· Durum: Kaderini Allah"ın rızasıyla yaşamak. Çizgini korumak.
Sonuç: İdeallerini tespit etmek ve korumak.
Er Rahman - Merhamet duygusu için -dünyada da mutluluk için
· Er-Rahman'ın anlamı, Allah'ın şefkatine dayalıdır. Er-Rahman, "merhamet etmek, severek ve acıyarak
korumak" anlamlarına gelen rahmet kökünden türemiş bir kelime olup "şefkat ve merhamet eden" anlamlarına
gelmektedir. Kelime Allah'a(c.c.) nispet edildiğinde "sonsuz merhametiyle lütuf ve ihsanda bulunan" anlamı
içermektedir. Er-Rahman ismi Kur'an-ı Kerim'de 57 yerde geçmektedir.
· Düğünden önce - Spor faaliyetlerinde başarı için
· Düğünden sonra – Sanata dair nedenler için
· İletişim: Duygusal yoğunlukta doğru yolda kalmak ve kafa karışıklığı yaşamamak için
· Durum: Kusurlu sıfatlara maruz kalmamak
Sonuç: Gelecekten asılsız haberler almamak için
· Er Rahim - Doğru yolda kalmak için - dünyada da mutluluk için
· Kök anlamı acımak, merhamet etmek ve bağışlamak olan rahim kelimesi çok merhametli, merhamet olunan
anlamına gelmektedir. Allah'ın esmalarından biri olan er-rahim, kuranda 115 yerde bağışlanma anlamına gelen
gafur sıfatı ile birlikte kullanılmıştır. Bu da Allah'ın bağışlayıcılığının ne kadar yüce olduğunun vurgulanması
anlamında oldukça dikkat çekicidir. Ahirette yalnızca dostlarına,iman ehline,rahmet ve merhamet eden demektir.
· Düğünden evvel - Hayatı doğru planlamak için
· Düğünden sonra - Hayırlı evlat için
· İletişim: Sevgiyi tattığını düşünürken hislerinde yanılmamak için ve espri anlayışını korumak için
· Durum: Sabahları dinç uyanmak
Sonuç: Arkadaşlarını iyi seçmek ve yanılmamak için
El Melik - Cenneti amaç edinmek için - dünyada da mutluluk için
· Sözlükte “mâlik ve sahip olmak, elinin altında bulundurup tek başına tasarruf etmek” mânasındaki mülk (melk,
milk) kökünden türemiş bir sıfat olan melik “görünen ve görünmeyen âlemlerin sahibi” demektir. Melik iki âyette
"hak" (Tâhâ 20/114; el-Mü'minûn 23/116), iki âyette "kuddûs" (el-Haşr 59/23; el-Cum'a 62/1) ismiyle birlikte
zikredilmiş, Nâs sûresinde de "rab" ve "ilâh" isimleri arasında yer almıştır (114/1-3).
· Düğünden evvel – Korkusuzca yaşamak için
· Düğünden sonra – Aile planlaması için
· İletişim: Umutlarını canlı tutmak adına hislerine güvenmek için ve gülerken ağlamamak için
· Durum: Zamanın kıymetini edinmek
Sonuç: Haklının yanında olup doğruyu savunmak için
· El Kuddüs - Sağlık güzellik ve bakımlılık için - dünyada da mutluluk için
· El-Kuddus, bütün övgüler üzerine olan, her türlü eksiklikten uzak ve kemal sıfatlarının hepsi üzerine toplanmış
anlamına gelmektedir. Her türlü kusurdan müberra olmak, çok temiz ve pak olan, noksanlıktan uzak olan
anlamları da taşımaktadır. Hatalardan, acizlikten ve gafletten uzak anlamları da vardır. Kur'an-ı Kerim' de Haşr
Suresi ve Bakara Suresi'nin bazı ayetlerinde El-Kuddus esması yer almaktadır.
· Düğünden evvel - Toplantılar iyi geçsin diye
· Düğünden sonra – Cool (olgun) tavırlı kişiler için hayatı doğru yaşama amacı
· İletişim: Üzgün olduğunda yüzüne yansıtmamak için
· Durum: Yaşamı hoş bir sohbetle karşılamak
Sonuç: Öğrenme seviyeni arttırmak için
· Es Selam -Kaza bela başına gelmesin diye - dünyada da mutluluk için
· Es-Selam esenlik, ferahlık veren, her türlü kötü durumdan selamete erdiren ve gözetip koruyan anlamlarını
taşımaktadır. Allah'ın kullarını selamete kavuşturduğu, cennete giren tüm kullarına da selam veren anlamı da
vardır. Bu isim aynı zamanda selam sahibi anlamındadır. Es-Selam esenlik, ferahlık veren, her türlü kötü
durumdan selamete erdiren ve gözetip koruyan anlamlarını taşımaktadır. Allah’ın kullarını selamete
kavuşturduğu, cennete giren tüm kullarına da selam veren anlamı da vardır. Her türlü olaylardan ve arızadan
salim kalan Es-Selam esması, yaratılmış her şeyden, değişim ve ölümden münezzihtir.
· Düğünden evvel – Kaza ve bela korkusuna yenilmemek için
· Düğünden sonra – Ahiret korkusu için
· İletişim: Öfkene yenilmemek ve kontrol etmek için
· Durum: Yalnızlığında keyifli bir umut hissetmek
Sonuç: Dini saygı çerçevesinde yaşamak için
El Mümin - İlim anlayışını hayatında yaşaman için - dünyada da mutluluk için
· El-Mü’min mahlukatları korkulardan emin kılan ve onları güven içinde yaşatan, Kullarına verdiği vaat ve
sözlerde sadık olan, İnsanların kalplerine iman nurunu vererek onları mümin yapan, tüm korkulardan kurtararak
güvenliğe kavuşturan güvenlik ve emniyet sahibi anlamını taşımaktadır. Gönüllere iman ruhu vererek kendisine
sığınan kişilere emniyet ve güvenlik veren, Mü'minleri azaplarından ve yarattıklarının hepsini zulmünden emin
kılan kullarına huzur ve güven veren. Emniyet sahibi ve sadık sözünden vaadinden dönmeyen. "mü'min" 59. Haşr
Suresi 23. Ayette geçmektedir. "mü'min" kelimesi sadece 14 yerde geçmektedir.
· Düğünden önce - İlmini arttırmak için
· Düğünden sonra - Lüzumsuz alışkanlıklardan kurtulmak için
· İletişim: Her zaman doğru kişiye güzel hisler beslemek için
· Durum: Manevi değerleri yükseltmek
Sonuç: Kavga ve tartışmaya girmemek için
· El Müheymin - İş hayatında başarı için - dünyada da mutluluk için
· El-Müheymin, Her şeyi gören ve gözeten, her varlığın yaptıklarından ve durumlarından haberdar olan demektir.
Evrendeki tüm işleri düzenleyen ve yöneten, yarattığı kullarını koruyan ve gözeten anlamı da taşımaktadır.
Muhafaza eden ve her şeye şahitlik yapan demektir. Kainattaki bütün işleri gözeten ve korkulardan emin kılan
demektir. Allah'ın 99 isminden biri olan el-Müheymin ismi "kâinatın bütün işlerini idare eden" demektir.
'Heymene' kökünden gelen müheymin kelimesi sözlükte "bir şeyi gözetimi altına alıp korumak ve onu yönetmek"
anlamına gelmektedir. El-Müheymin, Kuran' da birçok yerde geçmektedir. El-Müheymin isminin geçtiği sureye
bir örnek Buruc Suresinin 9. ayetidir. Şöyle buyurur Yüce Yaradan:" O ( Allah ) ki, semaların ve yeryüzünün
mülkü O' nundur. Ve Allah her şeye şahittir." Müheymin, Haşr sûresinin onaltı kadar ilâhî ismi içeren son âyetleri
içinde yer almaktadır (59/23). Bir âyette de Kur'an'ın kendisinden önceki kitabı onaylayıcı ve muhafaza edici
olduğu beyan edilirken Kur'an'ı nitelemektedir (el-Mâide 5/48).
· Düğünden önce - Kendinle barışık yaşaman için
· Düğünden sonra - Saygıda kusur etmemek için
· İletişim: Konsantrasyonunu gurur ve neşeyle beslemek için
· Durum: Geçmişin tanımını yeniden yapılandırmak
·Sonuç: Her duyduğuna inanmamak için
· El Aziz - Doğru kararlar almak için - dünyada da mutluluk için
· El-Aziz anlamı şeref ve onur sahibi, mağlup edilmeyen ve mağlup edilmesi mümkün olmayan, daima galip gelen
sonsuz izzet sahibi demektir. El-Aziz Esmasının anlamı ise hakiki ve mutlak suret ile üstünlük sahibi, mağlup
edilme olasılığı kesinlikle mümkün olmayan, sonsuz izzet, azamet, şeref ve onur sahibi. “Güçlü, değerli ve şerefli”
anlamındaki izz veya izzet kökünden sıfat olan azîz, Türkçe'de Batı dillerindeki saint kelimesinin karşılığı olarak
“Allah nezdinde değerli, Allah dostu” mânasında kullanılmıştır. Yüce Allah'ın isimlerinden olan "el-Aziz" ismi,
Kur'an-ı Kerîm'de doksanbir yerde geçmektedir. Fakat hiç bir yerde tek başına zikredilmemiş; daima Esmâ-ı
Hüsnâ'dan diğer bir isimle beraber vârid olmuştur. Bunların başında el-Hakîm gelmektedir ki, toplam kırk yedi
yerde beraber geçmektedir.
· Düğünden önce - Mütevazi olmak için
· Düğünden sonra – Sadece Allah’tan korkmak için
· İletişim: Kendine olan güvenini taze tutmak için
· Durum: Sakındığın şeyler hakkında kararlı olmak
Sonuç: Yakın çevrenle iyi geçinmek için
· El Cebbar - Uyumlu ve kendi karakterine uygun yaşamak için - dünyada da mutluluk için
· El-Cebbar Esmasının Anlamı Nedir? Azamet ve kudret sahibi anlamına gelen El-Cebbar, dileğini yapan ve
yaptıran demektir. Kırılanları onaran, noksanlıkları tamamlayan, dilediklerini yaptırmak için muktedir olan
Allah'tır anlamını taşır. El-Cebbar ismi Allah'ın sonsuz kudretinin ortaya konduğu isimlerden biridir. Bu yönüyle
aciz olan insanın sığınması gereken tek yaratıcısı Allah'tır. Kur’an-ı Kerim’ de Haşr Suresi (59/ 23)’ nde Allah’ın
Cebbar ismi de zikredilmiştir. Hadisi şeriflerde geçen El-Cebbar esmasının değeri öğrenerek anlaşılmaktadır.
· Düğünden önce - İnsanlara hayır veya evet diyebilmek için
· Düğünden sonra – İyi bir iş kurmak için
· İletişim: Renkli rüya alemini kendine tanıtmak için
· Durum: Sebepsiz yere umuda kapılmamak
·Sonuç: Akrabalarınla olan ilişkilerinde mutluluğu saygıda bulmak için
· El Mütekebbir - Kendin için özel ve önemli olan şeyleri keşfetmek için - dünyada da mutluluk için
· El-Mütekebbir isminin kelime anlamı, büyüklük ve yücelik manasına gelmektedir. Bu bağlamda, Allah her
vakitte ve her koşulda büyüklüğünü göstermektedir. O’nun sıfatlarının önemi bilinemeyecek ve öğrenilemeyecek
kadar yücedir. Allah, yaratılan bütün varlıklardan daha farklı ve ulu sıfatların sahibidir. O, azgın ve zalim olan
herkesi cezalandıran ve mutlak gücünü kabul etmeye mecbur bırakandır. Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ)
biri. Sözlükte “büyük ve cüsseli, ulu ve yüce olmak” mânasındaki kiber kökünün “tefe''ul” kalıbından türeyen
mütekebbir “büyük, ulu” anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim'de el- Mütekebbir bir ayette Allah'ın zatına ait bir isim
olarak gelmiş, diğer yaklaşık on sekiz ayette Kebir (büyük, yüce) olarak geçmektedir. El-Mütekebbir olarak geçen
ayeti Haşr suresi 23. ayettir. Rabbimizin bu esması Peygamberimizin (s.a.v.) dualarında ve Esma'ül-Hüsna
hadislerinde geçmektedir.
· Düğünden önce - Açlık hissiyle baş etmek için
· Düğünden sonra – Zor şartlar karşısında yılgınlığa düşmemek için
· İletişim: Kolay elde edilen hislerini teselli etmek adına zayıf düşmemek için
· Durum: Kendini layık gördüğün güzellikle buluşmak
Sonuç: Hiçbir konuda baskı altında kalmamak için
· El Halık - Yaratılışına saygılı olmak için -dünyada da mutluluk için
· Her şeyin yaratıcısı, hikmeti gereği her şeyi ölçülü yaratan. Bu esma, Allah'u Teala'nın sonsuz yaratma gücünü
anlatan bir sıfattır. Allah' ın yaratma gücü, insanoğlunun anlayamayacağı kadar geniş ve derindir. Yani "
yaratmak" sadece ve sadece Allah' a mahsustur. Allah(c.c)'ın 99 isminden birisi olan El-Halık, köken olarak halk
kelimesinden türemiştir, anlamı ise yoktan var etme ve sıfırdan inşa etme demektir. El-Halık ismi şerifi yüce
Allah'ın sonsuz yaratma gücünü ve hiçbir eşi benzeri olmayan bir şeyi sadece Allah'ın yaratabileceğini simgeler.
Zira yokluk karanlıklarından varlık alemine çıkan her mahlukta 'halık' ismi tecelli eder. EN'AM SURESİ 102.
AYET: "İşte Rabbiniz Allah bu! O'ndan başka ilâh yoktur; O, her şeyin yaratanıdır.
· Düğünden önce - Tutarlı bir insan olmak için
· Düğünden sonra – Sevmek için
· İletişim: Sevgiyi iç dünyandan dış dünyaya aktarırken kendinle çelişmemek için
· Durum: Allah'a duyduğun umudu yaşamak
Sonuç: Tesadüflere yenilmemek için
· El Bari -Sanat ve yaratıcılık gerektiren konularda başarı için - dünyada da mutluluk için
· Allah(c.c)'ın 99 isminden birisi olan El-Bari, emsali ve maddesi olmadan yaratan ve yarattığı evreninin bütün
parçalarını düzen ve ahenk içinde var eden anlamına gelir. El-Bari ismi şerifi, Allah'ın sonsuz yaratma gücünü
aynı zamanda yarattığı her şeyi uyum içinde ve kusursuz yaratmasını simgeleyen bir isimdir. Yoktan yaratan,
maddesi ve örneği olmadan îcat eden. El-Bari esması Kuran' da birçok yerde geçmektedir. İnfitar Suresi " Ey
insan! Seni yaradan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne
aldattı? "( 6-8 ayetler) Bunlardan sadece birsidir.
· Düğünden önce - Sosyalleşmek için
· Düğünden sonra - Dünya standartlarında en iyiler arasında yer almak için
· İletişim: Sempati ile anlaşmanın faydasını görmek ve anlamak için
· Durum: Kısa zamanda toparlanmak
Sonuç: Geleceğin önemli getirilerine hazır bulunmak için
· El Musavvir -Ölçülü olmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Musavvir, her şeye şekli veren, ayrı bir şekil vererek tasvir eden ve yarattığı varlıklara suret veren
manasındadır. Suret verdiği hiçbir varlık birbirine benzemez. Allah'ın sıfatlarından biri olan Musavvir, her
mahlukatı kendi istediği sıfatta yaratmaktadır. Zikir şekli olarak “ El-Musavvir” ya da “ Ya Musavvir” olmalıdır.
El-Musavvir Esmasının Anlamı Nedir? El- Musavvir her şeye şekil veren, ayrı bir biçim vererek tasvir eden ve
yarattığı varlıklara suret veren anlamındadır. Suret verdiği hiçbir varlık birbirine benzemez. İşte, detaylar. Arapça
kökenli olan “musavvir” kelimesi rahim olarak Türkçe' de karşılık bulmuştur. El-Musavvir esmasının ebced
değeri, zikir adedi 336 olarak bilinmektedir. El Musavvir, aynı zamanda Allah'ın 99 isminden biridir. Musavvir,
biçim veren anlamına gelir. Al-i İmran Suresinin 6. ayetinde de bu isim zikredilir.
· Düğünden önce - Doğru hesaplarla yol almak için
· Düğünden sonra - Kendini Allah’a emanet etmek için
· İletişim: Herkesi ilgilendiren konularda seviyeli bir iletişim için
· Durum: Planlarında destek bulmak
Sonuç: Kabiliyetin doğrultusunda önemli işlere imza atmak için
· El Gaffar - Dedikodu, haset, kin, gıybet, fitne, yalan, kötü şaka gibi sorunlara sapmamak için - dünyada da
mutluluk için
· Gafûr kelimesi, sözlükte “örtmek, gizlemek, kirlenmekten korumak için bir şeyin üstünü örtmek” mânasındaki
gafr (gufrân, mağfiret) kökünden sıfat olup “birinin kusurunu örten, suçunu bağışlayan” anlamına gelir.
Allah(c.c)'ın 99 isminden birisi olan El-Gaffar esmasının kelime anlamı bağışlayıcı ve mağfiret anlamına gelir. Bu
esma Allah'ın af dileyenleri affetmesi, ayıpları gizli tutması ve tövbe edenleri bağışlaması gibi hikmetlerini
belirten bir esmadır. El-Gaffar ismi şerifi yüce Allah'ın
bağışlamasının sonsuz, merhametinden sual olunmaz olduğunu belirtir. Allah'ın gafûr (gaffâr) oluşunu ifade eden
229 kelime, Kur'ân-ı Kerîm'in 29. cüzünün sonlarında yer alan Müddessir sûresinin nihayetine kadar (74/56)
bazı kesintilerle birlikte ardarda devam eder.
· Düğünden önce - Kolayca affetmek için
· Düğünden sonra – El işi gibi hobilerini iyi bir şekilde geliştirmek için
· İletişim: Yalnızlık hissi ile baş edip kendini hedeflerine yakın bulmak için
· Durum: Hayır işlerinden geri kalmamak
Sonuç: Umutlarınla dünya hayatı arasında kendine ters düşmemek için
· El Kahhar - Spor ve müsabakalarda ve hayat sınavında iyi hissetmek için - dünyada da mutluluk için
· Sözlükte “yenmek, üstün gelmek, zor kullanarak istediğini yapmak” anlamındaki kahr kökünden mübalağa ifade
eden bir sıfat olup “yenilmeyen, yegâne kudret ve tasarruf sahibi” demektir. Allah(c.c)'ın 99 isminden birisi olan
El-Kahhar esmasının kelime anlamı, galip gelen ve her daim mağlup edendir. El-Kahhar ismi şerifi yüce Allah'ın
gücünün sonsuzluğunu, O'nun mutlak galip olduğunu ve kudretinin üstüne hiçbir kudret olmadığını belirten bir
esmadır. Kur'ân-ı Kerîm'in altı âyetinde kahhâr, iki yerde kahir ismi Allah'a, bir âyette de kahir sıfatı insanlara
izâfe edilmiştir (M. F. Abdülbâki, el-Mu?cem, "?hr" md.). Allah'a nisbet edilen kahhâr isimlerinin hepsi vâhid
isminden hemen sonra yer almıştır.
· Düğünden önce - Karne sevinci için
· Düğünden sonra - Algılarının Allah sevgisine açılması için
· İletişim: Zeki ve güçlü olduğun konularda hayat felsefeni ve dengeni korumak için
· Durum: Nasibini ve günü geleceğe taşıma sevgisini yaşatmak
Sonuç: Toplumdaki yerini doğru seçmek için
· El Vehhab - Elindekinin değerini bilmek için - dünyada da mutluluk için
· Allah' u Teala' nın El-Vehhab isminin anlamı Kuran' da açıklanmıştır. İhsanı bol, çok fazla ihsanı bulunan,
karşılıksız hibeler veren anlamlarına gelen El-Vehhab isminin zikrini sürdürmek çok faydalıdır. Kuran' da ElVehhab esmasının geçtiği birçok ayetler vardır. " Ey Rabbimiz! Bize ihsan buyurduğun hidayetten akabinde
kalplerimizi Haktan saptırma. Bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz k; Sen bol ihsan sahibisin" ( 3,8)
ayeti bunlardan birisidir.
· Düğünden önce - Oyun dünyasını abartmamak için
· Düğünden sonra – Cennetin tüm hayrını dilerken
· İletişim: Boşuna kederlenmekten kaçınmak ve tiksinti duymamak için ve asaleti ruhunda bulmak için
· Durum: Fazla gurura kapılıp dağılmamak
Sonuç: Kaybettiklerinin telafisi için
· Er Rezzak - İyi bir işten bol ve helal kazanmak için - dünyada da mutluluk için
· Er-Rezzak kelime anlamı itibariyle rızka kefil olan ve onu veren şeklinde tabir edilebilir. Er-Rezzak ismi Kur'an-ı
Kerim’in Hud suresinde yer alır. Sebe Suresinin 39. ve Zariyat Suresinin 58. ayetinde geçen Rezzak, kullarına
karşı izzeti, ihsanı ve merhameti sonsuz olan Allah'ın isimlerinden biridir. Er Rezzak ismi de tam olarak bu
durumu açıklayan bir isimdir ve Allah'ın (cc) izni olursa kulların her şeye sahip olabilecekleri şeklinde
açıklanabilir. Aynı zamanda Allah-u Teala (cc) yaratmış olduğu tüm kullarının rızıklarını gözetmekte ve kullarını
takip etmektedir.
· Düğünden önce - Sokak hayvanlarını ve ihtiyaç sahiplerini korumak için
· Düğünden sonra – Kuran-ı Kerim okumak için
· İletişim: Huzurlu hissedip korkuya yenilmemek için, aldatılmamak için
· Durum: Hedeflerini aynı sayfada bulmak buluşturmak için öngörü
Sonuç: Yanlış tahmin ve ihtimallere yenilmemek için
El Fettah - Toplumda refah düzeyinin artması için - dünyada da mutluluk için
· El-Fettah anlamı "iyilik kapılarını açan" olarak tanımlanmaktadır. Allah'ın mutlak adaleti ile kullarını
sıkıntılarından kurtardığını anlatmaktadır. Acı çeken kişilere yardım ederek kaldırır. Her derde deva olan bu
esma her türlü engeli de kaldırmaktadır. El Fettah şerifi, her türlü kapıyı açtığına da inanılmaktadır. Bu nedenle
Osmanlı Devleti zamanında kapı topraklarına yazıldığı bilinmektedir. Allah Teala (cc) çarenin kendisidir ve her
şeyi ondan istemek ondan ümit etmek gerekmektedir. Dua üslûbu taşıyan bir âyette Allah “hükmedenlerin en
hayırlısı” (hayrü'l-fâtihîn) diye anılmakta (el-A'râf 7/89), bir âyette de “adaletle hüküm veren ve her şeyi hakkıyla
bilen” (el-fettâhü'l-alîm) şeklinde tavsif edilmektedir (Sebe' 34/26).
·
· Düğünden önce - Hastalıklardan korunmak için
· Düğünden sonra - İmkanları iyi değerlendirmek için
· İletişim: Sakin kalıp aklına hükmetmek için ve doğru zamanda aşkı bulmak için
· Durum: Kadere saygılı ve önceliklerini görmek için temenniyi hissetmek
Sonuç: Yabancılarla gereksiz muhatap olmamak için
· El Alim - Kaderinde temiz bir sayfa açmak için - dünyada da mutluluk için
· El Alim anlamı bakımından ilim bilgiyi ifade etmektedir. Allahu Teala'nın evrendeki her şeyi bildiğini ifade eden
isimlerinden bir tanesidir. Allah'ın ilminin evrendeki her şeyi kuşattığı anlamını taşımaktadır. Geçmiş ve
gelecekteki şeylerin en küçük zerresine kadar bildiğini ve her şeyi yaratan olduğunu anlatmaktadır. El Alim
esması Allahu Tealanın ilminin her şeyi kuşattığı anlamına gelmektedir. Allahu Teala gelecek, geçmiş, görünen
görünmeyen bütün bilgilere sahip ve en ince ayrıntılarıyla bunları bilen tek yaratıcı olduğu anlamına gelmektedir.
Ayrıca El-Alîm ism-i şerifi Kuran'da 162 defa zikredilmiştir.
·
· Düğünden önce - İdeallerini korumak için
· Düğünden sonra - İşinin patronu olmak ve patronunla iyi bir iletişim için
· İletişim: Şaşkınlıkla sakarlık etmemek ve seviyeli olmak için ve duygularınla kendine eziyet etmemek için
· Durum: Klavuz olarak kendini tuzağa düşürmemek
Sonuç: Allah'tan korkmamak için
· El Kabıd - Uyumsuz iletişimlerden kaçınmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Kâbıd anlamı Kuran'da bulunmaktadır. El-Kâbıd kelimesi anlamı kabzeden, tutan, daraltan, sıkan,
zorlaştıran manalarına gelmektedir. Allah Kâbıd ismi ile bazen ihsanını kullarından kısar, rızkını daraltarak ona
muhtaç eder. Rahat yaşamlardan uzaklaştırarak yoksullaştırır. El Kabıd, zorlaştıran, sıkan ve daraltan
anlamlarına gelmektedir. El kabıd kavramı Kuran-ı Kerim'de yer alan bir kavramdır. Allah, bazı zamanlarda
Kabıd ismi ile kullarının rızkını azaltabilir. Zora düşen ve sıkışan kullar Allah'ı hatırlayarak daha iyi bir yaşam
sürmeye gayret eder. El Kabid esmasının geçtiği ayetler şu şekildedir; "Allah, darlık da verir, genişlik de. Hepiniz
ona döndürülüp götürüleceksiniz." (Bakara Suresi, 245. Ayet)
·
· Düğünden önce - İş arayıp bulmak için
· Düğünden sonra – Kanaatkar ve sağduyu sahibi olmak için
· İletişim: Emin olduğun konuları güçlendirmek için
· Durum: İhanete uğradığın konuları yok saymak
Sonuç: Affedilmeyecek hatalar yapmamak ve maruz kalmamak için
· El Basıt - Konuşma ve anlayışını güzel ifadelerle doldurmak için - dünyada da mutluluk için
· Ferahlatan, genişleten. - Her hayrı olanı veren, lütuf ve rahmetini kullarına yayan, dilediği zaman bolluk veren. -
İstediğinin maddi ve manevi olarak rızkını vererek genişleten, ruhları veren. Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ)
biri. “Yaymak, genişletmek, uzatmak” anlamındaki bast kökünden sıfat kuruluşunda bir isim olup Allah'a nisbet
edildiğinde “rızkı genişleten, lutuf ve keremini esirgemeyen; ruhları bedenlerine yayan” mânalarına gelir. Kur'anı Kerim'de 'Basıt' isminin geçmediği ancak niteleyen fiilerde Allah (c.c.) Rum Suresi'nin 48. ayetinde şöyle
buyurmuştur: "Allah, rüzgarı göndererek bulutları hareket ettirir. Sonra onu gökyüzünde dilediği gibi yayıp
kütleler haline getirir.
· Düğünden önce - Sevilen bir patron olmak için
· Düğünden sonra - Hiçbir konuyu hafife almamak için
· İletişim: Negatif duygulardan çabuk kurtulmak için
Durum: Hayallerindeki duyguyu her şeyde hissetmek
Sonuç: Başkalarının aptallıklarının cezasını çekmemek için
· El Hafıd - Haddini aşmamak için - dünyada da mutluluk için
· El Hafıd dilediğini hafife alan küçümseyen anlamına gelmektedir. Allahu Teala kendisini inkar edenleri El Hafıd
esması ile alçaltan onları değersizleştiren ve kendisinden uzaklaştıran olarak ifade edilmektedir. Allah'ın
isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “aşağıya indirmek, alçaltmak, değerini azaltmak” anlamına gelen hafd
masdarından sıfat olup “aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan” demektir. Hafd kavramı Kur'ân-ı Kerîm'de
dört yerde geçmektedir. El-Hafıd, Esmaül Hüsna'da yer alan Allah'ın 99 isminden biri olmaktadır. Kur'an-ı
Kerim'de Vakıa Suresi'nin 3.ayetinde El-Hafıd isminden bahsedilmektedir. Esmanın havas ve esrarı insanlar
tarafından öğrenilmek istenmektedir.
·
· Düğünden önce - Kaderine razı olmak için
· Düğünden sonra - Özgürlüğü iyi değerlendirmek için
· İletişim: Duru ve berrak hislerle gözlerinin içinin gülmesi için
· Durum: Kötülüğü iyilikle savabilmek ve iyiliğin kazanmasında faydayı bulmak
Sonuç: Sosyal hayatını doyasıya yaşamak
· Er Rafi - Ailece saygınlık duygusuyla yaşamak için - dünyada da mutluluk için
· Er-Rafi anlamı bakımından yükselten yücelten ve yüksek mevkilere ulaştıran anlamına gelmektedir. Er Rafi
esması Allahu Teala'nın istediği şeyleri istediği zamanda yüceltmeye ve yükseltmeye layık olmayı ifade eder.
Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “yukarı kaldırmak, yükseltmek, yüceltmek” anlamındaki ref'
(rifâ') kökünden türeyen râfi' kelimesi “yükselten, değerini arttıran, izzetli ve şerefli kılan” demektir (Râgıb elİsfahânî, el-Müfredât, “rf?a” md.). Allah'ın Îsâ'yı kendisine ref'
edeceğini bildiren âyette râfi' (Âl-i İmrân 3/55), “sıfatları yüce” (veya “dereceleri yükselten”) meâliyle başlayan
âyette ise (el-Mü'min 40/15) refî' ismi yer almıştır.
· Düğünden önce - Kaliteden ödün vermemek için
· Düğünden sonra - Eğitim ve geleceğe dönük planlama
· İletişim: Tebessümü yüzünden eksiltmemek için
· Durum: Sözün güzeline kulak vermek
Sonuç: Kendi yaptıklarından sorumlu tutulmak için
· El Muiz - Mutluluğu tüm güzellikleriyle paylaşabilmek için - dünyada da mutluluk için
· Esma-ül Hüsna'da yer alan Allah'ın isimlerinin başına El-, Ya-, Ey-, ekleri gelerek ifade edilmektedir. El-Muiz
esması anlamı ile Allah'ın yüceliğini ifade eden isimlerden birisidir. El-Muiz isminin anlamı, dilediğini aziz eden,
izzet, ikram veren, yardım eden şeklinde açıklanmaktadır. El Muiz esmasını zikretmek sıkıntılardan kurulmaya ve
mutluluğu huzuru bulmaya vesile olmaktadır. El Muiz esmasının anlamını bilerek ve inanarak zikretmek Allahu
Tealanın kişiye izzet ve ikram etmesine vesile olmaktadır. Muiz ismi Kur'ân-ı Kerîm'de geçmemektedir.
· Düğünden önce - Küçük şeylerden büyük mutluluklar almak için
· Düğünden sonra - Kimseye özenmeyip özendirmezken... satış-müşteri ahlakına yönelik
· İletişim: Prestij ve saygınlık karşısında utanmamak için
· Durum: İlim ve özel hayatını karıştırmamak
Sonuç: Kimseye yük olmamak
· El Muzil - Zorlukları abartmamak için - dünyada da mutluluk için
· El-Müzill esması, dilediğini alçaltan ve zillet veren anlamını taşımaktadır. Ya Müzill esmasının tecellisi olarak
hak sahibi olan kişilerin haklarını kaybedip söz söyleyemeyecek kadar haysiyetsiz durumda kalmasının
göstergesidir. l-Müzill
esması, dilediğini alçaltan ve zillet veren anlamını taşımaktadır. Allah Teala'nın en önemli sıfatlarından biridir.
El-Müzill isminin geçtiği Kur'an-ı Kerim ayetleri ise şu şekildedir; Gaşiye Suresi (88,2), Kasas Suresi (28),76,
Ahkaf Suresi (46), 20,Kıyamet Suresi (75, 22, 23). Pek çok ayeti kerimede geçmesinden dolayı zikir yapılması
gereken esmalardan biri olduğu düşünülmektedir.
· Düğünden önce - Çirkin konularda dürüst olmak için.
· Düğünden sonra - İyi giyimli olmak için... sadece Allah'a güvenmek
· İletişim: Görsel algı çerçevesinde önyargı ile yanılmamak için
· Durum: Her günü aynı coşkuyla karşılamak
·Sonuç: Allah'a kavuşmak için
· Es Semi - Emin olduğun konularda söz hakkı almak için - dünyada da mutluluk için
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “işitmek, duymak, bir dileği kabul etmek, anlamak;
duyurmak” mânalarındaki sem' kökünden türeyen semî' “işiten” demektir. Allah'a nisbet edildiğinde “işitilmeye
konu teşkil eden her şeyi işiten” diye açıklanır. Es-Semi anlamı Arapça kökenli olup "sem" kelimesinden
türemiştir. Sem kelimesi Arapça 'da işitmek anlamına gelmektedir. Es Semi esmasının anlamı da her şeyi duyan,
işiten ve gören anlamına gelmektedir. “Allah, zulme uğrayanların dile getirmesi dışında, kötü sözün açıkça
söylenmesini sevmez. Allah Semî'dir, Alîm'dir.” (Nisa Suresi : 148.) Allah'ın sıfatlarının bulunduğu Esmaül
Hüsna' da Es-Semi sıfatı da yer almaktadır. Kur'an-ı Kerim' de Mümin Suresi'nin 20. ayeti ve Nisa Suresi'nin 134.
ayetinde Es- Semi esması açıklanmıştır.
· Düğünden önce - Sessiz bir ortamdan keyif almak için.
· Düğünden sonra - Hayatı kendi akışına bırakıp cehaletten sakınmak için
· İletişim: Kusursuz güzelliği hayal etmek için
· Durum: Sabırsızlık karşısında yenilmemek
·Sonuç: Sözü dinlenen biri olmak
· El Basir - Güvenli olmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Basir esması, gizli veya açık olan her şeyi görebilen anlamını taşımaktadır. En küçük hareketleri ve
davranışları bile gören sadece Allah'tır. En ufak imaları ve işaretleri bile görendir. Allahın tüm mükemmel
sıfatları taşıdığını bu esma ile de bildirilmektedir. El Basir esması Allahu Teala’nın tüm evrendeki saklanmış veya
gizlenmiş olan her şeyi gören olduğu anlamına gelmektedir. Allahu Teala’nın büyüklüğü ve azameti bu esma ile de
anlatılmaktadır. Ya Basir esması Kur'an-ı Kerim'de de geçmektedir. Kur'an'da geçen ayetler şu şekildedir; "O
yegane hüküm ve hikmet sahibidir. Her şeyden hakkıyla haberdardır." (Enam Suresi, 18. Ayet Meali) Esma'ül
Hüsna da bulunan Allah'ın 99 isminden biri de El-Basir olmaktadır. Kur'an-ı Kerim' de Bakara Suresi'nin 110.
ayeti ve Al-i İmran Suresi'nin 15. ayetinde El-Basir esmasına değinilmiştir.
· Düğünden önce - İçgüdülerine güvenmek için
· Düğünden sonra - Dinginlik hissi ve sessizliğin kazanılması için...
· İletişim: Pırlanta gibi bir yürek taşımak için
· Durum: Karlı veya yağmurlu günü güzel yaşamak
Sonuç: Teselliyi Allah'tan beklemek
· El Hakem - Batıla sapmamak için - dünyada da mutluluk için
· El-Hakem anlamı, adalet sağlayıcı, yargıçtır. Allah’ın tek ve mutlak hüküm sahibi olduğunu ifade etmektedir.
Allah-u Teala hikmet sahibidir ve her şeyden hak yoluyla haberdar olur. Hüküm verme yetkisine sahip bilgi ve
adalet sağlayandır. Esmaül hüsnada yer alan El Hakem esması Allah'ın adaletli ve en adaletli tek yaratıcı
olduğunu göstermektedir. El Hakem esmasını zikretmenin faziletleri içerisinde de bu ismi şerifi adaletli olmak ve
adalete erişmek için zikretmektir. El Hakem esması Allahu Tealanın en adil hüküm verici olduğu anlamına
gelmektedir. Allah'ın 99 ismi arasında yer alan El-Hakem esması anlamı merak edilmektedir. Esma'ül Hüsna
denildiğinde akla gelen ilk sıfatlar arasında yer almaktadır. Kur'an-ı Kerim' de Enam Suresi'nin 114. ayeti ve Araf
Suresi'nin 87. ayetinde yer almaktadır.
·
· Düğünden önce - Sıradan bir olayı abartmamak için
· Düğünden sonra – Kazadan beladan korunmak için
· İletişim: Güzelliğine samimi hisler katmak için
· Durum: Takvimlerde başarıyı bulmak
·Sonuç: Seçimlerinde yanılmamak için
· El Adl - İnsanlara adil davranmak için - dünyada da mutluluk için
· Adl, “doğru olmak, doğru davranmak, adaletle hükmetmek; eşitlemek” vb. mânalara gelen bir masdardır. Ayrıca
“doğruluk, hakkaniyet ve adalet” anlamlarıyla isim olarak kullanıldığı gibi, “çok âdil” anlamında sıfat olarak da
kullanılır. - Gerçekten adalet sahibi olan O'dur.- Mutlak adil olan ve herzaman, herşeyi yerli yerinde yapan o'dur.
- Yaptıklarının hepsi hak ve adalet üzere olan'dır. - Adaletli olan O'dur. - Adalet ile hükmeden O'dur. - Adalet
sahibi olan O'dur. Adl; mutlak adâlet sahibi, çok adâletli, asla zulmetmeyen; her şeyi yerli yerine koyan demektir.
Yalnızca En'am Suresi'nin 115. ayetinde Allah'ın sözünün adaletli olduğu belirtilir.
· Düğünden önce - Kaderine razı olmak için
· Düğünden sonra - Evleneceğin kişiyle cennette de tanışmak için
· İletişim: Kıskançlıkla her şeyi yakıp yıkmamak için
· Durum: Kısırdöngü yaşamamak
·Sonuç: Boş heveslerle hayatını ziyan etmemek
· El Latif - Kendine yapamadığını kimseye yapmaman için - dünyada da mutluluk için
· Aynı kökten türeyen Letafet güzellik anlamına gelirken Latif ince, hoş, zarif demektir. Allah'ın güzel
isimlerinden biri olan El-Latif ismi, her işin iç yüzünü bilen ve takva sahibi kullarını doğru yola ileten manasına
gelir. El latif, Allah'ın yeryüzüne gönderdiği, yarattığı bütün canlıları her an rızıklandırdığını belirtir. Yüce
Allah'ın insanlara vermiş olduğu en büyük lütuf şüphesiz ki irade ve akıldır. Yani bir anlamıyla el latif, lütuf sahibi
olan, kullarını karşılık beklemeden bol bol rızıklandıran anlamına gelmektedir. Kur'an-ı Kerim'de Allah Teala,
Fatır Suresi'nin 11. ayetinde bu sıfatına yer vermiştir. Ayrıca Latif ismi geçen diğer sureler arasında Yusuf, Şura,
Lokman, Mulk de yer almaktadır.
·
· Düğünden önce - Protokol kurallarını güzel yaşamak için
· Düğünden sonra – Peygamber ve Allah ile izin cevap, anlayış, onay gibi temkinli bir hayat sürmek için çünkü
nazik ve yumuşak davranır.
· İletişim: Sabırla çıktığın yoldan güvenle evine varmak için
· Durum: Kolaylaştırmak için konuya göz atmak
·Sonuç: İyi bir haber almak için
· El Habir - Kıskançlık yaşamamak için - dünyada da mutluluk için
· El-Habir, anlaşılabilecek en net haliyle “her şeyin iç yüzünü bilmek, onlardan haberdar olmak” manasına
gelmektedir. Bu bağlamda, O'nun insanın tüm yaptıklarını bildiği konusu Kur'an-ı Kerim'in 26 ayetinde
geçmektedir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Her şeyden haberdar olan O'dur.
·
· Düğünden önce - Dünyadan haberdar olmak için
· Düğünden sonra – Muhabbet ve fikir alışverişi için
· İletişim: İkiyüzlülük karşısında güçlü ve adil olmak için, doğruyu anlamak için
· Durum: Görsel algında kaderin aşk çerçevesini korumak
·Sonuç: Hayranlık duyduğun konularda iyi bir izleyici olmak
· El Halim - Karakterine uygun ve tutarlı olmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Halim esması Kur’an-ı Kerim’ de Nahl Suresi 61. ayet ve Al-i İmran Suresi 155. ayette geçmektedir. El-Halim
esmasıyla tefekkür zamanında ise Kur’an-ı Kerim’de Hud Suresi 75. ayet, Enbiya Suresi 69. ayet olarak
açıklanmaktadır. Peygamber Efendimizin esmayla ilgili hadisleri bulunmaktadır. İşte, tüm detaylar. Arapça
kökenli olan “halim” kelimesi kökeni “hlm” şeklindedir. Arapça’ da “hilm” yumuşak ve yavaş anlamına
gelmektedir. El-Halim esması, kullarına gücü yeten Allah yine de ceza vermekte yavaş olandır anlamına gelir.
Hilm sahibi olan yalnızca Allah’tır. Kullarının isyan etmesi üzerine öfkesini kontrol edendir. Acıma ve bağışlaması
ceza vermesinden daha önce olandır. Günahkarlara karşı da ceza da aceleci olmayan Allah’tır. Yumuşak huyludur
ve hikmet sahibidir.
·
· Düğünden önce - Doğa sevgisi
· Düğünden sonra - Ağır hastalıklardan korunmak için
· İletişim: Hiç bir durum karşısında sevgiden taviz vermemek için
· Durum: Anlamak ve anlaşılmak
·Sonuç: İnsanlar arasında doğru anılmak için
· El Azim - Ahiret için hazırlıklı olmak için - dünyada da mutluluk için
· Esmaül Hüsna'da yer alan diğer isimler gibi El- Azim de Arapça kökenli bir sözcüktür. ''Azm'' şeklinde kullanımı
da yaygındır. Büyük ve yüce manasına gelen azamet kelimesinden türetilen Azim, Allah'ın sonsuz kudretini ve
yüceliğini tespih etmek için zikredilir. Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde Allah'ın Azim olduğu vurgusu
yapılmaktadır. Bu bağlamda; Bakara Suresi, Şura Suresi, Vakıa Suresi ve Hakka Suresi içerisinde el-Azim sıfatı ile
karşılaşılmaktadır.
·
· Düğünden önce - Aşağılanmamak için
· Düğünden sonra - Kültürlü ve ilim sahibi olmak için
· İletişim: Dedikodu yüzünden umutsuzluğa kapılmamak, bazı konuları duymazdan gelmek için
· Durum: Çay saatinde bir dost bulmak
·Sonuç: Haddini aşmamak için
· El Gafur - Sevdiklerini hoşgörü ile dinlemek için - dünyada da mutlululk için
· Esmaül hüsnada yer alan El Gafur esması Allahu Tealanın affının ve mağfiretinin bol olduğunu ifade etmektedir.
El Gafur esmasını zikretmenin faziletleri arasında günahlardan pişman olarak affedilmeye vesile olmaktadır. El
Gafur esması Allahu Tealanın af ve mağfiretinin kulların idrak edemeyeceği kadar yüksek olduğu anlamına
gelmektedir. El Gafur esması Allahın affı ve mağfiret ile kullarının günahlarını örtmesi manasına gelmektedir.
İsmi failin mübalağalı halidir. Keyfiyet yönünden bağışı bol olan, en büyük günahları bile bağışlayan demektir.
Kullarının günahlarının şekline ve çeşidine bakmaksızın bağışlayan, tarifsiz bir mağfiretin kaynağı manasına
gelir. Kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol anlamına gelir. Mağfireti çok olan
O'dur. Kur'ân'da yoğun olarak kullanılan ve 91 âyette Allah'a nisbet edilen “Gafûr” ismi; çoğunlukla esmâ-i
hüsnâdan bazı isimlerle birlikte terkip oluşturmak suretiyle Allah'a nisbet edilmektedir.
· Düğünden önce - Kolayca affetmek için
· Düğünden sonra - Elişi gibi hobilerini iyi bir şekilde geliştirmek...
· İletişim: Sadakat ve bağlılıkla hayatı kucaklayabilmek için
· Durum: Hafızanda iyi günleri geliştirmek
·Sonuç: hakkını savunmak için
· Eş Şekur - Çocukluk sevdalarını hep tatmak için - dünyada da mutluluk için
· Çokça şükreden anlamına gelen şekur ismi Allah'a nispet edildiğinde "az da olsa kulun iyi bir ameline fazlasıyla
karşılık veren" anlamına gelmektedir. Eş-Şekûr isminin anlamı az iyiliğe çok mükafat veren ve rızasıyla yapılan
iyiliklerin fazlası ile karşılık veren manasına gelmektedir. Diğer bir anlamında ise kendi rızası ile yapılan iyi işleri,
çok fazlasıyla karşılayan Yüce Mevlamızdır şeklinde açıklanmaktadır. Allahu Teala’nın kullarının az bir iyilik veya
amellerine çok mükafat veren anlamına gelmektedir. Allahu Teala iyiliklerin karşılığını fazlasıyla vermektedir.
Hadislerde şükür kavramı hem “verdiği nimetten dolayı kulun Allah'a minnettar olması” hem “Allah'ın kullarının
şükrüne karşılık vermesi, iyiliklerini ödüllendirmesi” hem de “insanların birbirine teşekkür etmesi” mânasında
geçmektedir. Lokman Suresi, 12. ayet: Andolsun, Lukman'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse,
artık o, kendi lehine şükreder. Kim inkar ederse, artık şüphesiz, (Allah,) Gani (hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç
olmayan)dır, Hamiddir (hamd yalnızca O'na aittir).
·
· Düğünden önce - Maddi rahatlık için.
· Düğünden sonra – İyi bir iletişim için
· İletişim: Allah'ı andığında Allah seni andığında iyi bir kulak olmak için
· Durum: Her hileye rağmen ayakta kalmak
·Sonuç: Sanatı ve her işi yerinde ve uygun takdir etmek için
· El Aliyy - Özgürlüğünü yaşamak için - dün
· Hükümdarlık bakımından en yüce anlamını taşımaktadır. El-Aliyy isminin anlamı en üstün, en yüksek ve
kendisinden daha büyük olmayan manasına gelmektedir. Yücelik ve hükümranlıkta kendisine eşit veya
kendisinden daha üstün bir varlık bulunmayan. El Aliyy esması Türkçe anlamı olarak zümre olarak en üstün
yaratıcı en yüksek zümre olan Allah’ın sıfatlarındandır. El-Aliyy; yüksek, yüce, şerefli ve kadri yüce manalarına
gelmektedir. El-Aliyy ismi Kuran'da bir çok surede geçmektedir. Hükümdarlık bakımından en yüce anlamını
taşımaktadır. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir,
büyüktür. Al-i İmran 26: De ki: "Ey mülkün gerçek sahibi olan Allahım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden
çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini de alçaltırsın.
·
· Düğünden önce - Şirk koşmamak için
· Düğünden sonra – Tarif etmekte aciz kalınan haller için
· İletişim: İntikam ve hırs karşısında aşırı isyan etmemek için
· Durum: Aşkı asla küçümsememek
·Sonuç: Halden anlamayanlarla fazla görüşmemek için
· El Kebir - Dileklerin kabulü için - dünyada da mutluluk için
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “büyük ve cüsseli, ulu ve yüce olmak” mânasındaki kiber
masdarından türemiş bir sıfat olup “büyük ve gövdeli, ulu ve yüce” demektir. Kebîr, esmâ-i hüsnâdan biri olarak
“zâtının ve sıfatlarının mahiyeti bilinemeyecek kadar ulu” şeklinde tanımlanır. Kebir, sözlükte büyük ve cüsseli,
ulu ve yüce olmak anlamlarına gelir ve "kiber" kelimesinden türemiştir. El-Kebir ismi şerifi ise; "zatının ve
sıfatlarının mahiyeti bilinmeyecek kadar ulu olan" anlamına gelmektedir. Kebîr, esmâ-i hüsnâdan biri olarak
“zâtının ve sıfatlarının mahiyeti bilinemeyecek kadar ulu” şeklinde tanımlanır. Kur'ân-ı Kerîm'de kiber kavramı
on dokuz âyette Allah'ın zâtına veya sıfatlarına nisbet edilmektedir.
·
· Düğünden önce - Doğru hesaplarla yol almak için
· Düğünden sonra – Elindekinin değerini bilmek için
· İletişim: Aileni ve eşini herkesten farklı duygularla özel bir hisle yaşamak için
· Durum: Tacize uğramadan eve dönmek
·Sonuç: Sahici olmak için
· El Hafız - Yaşadığın dünyayı tanımak için - dünyada da mutluluk için
· Hafiz, "koruyan, hiçbir şeyin kaybolmaması ve ihmal edilmemesi için gerekli tedbirleri alan" anlamına
gelmektedir. El-Hafiz esması ise "kâinatta zerre kadar bir şey bile gözetiminden uzak olmayan ve tabiatı dengede
tutan" demektir. El-Hafız, koruyup kollayan ve gözeten anlamını taşımaktadır. Tüm varlıklar kendi kaderlerine
bağlıdır ve Allah ecel gelene kadar zeval olmadan koruyandır. Allah muhafaza edendir. Her şeyin koruyucusudur
ve dengede tutandır. Melekler, Allah tarafından görevlendirilmiş koruyuculardır. Günahlardan ve kötülüklerden
insanları korumaktadır. El-Hafız esması Kur'an-ı Kerim' de altı farklı yerde geçmektedir. Özellikle Saffat
Suresi'nin 7. ayeti, Sebe Suresi'nin 21. ayeti ve Ra'd Suresi'nin 11.ayetinde yer alır.
·
· Düğünden önce - Internette teknolojide başarı için.
· Düğünden sonra - Dinlenmiş hissetmek için...
· İletişim: Geleceğini umutla planlarken çaresiz kalmamak için
· Durum: Saygını pekiştirmek
·Sonuç: Zavallı insanların halini kötüye kullanmamak için
· El Mukit - Bereketi bol sofralar için - dünyada da mutluluk için
·
· El Mukit esması Allahu Tealanın yarattıklarının rızkını da veren onların yiyeceklerini de yaratan anlamına
gelmektedir. El Mukit esması Allahu Tealanın her yarattığı için yeryüzünde onun rızkını da hazırlaması anlamına
gelmektedir. El Mukit esması Allah’ın yarattıklarının azıklarını da yaratacak güç ve kudrette bir yaratıcı olduğu
anlamına gelmektedir. Anlamı Her yaratılan kişinin gıdasını ve rızkını veren anlamına gelmektedir. El Mukit
esması Allahın yarattıklarının rızkını da hazırlayacağını ve her yarattığı büyük ya da küçük canlının rızkını da
yarattığı anlamına gelmektedir. El Mukit esması Allahın yarattığı her canlının rızkını ayrı ayrı bilen ve yaratan
güce ve kudrete sahip olduğunu bildirmektedir. Mukit kelimesi 'kavt' sözcüğünden türemiştir. Kavt, korumak,
birine hayatiyetini sürdürecek kadar gıda vermek; gücü yetmek" anlamlarına gelmektedir. El- Mukit esması ise;
yaratılmışların her türlü gıdalarını yaratıp veren; her şeye gücü yeten ve koruyan demektir. Rızık ve azık
hakkındaki ölçü de buna dâhildir. Resmimiz el-Mukît esmasının geldiği tek ayet olan Nisa:85. Ayetinden ilamla
çizilmiştir.
·
· Düğünden önce - Misafirlerini iyi ağırlamak için
· Düğünden sonra – Her şeyde ilahi mesajı duyumsamak için
· İletişim: Vücudunla barışık ve bünyene güvenli olup pembe bir dünya kurmak için
· Durum: Güvensiz hissetmemek
·Sonuç: Sana ait olanı korumak için
· El Hasib - İyi dersler almak için, okulda, iş yerinde başarı için - dünyada da mutluluk için
·
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “saymak, hesap etmek” anlamına gelen husbân (hisâb)
masdarından sıfat olup “her şeyi saymışçasına bilen, hesaba çeken” demektir. Allah'ın güzel isimleri anlamına
gelmektedir. Bütün varlıkların hayatı boyunca gizli olarak veya açık bir şekilde yaptıkları işlerin ve davranışların
çetelesini kayıt altına alan ve hesabını gören, her şeye gücü yeten anlamına gelmektedir. El-Hasîb ismi Kuran'da
birçok ayette geçmektedir. El-Hasîb isminin birçok anlamı zikredilmiştir. - Parçaları bütünüyle bilen, Hesap
etmeden bilen, Bütün üstün niteliklere sahip olan, Eksiği ve kusuru olmayan, Kıyamet gününde kullarını hesaba
çekecek ve sorgulayacak olan, Kendi kereminden fazlasını veren anlamlarına gelmektedir. El-Hasîb ismi Kuran'da
birçok ayette geçmektedir. El-Hasîb isminin birçok anlamı zikredilmiştir.
·
· Düğünden önce: Hırsızlardan korunmak için.
· Düğünden sonra: Dinç ve zinde hissetmek için...
· İletişim: Başkalarının sorunlarını yanlış anlamamak için
· Durum: Yalan ve iftira ile baş başa kalmamak
·Sonuç: kendi doğrularını kendin anla diye
· El Celil - Allah yolunda kalmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Celil; celalet, azamet ve ululuk sahibi manalarına gelmektedir. Bu kapsamda El-Celil ile Allah'ın celal
sıfatlarıyla donanmış olduğuna dikkat çekmektedir. O'nun hem zatının hem de sıfatlarının büyük olduğu vurgusu
yapılmaktadır. Kendisi ululuk ve
heybet sahibi olarak nitelendirilmektedir. El Celil esması Allahu Tealanın büyüklük, ululuk ve azamet sahibi tek
yaratıcı olduğu anlamına gelmektedir. Rahman Suresi 55/27. ayeti: Kalıcı olan yalnız celal ve ikram sahibi
Rabb'inin kendisidir. Ve yebka vechu rabbike zul celali vel ikram. Rahman Suresi 55/78. ayeti: Celal ve ikram
sahibi olan Rabb'inin ismi ne yücedir. Tebarekesmu rabbike zil celali vel ikram.
·
· Düğünden önce - Güzel hayaller kurmak için, görmek için
· Düğünden sonra – Emin adımlarla ilerlemek için
· İletişim: Haksızlığa uğradığında doğru noktalardan yardım almak için
· Durum: Aptallıklarla uğraşmamak
·Sonuç: Zayıf yanlarının güçlenmesi için
· El Kerim - Koşulların iyileşmesi için - dünyada da mutluluk için
·
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “cömert olmak, iyi, ahlâklı, asil ve değerli olmak”
anlamındaki kerem (kerâmet) kökünden sıfat olan kerîm “yaratılıştan cömert olan, insanın şerefiyle
bağdaşmayan her türlü şeyden arınmış bulunan” demektir. El-Kerim esmasıyla ilgili merak uyandıran pek çok
detay bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim de Vakıa Suresi 77-80.ayetlerde, Alak Suresi 3. ve 5.ayetlerinde, İbrahim
Suresi 34.ayetinde ve Furkan Suresi 7 ayetinde El-Kerim esmasına yer verilmiştir. Esmanın hadislerde sıkça
geçtiği bilinmektedir. Arapça “ krm” kökünden gelen “karim” kelimesi “kerim” haline dönüşmüştür. Cömert olan,
yüce gönüllü ve kerem sahibi demektir.
·
· Düğünden önce - Doğru hesaplarla yol almak için
· Düğünden sonra - Şükretmek için
· İletişim: Hislerinin günlük hayat rutininde ezilmemesi için
· Durum: Çok çirkin bir şeyden güzellik ummamak
·Sonuç: Kimsenin hakkını yememek için
· Er Rakib - Kurum ve kuruluşlarda uygun koşulların sağlanması için - dünyada da mutluluk için
· Gözetleyip kontrol eden. - Kendisinden hiçbir şey gizlenmeyen ve bakıp gören. - Bütün varlıklar için gözcü ve
bütün işleri murakabesi altında bulunan. - Bir şeyi koruyan ve devamlı kontrol eden anlamlarına gelmektedir. ErRakib (cc) ne demek? Hud Suresi 11/93. ayeti: Ey halkım! Elinizden geleni yapın. Doğrusu ben de yapacağım. Er
Rakip esması hem gören bilen gözeten hem de her şeyi denetleyen ve kontrol eden anlamına gelir.
· Düğünden önce - Temizlikçi bulmak için
· Düğünden sonra – Merhamet duygusu için
· İletişim: Kayıtsız kalmamak gereken konularda iyi bir iletişim için
· Durum: Kaderi dokunmuş kumaş gibi sevmek
·Sonuç: Barıştan yana olmak
· El Mucib - Hayırlı dualarda bulunmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Mucib, kendisine yalvaran ve yakaran, ellerini kendisine açıp niyazda bulunan kullarını geri çevirmeyen,
dualarını kabul buyuran yüce Allah'tır. El-Mucib esması işte yüce Yaradan'ın bu özelliğini anlatır. El-Mucib, yani
dua ve istekleri kabul eden anlamındadır. El-Mucib, Allah'ın güzel isimlerindendir. Kendisine yönelip, dua eden
arzu ve istekte bulunan kullarına cevap veren O'dur. Bunlardan biri mücîb şeklinde olup Hud Suresi'nin 61.
ayetinde geçer. Hz. Sâlih'in kendi kavmine hitabı sırasında, "Allah'tan bağışlanma isteyin ve O'na dönün, zira
benim rabbim kullarına çok yakındır, dua ve isteklerini kabul edendir" buyurmuştur.
·
· Düğünden önce - Uzun ömür için
· Düğünden sonra – Hayatta vakit yitirmemek için
· İletişim: Aklını kurcalayan konularda Allah'a sığınmak için
· Durum: Hassasiyetinle boğulmamak
·Sonuç: Sevginin sınırlarını zorlamamak
· El Vasi - Hayatın devamlılığı için - dünyada da mutluluk için
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “bir nesne bir şeye geniş gelmek, onu içine alıp kapsamak;
güç yetirmek” anlamlarındaki se'a (si'a) kökünden türeyen vâsi' “bir şeyi içine alacak şekilde geniş olan; güç
yetiren” demektir. Terim olarak “ilmi, rahmeti ve kudreti her şeyi kuşatan” diye tanımlanabilir. Kur'an-ı Kerim'de
türevleri birlikte yoğun bir kullanıma sahip olan El-Vasi ismi şerifi isim formatında Kur'an-ı Kerim'de dokuz defa
kullanılmıştır.
·
· Düğünden önce - Doğru hesaplarla yol almak için
· Düğünden sonra – Elindekinin değerini bilmek için
· İletişim: Çirkin ve gereksiz sorulara maruz kalmamak için
· Durum: Kafanı boşa meşgul etmemek
·Sonuç: Kararlarının ailen tarafından da desteklenmesi
· El Hakim - Kolaylıkla yaşamak için - dünyada da mutluluk için
· El-Hakim; Her iş emrinde hüküm ve hikmet sahibi gerekeni en güzel biçimde yapan anlamındadır. Her işi
hikmetli her şeyi hikmetle yaratan anlamına gelmektedir. Her şeyi ölçülü, hikmetle yaratan O'dur. El-Hakim
esması Allah'u Teala'nın yegane hüküm ve hikmet sahibi olduğuna işaret eder. Hakîm ismi Kur'an da çok
zikredilen isimlerden bir tanesidir. Her işi hikmetli, her işi hikmetle yaratan. Her iş ve emrinde hüküm ve hikmet
sahibi, gerekeni en güzel şekilde yapan anlamındadır. “Kullarının üstünde kâhir (galip) O’dur. Hikmet sahibi, her
şeyden haberdar olan O’dur.” (Enam, 18. Ayet Meali) Tin 8, Haşr 24, Saff 1.
· YA HAKİM, Ey her işinde sayısız hikmeti gizli olan Allah’ım, Öyle Hakîmsin ki, yasakladıklarında da, izin
verdiklerinde de bir fayda saklıdır. Öyle Hakîmsin ki, yarattığın en küçük canlıda bile bir hikmet vardır. Öyle
Hakîmsin ki, koyduğun kanunlar, kâinatın düzenine ters düşmez. Öyle Hakîmsin ki, hiçbir varlık şu âleme boşu
boşuna gelmez. Kalbimizi aç, hikmetinin nuru ile rızıklandır bizi. Bin bir hikmetle donattın, hikmetine uygun
hareket ettir bizi. Amin
·
· Düğünden önce - güzel hisler yaşamak için
· Düğünden sonra – nefes darlığı için
· İletişim: İnsanların sabrını zorlamamak için
· Durum: Çareyi kendinde de bulmak
·Sonuç: Sanat veya iş yüzünden yüzünden yanlış imaj yaratmamak
· El Vedud - Aşk ve evlilikte gerçek mutluluk için - dünyada da mutluluk için
· Ya Vedud, ismi Allah'ın isimlerinden birisi olarak bilinmektedir. Esmaül hüsna'da yer aldığı bilinen Ya Vedud
ismi, Allah'ın en çok seven ve en çok sevilmeye layık olan olduğu şeklinde ifade edilebilir. El Vedud ismi, Allah'ın
iki farklı sıfatını bir arada ifade etmekte olan bir isim olarak bilinmektedir. Ya Vedud ismi ile Allah'ın salih amel
işleyen kullarını sevdiği ve onlardan razı olduğu anlaşılmaktadır. El Vedud esmasının Türkçe anlamı, Allah'ın çok
seven ve en çok sevilmeye layık olan olduğu söylenebilir. El vedud esması ile Allah'ın sevilmeye ve dostluğa layık
yegane varlık olduğunu söylemek mümkün olmaktadır. Vedud kelimesi Allah'ın ismi olarak Kur'anda iki yerde
geçmektedir. Bunlar: Hud suresi 90. ayette: “Rabbinize tevbe ve istiğfar edin. Çünkü O (rahım ve vedud) çok
merhamet eden ve çok sevendir” ve Buruc suresi 13. Ayette “O (gafur ve vedud) çok bağışlayan ve çok sevendir”
şeklinde yer almak- tadır.
·
· Düğünden önce - Sevdiğin şeyleri sevdiklerinle yaşaman içi
· Düğünden sonra - Baskı altında kalmamak için
· İletişim: Kaliteli bir dünyaya kabahat bulmadan kendini katarken kendine yeterli olmak için
· Durum: Huzur ile adaleti ayakta tutmak
·Sonuç: Kıymet bilmek
· El Mecid - Düşüncelerini güzelleştirmen ve geliştirmen için - dünyada da mutluluk için
·
· Arapçada mecd fiili, şanı ve şerefi yüce olmak, övülmek anlamına gelir. Bu fiilden türetilmiş olan mecid sözcüğü
ise övülen, yaptığı - yarattığı şeyler için takdir edilen manasında kullanılır. 99 isimden biri olan El Mecid esması
da en yüce, en büyük olan demektir. El-Mecid esması, şanı yüce ve büyük olan anlamına gelmektedir. Allah, her
türlü övgüye layık olandır. Kur'an-ı Kerim'de içerisinde El-Mecid ismi şerifi geçen sure ve ayetler bulunmaktadır.
Bunlar Hud Suresi 73. ayet, Buruc Suresi 15. ayeti şeklindedir.
·
· Düğünden önce - Tüm dünyayı sevmek için
· Düğünden sonra – Her koşulda ilim sahibi olmak ve doğru araçlarla yol almak için
· İletişim: Konsantrasyon ve dikkat gelişimi için
· Durum: Aşk sarhoşu olup da bindiğin dalı kesmemek
·Sonuç: gayret gösterdiğin konularda çaresiz kalmamak
· El Bais - İnançlı olmak için - dünyada da mutluluk için
· Ölüleri dirilten, yeniden ve tekrar tekrar dirilten tek kudrettir manasına gelmektedir. Allah'ın 99 güzel
isimlerinden ve sıfatlarından birisidir. Öldükten sonra dirilten odur. Kullarını gafletten uyandırmak için
peygamberler gönderen, elçiler ve gönderdiği kitaplar ile kişilerin ruhlarını uyandıran, kıyamet gününde ahiret
hayatını başlatmak için ölüleri dirilten ve kabirlerinden çıkarak yeniden hayata döndüren demektir. Ölümden
sonra ölüleri dirilterek ve kabrinden çıkararak peygamber gönderen. Peygamberin gönderilmesi diriliştir. Bunun
sebebi manevi hayatları ölmüş olsun birinin İslam ruhu ile diriltmektedir.
·
· Düğünden önce - Kitap okumak için
· Düğünden sonra – Peygamberi iyi duymak için
· İletişim: Duygularının etrafını iyilikle sarman için
· Durum: Sağlığını şefkat ve huzurla korumak
·Sonuç: İletişimine yabancıları karıştırmamak
· Eş Şehid - Doğru zamanda doğru yerde olmak için - dünyada da mutluluk için
· Allah(c.c)'ı göremez ve duyamayız ona yakın hissetmek dua eder ve ismi şeriflerini zikrederiz. Allah'ın güzel
isimlerini anlamlarıyla birlikte öğrenmek kuşkusuzdur ki Allah'ın kudretini ve hikmetini anlamaya ve ona yakın
olmaya fayda sağlayacaktır. Allah(c.c)'ın 99 isminden birisi olan Eş-Şehid esmasının kelime anlamı her şeyi
duyan ve her şeye şahit olandır. Allah-u Teâlâ'nın her şeyi bildiğine ve gördüğüne, açıkta yahut gizli fark
etmeksizin her duruma şahit olduğuna değinen bir ismi şeriftir Eş-Şehid. “O Allah ki, göklerin ve yerin
Hakîmiyeti sadece O'na aittir; üstelik Allah her şeye (Şehîd) şahittir.” (Burûc suresi / 9. Ayet) Verdiğimiz ayetle ve
daha birçok ayette
de yer aldığı gibi Allah'ın her şeyi gördüğü ve Eş-Şehid (cc) esması sayesinde de yapılan her amele şahit olduğunu
anlıyoruz.
·
· Düğünden önce - Allah’a iyi bir borç vermek için
· Düğünden sonra – Yer yön mevhumu ve eve bağlılık için
· İletişim: Korkusuzca yaşarken aşırı gurura kapılmamak için
· Durum: Zamana yenilmemek
·Sonuç: Kararsızlık yaşamamak
· El Hakk - Daima bir şansın olduğunu bilmek için - dünyada da mutluluk için
· Allah'ın isimlerinden birisi olan El-Hakk ahiret gününde hak ile batılı birbirinden ayıran ve hakkı olanı
sahiplerine zalimlerden alıp veren anlamına gelmektedir. Ayrıca varlığı daimi ve hakiki olan hiçbir zaman
değişmeyen, sürekli var olma durumunda olan demektir. El-Hakk isminin Türkçe anlamı Hakkın sürekli var
olduğunu, hiç değişmediğini, öncesi ve sonrası olmadığını, sürekli var olma durumunu ifade eden bir sıfattır.
Bakara Suresi 2/42. ayeti: "Hakk'ı Batıl'la" karıştırıp, bile bile "Hakk'ı" gizlemeyin. Ve la telbisul hakka bil batılı
ve tektumul hakka ve entum ta'lemun. Al-i İmran Suresi 3/3. ayeti: Kendinden öncekilerini onaylayan Kitap'ı
Hakk olarak sana indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti.
·
· Düğünden önce - Şüphe duymamak için
· Düğünden sonra – Kurallara uygun yaşamak için
· İletişim: Ünlülerin dünyasında sosyete dolayısıyla yalana ve iftiraya düşmemek için
· Durum: Korkulara hükmetmek
·Sonuç: Kapasiteni zorlamamak
· El Vekil - Çalışkan olmak için - dünyada da mutluluk için
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “işinin görülmesini başkasına havale etmek” anlamındaki
vekl (vükûl) kökünden türeyen vekîl “işin havale edildiği
kimse” demektir. Terim olarak “bütün yaratıkların işlerinin görülmesinde güvenilip dayanılan, bu konuda tam
yeterli olan varlık” mânasına gelir. El Vekil anlamı en kısa biçimde Allah'ın vekilliğini ifade etmektedir. Farklı
anlamları da bulunmaktadır. EL-VEKÎL. Sonsuz güven veren. Tek koruyucu otorite. “Sen sadece bir uyarıcısın,
her şeye VEKÎL olan sadece Allah'tır.” (Hûd 11:12). Kur'ân-ı Kerim'de Allah'tan başka vekîl olmadığı ve vekîl
olarak Allah'ın yeteceği beyan edilmektedir. Diğer taraftan pek çok ayette Hz. Peygamber'in vekîl olmadığı
zikredilmektedir.
· Düğünden evvel - Geleceğini görmek için.
· Düğünden sonra - Özel hayatına saygı gösterilmesi için...
· İletişim: Hevesli olduğun konularda planlı ve uygun davranışlarda bulunmak için
· Durum: Kaderi bir tartışmaya mahkum etmemek
·Sonuç: Dünyaya bir güzellik bırakmak
· El Kaviyy - Monotonluktan kurtulmak için - dünyada da mutluluk için
·
· El Kaviy anlamı, her şeye gücü yeten eşsiz büyük ve kudretli kimseyi ifade etmek için kullanılmaktadır. El Kaviyy
Allah'ın isimlerinden bir olup aynı zamanda onun gücünü anlatmaktadır. Esma-ül Hüsna'da da yer alan El
Kaviyy, Allahu Teala'nın gücünün mutlak ve eşsiz olduğunu vurgulamaktadır. Kur'an-ı Kerim içerisinde Allah'ın
sıfatları sürekli dile getirilmektedir. Bu bağlamda; Enfal Suresi, Hud suresi, Mümin Suresi ve Ahzab Suresi'nde
El-Kaviyy esmasına değinilmektedir.
· Düğünden önce - İnsanlara kendi kimliklerine göre hitap etmek için.
· Düğünden sonra – En iyi ve gerektiği gibi soruları sormak için.
· İletişim: Macera duygusunu ve sevgisini güvenli ve seviyeli olarak planlamak için
· Durum: Fırsatları kendi lehine çevirmek
Sonuç: Herkesin sevgisini kazanmak ve Allah'a layık olmaya çalışmak
· El Metin - Her gün kendine kaliteli vakit ayırmak için - dünyada da mutluluk için
· İlk anlamı güçlü, sağlam ve kudretli olan anlamına gelmektedir. Allahu Teala karşısında kullar acizdir. Allah'ın
gücü ve kudreti yardımı ile eksikliklerinden kurtulmaktadır. El Metin'in ikinci bir anlamı ise herhangi bir zorluk
çekmeyen, her şeye gücü yeterek sıkıntıya girmeyen anlamındadır. Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.
Sözlükte “sağlam, kuvvetli, sert ve dayanıklı olmak” mânasındaki metânet kökünden türemiş bir sıfat olup “çok
güçlü ve sağlam” demektir. Kur’an-ı Kerim’de Metîn ismi tek Zariyat süresinde geçiyor. Şüphesiz Allah’ın kendisi,
rızık verendir, Metîn ( sağlam olan), kuvvet sahibi olandır. Zariyat-58
· Düğünden önce - Her istediğini elde etmek için
· Düğünden sonra - Yolculuklarda
· İletişim: Perişan haldeyken yabancılara yakalanmamak için
· Durum: Tabiatı tanımak
Sonuç: Toplum içinde kabahatli çıkmamak
· El Veliyy - Sevdiğin kişiyle arkadaşlık kurmak ve geliştirmek için - dünyada da mutluluk için
· El-Veliyy esmasının Türkçe karşılığı şöyledir: Dost ve yardımcı; mümin kullarına dost olup yardım eden. Allah,
sevdiği kullarının dostudur. Allah, sevdiği kullarına yardım eder onların kalbine ferahlık ve genişlik verir. El
veliyy anlamı, dost ve yardımcı manasına gelmektedir. Allah'ın dostluğuna sığınan kullar, ondan yardım
dilemekte ve işlerinin hayırlısını nasip etmektedir. Al-i İmran Suresi, 68. ayet: Doğrusu, insanların İbrahim'e en
yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mü'minlerin velisidir.
·
· Düğünden önce - Kitap paylaşımında sorun yaşamamak için.
· Düğünden sonra - Bürokratik konularda kolaylık...
· İletişim: Büyük aşk bulduğun anda dünyada hislerinin karşılığını kaybetmemek için
· Durum: İnsan sarrafı olmak
·Sonuç: Karamsar olmamak
· El Hamid - Afiyet ve nezaket için - dünyada da mutluluk için
· Hamîd kelimesi “iyilik, güzellik ve erdemlilikle niteleyip övmek” anlamındaki hamd masdarından sıfat olup
“övülen, övgüye lâyık bulunan”, ayrıca “öven” mânalarına gelir. Âlimlerin çoğu, esmâ-i hüsnâdan biri olarak
hamîdin ilk anlamına öncelik vermiştir. El- Hamid anlamı bakımından övülmeye layık olan, ihsan sahibi
demektir. Allah'ın yüceliğini ifade eden bu adı kullarına ona sığınması gerektiği, ondan başka yaratıcının
olmadığını ifade eder. Allah'a karşı hamt etmek kulların görevidir. Hamide ismi Kur'an-ı Kerim'de
geçmemektedir ve Hamide ismini koymak caizdir.
·
· Düğünden önce - Çocuklarını evlendirmek için.
· Düğünden sonra - Sağlık
· İletişim: Şefkat, anlayış ve iletişiminde mantıklı olmak için
· Durum: Bir anne gibi çocukları sevmek
·Sonuç: İsyan etmemek
· El Muhsi - Herkese mutluluklar dilemek için - dünyada da mutluluk için
·
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “saymak, miktarını bilmek; ezberleyip kavramak”
anlamındaki ihsâ masdarından sıfat olan muhsî kelimesi “sayıp ayrıntılarıyla tesbit eden” demektir. El-Muhsi
esmasının Türkçe karşılığı şöyledir: Allah, sonsuz ilim sahibidir. Allah her şeyin sayısını bilen. Her yapılanı tek
tek tespit eden ve sayandır. Allah sonsuz ilmi ile her şeyi kuşatandır. Allah her şeyi gören ve bilendir. Her şey
O'nun kontrolü altındadır. "Ey gizli açık her şeyin sayını bilen Ya Muhsi, her şeyi sen yarattın; yarattıklarının
sayısını bilen yalnız sensin.” Kur'an-ı Kerim de El-Muhyi esması birden çok surede geçmektedir. Araf Suresi'nin
158.ayeti, Mürselat Suresi'nin 20. ayeti, Rum Suresi'nin 50.ayeti esmanın bahsedildiği surelerdir. El-Muhyi
esmasının Yasin Suresi'nde geçmesi de insanların dikkatini çekmektedir. Zikir saatleri ve zikir şekli de
belirtilmektedir.
·
· Düğünden önce - Sosyal konularda başarı için.
· Düğünden sonra - Hayatta ihanete uğramamak için...
· İletişim: Cesaretini sevgi ve huzur yolunda kullanmak için
· Durum: İnsanların haddini bilmesi için zorlanmamak
·Sonuç: Hayallerinin yıkılmaması için
· El Mübdi - Kişisel haklarını korumak için - dünyada da mutluluk için
· El Mübdi esması Allahu Tealanın yoktan var eden bir yaratan olduğu anlamına gelmektedir. El Mübdi esması
Allahu Tealanın mahlukatı ilk defa yarattığı ve benzersiz olarak yarattığı anlamına gelmektedir. El-Mübdi anlamı,
kısaca maddesiz olan ve örneksiz yaratan olarak tanımlanabilmektedir. Kainatı ve onun içindekileri hiç yoktan
var eden Allah'ı (cc) isimleriyle tanımak kazanılacak en faydalı ilimlerden biridir. Kur'ân-ı Kerîm'de mübdi' ve
muîd kelimeleri geçmemektedir.
·
· Düğünden önce - Ahireti hafife almamak için
· Düğünden sonra - Ayrılmak isteyen eşler için kolaylık
· İletişim: Geçmiş hataların arasında kimliğini, karakterini kaybetmemek için
· Durum: Önemsemediğin konularla tekrar karşılaşmamak
Sonuç: İnsanların ne düşündüğünü fazla önemsememek
· El Muid - Kıyamet gününde ailene koşmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Muid anlamı, Allah'ın can verdiği, vermiş olduğu canı aldığını ve ahiret günü ölen tüm canları tekrardan
dirilteceğini ifade eden bir Esma-ül Hüsna'dır. Bu esma ile tek yaratıcının Allah olduğu vurgulanmakta ve onun
güç ve kudretine sığınmak için zikredilmektedir. El Muid esması dua sonrasın, namaz esnasında ve sonrasında ya
da zikir vaktinde zikretmek oldukça hayırlıdır. El Muid esması Allahın can veren verdiği canı tekrar alabilen ve
ölen canlıları tekrar canlandıran tek yaratıcı anlamına gelmektedir. Allahu Teala yarattıklarının canını almaya ve
tekrar diriltmeye muktedir olan yaratan anlamına gelmektedir. Zât-ı ilâhiyyeye nisbet edildiğinde “yaratmayı
tekrarlayan, tekrar yaratan” mânasını taşır (a.g.e., a.y.). Kur'ân-ı Kerîm'de mübdi' ve muîd kelimeleri
geçmemektedir.
·
· Düğünden önce - Ölüm anında doğru duayı okumak için.
· Düğünden sonra - Geçmişin önemsiz izlerini silmek için...
· İletişim: Sürpriz mutluluklar arasında özel günleri iyi bir iletişimle yaşamak için
· Durum: Zamanında her güzelliği yaşamak
·Sonuç: Sevdiğin konuları güçlendirmek
· El Muhyi - Peygamberlere saygılı ve yakın olmak için - dünyada da mutluluk için
·
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “diri ve canlı olmak, yaşamak” anlamındaki hayât (hayevân)
kökünün if'âl kalıbından sıfat olan muhyî “yaşatan, dirilten” demektir. Allah'ın ismi veya sıfatı olarak “hayatla
ilgisi bulunan varlıkta hayatı yaratan, can veren” diye açıklanır. Muhyî dirilten, zıttı Müîd' öldüren demektir.
Muhyî Kur'an'da Allah'a nisbetle iki yerde isim olarak geliyor. Müîd' ise hiçbir yerde isim olarak gelmeyip hep fiil
formunda geliyor. Bunun anlamı şudur: Allah öldürme işini doğrudan üslenmemiştir, bu iş ile Zatı arasına
mesafe koymuştur.
·
· Düğünden önce - Ev hayvanları edinmek için
· Düğünden sonra - Her işin hakkını vermek ve karşılığını almak...
· İletişim: Güçlüyken güçsüz, haklıyken haksız duruma düşmemek için
· Durum: Dişlerinin bakımı ve korunması
·Sonuç: Her gün daha bakımlı olmak
· El Mümit - Olayları ve hayatı abartmamak için - dünyada da mutluluk için
· El Mümit esması anlamı her canlıya ölümü tattıracak yani ölümle karşılaştıracak anlamına gelmektedir. El
Mümit esmasından Allahu Tealanın istediği zaman istediğinin canını almaya muktedir olduğunu ve istediğini de
yaşatmaya muktedir olduğunu anlatan bir esmadır. Allah her gücü elinde barındırandır. El Mümit esması
zikredilerek Allah'ın gücünü, ölüm ve yaşamın yalnızca onun ellinde olduğunu anlamımızı rahat bir şekilde
sağlamaktadır. Ya Mümit esması Kur'an-ı Kerim'de
geçmektedir. Ve şu şekilde faziletleri ifade edilmiştir; "Hayat veren de öldüren de odur. O, bir işe hükmettiği
(karar verdiği) zaman ona sadece "Ol!" Der.
·
· Düğünden önce - Ölümü düşünmek için.
· Düğünden sonra - Hayatının değerini bilmek için...
· İletişim: İş ve ev hayatını iyi dengelemek için
· Durum: Duyu organlarının sağlıkla parlaması
·Sonuç: Paranı güzel şeylere harcamak
· El Hayy - Evlilikle ilgili konular için - dünyada da mutluluk için
· El-Hayy anlamı genel olarak hayatın kaynağı demektir. Allah-u Teala tüm yaşamın kaynağıdır. O yaradandır ve
yüce bir varlıktır. El- Hayy esması Arapça kökenli bir isim olup diri, canlı ve ölümsüz anlamına gelmektedir. Hayy
kelime anlamı olarak 'Diri, canlı olan; ölmek şanında olmayan' şeklinde tanımlanmaktadır. Bu kelime anlamı ile
beraber El-Hayy ayrıca faziletleri, esması ve zikri bulunmaktadır. El Hayy esması Kur'an-ı Kerim'de de sıkça
geçen esmalardan biridir. Kur'an-ı Kerim'de geçen El Hayy esması ile alakalı ayetler şu şekildedir; "Ölümsüz ve
daima diri olan Allah'a güvenip dayan." (Furkan Suresi, 58. Ayet Meali) "Daimî bir hayat sahibi ancak O´dur.
·
· Düğünden önce - Enerjini korumak için.
· Düğünden sonra - Sabırla beklemek gereken durumlar için
· İletişim: Arkadaşlarınla mesafeni korumak için
· Durum: Zararsız şeylerle uğraşmak
·Sonuç: Çocuklara iyi örnek olmak
· El Kayyum - Kaliteden ödün vermemek için - dünyada da mutluluk için
· El-Kayyum; Allah'ın zati sıfatıdır. Yani sadece Yüce Allah'ın sahip olduğu vasıftır. El-Kayyum; her şeyin varlığı
ve varlığının devamı kendisine bağlı olan; kainatı sevk ve idare edendir. Sürekli yaratan, yarattıklarının
ihtiyaçlarını karşılayan, onları koruyup
gözetendir. "...( Allah ) O'ndan başka tanrı yoktur. O, hayydir, kayyumdur..." ( Bakara Suresi Ayet 255
)"...ölümsüz ve daima diri olan Allah' a güvenip dayan..." ( Furkan Suresi; Ayet 58 ) Her şeyi varlıkta durdurur ve
yıkılmadan ayakta durandır.
·
· Düğünden önce - Meditasyon yapmak için.
· Düğünden sonra - Bir konunun doğrusunu anlamak için...
· İletişim: Boş heveslere kapılmamak ve kulak asmamak için
· Durum: Ahireti küçümsememek
·Sonuç: Küçük rahatsızlıklar yaşamamak
· El Vacid - Çocuklarını güvenle büyütmek için - dünyada da mutluluk için
· El-Vâcid; Allahu Teala, dilediği her şeye sahip olur anlamı üzerinden tabir edilmektedir. Bu konuda hiçbir
engelleme ile karşılaşmaz. Bir şeyi ele geçirmek istediği zaman tedbir almak, tuzak kurmak ya da zaman kollamak
gibi gibi bir ihtiyacı bulunmaz. İstediği her şey arzu ettiği zaman O’nun huzurundadır. Bütün yarattıkları
· O’nun tasarrufu ile beraber O’nun emri altındadır. O hiçbir şeye muhtaç olmayan ve dilediği zaman elde eden
şeklince kısaca ifade etmek mümkün. Vâcid kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de geçmemekle birlikte sekiz âyette fiil
kalıplarıyla zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmiştir.
·
· Düğünden önce - Allah'ı her işine şahit tutmak için.
· Düğünden sonra - İyi bir alışveriş İçin...
· İletişim: Kaderin sayfalarını kendi lehine yaşamak için
· Durum: Terbiyeni bozmamak
Sonuç: çabuk yıkılmamak
· El Macid - Teknolojiyi iyi kullanmak için - dünyada da mutluluk için
· El – Macid ismi şerifi de, Yüce Allah'ın ne kadar cömert olduğunu, kullarını bolluk ve bereket ile
ödüllendirdiğini nitelemek için kullanılan, faziletli bir esmadır. El – Macid tüm bunlara ek olarak, Allah'ın çok
ikram ve kerem sahibi olduğunu da vurgulamasıyla önem kazanmaktadır. Allah (c.c.) çok cömert ve çok eli bol
oldur. Bu isim de Allah'ın (c.c.) bu sıfatlarını taşımaktadır. El-Macid onun ölçüye sığmayan cömertliğini ifade
eden bir isimdir. El-Macid aynı zaman da çok kerem ve ikram sahibi olduğunu anlatan bir isimdir. Kadri ve şanı
büyük, keremi, ihsanı bol olan. YA MACİD, Ey göklerde ve yerde en yüksek şân kendisine ait olan MECÎD, Şânın
öyle yüce ki, Her türlü övgüye layık olan ancak Sensin. Şânın öyle yüce ki, Eşi benzeri olmayan ancak Sensin.
Şânın öyle yüce ki, Her şeye gücün yeterken hemen ceza vermezsin. Şânın öyle yüce ki, Kullarına sayılamayacak
nimetler bahşedersin. Şânına layık bir şekilde bağışla bizleri de. Yüceliğin karşısında secdeye kapanma şerefini
bahşet bize. Kur'an-ı Kerim'de içerisinde El-Mecid ismi şerifi geçen sure ve ayetler bulunmaktadır. Bunlar Hud
Suresi 73. ayet, Buruc Suresi 15. ayeti şeklindedir.
· Düğünden önce - Aşırıya kaçmamak için.
· Düğünden sonra - Arada derede kalmamak için...
· İletişim: Hiç kimsenin hakkını yememek için
· Durum: Nezle grip kolay atlatmak
Sonuç: Hasret çekmemek
· El Vahid - Özel hayata yönelik her durum için - dünyada da mutluluk için
· "Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan." El Vahid esması eşi ve benzeri olmayan demektir.
Allahu Tealanın eşi ve benzeri olmayan tek olması anlamına gelmektedir. Allahu Teala'nın 99 ismi şerifinden bir
tanesi olan El Vahid diğer ismi şeriflerde olduğu gibi Allah hakkında bizlere bilgi vermektedir. Allah'ın eşinin ve
benzerinin olmadığı anlamına gelen El Vahid O'nun tek olduğunu bizlere anlatmaktadır. El-Vâhid; ? -?-?
harflerinden oluşmuş bir ismi faildir. Manası; ortağı, misli bulunmayan bir ve tek demektir. Cüzlerden
parçalardan meydana gelmemiş ve cüzlere parçalara ayrılması mümkün olmayan, Zatında, Sıfatlarında, İşlerinde,
İsimlerinde, Hükümlerinde asla şeriki (ortağı) benzeri ve dengi bulunmayandır. Hem sizi hem de sizden önceki
insanları yaratan Rabbinize ibadet ediniz / kulluk yapanız.”(Bakara suresi / 21. Ayet) O'nu (c.c) tanımaktan
kaçınmamak gerekir. Allah'ın eşinin ve benzerinin olmadığını kanıtlayan esması El-Vahid (c.c) haberimizin
konusu.
· Düğünden önce - Yalnızlığını sevmek için.
· Düğünden sonra - Benzer tavırlarda karakterlerle buluşabilmek için...
· İletişim: Mistik bir dünyada günaha düşmemek için
· Durum: Davetsiz misafire maruz kalmamak
Sonuç: Akademik başarıların devamı
· Es Samed - Namaz, oruç ve ibadetlerde devamlılık için - dünyada da mutluluk için
· Zeval bulunmayan herkesin muhtaç olduğu yegane merci, isteklerin ve muratların verilmesi, ıstırapların
giderilmesi ve müracaat edilen tek merci anlamına gelmektedir. Yerde ve gökte, her yerde kendisine muhtaç,
fakat kendisi hiçbir zaman muhtaç olmayan. Varlığına bir şeyin girmesi veya çıkması olanaksız, hiçbir şeye
muhtaç olmayan manalarına gelmektedir. Es Samed esması Türkçe anlamı Allahu Teala’nın
· muhtaç olmayan tek yaratıcı olduğu her şeyin ve herkesin ona muhtaç olduğu anlamına gelmektedir. Samed
Kur'an'da İhlâs sûresinde (112/2), Allah'ın birliği ilkesinin anlatılması sırasında O'nun yaratılmışlık özelliği
taşımayıp herkesin sığınacağı yegâne varlık olduğu ifade edilirken geçmektedir.
·
· Düğünden önce - Oruç tutmak için
· Düğünden sonra - Doğru zamanda doğru esmaül hüsnayı okumak için
· İletişim: Aşırı samimi insanlardan çabuk ve zarar almadan kurtulmak için
· Durum: Tarzını oluşturmak ve sevgi görmek
Sonuç: Farkındalıkla yaşamak
· El Kadir - İyi niyetini korumak için -dünyada da mutluluk için
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “gücü yetmek; ölçü ile yapmak, planlamak” mânalarındaki
kadr (kudret) kökünün iftiâl kalıbından türemiş bir sıfat olup “gücü yettiği fiilen sabit olan” demektir. Allahü
Teala'nın, kudret ile kudret sahipleri üzerinde arzu ettiği gibi tasarruf edendir. O’nun ‘Kadir’ olması demek
istediği zamanda ve istediği şekilde yaratması ve bu güce sahip olması şeklinde ifade edilmektedir. Kısaca
Muktedir Allahü Teala'nın bilfiil gücünü yarattıklarında göstermesi olarak da dile getirmek mümkün. Kadir ismi
yedi âyette tekil, beş âyette
tâzim ifade etmek üzere çoğul sîgasıyla Allah'a izâfe edilmiştir. Bunlardan başka doksan dokuz isim listesinde
bulunmayan kadîr ismi kırk beş âyette, muktedir ismi de dört âyette.
· Düğünden önce - Torun sahibi olmak için.
· Düğünden sonra - Uygar şartlarda gereken rolleri üstlenmek için...
· İletişim: Yardıma ihtiyacı olan kişilere hayırlı duada bulunmak için
· Durum: Hediye alıp vermek
Sonuç: Takdir edilmek
· El Muktedir - Samimiyetini sevgiyle paylaşmak için - dünyada da mutluluk için
· Allahü Teala'nın, kudret ile kudret sahipleri üzerinde arzu ettiği gibi tasarruf edendir. O’nun ‘Kadir’ olması
demek istediği zamanda ve istediği şekilde yaratması ve bu güce sahip olması şeklinde ifade edilmektedir. Kısaca
Muktedir Allahü Teala'nın bilfiil gücünü yarattıklarında göstermesi olarak da dile getirmek mümkün. Muktedir
ismi Allah'a izâfe edildiği dört âyette “bir işi gerçekleştirmeye fiilen güç yetiren” anlamını ifade etmektedir. ElMuktedir (c.c.) esmasının manası : Her şeye gücü yeten kuvvet ve kudreti olan, kuvvet ve kudret sahipleri
üzerinde istediği gibi tasarruf eden, her mevcudu kuvvet ve kudreti altında tutan demektir. İktidarı tüm varlıkta
geçerli olan.Mutlak tasarruf sahibi. Kehf Suresinin 25. ayetinde Allah'ın her şeye muktedir olduğu yazılıdır.
· Düğünden önce - Tutumlu olmak için.
· Düğünden sonra - Kıskançlık hissi ile iyi baş etmek için...
· İletişim: Aşık olduğunda ilk aşk heyecanını hayata doğru aktarmak için
· Durum: Kabiliyetinin hor görülmemesi
Sonuç: Esaretten kurtulmak
· El Mukaddim - Davetlere katılmak için - dünyada da mutluluk için
· El-Mukaddim İsmi şerifinin anlamı; Allahu Teala, dilediği şeyi öne alan, herhangi bir kimseyi veya şeyi önde
bulundurandır. Allah'ın daveti her daim ve kesintisiz olarak geneldir. Ancak Hidayet ettikleri davete uyar, ileri
gider. Diğer yandan Hidayet etmedikleri ise geride kalır. Allah'ın getirdiği yasaklar ve emirler tüm kullar için
geçerlidir. Ancak Allah'ım muvaffak ettikleri bu kurallara uyar ve yükselir. Muvaffak etmeyenler ise geri kalır. Bu
yüzden hem Allah'tan Hidayet istemeli hem de akıl ve irademizi itaat yönünde kullanmalıyız. Bu anlamı
üzerinden fazileti ile beraber El-Mukaddim ismi şerifini dile getirebilirsiniz. Onların eceli geldiği zaman artık bir
saat tehir edilmez ve öne alınmaz.” (Yunus suresi / 49. ayet) İslam'ın kitabı Kuran-ı Kerim'de el-Mukaaddim (c.c)
esması; Gerek ümmetler için ecel, gerekse bireyler için ecel sadece Allah'ın (c.c) elindedir. Her ümmetin bir eceli
vardır.
· Düğünden önce - Çocuk sahibi olmak için.
· Düğünden sonra - Hakkında hayırlı olanı yaşamak için...
· İletişim: Sanatın hislerini beslediği yönde hayatta yol almak için
· Durum: Kötü günleri kendine çekmemek
Sonuç: Şeref ve haysiyetinle oynanmaması
· El Muahhir - Günü iyi ve dolu dolu yaşamak için - dünyada da mutluluk için
· Allah'ın 99 isminden biri olan El-Muahhrir, istediğini geride bırakan, unutturan, gözden düşüren demektir. Bu
esma aynı zamanda dilediğini başka zamana erteleyen, cezalandırmak için acele etmeyen, sonraya bırakan
anlamına gelir. El Muahhir isminin anlamı istediğini alan, istediğini geciktiren veya istediklerini de geri bırakan
demektir. Allah (cc) her şeyi büyük bir düzen ve muntazamlık içinde yaratmıştır. Bu nedenle de yaşanması
gereken bazı şeyleri başta verirken bazılarını da en sona bırakır. Allah (cc) bazıları için bazı şeyleri bilerek geride
bırakır ve kullarına bir şekilde mesaj vermeye çalışır.
·
· Düğünden evvel - Aşk acısı yaşamamak için.
· Düğünden sonra - Güzellik ve bakımlılık için...
· İletişim: Psikolojinin sağlıklı olması ve güven altında tutulması için
· Durum: Düşüncelerinin telafi ve takviyesi
Sonuç: Daha azla yetinmemek
· El Evvel - Evrenin gizeminin etkilerine karşı hazırlıklı olmak için - dünyada da mutluluk için
· Önce ve ilk anlamına gelen El Evvel esması, El- Mukaddim ismi ile yakın anlamlıdır. Her iki esma da Allah'ın bir
başlangıcının olmadığı, O'nun tüm yaratılmışlardan önce olduğu anlamına gelir. Yaratılmak veya doğmak fiilleri
yalnızca Allah'ın kullarına özeldir. Bununla birlikte Allah'ın bir başı, başlangıcı ve sonu yoktur. Bu her şeyden
önce var olan anlamını taşır. Yüce Allah'ın varlığı tüm mahlukatlardan öncedir. O'nun varlığının evveli yoktur.
Diğer varlıkların tümü, varlığını Ondan alır. Bütün tabiatı yaratmış olanın, evveli olamaz. El- Evvel, öncesi ve
başlangıcı olmayan demektir. Allah tüm eksikliklerden münezzeh olduğu gibi zamandan da uzaktır. Onun
insanlar gibi dünü, bugünü ve yarını yoktur. İhlas Suresinin 3. ayetinde de Allah'ın doğmamış ve doğurmamış
olduğu bildirilir.
· Düğünden önce - Tarih konusunda yanılmamak için.
· Düğünden sonra - Yanlışa sapmamak için
· İletişim: Yaşam enerjini korumak ve amaç edinmek için
· Durum: Suistimal edilmemek
Sonuç: Yalancı çıkmamak
· El Ahir - Geleceğinin önemini unutmamak için - dünyada da mutluluk için
· Allah'ın bir öncesinin olmadığı gibi bir sonunun da olmadığı anlamına gelir. O, tüm zamanlardan münezzehtir.
Evreni yaratmadan önce de vardı, kıyamet günü her şey helak olduktan sonra da yalnızca O olacak demektir.
Allah’ın Âhir olduğunu bilmek, insana sebeplere fazla önem vermemeyi, onlara bel bağlayıp güvenmemeyi,
üzerinde fazla durmamayı öğretir. Bu sebeplerin sonuçta mutlaka yok olacağını ve son bulacağını, sadece Âhir
olan Allah’ın bâki kalacağını bilmesini sağlar. Geçici varlıklara bağlanmak, yokluğa bağlanmaktır. Halbuki Âhir
olan Allah’a bağlanmak, kesinlikle yok olmayacak ve ebediyen varolacak olana bağlanmaktır. O’na bağlanan yok
olmayacak ve varlığı bir kesintiye uğramayacaktır. Oysa yok olacak geçici şeylere bağlanmak böyle değildir. Fani
şeylererin yok olmasıyla, onlara bağlananlar da yok olacaktır. Allah’ı bu şekilde tanıyan daha bir samimiyetle
O”na ibadet etmeye çalışır. O’ndan başka hiçbir şeye güvenip bel bağlamaz. Sadece Allah’a yönelmenin ve O’na
dayanıp güvenmenin bir zorunluluk olduğunu anla. Her şeyin O’na döneceğini hatırından çıkarma. O’na kulluk et
ki, kulluğun O’nun katında geçerli olsun. Kur'ân-ı Kerîm'de 26 âyette el-yevmü'l-âhir ifadesi geçmektedir.7
Bunlardan biri Mekkî veya
Medenî oluşunda ihtilaf edilen Ankebût sûresinde yer alsada (29/36), diğer âyetler Medenî sûrelerde yer
almaktadır.
· Düğünden önce - Yaşadığın şehre saygı duymak için.
· Düğünden sonra - Her işinde Allah'ı anmak için...
· İletişim: Saf ve temiz bir sayfaya leke sürdürmemek için
· Durum: Duyguların özgürlüğü
Sonuç: kendini savunmak zorunda kalmamak
· Ez Zahir - İnancını sürekli taze tutmak için - dünyada da mutluluk için
· Esmaül Hüsna'nın içerisinde bulunan faziletlerden birisi de Ez-Zâhir isminin faziletleridir. Ez-Zâhir zahir
isminin anlamı ise görünen, varlığı aşikar olan anlamına gelmektedir. Diğer bir anlamı ise aşikar olan ve kati
delillerle bilinen anlamına gelmektedir. Esmaül hüsna'nın içinde yer alan ez zahir isminin anlamı varlığı belli
olan, varlığı kati olan ve görünen demektir. Ez zahir ismi ile Allah'ın (cc) varlığının birçok delille ortaya
koyulduğu ve belli olduğu şeklindedir. Zâhir ismi bir âyette (el-Hadîd 57/3) “zâtı ve mahiyeti bakımından gizli
olan” anlamındaki “bâtın” ismiyle birlikte geçer, “muttali kılmak; galip getirmek” mânalarına gelen “izhâr”
kavramı da Allah'a nisbet edilir.
· Düğünden önce - Dalgınlık yaşamamak için.
· Düğünden sonra - İntikam ve hırstan kurtulmak için
· İletişim: Haz ve coşkuyu seviyeli yaşamak için
· Durum: Kavramsal bütünlük
Sonuç: Uzun süreli arkadaşlıklarında sevgiyi tatmak
· El Batın - İnancını gizlide yaşamak için - dünyada da mutluluk için
· El Batın Allah'ın zatının görülmesi ve mahiyetini bilinmesi açısından gizli olması demektir. Allahu Teala El Batın
esmasında zatının gizli olmasını El Zahir esmasında da görünen olmasını ifade etmektedir. Allahu Tealanın
zatının dünyada yarattıkları
tarafından görülmesi gizli bulunmaktadır. El-Bâtın ismi şerifinin anlamı ‘Allahu Teala, gizlidir’ biçiminde ifade
edilmektedir. O gözle görülmez ve ayrıca künhüyle bilinemez. İnsan yaptığı her şeyde ve davranışlarıyla sınırlı
varlıklardır. Allah ise sınırsızdır. Sınırlı olan varlıklar sınırsız olan ihata ile idrak edemez. Zahir-bâtın kelimeleri,
bizzat Kur'ân'da geçer. Mesela, Allah Teâlâ'nın, “ez-Zahir” ve “el-Bâtın” (Hadid 57/3) isimleri buna bir örnektir.
Ayetlerde ayrıca, zahirî ve bâtınî nimet (Lokman 31/20), zahirî ve bâtınî günah (Enâm 6/120, 151); dünyanın
zahiri (Rum 30/7) gibi ifadeler kullanılır.
· Düğünden önce - Şaşkınlığa uğramamak için.
· Düğünden sonra - Uzun soluklu çözümlerde zarara uğramamak için...
· İletişim: Sırlarını güvenle korumak ve el almak için
· Durum: Başkalarından iyi olmak
Sonuç: Elinden tutan bir dost bulmak
· El Vali - Dünyada da iyilik istemek için - dünyada da mutluluk için
· El Vali esması, dünyayı ve kainatı idare eden, varlıkları gözetip koruyan anlamına gelir. Bütün kainat Allahu
Teala tarafından yaratılmıştır ve düzeni onun tarafından tatbik edilmekte, kontrol altında tutulmaktadır. Bu
nedenle içinde bulunduğumuz kainatta her ne yaşanırsa yaşansın, Allah hepsinden haberdardır ve hepsi Allahu
Teala'nın kontrolü ve bilgisi dahilindedir. El Vali isminin ilk anlamı evreni ve kainatı kusursuz, eksiksiz bir
şekilde yöneten demektir. Günlük ibadetlerde Fatiha Suresi ile birlikte zikredilen El Vali esması, kişinin giriştiği
her işte başarılı olmasını sağlar.
· Düğünden önce - Dünya ülkelerini gezmek ve tanımak için. Tüm dinlere saygılı olmak için.
· Düğünden sonra - Arkadaşlık için
· İletişim: Zayıf yanlarını hissedip baş etmenin yollarını bulmak için
· Durum: Zamansız aşk yaşamamak
Sonuç: Pişmanlık ve üzüntüyle karar almamak
· El Müteali - Saf duygularını korumak ve yaşamak için - dünyada da mutluluk için
· El- Müteali yaratılmış tüm varlıklardan üstün ve yüce olan demektir. Allah'ın yaratma gücü, ilmi ve kudreti
sonsuzdur. Gücünün yetmeyeceği şey yoktur. El Müteali, Allah'ın göz ile görülemeyen, akıl ile idrak edilemeyen,
yüce bir varlık olduğunu belki de en iyi anlatan ismi şeriftir. İnsan olarak bizler hem beden olarak hem de zihin
olarak kısıtlı varlıklarızdır. Bu sebeple peygamberlerin dışında hiçbir insan, Allah'ı tam anlamıyla tasavvur
edemez, çünkü kapasitesi yeterli değildir ve Allah'ın yüceliği sınırsızdır. El-Müteali, Yüce Allah'ın göz ile
görünmeyen, akıl ile algılanmayan bir varlık olduğunu anlatmaya çalışan en önemli ismi şeriftir. İnsanlar bazı
konularda kısıtlıdır. Dolayısı ile sadece Peygamberimiz Allah'ı tam olarak algıladı. İnsanların zihinleri buna
yeterli gelmez. Allah'ı hiç bir şeye benzetmek mümkün değil, O sınırsızdır. El-Müteâlî Anlamı
· Allah bilindiği gibi yücedir, kusursuz ve alidir. Bu nedenle bütün övgüler, tüm bir kainati örneği olmayan bir
biçimde yaratan, yoktan var eden Allah'adır. Ra'd sûresinde yer alan müteâlî ismi (13/9) İbn Kesîr dışındaki
kıraat imamlarınca müteâl şeklinde okunmuştur.
· Düğünden önce - Allah'ı unutmamak için.
· Düğünden sonra - Açık fikirli olmak için...
· İletişim: Resmi ortamlarda başarı için
· Durum: Korkaklarla fazla muhatap olmamak
Sonuç: Güzel muhabbet etmek
· El Berr - İyiliklerinin kaderine katkısı olması için - dünyada da mutluluk için
· Yarattıklarına karşı rahmet ve ihsanı bol olandır. Söz ve hareketlerine mutlak sadık olandır. Bütün yarattıklarına
rızk taksim eden ve rahmeti ile muamele edendir. Takva sahibi olan kullarına çok sevap verendir. Güzel düşünce
ve duygulara sahip olan kullarını mükafâtlandırandır. Kötülüklerden vazgeçen kullarını mükafâtlandırandır.
İsyan eden kullarına işledikleri günahlar oranında cezalandırandır. İbadet eden ve kendisine yönelen kullarına
hidayeti ile muamele edendir. Allah’ın Ber isminin insandaki tecellisi, “su katılmamış saf iyilik” anlamına gelen
birr’dir. Birr Kur’ani bir kavramdır. Birr anlamındaki bir iyilik, fıtrat üzerinde yükselen bir iyiliktir. Zira insan
fıtratı iyidir ve iyiyi sever. İyilikten nefret eden kimse yoktur. En kötüler bile kendilerine kötülük yapılmasını
istemez, kötülük yapanı ödüllendirmez.
· Düğünden önce -Önemli konuları araştırmak için
· Düğünden sonra – Aura temizliği
· İletişim: Hayvanların da hisleri olduğunu unutmamak için
· Durum: Zarif ve görgülü davranmak
Sonuç: Toplumda hak ettiğin yerde olmak
· Et Tevvab - Tövbe etmek için - dünyada da mutluluk için
· Et-Tevvâb Esmaül Hüsna isimlerinden birisidir. Allah'ın diğer isimleri gibi Et-Tevvâb isminin de bir anlamı
bulunmaktadır. Tevbe kökünden türemiş olan Et-Tevvâb ismi anlamı kulların dönüşlerini kabul eden ve cezadan
vaz geçen anlamında gelmektedir. Et Tevvab tövbeleri kabul eden ve tövbe edenleri seven anlamına gelmektedir.
Allahu Teala tövbe ediniz kabul edeyim buyurmuştur. Et Tevvab esması da Allah’ın tövbeleri kabul eden
kullarının tövbe etmesini isteyen kulları için af ve mağfiret kapılarını açarak yönelmelerini isteyen olduğunu
göstermektedir. Et Tevvab esması Türkçe anlamı tövbe edenleri seven günahlarından tövbe edenlerin tövbelerini
kabul eden tek yaratıcı Allah olduğu anlamına gelmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de tövbe (tevbe) kavramı fiil ve isim
kalıplarıyla otuza yakın âyette Allah'a izâfe edilmektedir. Tevvâb ise Allah'ın bir ismi olarak dokuz âyette rahîm,
bir âyette hakîm ismiyle, bir âyette de tek başına geçmektedir.
·
· Düğünden önce - Kendini ölçüp tartmak için.
· Düğünden sonra - Büyük günahlardan korunmak için
· İletişim: Aşırı kabiliyet gerektiren konularda haddini aşmamak için
· Durum: Hakaretin hesabını sormak
·Sonuç: Kafanı iyi kullanmak
· El Müntekim - Zulme karşı duyarsızlaşmamak için - dünyada da mutluluk için
Allahu Teala'nın 99 ismi şerifinden bir tanesi olan El-Müntakim, Allah'ın suçluları cezalandırması anlamına
gelmektedir. Allah suçluları, kul hakkı yiyenleri ve zulüm edenleri şiddetli bir şekilde cezalandıracaktır. Zulüm
edenler ve kul hakkı yiyenler Allah katında kıyas edilerek cezalandıracaktır. Allah'ın en faydalı isimlerinde biri
olan El-Müntekim esması,
zalimleri, kafirleri ve münafıkları çok şiddetli bir şekilde cezalandıran anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Allah
bu zalimleri kıyamet gününde cezalandıracaktır. Bu kapsamda ahiret gününde kul hakkı yiyen, Allah'a şirk koşan
ve çok günah işleyen kullar cehenneme girecektir. Müntekim hangi ayette geçiyor?
· (A'râf 7/85-92; Hûd 11/84-95).
· Düğünden önce - Asi olmamak için.
· Düğünden sonra - Zan altında kalmamak için...
· İletişim: Tevazu ve tedbiri elden bırakmamak için
· Durum: İşini aşkla beslemek
Sonuç: Dünyada kabul gören çözümlerle yaşamak
· El Afuvv - Affedilmek ve eşini affetmek için - dünyada da mutluluk için
· El-Afüvv ismi şerifinin anlamı ‘Allahu Teala günahları kökünden kazımak suretiyle tamamen ortadan kaldırır’
şeklinde kısaca ifade etmek mümkün. Kiramen Katibin meleklerinin Allahu Teala kayıtlarını siler. Hatırlamak
suretiyle kulları mahcup olmasın diye onların günahlarını unutturur. Bu isim üzerinden nasip almış olan kullar,
diğer taraftan sürekli olarak Allah'tan af diler. Bu doğrultuda ayrıca herhangi bir şekilde ümitsizliğe kapılmazlar.
Allahü Teala yarattığı kullarına karşı çok affedicidir. Afüvv kelimesinin öncelikle anlamına bakıldığı zaman
‘Hiçbir sorumluluk kalmayacak biçimde günahları affeden’ anlamı üzerinden bilinmektedir. Allahü teâlâya ithaf
ile beraber bu anlamı kapsamında, El-Afüvv ismi şerifinin faziletlerinden faydalanabilirsiniz. El Afüvv isminin
dini anlamda pek çok anlamı bulunmaktadır. Öncelikle kelime olarak çok affedici, bağışlayan, mağfiret eden
anlamlarında kullanılmaktadır. Buradan da görüldüğü El Afüvv isminin Allah'a aittir. Bunun yanında günahları
çokça affeden, cezalandırmaktan vazgeçen olarak da kullanılan bir kelimedir. Bu teslimiyet Allah'a olan sevgi ile
muhabbetin ifadesidir. Bu kalpte Allah sevgisinin keşfine doğru giden samimi bir yolculuktur. Kuranda el Afüv
isminin geçtiği ayetleri şu şekilde sıralamak mümkündür. Bunlar, Nisa suresi 43., 99. ve 149. ayetleri, Hacc suresi
60. ayet ve Bakara suresi 52. Ayettir.
· Düğünden önce - Herkesi affetmek için
· Düğünden sonra - Günlük işlerde sıkışıklık yaşamamak için
· İletişim: Hayırlarda yarışırken toplumdan kopmamak için
· Durum: Duada sevap görmek
Sonuç: Görsel algında yanılmamak
· Er Rauf - Her şeyin bir çaresi olduğunu unutmamak için - dünyada da mutluluk için
· Er Rauf esması merhamet eden acıyan demektir. Er Rauf esması ise Allah'ın kullarına merhamet eden ve onların
günahlarını örterek kullarını affeden ve affetmeyi seven bir yaratıcı olduğu anlamına gelmektedir. Re'fet
kökünden türemiş olan Er-Raûf isminin anlamı farklı olarak birçok kez açıklanmıştır. Er-Raûf isminin anlamı
aşağıda sizlere açıklanmıştır.
· - Kullarına acıyan ve şefkat ile muamele edendir.
· - Rahmet ve merhametin en üst seviyesinde olandır.
· - Merhametinden dolayı kullarının kusurlarını örten ve günahlarını bağışlayandır.
· Allah, kullarına şefkatlidir. Allah; kendisine karşı gelmemizden bizi sakındırması O'nun Er-Rauf oluşundandır.
Bizi kendisine karşı gelmemizden sakındırması ise ancak ilahi vahiyle mümkündür. Bundan dolayı Kur'an ErRauf olan Allah'ın kullarına bir şefkatinin bir meyvesidir.
· Düğünden önce - Kurduğun düzenin bozulmaması için.
· Düğünden sonra - Doğru mesleği seçmek için...
· İletişim: Ansızın gelen bir zenginliktense lüksü hayatına zarafetle katmak için
· Durum: Herkesi anlayışla karşılamak
Sonuç: Fazla detaya bakmamak
· Malikül Mülk - Mal ve mülkünün güvenliği ve evindeki huzur için - dünyada da mutluluk için
· Malikül Mülk Allahu Tealanın mülkün ebedi ve tek sahibi olduğunu dilediğini var eden dilediğini yok eden
dilediğini zengin dilediğini yoksul eden varlığın tek sahibi olduğu anlamına gelmektedir. Malikül Mülk esması
Allahın iradesine kimsenin müdahale edemediği her şeyin tek sahibi olduğunu anlamına gelmektedir. Malik ismi
Arapça kökenli bir isimdir. Ayrıca Malik kelimesi Mülk kelimesinin mastar hali olarak
geçmektedir. Bu ismin pek çok anlamı bulunmaktadır. Mal sahibine Malik denmektedir. De ki: 'Mülkün gerçek
sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. ' (Ali İmran 26) Malikel
Mülk ne zaman okunur? Mal ve kazanca zarar gelmemesi için okunur.
·
· Düğünden önce - Ev yaşamında rahatlık için.
· Düğünden sonra - Ev hayvanları için
· İletişim: Kolaya kaçmayıp çalışmak için
· Durum: Felaket habercisi olmamak
Sonuç: Kendini kaybetmemek
· Zul Celali vel ikram - Komşularınla iyi geçinmek için - dünyada da mutluluk için
· Sözlükte “azamet sahibi ve yüce olmak” anlamındaki celâl ile “cömert ve merhametli, asil ve şerefli olmak”
mânasındaki keremden türeyen ikrâm kelimelerinin başına zû (sahip) getirilmesiyle meydana gelen bir terkip
olup “azamet ve kerem sahibi” demektir. Bu isim Kur’an’da iki yerde geçer (er-Rahmân 55/27, 78). Bunların
ilkinde rab kelimesine muzaf olan “vech”in (Allah’ın rızası, bizzat kendisi) sıfatıdır; burada, yeryüzündeki her
canlı yok olurken azamet ve kerem sahibi rabbin zâtının bâki kalacağı ifade edilir. İkincisinde terkip rabbin sıfatı
konumundadır ve ilkinde olduğu gibi, “Azamet ve kerem sahibi olan rabbinin adı yücelerden yücedir” mânasına
gelmektedir.
·
· Düğünden önce - Mevkii sahibi olmak için.
· Düğünden sonra - İtibar için
· İletişim: Hayvanların da hisleri olduğunu unutmamak için
· Durum: Yaygın kanıyı lehine çevirmek
·Sonuç: Suçlanmamak ve eziyet görmemek
· El Muksit - Her şeyde olan hayrı görmek için - dünyada da mutuluk için
·
· Allah'ın 99 güzel isimlerinden birisidir El-Muksit; adil olan, her işi birbirine denk olan, birbirine uygun yapan,
her işini yerli yerinde yapan anlamına gelmektedir. El Muksit isminin anlamına bakacak olduğumuzda;
hükmünde adil ve insaflı olan, haksızlıkları düzelten, adaletten şaşmayan, haksızlıkları düzeltip hakkı olana
hakkını veren anlamlarında kullanılan bir isimdir. Bu isimle birlikte 99 ismin de anlamı sadece Allah'a aittir. ElMuksit anlamı oldukça fazladır. Dini anlamda düşündüğümüzde; Allah, Muksit ismiyle adaleti tesis ve temin
etmektedir. Bunun yanında en üstün adalet ve merhamet sahibi olan Allah, zerre kadar da olsa haksızlığa
uğratmaz. Kullarına tam adalet ve merhamet üzere muamele etmektedir. Sözlükte “âdil olmak” anlamındaki kıst
kökünün “if'âl” kalıbından türemiş bir sıfat olan muksıt “adaletle hükmeden, âdil” demektir. Muksıt ismi
Kur'an'da Allah'a nisbet edilmemekle birlikte “kıst” ve “iksât” kavramları zât-ı ilâhiyyeyi niteleme çerçevesinde
kullanılmaktadır.
·
· Düğünden önce - Eğlenceyi de tatmak için.
· Düğünden sonra - Suçluluk hissinden kurtulmak için...
· İletişim: Aşktan asla ödün vermemek için
· Durum: Duygu sömürüsüne maruz kalmamak
·Sonuç: Çok eğlenip çok çalışmak
· El Cami - Tedbirli olmak için - dünyada da mutluluk için
· Allah, ahiret gününde insanları bir araya getirecek ve onları dünyada yaptıklarından hesaba çekecektir. El Cami
Arapça Cemea isminden türemiştir. Mükemmel olan her şeyi sıfat olarak kendinde bulunduran, ruhu ve bedeni
bir araya getiren, dostları ve kalpleri birleştiren demektir. El Cami esması Allah’ın istediğini istediği yerde bir
araya getirme, toplama ve yaklaştırma kudretini anlatmakladır. Kıyamet günü geldiğinde ‘O’ tüm kullarını
toplayacak olandır. Allahu Teala birbirine benzeyenleri bir arada toplayandır. İnsanları da yerkürede bir araya
toplamıştır. Birbirine benzemeyenleri bir araya toplayandır. Ayı, yıldızı, güneşi, gökleri, hayvanları, havayı,
bitkileri toplayandır.
· Düğünden önce -Kavga ve tartışmada kaybetmemek için.
· Düğünden sonra - Oruç tutmak için
· İletişim: Boyun eğmek zorunda kaldığın durumlarda kendine sırdaş kalabilmek için
· Durum: Yanlış varsayımlara kapalı olmak
·Sonuç: Kışkırtmalarla baş etmekte zorlanmamak
· El Ganiyy - Hayırlarda yarışmak için - dünyada da mutluluk için
· Genel olarak hiçbir şeye muhtaç olmayan anlamında kullanılmaktadır. Bunun yanında herkesin her zaman
kendisine muhtaç olacağını da belirtmektedir. Sonuç olarak El Ganiyy ismi, gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye
muhtaç olmayan olarak kullanılmaktadır. Gani, Arapça kökenli Gına sözcüğünden türetilmiştir. Gına, hem zengin
olmak hem de kimseye muhtaç olmamak anlamına gelir. 99 isimden biri olan El- Ganiyy ise Allah'ın hiçbir şeye
ve hiç kimseye ihtiyaç duymaması, kendiliğinden var olması demektir. Bu anlamların hepsi Allah'a aittir. ElGaniyy anlamı, zatı ile zengin olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, zatı ile zengin olan, gerçek manada zengin olan
olarak geçmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'in on sekiz âyetinde geçen ganî ismi, iki yerde herhangi bir terkip
oluşturmadan tek başına (ganiyy-i mutlak) kullanılmıştır.
·
· Düğünden önce - Karne sevinci için.
· Düğünden sonra - Gerçek ihtiyacını anlamak için...
· İletişim: Sessizliğin içinde ilahi adaleti bulabilmek için
· Durum: Karşı cinsle mesafeli olmak
·Sonuç: Sürekli Allah'tan yardım dilemek
· El Mugni - Başkalarına fazla aldırmamak için - dünyada da mutluluk için
·
· El Muğni esması zenginlik veren dilediğini zengin eden anlamına gelmektedir. El Muğni esması Allahu Telanın
dilediğini zengin dilediğini fakir kıldığını ve tüm bunların imtihan olduğunu belirtmektedir.3 El muğni;
istediğini, istediği anda, istediği kadar zengin eden anlamına gelmektedir. Buradan da görüldüğü gibi Allah'a özel
bir sıfattır. Bu ismin, ism-i şerifi sıfat olarak kullanımında ise maddi ve manevi olarak zengin kılan, ilim ve Kur'an
bilgisi veren, her türlü ihtiyaçları karşılayan anlamları da vardır. Kökeni Arapça olan bu kelime, gınâ kökünden
türemiştir. Allah, Muğni isminin tecellisi olarak insanların maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılar ve onlara
zenginlik verir. Bu bağlamda özetle El-Muğnî anlamı; zengin eden, müstağni kılan, dilediği kulun her ihtiyacını
veren olarak belirtilebilir. El-Muğnî Anlamı Nedir? Allahu Teala, dilediği kulunun tüm ihtiyaçlarını karşılayandır.
Fa
enginleştirme yetisine sahiptir. Kanaat duygusu ile beraber lütfetmek suretiyle kullarını zenginliğe eriştir.
·
· Düğünden önce - Ev kurmak için.
· Düğünden sonra - Kararlılıkla yol almak için...
· İletişim: Özel ve mahrem hayatının yıpratılmaması için
· Durum: Baş ağrısı çekmemek
·Sonuç: Sorunlara maruz kalmamak
·
· El Mani - İki kere düşünüp davranmak için - dünyada da mutluluk için
·
· Mâni' kelime anlamı itibariyle; dilemediği şeylerin gerçekleşmesine izin vermeyen; kötü şeylere engel olan
anlamına gelmektedir. Allah Teâlâ, bazı isteklerin gerçekleşmesine izin vermez. Bütün isteklerimiz, Allah'ın
dilemesi ve takdiriyle gerçekleştiğine işaret edilir. Allahu Teala, sevdiği kulları korur gözetir ve onların günah
işlemesine mani olur. Takva sahibi kullar da Allah'ın ayetleriyle haram kıldığı şeylerden uzak durur ve hep salih
amel işlemeye çalışır. El- Mani, Allah'ın hem dünyada hem de ahirette kullarını koruyup gözetmesi, haksızlığa ve
fitneye engel olması demektir. Kur-an'da 4 surede el-Mani ismi geçmektedir.
·
· Düğünden önce - Boşanmak için.
· Düğünden önce - Herkese doğru hitap etmek için...
· İletişim: Kaygılarının başına gelmemesi için
· Durum: Şımarıklığı abartmamak
·Sonuç: Ev halini huzurla beslemek
· Ed Darr - Kötü şeylerden vazgeçmek için - dünyada da mutluluk için
·
· Arapçada Darra kelimesi eziyet, üzüntü kaynağı, şiddetli azap anlamına gelir. Bu kelimeden türeyen darr, zarar
vermek, ziyana uğratmak manasında kullanılır. Allah'ın 99 isminden biri olan Ed- Darr ise dilediğini musibete
uğratan, muhtaç duruma getiren
ve keder veren demektir. Ed Darr ismi genellikle zarar veren anlamında kullanılmaktadır. Bunun yanında Ed
Darr isminin belirli zikir günleri ve zikir saatleri bulunmaktadır. Yapılan zikirler sayesinde insanı birçok fazilet
beklemektedir. Ed Darr Arapça kökenli bir isim olup Kur'an'da Yasin suresinde geçmektedir.
·
· Düğünden önce - Şeytana uymamak için.
· Düğünden sonra – mide bulantısını geçirmek için
· İletişim: Toplumda bilir kişi rolüyle yıpratılmamak için
· Durum: Tüm sınırlarını korumak
·Sonuç: Asla doğru bildiğinden şaşmamak
· En Nafi - Kültür seviyene uygun kişilerle karşılaşmak için - dünyada da mutluluk için
·
· Esma-ül Hüsna diye bilinen bu isimlerden "En-Nafi", fayda veren şeyleri yaratandır. Allah, sürekli fayda veren
ve yarar sağlayan şeyleri yaratan güçtür. En-Nafi istediği kuluna fayda ve yarar sağlayandır. En-Nafi esmasının
Türkçe anlamı şöyledir; sürekli yaratan, yaratmasında hikmetler bulunan. Sözlükte "fayda vermek" anlamındaki
nef' kökünden türeyen nâfi' kelimesi "fayda veren" demektir. Fayda veren, zarar vermeyen anlamlarına gelir.
Mahlukata hayır ve faydalı şeyler yaratan anlamına gelir.
·
· Kur-an'da "Allah'tan başka size fayda ve zarar verecek yoktur" anlamında birçok ayet olduğu bilinmektedir.
"Hayır ve şer Allah'tandır." İfadesi de bu ismi işaret etmektedir. En-Nâfi ve Es-Dâr esmasının ıstılah anlamları da
olduğunu belirtelim.
·
· Düğünden önce - Yaratıcı işlerde güven duygusu için.
· Düğünden sonra - Ailede huzur için
· İletişim: Zarif ve güzel olan her şeyi ve kendine yakışanı bulmak için
· Durum: Umudunu hayata yansıtmak
·Sonuç: Coşkuyla hayatı kutlamak
· En Nur - Güzelliği görmek için - dünyada da mutluluk için
· En Nur isminin pek çok anlamı bulunmaktadır. En Nur ismi, Arapça kökenli olup iyi anlamda pek çok anlamı
bulunmaktadır. Bütün alemleri aydınlatan, yol gösteren, nurlandıran, açığa çıkaran, sonsuz, sınırsız ve sönmeyen
nur sahibi anlamlarına gelir. Buradan da görüldüğü gibi Allah'a özel bir isimdir. En-Nûr anlamı ayrıca alemleri
nuru ile nurlandıran, dalalette olanları hidayetiyle irşat eden, gökyüzünde ay ve güneşi nuruyla aydınlatan,
gönüllere ve kalplere nur yağdıran, karanlıkta olanı açığa çıkaran anlamlarıyla da karşımıza çıkmaktadır. En Nur,
yol gösteren nurlandıran anlamında kullanılmaktadır.
·
· Düğünden önce - Güzellik için.
· Düğünden sonra - Hiçbir iyiliği karşılıksız bırakmamak için...
· İletişim: İspat ettiklerinin kendi hayrına olması için
· Durum: Kaybetmemek. Bulmak.
·Sonuç: Reddedilmeyen bir sadakat bulmak
· El Hadi - Kendi yolunda yürümek için - dünyada da mutluluk için
·
· El- Hâdî her şeye istikamet kazandıran, yön veren, yol gösteren, doğru yola ulaştıran, hidayet veren şeklinde
açıklanmaktadır. El- Hâdî Ne Demek? El- Hâdî yol gösteren, yön veren, doğru yola ileten demektir. Allah'ın yol
gösterici ve dilediği kulunu doğru yola iletme kudretine sahip olduğunu belirten esmasıdır. El Hadi hidayete
ulaştıran doğru yola ileten anlamına gelmektedir. El Hadi esması ise Allahu Tealanın dilediğini hidayete erdiren
doğru yola ileten anlamına gelmektedir. Allahu Teala af ve mağfiret eden ve kullarını hidayete erdirendir. Allah' a
kendisi ve sevdiklerini doğru yola iletmesini, doğru yolda sabit kılmasını ve işlerinde yön gösterici olması
yönümde dua edilmektedir. Allah bu ismi ile zikredildiğinde ise kişiye yol göstermekte, hayır olan yola
iletmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de Resûl-i Ekrem'e hitaben, “Şüphe yok ki sen doğru bir yolu göstermektesin” (eşŞûrâ 42/52) denilmekte, ayrıca onun hâdînin temel anlamlarından birini oluşturan bir dâî (Allah davetçisi)
olduğu da (el-Ahzâb 33/46) ifade edilmektedir.
·
· Düğünden önce - Trafikte sorun yaşamamak için.
· Düğünden sonra - Yüksek konsantrasyon için...
· İletişim: Doğruyu anlamaya çalışırken cevaplarının elenmemesi için
· Durum: İdeal kiloda kalmak
·Sonuç: Sakıncalı işlere karışmamak
· El Bedi - Objektif olmak için - dünyada da mutluluk için
·
· Bedî' kelimesinin sözlük anlamı “örneksiz ve modelsiz olarak bir şey icat eden, örneği ve modeli olmadan
yaratılmış olan” demektir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de, “O göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır” (el-Bakara 2/117)
meâlindeki âyette yer alan bedî' bu mânayı ifade etmektedir. El Bedi, Allah'ın 99 isminden biridir. Bu bağlamda
Allah'ın belirli bir özelliğini ve insanlar üzerindeki etkisini göstermektedir. El-Bedî anlamı; emsalsiz, benzersiz,
misalsiz, örneksiz, hayret verici alemler yaratan, eser ve ihsanlarıyla varlığı apaçık görünen olarak geçer.
·
· El Bedi ismi kısaca her şeyi en güzel ve benzersiz şekilde örneksiz yoktan yaratan anlamlarına da gelmektedir.
Buradan da anlaşıldığı gibi El Bedi ismi Allah'a özel bir isimdir.
·
· Düğünden önce - Düşüncelerinle kendinin ve toplumun gelişimine katkı için.
· Düğünden sonra - Duaların kabulü için
· İletişim: Faydasız işlerden yüz çevirmek için
· Durum: Hoşgörüyle taviz vermemek
·Sonuç: Yanılgıya düşmemek
· El Baki - Sırlarının gizli kalması için - dünyada da mutluluk için
·
· El-Baki; O'nun varlığının sonu yoktur, varlığı ebedidir. Daimi ve ebedi olandır. Varlığının sonu olmayan.
Yarattıklarının dışında tek baki olandır. El-Baki sıfatı Allah'ın zati sıfatıdır. Sadece Allah'a mahsustur ölümsüzlük
sıfatı. Bu anlamda; Allah varlığında herhangi bir kesinti ve yokluk olmayandır. O Allah, var oluştan önce de vardı
ve varlık sonlandıktan sonra da olacaktır. Varlığının sonu olmayan, sonsuz. "...sizin yanınızdakiler tükenir..
Allah'ın katındaki ise bakidir. Elbette sabredenlere yapmakta olduklarının en güzeliyle mükafatlarını vereceğiz..."
( Nahl Suresi, Ayet 96 )
·
· Düğünden önce - İnsanlar arasında Allah'ı övmek için.
· Düğünden sonra - Sözünde durmak için...
· İletişim: Dünya güzeli olsan da kültürlü olmak için
· Durum: Dinin tüm gereklerini yaşamak
·Sonuç: Kızmadan küsmeden yaşamak
· El Varis - Manevi mutluluk için - dünyada da mutluluk için
·
· El-Vâris anlamı, mülkün gerçek sahibi olan, mevcut olan her şeyin mutlak sahibi ve hakiki maliki anlamına
gelmektedir. Aynı zamanda tüm varlıkların gerçek ve tek sahibi de denilebilir. Veraset Kökünden türemiş olarak
öne çıkan El-Vâris, aynı zamanda el-baki ismi ile aynı anlama gelmektedir. Ölümsüz hayat sahibi olan, kuralları
ve nimetleri ile beraber zatı daim olan anlamları üzerinden ifade edilmektedir. - Ölümsüz, daim ve kalıcı olan,
· - Yeryüzünde ilk olan ve en son kalacak olan,
· - Her şeyini sahibi ve varisi
·
· Düğünden önce - Miras konusunda sorun yaşamamak için.
· Düğünden sonra - Koordinasyon, organizasyon ve iş takibi ile kontrol gerektiren durumlar için...
· İletişim: Başarının ardındaki insanlara ulaşmak için
· Durum: Zerre kadar haksızlığa uğramamak
·Sonuç: Güvenli yerlere gitmek
· Er Reşid - İyi amaçlarına ulaşacağını görmek için - dünyada da mutluluk için
·
· Allah'ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri. Sözlükte “doğru yolu bulup onda sebat etmek” anlamındaki rüşd
(reşed, reşâd) kökünden türemiş bir sıfat olan reşîd kelimesi
“doğru yolda bulunan, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek çağa giren” demektir. Er Reşit esması Allahu Teala’nın
doğru ile yanlışı birbirinden ayıran özellikte olduğu anlamına gelmektedir. Er Reşit esması ile Allah’ın dilediğini
iyiliğine ulaştıran olduğunu ifade etmektedir. Er Reşit esması Allahu Tealanın kullarını mutluluğa ve huzura
ulaştıran onların iyilikle kötülüğü ayırt etmelerini sağlayan olduğu anlamına gelmektedir. Er Reşit esması
kullarının iyiliği için onları hem dünyada hem de ahirette iyiliğe ulaştıran yaratan anlamına gelmektedir.
Kur'an'da reşîd ismi yer almakla birlikte zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmemiştir. Bunun yanında dört âyetin birinde
rüşd (el-Enbiyâ 21/51), üçünde reşed kelimesi Allah'a izâfe edilmiştir (el-Kehf 18/10, 24; el-Cin 72/10). Ayrıca
“Allah kime hidayet verirse o hakka ulaşmıştır.
·
· Düğünden önce - Kaygıyı azaltmak için.
· Düğünden sonra - Yaşam kalitesinden ödün vermemek için...
· İletişim: Selamlaşırken iyi bir iletişim için
· Durum: Zenginliği hayra yormak
·Sonuç: İslamın ve imanın şartlarına uymak
· Es Sabur - Her şeyin bir sonu olduğunu düşünmek için - dünyada da mutluluk için
·
· Esma-i Hüsna içerisinde Allah'ın 99 adet ismi yer almaktadır. Bu isimlerden biri de “çok sabırlı” manasına gelen
Es-Sabur esmasıdır. Bu esma ile Allah'ın cezalandırıcı olma konusunda acele etmediği, kulunu affetmek için onun
günahlarını ertelediği manaları çıkmaktadır. Es Sabur çok sabırlı demektir. Es Sabur esması Allahu Tealanın
kullarını hemen cezalandırmayan tövbe etmeleri için onlara zaman tanımasını ifade etmektedir. Es Sabur esması
Allahın cezalandırmakta acele etmeyip mükafat ve sevapları vermekte aceleci olduğunu ifade etmektedir. Bakara
Suresi, 45. ayet: Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir
yük)dır.
·
· Düğünden önce - Hapse girmemek için.
· Düğünden sonra - Ayıp etmemek için
· İletişim: Herkese aynı duygularla yaklaşamayacağından emin olmak için, anlaşılmak için
· Durum: Peygamberlerle dost ve sırdaş olmak
·Sonuç: Görgü kurallarına uymak
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 19:10Durup dururken bana mümin veya değil demeyin diye de yazmıyor mu
Neden durupdururken olsun da bu.
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 19:02kitap da öyle
insan iyi bir rehbere ihtiyaç duyuyor
işi gücü bırakıp bize kitap okutacak sanılıyor
yani cehennem
__________________________________
insan bir kitap okuyup bütün amaçlarını koruyamaz mı yani
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 18:56Öteki türlü de müzik:))
Allah seni de düşünmek için bu müziğe muhtaç etmesin diyoruz
Beni de muhtaçlardan sanıyor
Yani cehennem oluyor
____________________
Aklı olan biri düşünemez mi
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 18:45resim yapınca da bu konu:))
Allah'ı ilme muhtaç sanıyor
Beni de kitap sanıyor
Yani cehennem oluyor
______________
Bu durumda Allah ibadet etmek için değil midir
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 18:28yani bu kitabı okuyun bence
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 18:11kim o beni kitap sanan zavallı acaba
çünkü zaten cennetlik değilsin dediğinde neye inanacak cehennemlik dese ne kitabı
kim koydu bunları tepemize resim diye
Allah kahretsin hepsini de
gidelim cehennemde gezelim onu da
kim oluyorlar da Allah ile kul arasına giriyorlar
yirmi yılda bir resim yok olamıyor mu yani
çünkü siz benim az okumamı ilim diye duyurmuş sayıldınız güya iki de kitap olunca biraz da akıl erince
bense okuduğumda yirmi yıl bir resim yok etmeyi size duyuramamış sanıldım
o bağıran şeytan yüzünden
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 17:17Cehennemi gezmek istiyorum sadece demek de
Cehenneme gidin demek anlayın o zaman
Çünkü ben bu açıdan bir şarkı bir şiir okumayı sevmiyorum
Ses kütlenizi de sevmiyorum
Resimlerinizi de sevmiyorum
Cehennemde gezerim hepsini de
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 17:15Yani bıktım artık usandım
Allah bana kâfi diyeceğin anda cehennemi oku diyenlerden de bıktım
Sanatın cehennem edebiyatını Bakara suresinde bulmaktan da bıktım
Artık görüşmeyelim dediğim anda cehennemi dedim sanılmaktan da bıktım
BIKTIM SİZDEN
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 14:35O KADAR ÖNEMSİZSE RESİMLERİNİZ
CEHENNEME ATSINLAR
bence
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 14:35Ölene kadar bu mahlukat burada mı duracak diyorsunuz
Ölünce de hortlak olarak
Geber diyorsunuz ama
CEHENNEME ATILMASI GEREKİYOR O SESİN
Toplumda Bireysel Takıntılar
25.05.2025 - 14:33SENARYO
KAYIP
FİLM BİTTİ:)) KISA BİR FİLM OLDU (50sf) AMA GERÇEK BENİM İÇİN:) KAYIP BULUNAMIYOR.
Derneğe üye oluyorum yarın ben de... çağdaş yaşamı destekleme derneği, iletişim bölümü:)
FİLM:
Beyza: Yalan değil, gerçekten de hayata yeni başlıyor gibiyim, hiçbir şey eskisi gibi değil... umutlarımı
susturdum, bekliyorum.
Feza: O gece öyle miydi ama?
Beyza: Hangi gece?
Feza: Her şeyin bir gece içinde olup bittiği gece.
Beyza: Nasıl yani?
Feza: Bilmiyorum... belki benimle, belki ben olmaksızın.
Beyza: Kaderin? Onu hiç düşündün mü?
Feza: Düşünmek mümkündü ama hayata aktarmak güç.
Beyza: Belki de suçluyumdur ben de... sustuğum için. Beni seslendiren bir makine vardı, onu hesaba
katmazsak kimse kendi adına benimle aynı sorunu yaşamadığı için.
Feza: Demin konuşan ben değil miydim dedi. Ve beni terk etti gitti.
Beyza: Kim?
Feza: Kaderimi sormadın mı?
Beyza: Ha, anladım.
Feza ayağa kalkar, yatağın üstündeki battaniyeyi üstüne alır ve odanın kenarına geçer. Yıllar çok uzun
soluklu bir film şeridi gibi odanın duvarlarını kaplar ve sonra onların yerini fotoğraflar alır, ardından
da pencere kapanır ve içeriye hava girmesini sağlayan tek delik havalandırmanın delikleridir artık.
Makine hızla çalışırken Beyza ağzıyla havayı yutmaya çalışmaktadır.
Beyza: Ses ürettiğini inkar etmiyorsun yani, öyle mi?
Feza: İnkar ettiğim şeyler arasına karıştığından beri aynı değil hiçbir şey.
Beyza: Ben normale dönmeye çalışıyorum.
Feza: Kurdeşen döküyor olmuyor, su içsek yarıyor öyle mi?
Beyza: Ne konuda?
Feza: Üstüme gelme fazla, boş boş konuşuyorum işte... neye fayda.
Beyza: Belki de. Belki üstü kapalı konuşmaktan iyidir bunlar.
Feza: Kır yerinde ilham perisi arıyordum demiyorsun ama akla yakın geliyor söylediklerin.
Beyza: Öyle gibi görünüyor ama ne yazık ki değil.
Feza: Her şeyi affedip sonra üste çıkıyorsun bazen. O tuhaf.
Beyza: Bütün dünyayı affetmeyi denesene. Ne yapardın?
Feza: O kadar sığ, bir o kadar derin bir dünya... yaptığım ne? Hiç.
Beyza: Önemi var mı sanmalı?
Feza: Hayır. Sanmıyorum.
Beyza: Ama internetteki saçma haberleri önceden tahmin etme kabiliyetim var.
Feza: Ah, yavrum benim. Canımın içi yani... selam söyle.
Beyza: Hayır. İyiyim.
Feza: Sanki bir hata yaptım ama en büyük hatamdan haberim bile yok gibi, kendimi de
affetmek için.
Beyza: Sen bu dünyada yaşamıyor musun?
Feza: Bazen. Yani belki.
Beyza: Öyle düşündükten sonra, ne desem boş.
Feza: Neden öyle söyledin?
Beyza: Ben de iyiyim. Teşekkürler. Her şeye. Herkese. Bu nasıl olur?
Feza: Kolay değil pratikte, teoride kendin halletmelidir belki de.
Beyza: Ben çok teorik değilimdir... kusura bakma.
Feza: Hiç çok kızdığın oldu mu?
Beyza: Gözlerimde bir ışık var, her şey aksini söylüyor gibi.
Feza: O ışık lazım ama...
Beyza: Bence de.
Feza: Daha da iyisi, can sağlığı diyorlar.
Beyza: Bu mümkün mü sence?
Feza: Zekisin. Gerçekten sana güveniyorum.
Beyza: Hayatta her şey var.
Feza: Anladım. Evet, öyle.
Beyza: Bazen gözümüzün önünde olan şeyler, gözümün önünde oluyor sadece. Buna
dayanamıyorum.
Feza: Ağlama.
Beyza: Neden? Geçer mi?
Feza: Bir üflemeyle ne olur insana... iyisin.
Beyza: Ben de aynı durumdayım ama her şey aynı. Yani bilmiyordum, şimdi anlamıyorum, birazdan
güven duyacağım yine. Büyütecek bir şey yok.
Feza: Bazı konular var ki, kitap gibi... sen okudukça değil, izin aldıkça peşinden yürüyor, öyle mi
acaba?
Beyza: Yo, hayır.
Feza: Adını duydum ama kendisini tanımıyorum. Sayın Feza Sakin. Haydi bakalım. Konu ne?
Beyza: An. An içinde kaybolmadan o ana geri dönmeden, saygı duymak falan.
Feza: Doğru. Haklısın. Saygı daha mühim.
Beyza: Bana bilmediğini söyleme.
Feza: Daha dürüst olmamız lazım. Demek benim öyle.
Beyza: I ıh diyor galiba.
Feza: İkimizi aynı satıra koysalar kimse yadırgamaz.
Beyza: Ben belki.
Feza: Neden?
Beyza: Benim edebiyat okulum farklı bir kere. Ben başka bir okulda okuyorum ve paçayı kurtarıp
mezun olmam lazım.
Feza: Hocalar nasıl?
Beyza: Duyduğum kadarıyla benden memnunlar.
Feza: Neden?
Beyza: Sanırım akla yakın şeyler yazdım da ondan, kendi sınav kağıdıma yani.
Feza: Ben dinozor sevebilirim.
Beyza: Bense yıldız peşinde değilim... şu gördüklerimi saymazsak tabii.
Feza: Başım dönüyor hafif. Bazen oluyor bu.
Beyza sessizce kenara çekilir... koltuğun köşesine kadar kendisini iter ve ayaklarını bitiştirip büzülüp
kalır.
Feza: Sana uzun bir şey anlatacağım şimdi. Çok uzun ama, dedi.
Beyza: Hangisi?
Feza: Sanırım yatırımlarım doğru yere vardı ki bunları konuşuyoruz. Hem aç şu konuyu bakalım biraz,
neler var görelim.
Beyza: İnşallah.
Feza: Kalbim gece durup gökyüzüne bakmadığım kadar bana sırdaş olmuyor.
Beyza: Ne demek isterdin kalbine?
Feza: Bilmiyorum. Hayatta iki şiir yazmış biri için bu soru çok fazla.
Beyza: Olan sana olmasın sonra!
Feza: Olursa psikoloğa giderim.
Beyza: Belki de bizim işimiz bunları not almaktır. Ne güzel olurdu.
Feza: Evet. İyi olurdu.
Beyza: Öküz altında buzağı aramaya gerek kalmadığını düşünsene.
Feza: Bu bana iyi geldi bir an.
Beyza: Bana da bu oldu. Bu oluyor. Olma bölümü bize ait galiba.
Feza: Şahsi tapulu mülkün gibi hem de.
Beyza: Yok, o kadar da değil. İçinde yaşayanlar var.
Feza: Anladım. Ben iyiyim. Teşekkürler.
Beyza: Bunu sana mı dedim acaba?
Feza: Hayır, o da burada yanımda.
Beyza: Neden bahsediyoruz biz?
Feza: Uzun bir şey yazmaktan.
Beyza: Ne hakkında?
Feza: Kitap hakkında olmuş galiba.
Beyza: Ne kitabı bu?
Feza: Okumam gereken bir şey galiba. Öf, okumam gereken o kadar çok şey var ki, vakit
bulamıyorum. Güya ben de edebiyat.
Beyza: Kitap bu, mobil. Okursun.
Feza: Anlatırım. Okursam anlatırım.
Beyza: Çok hata yaptığın olmuyor mu?
Feza: Edebiyat üzerine mi? Elbette olmuyor. Toleransı yüksek. Ama psikolog olsam, olurdu bence.
Hatalarımı anlatırdım.
Beyza: Sadece sen kimden yanasın?
Feza: Karşı takımın kurallarıyla oynayan biri var mıdır acaba?
Beyza: Kuralları aynı değil mi hep? Oyun bu.
Feza: Biz bozduysak çok üzülürüm çünkü kızlar toplandığımız zaman kuralları uzun uzun tartışmıyoruz
pek.
Beyza: Hadi ama biraz daha dürüst ol.
Feza: Konu her neyse aynı dili konuştuğumuz kesin.
Beyza: Psikolog olduğumu farzet.
Feza bir çocukluk anısına gider. Del taklidi yapmaktadır. Arkadaşı korkmuş biraz sanki... çok da
takmıyor. Belki o da gülümsemesinin arkasında biraz rol yapıyor.
Feza: Çocukluğunun Miami’de geçtiğini bilmiyordum. İlk kez duyuyorum.
Beyza: Geçmedi aslında. Arkadaş demeyi tercih ettim, yol arkadaşı değil... sevgili değil sanırım, aşk
yine de.
Feza: Miami demedin mi? Ben öyle anladım. Belki de aramızdan kedi geçti.
Beyza: İstersem yine anlatırım. Gittim galiba ben Miami’ye, uzun bir yolculuktu.
Feza: Gitmek zorunda değildin aslında. Yani çocukluğuna...
Beyza: E psikolog bunun neresinde?
Feza: Kitap okumaları adına çok da memnun değilim.
Beyza: Hiç şüphem yok ki öyle.
Feza: A, benim de şüphem yok.
Beyza: Şimdiki aklım olsaydı, o kadar uzun yazmazdım...
Feza: beni bu konuda suçladıklarını bilmiyordum.
Beyza: Yazılarının mı?
Feza: Mesela. Evet. Hep yazmamdan yanadırlar.
Beyza: En son ne zaman dışarı çıktın?
Feza: Şu an dışarıdayım zaten.
Beyza: Evin içi bu tatlım.
Feza: hemen her şey için yardım dilemek lazım.
Beyza: Ben de dilerim o zaman.
Feza: Bizim suçumuz neydi?
Beyza: Uzun yazmak olamaz. Özellikle de şu anda.
Feza: Doğru.
Beyza: Bundan anlam çıkarmamak kolay, öküz demişken.
Beyza gülümser.
Feza: Kabul ettiler. Ben benim. Yani kendim!
Beyza: Nasıl oldu bu?
Feza: Zor olmadı aslında. Ben de kimim tam bilmiyordum.
Beyza: Şimdi biliyor musun?
Feza: O kadar esprili değilimdir ama çok gülerim.
Beyza: Her yaptığım şeyin bir anlamı olması çok utanç verici.
Feza: Belki öyle olmaz.
Beyza: Emin misin? Daha demin aynı evdeyiz dedin. Ben yaratıcı yanımı yazarken.
Feza: Benim yaratıcı yanım nasıl biri bilemezsin.
Beyza: Kitap okur sanırım.
Feza: Bu kitabı mı? Bizi mi? Bunu benim yazmam gerekecek.
Beyza: Sakinleştirici.
Feza: Konuşmadığım günlere say. İyi geliyor mu?
Beyza: Senden iyi olmasın ama aslında iyi.
Feza: Seni kameraya alayım mı ne dersin?
Beyza: Gülümsemek şart mı?
YER SARSILIYOR HAFİF.
Feza: Evet.
Beyza: A, yapma şimdi. Bana bu kötülüğü yapma.
Gülerler.
Feza: Hadi o zaman.
Ayağa kalkıp evi toparlamaya başlıyorlar.
Beyza: Kolaya kaçma, iyi süpür.
Feza: Hiçbir şeyin garantisi yok. Şu süpürgenin haline bak!
Beyza: Dertli çal.
Bütün karakterler aynı anda beliriyor. Okan bir çekimde, diş macunu tanıtımı...
Okan: Beni benden çok tanıdığını iddia edenler Davet etmediğim halde davet edilmediği yere
gelenler Zihnime intikal edenler Benimle üzülüp sevineceğini sananlar Benden güçlü olduğu için
sözde yanımda duranlar Beni kendi kaderime davetsiz misafir gibi çağıranlar Benim benden çalanlar
Benim için önemsiz olan konuları açanlar Benim için önemli olan saniyeleri sesleriyle bozanlar Benim
anladıklarımı kendi anlayışsızlıklarını ezenler Benim için gerekli olan açık havayı sesleriyle
kirletenler Kendi hallerinin üzüntüsünü benim için avuntu sananlar Kendi görüntülerini benim için
anlaşılır zannedenler Yakınım oldukları halde benden uzak uzak beni benden uzağa iten laflar
edebilenler Aklıma gelen her şeyi kendi suçluluklarıyla af konusu zannedenler Kendi sorduğum
soruyu kovduğumu iddia edenler Kendi kovduğum insanı arkadaşlık bahanesi sananlar Ben bugün ne
yaptığımı bilmiyor muyum?
Okan aynanın karşısında saçını düzeltir.
Okan: Bunları kendime söylediğimde iyiyim ama size biraz uzak mı kaldı? Burada gülünecek!
Karakterler odayı terk ediyor...
Okan: Yarın dişimi fırçalamazsam hiç fırçalamamış gibi olurum ama aynaya bakmasam da kendim
olabilmek için...
Okan karakterlerin peşinden odayı geziyor, biraz kendi kendiyle baş başa kalıyor. Kameraları ve
ışıkları görüyoruz.
Okan: Bir gün her şey düzeldiğinde, ben kameraların yerine yere bakıyor olacağım... saatlerce yere
baksaydım, dişlerimden utandığımı kimse anlamazdı. Oysa ben tersini yaptım, saatlerce kameraya
baktım. Şimdi hiç kameraya bakmadığımı söyleyemezsiniz. Öyle değil mi?
Karakterler: Nota demelisin, akort, müzik, çalgı. Belki işe yaramaz ama demelisin!
Okan: Neden? Notaya mı ihtiyacım var!
Karakterler: Geldiğimiz yerde nota yok diyemeyiz diyorum... vardı. Biz bir şarkı bestelemek,
seni baştan başla programına almak istiyoruz.
Okan: Nedir o? Anlayamadım.
Karakterler: Sana bir kısa film izletecek olan bizler...
ŞÜPHESİZ
Ya beni öldür ya şunların çenesini kapat Allah’ım!
Hiç şüphem yok ki doğru bir konuya değindim, ölmeden önce kötülüğe düşecek değildim. Adım
Olacak. Yaşım 22. Üniversitede işletme eğitimi alıyorum ama gönlüm müzikte. Birazdan Şükrü ile
buluşup hafta sonunu neden çok mutsuz geçirdiğimizi sorgulayacağız.
Olcay: Seni bekliyorum canım neredesin?
Şükrü: Buradayım. Canım çok sıkkın ya, kendimi sana karşı bir hata yapmış gibi hissediyorum.
Olcay: Seni sevdiğimi biliyorsun Şükrü, ben hataları affetmekte ustayım ama durumumuz kötü.
Şükrü: Sadece bir içki içecektim, geceyi mahvettim. Kusura bakma ama sevindim. Ben de seni
üzdüğümü düşünmedim zaten, kendimi haklı çıkaramıyorum.
Olcay: Sevgi sözcükleri bile yeri gelmeden kullanıldığında aşırı can sıkıcı oluyor, insanın hayatı elinden
gidebilir yani, an meselesi. Biz bunları hesaplayarak mı yaptık ki, şimdi bu kadar umutsuz ve çaresiz
gibi yaşıyoruz?
Şükrü: Ben ne konuda umudunu yitirdiğini anlayamadım.
Olcay: Mesela kadeh tokuştururken geleceğimize dedim, sense sadece gülümsedin.
Şükrü: Hayal bu ya gülümsememin arkasında sana olan güvenimi tazeliyordum hayatım. Seni sonsuza
kadar seveceğim.
Olcay: Yarın ne yapıyoruz?
Şükrü: Yarın çok işim var. Gerçekten de inanılmaz işlerim var. Hayat giderek zorlaşıyor. Daha çok
mesai harcamam gerekiyor. Çalışmalarımın karşılığını tam almak için ise büyük bir mücadele vermem
gerekiyor.
Olcay: Şahaneymiş. Sen keyfine bak yani çalış. Ciddiye al canım. Ben alma demiyorum ki zaten.
Sadece ne zamandan beri bizim planlarımızı erteliyoruz, acaba bir ara biz de çalışır mıyız?
Şükrü: Yarın olmasa da en kısa zamanda gitarımı alıp geliyorum. Bir iki şarkı çıkarayım da hem daha
eğlenceli olur bizim için.
Olcay: Hangilerini çıkardığını bana söylemen lazım çünkü ben de çalışmalıyım onlara.
Şükrü: Kaygısız insan yoktur. Kaliteli işler yapmak için en sevdiğim günü sana ayıracağım, Pazar
gününü. Ne dersin? Sevgisiz Kalma Aşkım ve Sıradan Kişilik kesin bir kere. Bu iki şarkıyı kesin
çıkaralım. Sonra yine bakarız ne yapacağımıza.
Olcay: Süper ya. Senin bu hemen her şeye pratik cevaplar vermen süper ama o lafın hoşuma gitti.
Kaygısız insan yoktur. Bir beste yapsam benimkini de çalar mıyız?
Şükrü: Neden olmasın... gerçi geçen buluşmamızda çalışacağız dedik ve hiçbir şey yapamadık. Ya
kızma ama seninle muhabbet etmek daha güzel oluyor.
Olcay: Öyle mi? Neden sonra muhabbet etmiyoruz ki, zamanı üçe bölelim, yemek, müzik, muhabbet.
Şükrü: Kavramsal bir tarafı var bunların, o da seni seçmiyor her zaman. Kavramlarla boğuşuyorum
ben bazen, anlatsam ölürsün sıkıntıdan.
Olcay: Nasıl kavram onlar ya öyle. Canlı mı bunlar? İnsan mı yoksa? Düşünce gücü mü var onların?
Sesleri mi korkutucu? Müzikten öte bir şey mi?
Şükrü: Kahverengi sevdiğimi düşün, içindeki kırmızı beni yoruyor bazen yine de.
Olcay: Hayranlıkla izlediğin bir şey mi ki kahverengi senin? Yani sen kırmızının aykırılığına nereden
ulaştın? Ne açıdan yarış halinde bunlar?
Şükrü: Kahverengi pek çok şey var ve bunlar kırmızının ağırlığını vermiyor bazen.
Olcay: Objelerin yarışı mı bu yani? Robotik bir durum, anladım. Uzay kavramları gibi galiba.
Konuşuruz tabii derin derin Şükrü.
Şükrü: Dedim sana sıkılırsın diye.
Olcay: Sıkılmadım canım, ben sadece senin hayatında en geri planda olmayı alışkanlık haline
getiremiyorum.
Şükrü: Kasıntı kasıntı dolaşma ya. Yarın seninle bir ağaç fidanı alalım mı? Güzel bir şey yapalım ya.
Gitmem ben de işe. Oradan çıkarız sana bir hediye bakarız. Oradan sonra saatlerce susup birbirimizin
gözlerinin içine bakarız. Oradan da çıkarız samimi bir dille renk tonlarını irdeleyelim.
Olcay: Yalnızlık tek tesellim. Bana kasıntı demesi ve bunu tatlıya bağlamak ise çok garip. Buna inandın
mı? Hiçbir seyirci kitlesi takımını yuhalamaz.
Şükrü: Ben kasıntı derken yani kasma anlamında dedim galiba ya, ah ya, ben bunu niye dedim?
Olcay: Korkun yok çünkü senin benden. Benden çekinmiyorsun. Sadece kendine verdiğin sözleri
yerine getirmek anlamında bir sıkıntın var onun dışında hayat toz pembe sanıyorsun.
Şükrü: Senden neden korkacakmışım ben bebeğim ya... çok üzüldüm şimdi ya. Tabii ki korkmuyorum.
Olcay: Korkmuyorsun ya! Bana kasıntı diyorsun, ay pardon demiyorsun ve korkmuyorsun.
Şükrü: Sıska ve sevimli, şirin ve gözlüklü olabilirsin ama geveze olamıyorsun. Sende bu eksiklik var.
Olcay: Herkesin bir sevdiği vardır benim yok, ondandır. Sevgilim yok benim.
Şükrü: Sevgilin olmaması ne alaka şimdi anlayamadım.
Olcay: Yok işte, sevgilim yok. Alaka kur diye demedim, çenem düşmedi henüz, onu diyorum.
Şükrü: Sayısız güzel şey arasında en tatlı bulduğum yanın ne biliyor musun, yalnızlığın.
Olcay: Yalnızlık tatlı bir şey mi yani?
Şükrü: Tatlı değil mi? Canı çektiği anda tamamdır. Çekmedi anda tamam.
Olcay: Yarın kendime hediye ne alacağımı buldum galiba.
Şükrü: Gitara tel alacağım unutturma bana.
Olcay: Peki tamam. Ne alacağımı merak etmiyor musun peki?
Şükrü: Kasket mi? Ne?
Olcay: Kasket ne ya!
Şükrü: Bilmem. Attım kafadan.
Olcay: Kazık bir soru sormadım ki sana. Allah Allah. Neden bu kadar tuhafsın sen bugün. Neyse yani
ben yarın tığ ve ip alacağım.
Şükrü: Tamam. Teli unutturma bana.
Olcay: Yaygın bir kanı var, o da her şeye geç kalmış olduğum. Sen de öyle düşünüyor musun Şükrü?
Şükrü: Ben geç kaldığımızı sanmıyorum sadece.
Olcay: Yalnızlık başa bela Şükrü. Uzun bir süre de öyle olacak.
Şükrü: Nasıl bir bela?
Olcay: Seç beğen al. Ne bileyim ben nasıl bir bela. Göreceğiz. Gerçi görürsen sürprizi kaçar. Yalnızlık
bu. Eminim ama tadı yerinde bir yalnızlık değil. Ben aldatılıyorum Şükrü.
Şükrü: Senin sevgilin yok ki.
Olcay: Vardı biri internetten ama artık yok. Bence aldatıldım. Sevgili olmadan daha, gitti.
Şükrü: E, ne var bunda.
Olcay: Yok bir şey tabii. Suçluymuşum gibi bakma bana öyle. Kendisi gitti.
Şükrü: Ben sana bir şey mi dedim ya. Hayır. Neden benim sinirlerimle oynuyorsun şimdi. Şunu
yapmasan olmaz mı? Yazmasan internete olmaz mı? Şart mı yazman yani el aleme? Onlar da çeker
gider tabii. Yazma.
Olcay: Yardımların için teşekkürler ama bunu kendim halletmem lazım benim.
Şükrü: Hayret ya, ben senin en sevdiğin insan olmaktan ne zaman yorulacağım bilmiyorum ama
millet çekip gidiyor.
Olcay: Kıskandım mı hiç? Ölçtün mü kendini? Yani nasıl çıktı sonuçlar? Biz arkadaş mıyız?
Şükrü: Evet. Zaten en güzel yanı da bu, arkadaşlık devamlı bir birliktelik gibidir. Sonsuza dek sürer.
Olcay: Ben yaşlanıyorum ama artık Şükrü.
Şükrü: Sen daha kaç yaşındasın ki tatlım, neden öyle düşündün?
Olcay: Yalan olmasın ama kendimi çok keyifsiz hissettiğimde ve tüm dünya üstüme yürüdüğünde yaş
olarak en az otuz yıl atıyorum.
Şükrü: Haydi yirmi de şuna.
Olcay: Hayatı sorgulamadan kendi haline bıraktığımda bir ödül yok galiba... sadece sabır üzerine bir
takım şeyler geliştirmem lazım. Ben şimdiden bittim Şükrü. Ben mahvolmuş bir insanım bence zaten,
neden anlamıyorsun. Yalnızlığa imza attım.
Şükrü: Kıskanç bir yapın mı var? Başkalarını çekemediğin oluyor mu? Belki yanlış anlamışsındır her
şeyi.
Olcay: Hayır, emindim.
Olcay ve Şükrü telefonlarını açıp bakmaya başlarlar. Uzun süre kafalarını kaldırmadan bakarlar... bir
dakika kadar müzik duyarız. Rahatlatıcı bir müziktir bu. Sessizliği Şükrü bozar.
Şükrü: Kimsesiz kalışına üzüldüm.
Olcay: Yarından itibaren tığ işi yapıp bir kenara koyacağım canım. Belki hayatım düzene girer.
Şükrü: O kadar ciddiye alma ya şu konuyu. Gitmesi gerekiyordur, o da gitmiştir. Ne yapsın ki.
Olcay: Sen kimden bahsettiğimi bile bilmiyorsun ve gerçek duygularıma hitap ettiğini sanıyorsun ve
sonra da yeni bir aşk macerası edinip müziğimizi bir hiç uğruna erteliyorsun.
Şükrü: Hiç uğruna olur mu? Yaşanan her şey tecrübedir.
Olcay: Sakız gibi yapıştım adama ama olmadı.
Şükrü: Tüh ya. Çok üzüldüm gerçekten de...
Olcay: Aşık olmanın en güzel yanı da şu ki insanın gözü dünyayı görmüyor.
Şükrü: Sarkık dudaklı biri vardı sayfanda, o mu yoksa!
Olcay: Evet, o. Nerden anladın?
Şükrü: O benim arkadaşım ya. Çok acayip sevdiğim biridir ama sizi tanıştırmamı bekleme benden,
kendisi istemediği sürece böyle bir şey yapamam.
Olcay: Peki tamam. Şimdi sen bana kızdın mı?
Şükrü: Hayır neden kızayım ki.
Olcay ve Şükrü tekrar telefonlarına bakmaya başlarlar. Bu arada ikisinin ortak arkadaşları bir başka
Kafede laflamaktadırlar.
Selim: Sevda nasılsın? Sen neden hiç konuşmuyorsun. İki saattir biz konuşuyoruz.
Emel: Hayret doğrusu ya, evet, kurabiye de yememişsin.
Şule: Garsona el et de bir bakalım ne istiyorsa onu sipariş verelim. Sevda ister misin? Öyle yapalım
mı?
Selim: Dilini yuttu kız.
Sevda: Hayallere dalmışım bir an, çıkaramadım kendimi.
Selim: Hayal mi? Sen resmen rüya görüyorsun.
Emel: Biz ne diyoruz, sen ne diyorsun Şule. Tırnaklarımı konuşuyorduk. Takma tırnak yaptırayım mı
sence yoksa geçici dövme daha mı iyi olur?
Şule: Ne antipatik bir durum bu ya.
Sevda: Bana fikrimi mi soruyorsunuz yani? Ben fikir belirtmek istemiyorum ki zaten. Ne istersen yap
tatlım. Hayat senin.
Şule: Ne istediğimi bilmiyorum ben de diyor Emel. Bir şey söyleyemez misin yani?
Emel: Bilmiyor sayılmam aslında, ben tırnak diyorum, herkes dövme diyor.
Sevda: Peki kısıtlı bir bütçe mi var? Neden ikisini de yapmıyorsun. Hem ne var bunda bu kadar
abartacak anlamadım.
Kafedekiler muhabbetlerine devam ederken, piknik alanında beş kişi görüyoruz. Beş erkek
muhabbet etmekte...
Ersin: Gözleri ne renkti kedinin?
Metin: Kedi çok şeker ya, bir görseniz. Elleri minnacık, gözleri de yeşil gibi ama değişir daha.
Ersin: Fotoğrafı var mı?
Metin: Hayır, yok. Hem sen kedi seversin ya, düşünmez misin hiç?
Ersin: Hayır. Evim müsait değil, bende balkon da yok, ikinci tuvalet gibi bir şey de yok.
Metin: İlla ki yok, o zaman sen de alma tabii. Bende de aynı dert var aslında, evim büyük
ama bembeyaz ve deri kaplı mobilyalar.
Suat: Senin ev bitmedi mi ya Ersin?
Ersin: Hayır. Üstelik de belki yapılan inşaat da yıkılacak ve yerine bir duvar örüp park yapacaklarmış.
Ödediğimiz her şey boşa gidecek.
Suat: Yolu yapılmış mıydı?
Ersin: Evet. Her şey öyle oldu zaten. Önce yolu yaptılar, oraya bir Kafe açtılar falan, bir de yeşil alan
var, futbol sahası gibi bir şey ya da piknik yeri midir nedir işte... ama inşaat durdu.
Metin: Ben kedi için sormuştum ya, neyse yeri gelmişken çok üzüldüm.
Fatih: Gözleri ne renk demiştin?
Metin: Yeşil. Değişir ama daha.
Özgür: Al bence ya kediyi, ne yapacak ki koltuklarına, bir şey olmaz. Bir odada tutarsın bir süre, sonra
çıkınca sakin olmayı daha kolay öğrenir, balkon da varsa tamam işte.
Metin: Sen düşünmez misin?
Özgür: Ya kedi mi yok, sokakta dolu. Ben de cins bir şey istiyorum.
Metin: Tekir bu da işte. Baksana ne diyeceğim... biraz yürüsek mi ya, tutuldum ben.
Özgür: Olur, yürüyelim biraz. Bence sakıncası yok da yorulma fazla, bu kiloyla zorlar seni.
Metin: Sorma ya, aşırı kilo aldım yine. Evden hiç çıkmıyorum denilebilir. Oturdum kaldım, işleri de
bilgisayar üzerinden yürütüyorum, aşırı hassas, en sevdiğim yemek makarna ve artık bir kere daha
yiyemeyecek hale geldim aslında, sinemaya gideyim dedim kapalıydı o da, sonra açmışlar galiba,
kitap okuyordum ama cinnet geçirecek gibi oldum, bütün karakterler canlandı bir anda, yapacak bir
şey yok yani. Hantallık.
Özgür: Kedi al ya. İyi olur.
Özgür ve Metin kalkıp yürümeye karar vermiştir. O sırada koşu yapan genç bir kız görürler. Kız
koşmaya ara vermeden uzaklaşır oradan.
Metin: Ben böyle koşsam var ya oğlum, beni zor toplarsın yerden.
Özgür: Şahane ya. Kim sana koş dedi ki şimdi ya, yürü ya.
Onlar yürüyüşe çıktıklarında mekandan uzaklaşılır. Şükrü ve Olcay muhabbete devam etmektedirler.
Şükrü: Kafa çocuktur ama... gözleri çok iri aslında fotoğrafta öyle çıkmış, bir şeye konsantre oldu
mu kimse bozamaz, bir de yolları çok iyi bilir, bir yeri eliyle koymuş gibi bulur.
Olcay: Ya anlatma bana ya, üzülüyorum ben.
Derken korkunç bir yağmur başlar, sel götürmektedir ortalığı. Yollarda dize kadar su var, oluk oluk
akıyor ve şemsiyeler ters dönecek gibi şiddetli bir rüzgar var, insanlar koşarak evlerine gitmeye
çalışıyorlar. Olcay Ve Şükrü metroya girerler ve metroda ıslanmamaya çalışırlar.
Şükrü: Sakızlı muhallebi sever, diye devam eder.
Olcay: Şükrü ya tanıştırmayacağın adamı ne anlatıp duruyorsun ya? Aç! Başka bir konu aç.
Şükrü: Ya asıl sen internetini aç. Belki oradadır.
Olcay internetini açar ve beş adamı dans ederken bir video çekmişler, onu izlemeye başlar.
Olcay: Çok komik bunlar ya. Şıp diye buldum inan ki, beş adam yaz, çıkıyor. Tesadüf bu ya çok
komiklerdi. Sürekli bunları izliyorum ben kaç gündür.
Şükrü: Güzel. Konuyu tamamen değiştirmene sevindim. Dur bakayım... dans mı ediyor onlar.
Olcay: Dans ya.
Üzüntümü paylaş!
Olcay yine aynı mantoyu giymiş bir giyim mağazasının önünde duruyor. Şükrü de yanında. Yağmur
dinmiş.
Şükrü: Tel alacağım demiştim sana.
Olcay: Kafam karıştı ya. Ben tığ almak yerine bir tığ işi bluz alacağım.
Şükrü: Hayda! Neden ya? Çeyiz düzmekten vaz mı geçtin. Açık açık konuş.
Olcay: Ne sebeple dedin bunu anlamadım. Utanıyorum ben ya, senin arkadaşını internetten
kaçırdım. Kendimi de üzdüm. Bunlar yeterince açık.
Şükrü: Ne kadar üzmüş olabilirsin canım. Biri de iyidir hayatında, niye taktın ki öyle. Takma. Birden iyi
bir haber alacağını düşün.
Olcay: Artık alabileceğim iyi haberi beklerken aynı ruh halinde değilim Şükrü. Hislerim kırbaç gibi.
Şükrü: Yani güzel bir gün, çay var şurada içeriz, onlar da mı ı ıh!
Olcay: Yo. Temiz havaya hasret kaldım inan. Havada bile hüzün var ama herkes mutlu, bir tek ben
ağlıyorum.
Olcay ağlamaya başlıyor...
Şükrü: Beklentiye girmezsen fazla, nasıl olur?
Olcay: Ne beklentisi Şükrü? Tel alacağız unutma, sen bana güzelce anımsat demiştin.
Şükrü: Seni ne rahatlatır şu an. Hem sen müzisyensin, öyle değil mi?
Olcay: Belki beni şey rahatlatır, sonsuzluk fikri.
Şükrü: Sonsuzluğunda ne görüyorsun?
Olcay: Müzik ve birkaç film falan gibi şeyler. İşletme okuyorum ya ben, çok fena ya. Orada bir şey
göremiyorum.
Şükrü ile tel satan dükkana girerler.
Şükrü: Gözlerime baksana sen, hiç tel görüyor musun?
Olcay: Karnabahar var, süt var, gazete var, diploma var... var da var. Tel yok Şükrü.
Şükrü: O kadar üzülecek şey var, buna mı üzüldün yani.
Olcay: Karadelikte kaybetmedim Şükrü aşık olduğum adamı, bütün dünyada görülüyor adam, bana
sayfasını kapattı.
Şükrü: Ne olarak görünüyor bütün dünyada?
Olcay: Gemi kaptanı mı neymiş...
Şükrü: Aşık olarak görünmüyor mu yani?
Olcay: Görünüyor. Bana aşık değil sadece.
Şükrü: O zaman neden taktın bu kadar, anlayamıyorum.
Olcay: Sevimli bulmuştum ben onu çok önce ama sayfası yoktu henüz. Meğer gemi kaptanı ama.
Şükrü: Tel göremiyor musun hala?
Olcay: Hayır ama acilen şarkı söylemem lazım.
Bir video görüyoruz, Olcay’ın fotoğraflarından oluşuyor... arkada hafif bir şarkı çalıyor:
Olcay: Sesim yetişseydi imdadıma iyi olurdu. Olmadı ama...
Güzel bir günün sonu
Sanki ömrümün ses tonu
Yankılanmış her güzellik
Sevgi neresinde ki yolu aydınlık olsun
Olsun günler hızlı geçsin
Olsun canıma değmesin eli
Olsun sen yoksun
İçimde bir his var deli
Kaybettiğim bir teselli
Yarınların en son kararı
Cadılar bayramından beri
Olsun hayat yalnız geçsin
Olsun bir tohum ekme
Olsun sen yoksun
Artık kayıptır bir teli
Sazımın rengi küskün
Hüzün yaşanmak içindir ama
Güldü yüzü baharın da
Ah canım sevdam ağır
Koşarak gelir alır seni kahır
Şükrü: Ben aşktan anlamayan insanlara anlıyorlarmış gibi yapmaktan yoruldum. Dinlendirdi beni bu
şarkı, hüzünlü de, çok hoş yahu.
Olcay: Şükrü ben bayılacak gibiyim, beni tut lütfen.
Şükrü: Olur tamam, dur oturalım bir yere.
Olcay: Bana yaramadı şarkı söylemek yani.
Şükrü: Hayret ya. Ne güzel söyledin halbuki... bir yastık bulsaydık sana.
Olcay: Ya ne yastığı ya şimdi, ne alaka, ben iyiyim.
Şükrü: İyiysen iyidir ya o zaman, hay Allahım Yarabbim ya.
Olcay: Benim için endişelenme fazla. Ben hayattan ümidimi kesmedim, hayallerim suya düştü sadece,
amaçlarım yani suya düştü, hayat felsefem ve prensiplerim falan suya düştü. Yine de tutunacak bir
dal var.
Şükrü: Bindiğin dalı kesme demişler.
Olcay: Binmedim Şükrü, tutundum. Uyandığımda (Olcay yine ağlamaya başlar) dala tutunup yani
uyandığımda beni anlayan kimse yoktu yanımda. Herkes hayatta kalmama sevindi.
Şükrü: Karne sevinci değil ki bu, gözyaşı, elbette paylaşmak zor.
Olcay: Yine de beni anlamayan binlerce kişiyi toplaması şart mıydı yani ağaçtaki maymunların?
Şükrü: Maymunlar bile daha duygusallar aslında bazen. Düşünsene mesela, yavrusunu almış yanına
ve yemek yedirirken ağzını silmeyi akıl etmiş.
Olcay: Kısa bir seyahat yapsam bana iyi gelir.
Şükrü: E, safari!
Bu arada iki arkadaşları, bir kız bir başka erkek bir Kafede oturuyorlar.
Esma: Güzel karar. Benimle evlenmek istemesi güzel ama ben hazır değilim tam.
Şahin: Hazır değilim derken, bir bavul hazırlayacaksın, ne var ki bunda.
Esma: Ne mi var? Bavul olur mu, bir sürü eşya var benim almak istediğim.
Şahin: Ne mesela?
Esma: Canım ev tutmayacak mıyız?
Şahin: Düğünü yapalım da, öyle düşünürüz.
Esma: Ne!!! Sonra mı düşünürüz? Otelden, balayından sonra nereye gideceğiz Şahin? Deli galiba.
Ağzımdan kaçtı de ve kurtul.
Şahin: Ağzımdan kaçtı evet evet. Ağzımdan kaçtı.
Esma: Sen kendini hazır hissediyor musun bu evliliğe? Hayatta aradığın kişi ben miydim yani hep?
Şahin: Ben seni aramadım Esma, buldum.
Esma: Ne gibi? Yani buldum derken, ne demek istiyorsun? Aramadan mı buldun beni?
Şahin: Aradım denilemez, evet. Doğru haklısın aslında.
Esma: Biraz düşünelim istersen bu konuyu. Bu konu hayatta aceleye getirilecek en son şey ya.
Şahin: Karamelli kek seviyorsan benim için yeterli.
Esma: Kuşkonmaz sevmiyorum mesela ben. Hiç yemem. Sen buna iletişim diyebilir misin?
Şahin: Komedyenlere benzedik bir an.
Esma: Biraz düşün sen düşün, bunalınca hiç çekilmem ben.
Şahin: Bir geziye çıkalım, orada anlarız ya.
Esma: İnanamıyorum sana. Bir kez düşün dedim mi bitti diyorum sana, sen beni anlamıyorsun galiba
hiç. Yanlış mı anladım? Beni anlayabilir misin?
Şahin: Ben seni anlamak için geldim buraya zaten, ne güzel oturuyoruz işte.
Esma: Kafe aç o zaman, herkes birbirini sevsin, anlasın... inadına iyimser ol. Benim burada ne işim var
benimle özdeşleşemeyeceksen?
Şahin: Kudret şerbeti içelim mi?
Esma: O ne ya?
Şahin: Ben verdim bu adı. Bir kere içtim çok güzel. Beğenmedin mi yoksa!
Esma: Sen tamamen kendi derdine düşmüşsün bence, benim derdimi değil çözmek anlamadın bile.
Ben sana neden bu işler aceleye gelmez diyorum. Bir kez içtiğin şerbeti düğünde mi dağıtacağız?
Bana güven vermiyorsun.
Şahin: Yuvamızı kuralım sonra düşünürüz, demek istemiştim yani.
Esma: Bebek yapacak mıyız?
Şahin: Bebek de olabilir tabii.
Esma: Nasıl olacak, yemeği, içmesi, tartısı, terazisi falan derken epey bir şey lazım olacak bize.
Şahin: Ne gibi şeyler?
Esma: Ne gibi şeyler diyor gene ya, ne gibi olacak. Bir daha gelmeyeceğim ben bu dünyaya, turşuyu
da o zaman kuracak değiliz ya yani...
Şahin: Güzel olacak ya. Çok güzel olacak!
Bu sırada İsmet ve Şevket bir bakkaldadır.
İsmet: Mısır alalım mı biraz? Patlamış mısır alalım, filmi de açtık mı tamamdır. Çok da uygun fiyatları,
bende var yani o kadar yanımda. Sorun yok, hallederiz.
Şevket: Yani ne gibi? Ne filmi? Niye mısır? Anlamadım ya bir anda.
İsmet: Ne alabiliriz başka? Sen söyle...
Şevket: Turşu alalım bence, yanına yemek yapalım.
İsmet: Oğlum önce yemek düşünülür, sonra yanına bir şey yapılır. Ne kafa şeysin sen ya!
Şevket: Hediyeli paketlerden alırdık falan. Ne olabilir başka? Çıkalım buradan, sen bunaldın biraz.
İsmet: Evet. Hiç canım çekmedi.
Şevket: Yurt dışında olsaydık yerdin. Orada her istediğini bulamıyor insan, sadece aradığını buluyor.
İsmet: O ho! Yandık yani.
Şevket: Kara kara bakıyorum kara bulutlara gene ya. Bir de film şimdi, bunaltmayın beni.
İsmet: Kaç yıldır?
Şevket: Anlamadım, ne kaç yıldır?
İsmet: Kaç yıldır bakıyorsun bulutlara?
Şevket: Ben on yaşımda falan bir iki film izlemiştim aslında. Sonra yani kafam müsait değil. O
gürültüyü götürmüyor beynim.
İsmet: Suçu filmlere atma sakın. Filmler güzeldir.
Şevket: Güzeldir de yani anlamam etmem.
İsmet: Güzeldir güzel. Merak etme sen.
Olcay ve Şükrü’ye tekrar dönüyoruz. Onlar alışverişi abartmışlar biraz, deli gibi torbalar ellerinde.
Evlerine dönüyorlar. Hayat güzel gibi hissediyorlar.
Olcay: Yaşamayı seviyorum artık, inanır mısın, kollarıma ağrılar girdi ama memnunum bu paketleri
taşımaktan.
Şükrü: Kollarına mı? Ver birini bana. Ağır mı?
Olcay: Yok ya, o kadar da ağır değil. İnsan planlarında değişiklik yaparken bütün hayatı altüst oluyor
sadece, hepsi bu.
Şükrü: Ne plan yapmışsın ki sen öyle?
Olcay: Kendim için bir planım vardı Şükrü, olmadı, hepsi de hayalmiş, yalan değilse elbette.
Şükrü: Yalansa fena ya. Yalansa yalandır, doğru.
Olcay: Kısacası ellerim titremeden önce yazmak için gerekenler bile değişti. Ben bebeğime günlük
tutmak isterdim ama olmadı Şükrü. Bu olmayacak.
Şükrü: Öyle bir kitap okumuştum. Veririm sana, okursun, süper.
Olcay: Gözlerimden akan yaşları kimse anlamayacak artık.
Şükrü: O da harikaymış.
Olcay: Geçer diyorsun yani. Ne geçecek söyler misin bana? Gene mi aşık olacağım ben sanıyorsun
şimdi de? Birini sevdim, evli. Ben mahfoldum.
Şükrü: O da var. Şarkı olarak nefistir.
Olcay: Sahi mi? Var mı o şarkı? İnanılmaz sevindim.
Şükrü: Var evet. Evde var. Atarım sana.
Olcay: Karanfil oylum oylum dinletme bana sonra...
Şükrü: Neden? O da çok güzel.
Olcay: Gördün mü bak, doğru.
Şükrü: Deli misin, boşanma diye bile şarkı var. Sen neden takıyorsun ki kafana?
Olcay: Ben delirmek istemem.
Şükrü: Delirme tabii ki yani. Eve gidip ne yapacaksın mesela?
Olcay: Sütlü kahve, bir kahve daha, bir kahve daha falan... sonra biraz kitap okurum, sonra biraz
haber okurum, sonra da uyurum işte.
Şükrü: Yemek?
Olcay: A, yemeği unuttum mu sanıyorsun sen şimdi? Unutmadım aslında. Fırında makarna
yapabilirim. Hiç de zor değil.
Şükrü: Sayısız nimetleri var sizin bahçenin... o ağaçlardan birine çık otur. Bindiğin dalı düşün. Bir
çılgınlık yap işte.
Olcay: Olur yaparım.
Şükrü: Sen kendi hayatını mahvetme yeter.
Olcay: Sahip olduğum en iyi arkadaşım sensin. Bunu bilmeni isterim. Senden başka kimse bilmiyor bu
anlattıklarımı.
Şükrü: Ne tuhaf şey. Ben de herkes biliyor sandım...
Olcay: Bakım yaparım belki.
Şükrü: Ben resim yapmak istiyorum mesela ama işim var.
Olcay: Ne işin var?
Şükrü: Planları bilmiyorsun sen, bir internet ağı kuracağız...
Olcay: A, ne ağı? Ne güzel.
Şükrü: Eve servis falan olacak, yemek.
Olcay: Yardım etmek isterdim size, biraz araştırma yapayım mı ben de. Hem kafam dağılır.
Şükrü: Evet. İyi olur tabii.
Olcay: Şükrü bak kim geçiyor karşı kaldırımdan.
Şükrü: A, bizim Şule bu. Nerede o ya, ne zamandır yok ortalıkta, gel geçelim karşıya.
Olcay: Şule, canım, nasılsın bir tanem benim ya, çok iyi görünüyorsun.
Şule: Spora gittim, oradan çıktım atölyeye gittim, oradan çıktım çocukları aldım, abimin oğlanları
yani, onarı sinemaya götürdüm, oradan da çıktım evde hafif bir şeyler yedik falan işte.
Olcay: Hayatta en istemedim, şey seni üzmek ama seni bu kadar mutlu gördüğüme sevindim yani
ama bu kadar enerjiyi nerden buluyorsun, onu soracaktım Şule. Ben bitik haldeyim.
Şule: Ben hep böyleyim ya. Koşuyorum, yazıyorum, çiziyorum, okuyorum. Duygularımı geri plana
itmeyi gerektiren şeyler oluyor bazen, mesela gök gürültüsü benim iç sesimi bastırıyor gibi bir şey.
Doğa insanı rahatlatıyor normalde. Doğaya koş.
Olcay: Doğa güzel evet. Şükrü demin ağaca çık dedi bana.
Şule: Ağaca mı?
Olcay: Ağaca.
Olcay ağaca çıkar ve sayıklamaya başlar: kendimi ölü yerine konmuş hissetmek istemiyorum. Bu
cümleyi on kez tekrar eder.
Ertesi gün.
Şükrü: Sonra ne oldu? Neden öyle söyledin. Bu bir meditasyon oldu mu senin için?
Olcay: Evet. Kendim ağaç yerine koydum, oldu bitti. Ha ha! pek çok şeyi geride bıraktım, geri
kazandıklarım bile oldu.
Şükrü: Sen iyisin yani öyle değil mi?
Olcay: Evet. Ben iyiyim. Çok ağır bir kitap okumuştum küçükken, onun şokunu atlattım bir de.
Şükrü: Sen elini çabuk tutmuşsun kitap konusunda. Gene iyi. Ben ilk kitabımı daha geçenlerde
okudum yahu.
Olcay: Sen olsan ne derdin ağaca?
Şükrü: Kıs kıs gülme içinden derdim.
Olcay Şule’yi arar. Şule güzellik uykusundan yeni uyanmıştır. Telefonda uzunca bir konuşma olur.
Olcay: Kızının ilk adını sen koysan ne olurdu?
Şule: Bilmem. Hiç düşünmedim. Aman başıma iş çıkarma şimdi, ben bebek desen hamile kalırım.
Olcay: Bir isim bul ya, neden bulmuyorsun?
Şule: Beste olurdu bence.
Olcay: Peki oğlun olsa ne koyardın?
Şule: Saçmalama ya, nereden çıkardın bu konuyu sabah sabah. Rüyanda mı gördün kız?
Olcay: Selim nasıl isim?
Şule: Yok be, ben olsam Bener Can falan koyardım adını.
Olcay: Peki bugün çilekli sütlü dondurma içelim mi?
Şule: İçelim tabii. Spordan sonra buluşuruz.
Olcay: Kızların sevdiği ne biliyorsun? Bana biraz anlatsana paylaşalım. İçin dışım Şükrü oldu.
Şule: Mesela ne gibi sevmek. Kızlar sevmek ve sevilmek isterler. Sevilecek başka bir dünyaya geçiş
yapman gerekmiyor normalde. Mesela seveceksen çilek sev, dondurma sev, güzel giysiler içinde
gezersin, parlak kostümler giyersin, olur ama bir de dağda ayran içmeyi sev. Ne bileyim ben, sevecek
çok şey var.
Olcay: Peki ama kiminle seveceğiz bunları?
Şule: Sözünün eri biri yok ki ya.
Olcay: Şule sevgilin var mı?
Şule: Var. Ersin. Çok iyi gidiyor... merak ettiysen eğer, elimle koymuş gibi buldum.
Olcay: Ciddi mi?
Şule: Evet. Biz? Ciddi?
Olcay: Bana ondan bahsetmek istersen ben seni dinlemeye hazırım.
Şule: Bana benziyor, benim gibi biri. Benim için dertsiz, tasasız yaşıyoruz, biraz daha çok çalışmaya
beni teşvik et diyor. Bu gibi şeyler.
Olcay: Hiç tatile çıktınız mı birlikte?
Şule: Hayır. Tatili düğünden sonra düşünüyoruz. Spordan sonra onunla buluşacaktım ama şimdi
seninle dondurma içeceğiz. İstersen onu da çağıralım. Tanışırsınız.
Olcay: Peki tamam. Bizi tanıştırdın diyelim ki, biz Şükrü ile her gün buluşuyoruz mesela, bazen bize de
katılır mısınız? Nasıl biri?
Şule: Katılırız tabii, gerçi bir sormam lazım. Bunu iyi düşündün. Biz de çok içimize kapandık kaldık.
Senin? Var mı bir sevgilin?
Olcay: Yok, hayır.
Şule: Hoşlandığın falan, gözüne kestirdiğin biri de mi yok?
Olcay: Var aslında ama evlenmiş o, beğenmiştim, iki gün sonra evlenmiş. Allah’tan bir şey
söylememiştim. Ama rezil oldum yani. Birini beğenmeyi bile beceremiyorum.
Şule: Neden?
Olcay: … çünkü uygun şartları ben yaratamam, öyle değil mi?
Şule: Şartlar seni zorlasa da umudunu yitirmemelisin, hepsi bu.
Olcay: Şartlar oluşmamış zaten, ben çok uzun zaman kendisini rüyamda gördüm, ayrıca gündüz
düşlerimde gördüm. Sonra bir baktım evlenmiş. Sayfama yeni eklemiştim.
Şule: Neyse, vardır bir hayır onda da.
Olcay: İnşallah. Bence çok karamsar olmama gerek yok. Bütün hayat benim ama tekrar rüyaya
yatacak halim de yok, bunu gizleyecek halim de yok. Üstelik de Şükrü’nün arkadaşı.
Şule: Belki Şükrü senin için en doğru arkadaş olabilir ama bu şartları onunla paylaştığında hayat
normal seyrinde gidiyor mu?
Olcay: Evet. Benim için normal. Biz müzikle uğraşmak isterken, bense eve kapanıp kimseyle
görüşmemek istiyorum.
Şule: Eve kapanma fazla Olcay, bizimle takıl.
Olcay: Yok ya şimdi, size de rahatsızlık vermek istemem.
Şule: Üzüntünü anlıyorum Olcay, sadece umutlarını kırmak yapman gereken son şey.
Olcay: Umutlarım birkaç şiirin içinde tükendi, uzun zaman oluyor. Ben şok olmazdım yani konu beni
zorladıkça.
Şule: Şiirler belki seni oyalıyor ama en iyi arkadaşın olan şiiri bulman da güç.
Olcay: Bu yaşadıklarımı bilmeden yaşayan bir sürü insan var, neden bu kadar yalnızım
anlayamıyorum. Dün bayılacak gibi oldum.
Şule: Lütfen güçlen. Bunu benim için yap. Yapamaz mısın?
Olcay: Yapabilirim aslında. Birkaç gün bocaladım, hepsi bu. Bu durumu beş senedir yaşıyorum zaten,
sadece yüzleşmek eskisinden daha zor olmadı benim için.
Şule: Geçmişin bir önemi yok. Geleceğin önemli Olcay. Bazı güzellikleri birlikte de paylaşabiliriz
bazen. Mesela demin konuyu açtığın gibi, bir kitap, bir konser...
Olcay: Bazı şeyler bana fazla ağır geliyor. Kitaplar iyi.
Şule: Kitapları da paylaşabiliriz. Bir kitap kulübüne yazılalım mı mesela.
Olcay: Evet. Onun gibi şeyler yapıyorum bazen, seminerlere gidiyorum sıklıkla aslında.
Şule: Senin için yapabileceğim bir şey var mı Olcay? Lütfen bana söyle.
Olcay: Bazen hayatın içinde belirli süreçler tıkanıklığa uğrar ve insan sarsılır, bazen de hayat önüne
boş bir sayfa açar ama herkes başka bir kitap okumaktadır. Sence hangisi? Bunu benim için
anlayabileceğin umudunu taşıyorum, çok saçma. Bundan kurtulmama yardım et.
Şule: Yıllardır yapmadığın bir şey yap, sevdiğin sanatçılar için yazmaya başla. Sen müzik seviyorsun
öyle değil mi? Bunu yap. Nasıl? Seni biraz yakalar mı?
Olcay: Yakaladın ama bıraktığın an düşecek gibiyim.
Şule: Birlikte fotoğraf çektirip internete koyalım mı? Bu sana iyi gelir mi? Hayır. O zaman belki de sen
de kendi yolunu çizip kendi doğrularını bulmalısın.
Olcay: Ya ben interneti açmam bile, biri var, çok komik, her gün onu izliyorum: beş adam! Yerlere
yatarsın gülmekten.
Şule: Seni suçlamalarına izin vermemelisin. Bu bir tecrübe değil demiyorum sana, bu gene de bir
tecrübe. Korkma. Ben hep yanında olacağım canım ya, seni çok seviyorum.
Olcay: Çok teşekkür ederim Şule. Ben gözlerimi daha çabuk açtım ama rüyayı geç gördüm farzet,
olsun bitsin. Ne suçlamasından bahsediyorsun sen?
Şule: Haklısın. Sadece daha da fazla yara almanı istemiyorum, hepsi bu.
Olcay: Anlaştık, tamam. Benim de kendi yalnızlığımı güçlendirmem gerekiyor demek ki.
Şule: Evet. Açık artlarla oynamayı sever misin?
Olcay: Güzel soru. Bazen severim... ben bugüne kadar bir kişiye bile anlatmadım rüyamı, demek ki
bunu kimse bir kabusa çevirmiş olamaz.
Şule: Uyan canım. Ne rüya, ne de kabus. Uyanmanı gerektiren bir başka süreç bu şimdi.
Olcay: Tamamdır. Kaçta buluşalım?
Şule: Yakında bir yer var, oraya gidelim. Saat iki iyi mi?
Olcay: İki biraz erken aslında, dört olur mu?
Şule: Dört olur, beş olur ama güzel giyin he, çok şık bir yer.
Olcay: Dün inanılmaz güzel bir tayt aldım, bu arada çok moda. Onu giyerim.
Şule: Bence artık takım elbise giy. Şaka ya, şaka şaka. Şakadan anlar mısın canımın içi.
Olcay: Evet (güler). Sağ ol ya beni bile güldürdün.
Şule: Kadere inanır mısın?
Olcay: Doğru ellerde olduğunda sadece.
Şule: Ellerini yüzüne sür ve bekle. Sadece bekle.
Olcay: Peki tamam.
Şule: Görüşürüz.
Olcay: Görüşürüz.
Bu arada birazdan Olcay’ın da gideceği Kafe’de birileri dondurmalı bir şey içmektedir.
Semih: Kırmızı kurdele takmıştı ya, dünya tatlısı, yeğenimi bir görsen, yersin ya, yersin.
Arda: Getirsene bir gün onu da buraya.
Semih: Daha küçük ya, nasıl getireyim.
Arda: Getir, ne olur?
Semih: Bir sorarım, babası da izin verirse getiririm.
Arda: Kızlar çok tatlı oluyor ya... baksana ne diyeceğim, yarın da bir toplantı yapalım seninle ve
gözlerimizi kendi sunumumuza açalım.
Semih: Sıradan bir sunum olduğunu da sanmıyorum, bütün sanatçılara değindik.
Arda: Rüya kavramı biraz içi boş kaldı ya ama onu bir yere taşıyalım.
Semih: Kalpten bir sevgi gelir dedik ya, orada buluşalım.
Arda: Herkes o tarz şeyler yapıyor zaten, asıl önemli olan bizim sunumumuz değil miydi? Biz ikimiz ne
yapacağız?
Semih: Bence köstebek iyi fikirdi ya. Onu işleyelim biraz.
Arda: Köstebeği televizyonda gösterdiler ama rakiplerimizden biri.
Semih: Olsun. Biz de kelebek deriz.
Arda: Yankı nasıl fikir?
Semih: Yankı iyi ya... biraz düşünelim. Daha önce çalıştık gerçi buna.
Arda: Su? Suyun rengi olsun...
Semih: Renk çok boya çağrıştırır. Bende bir müzik listesi var, inanılmaz güzel.
Arda: Ona çalışalım... nasıl?
Semih: 633 şarkı var, ölsem vazgeçmem.
Arda: Şehir bu... kentte güzellik kraliçesi seçiliyor gibi.
Semih: Herkes seçsin onu. Nasıl?
Arda: İyidir, sağ ol.
Semih: Yarın müşteri bunu istese şaşırmam.
Arda: Aynen.
Seminerde otuz kişi var. Seminer alanı dolu ve ekranda bir şey izliyorlar. Yürürken hızlı yüzüme,
dizlerini zedeleme, yavaş yürü, sakin kal. Arda ile Semih de oradalar.
Şule ile Olcay ise dondurma içilen yere yeni giriyorlar.
Şule: Gel Olcay, yola çok yakın oturmayalım.
Olcay: Tamamdır zaten. Güzel. Oturuyorum buraya.
Şule: Hayır ya, yolun kenarına oturmayalım.
Olcay: A, duymadım seni, olur şu ileriye mi geçelim.
Şule: Soba altı var bak, gel ısınalım biraz.
Olcay: Şu şiirlerimi merak etmiyor musun?
Şule: Ne şiiri? Yo.
Olcay: Durup dururken cennetten bahsetsem sana, ne okuduğumu merak etmez miydin?
Şule: Biraz ederdim belki. Ne okuyorsun?
Olcay: Şeytanı ceza olarak dünyaya atmış bir Tanrı var. O da herkesi ayağa kaldırıyor.
Şule: Anladım. Şeytana sapmayalım gibi ama dünyada cennette var, cehennem de var diyoruz, öyle
değil mi?
Olcay: Aferin kız. Güzel yorumlamışsın.
Şule: Gel seninle güzel bir şey ısmarlayalım. Ne içersin?
Olcay: Çilekli.
Şule: Ben çikolatalı alacaktım ama çok kalorili şimdi. Sen iç. Güçten kuvvetten kesilme tabii.
Olcay: Ne alacaksın onun yerine peki?
Şule: Ben köpüklü bir Türk kahvesi.
Olcay: A, ben de.
Şule: Peki sen ne anlamıştın şiirden?
Olcay: Şiir aslında bütününde çok güzeldi. İnsanlar affedildi ama dünya bir imtihan yeri.
Şule: Zor bir şiir miydi senin için?
Olcay: Yo. Güzeldi. Ben Tanrı’yı anmak için bir vesile olarak gördüm şiiri aslında. Sonra fazla da
kurcalamadım ama bazen okuma hırsı kaplıyor insanın içini.
Şule: Cenk geldi bile.
Olcay: Kim?
Şule: Cenk burada şimdi... (Cenk öper) Hoş geldin canım.
Cenk: Memnun oldum Olcay. Nasılsın?
Şule: İyiyim. Bak bana hiç sormuyor bile. Olcay da iyi.
Olcay: İyidir, sağ ol. Sizleri sormalı...
Şule: Nasıl Cenk? Kolay oldu mu seminerden kaçman?
Olcay: Kolay mı? Ne semineri bu?
Cenk: Zor olmadı aslında ama korkunç derecede fark var müşterinin bizden istedikleriyle bizim
sunduklarımız arasında.
Olcay: Şahane. Meslek ne?
Cenk: Medya stratejileri, reklam ve pazarlama araçları üzerine çalışıyoruz.
Olcay: Çok iyi. Ben de işletme okuyorum aslında.
Şule: Aslında derken yani müzikle daha ilgili.
Olcay: İşletme eğitimi aldım. İyi, bitiremedim daha ama müzik ön planda şu sıralar.
Cenk: Neden?
Olcay: Müziği sevdiğim için sanırım biraz da.
Cenk: Sen ne tür müziklere karşı daha ilgilisin?
Olcay: Ben mi? Ben beste yapıyorum çok miktarda, arkadaşımla çalıyoruz bazen.
Cenk: Hayatını karartmak istemem ama müzik işi zor senin için. Bana öyle göründü.
Olcay: Öyle. Kolay olan ne kaldı bilmiyorum artık.
Şule: Rüyalarınla hayallerin müziğini etkiliyor mu hiç?
Olcay: Pek değil. Aslında hayal bile kuramıyorum ben müzikle birlikte, tek hayalim bir gün bir yerde
çalmak.
Şule: Güzel. Çalarsanız biz de geliriz belki.
Olcay: Olmaz ama o hayalim yani bu saatten sonra çünkü sadece beste yapıyorum ben zaten, pek
fazla da uçuk planlarım yok bununla ilgili. Olursa elbette söylerim, neden olmasın?
Şule: Gözlüklerini bende unutmuşsun Cenk.
Cenk: Bütün gün bunu düşündüm ben de Şule. Siz yemek yediniz mi bu arada?
Şule: Yedik biraz.
Olcay: Küçük bir hediye almıştım size.
Çıkarıp nazar boncuklu bir biblo hediye eder.
Şule: Çok çok teşekkür ederim Olcay. Bunu değerlendireceğim, bir sürü biblo var bende biliyor
musun?
Olcay: Evet. Bilmez miyim!
Cenk: Hepsinin tek tek tozunu alıyor, deli gibi.
Şule: Şükrü bugün ne yapıyor Olcay?
Olcay: Bilmem. Hiç sormadım. Bir gün konuşmazsak rahat eder diye düşündüm. Zaten her gün arar o
beni sağ olsun.
Şule: Şükrü’ye söyle abartmasın ve fazla açmasın arayı bizimle.
Cenk: Şükrü kim?
Şule: Henüz tanışmadığın arkadaşlarımdan biri işte.
Cenk: Evet.
Diş macunu reklamına geri dönüyoruz...
Okan: Vay. Siz bensiz resmen film yapmışsınız.
Karakterler: Sensiz olur mu? Seni de bekliyoruz.
Hep bir ağızdan konuşan karakterler oldukça gülünçtür. Kendilerini en yakın mağaraya atıp bağırmak
isteyenler olur.
Karakter 1: Yankı! Yankı yok mu burada.
Karakter 2: Bağırmak istiyorum ama olmuyor.
Karakter 3: Olmayan ne? Sesin mi çirkin?
Okan: Bu şekilde mi devam edecek film? Ben diş macununa baştan başla konusunda ne kattığınızı
anlayamadım.
Olcay: Ben bir şey katacak durumda değilim.
Okan: Aslında Olcay bence filmi biraz ciddiye alırsa bence o kadar sorun olmaz. Baştan başlat nedir
Olcay?
Olcay: Sanırım sizin estetik durumunuz gözden geçirilecek.
Okan: Peki. Buna sanat diyebilir miyiz şimdi? Mesela estetik sanatlar.
Olcay: Diyemeyiz ama bu programı geliştirebiliriz. Sizin etrafınızda. Estetikten sonra ünlü oldu gibi...
Okan: Bazen duyduklarını hafife alıyorsun sanki. Ben Okan’ım Okan. Ne estetiği. Beni Okan olarak
beğensinler. Hem hangi karakter olacağım ben? Kayıp sevgilin mi yoksa piknikte gönül eğlendiren
adamlar mı?
Olcay: Onlar gönül eğlendirmiyorlardı aslında. İyiydiler.
Okan: Hiç beni suçlama şimdi. Ben kararımı verdim. Oynamıyorum! Anlaştık mı? Oynamıyorum.
Olcay: Yıllardır bu kadar üzüldüğümü anımsamıyorum. Keşke sizinle benim yerime bir diğer
arkadaşım görüşüp konuşsaydı.
Okan: Oynamıyorum.
Olcay: Peki. Yapabileceğim bir şey yok mu Okan Bey. Sizi kırmak istemedim. Programın formatı
böyleydi.
Okan: Bir kişi olsun beğenmeyebilir ortaya çıkan sonucu. Bu riski göze alamayız.
Olcay: Risk mi? Bir kişinin beğenmemesi risk mi?
Okan: Sizin için olmayabilir ama ben beğenmezsem öyle, risk tabii.
Olcay: Benim beğenmemem küçük bir risk mi?
Okan: Senin mi? Ne ilgisi var ki seninle?
Olcay: Ama doğru zamanda doğru yerde olmak istedim, buna inan.
Okan: Formatı değiştir o zaman. Beni aşıyor sizin konularınız gördüğün gibi.
Olcay: Hiç hayal kurmadın mı?
Okan: Kurmaz olur muyum, çok kereler düşündüğün her şeyin internette yazılı olduğunu sandım.
Sadece Hayallere kapılmadım senin gibi. Konuyu takip ettim. Şu an buradayım, öyle değil mi? Bu
şimdi oluyor, bu da doğru, öyle değil mi? Bu ikisinin çakışmasını istemezdim.
Olcay: Yolun en başını tutmuş bekliyor gibi miydik biz?
Okan: Yo, siz iyiydiniz. Ben çok anlamsız kaldım.
Olcay: Umarım gönlünüzdeki filmi çekersiniz ama siz de basit bir diş fırçası filmi çekiyor gibi
görünmüyor bana.
Okan: Doğru. Yeni bir film bu, teknolojiden de ileri.
YER SARSILIR. HAFİF.
Olcay: Bana anlayış göstermek için farklı bir konu biliyor musunuz peki? Karşınızdaki ayna ben
olsaydım yani... o kadar laf edebilir miydiniz?
Okan: Aslında edemezdim. Kendimden utanıyorum zaten, sorun yok. Konunun özünde konuyu
çarpıtmadan var.
Olcay: Çakışmasın. Çarpışmasın. Çatışmasın. Çarpışmasın.
Okan: Ama ayna bir sembol.
Olcay: Beni o kadar zor durumda bıraktınız ki, filmi sevmemekle iki kez zor durumda kaldım. Şimdi ne
diyeceğimi bilemiyorum. Bu ayna bundan hoşlanır mıydı?
Okan: Ben aynadan kendi izlerimi sildiğimde siz neredeydiniz?
Olcay: Anlayamadım.
Okan: Ben, aynadan izleri sildiğimde, neredeydiniz? Kendi izlerimi bile sildiğimde.
Olcay: Anladım. Biraz uzaktaydım.
Okan: Sevdiğiniz bir şey mi galeri gezmek. Mesela nerede? Bir galeride mi? Sarayda mı?
Olcay: Neden sordunuz?
Okan: Çünkü ben orada yoktum. Sadece orda yokum. Şimdi ise yalnızım ve filminize fırçalarla
katılıp estetikle ünlenmek güç görünüyor.
Olcay: Bir sokak arasında alışveriş yapıyordum.
Okan: Satın aldıklarınız ilgimi çekmedi.
Olcay: Tepside satılmıyor ya bunlar, bayılacaktım ben, çok mu yapmacık olmuş.
Okan: Hayır, sadece samimi görünmüyor.
Olcay: Mantıklı tabii, mantığınız konuşuyor sanırım.
Okan: Birlikte aynaya bile bakmayız artık aynı filmde. Her şeyin önünü kesmişsiniz.
Olcay: Gözlerime inanamıyorum, ama sandığım kadar basit değil anlatmak, kendi rüyam ve ben
sadece gözlerime inanamıyorum.
Okan: Bence siz kavramsal bir bulmaca üretmişsiniz, hepsi bu.
Olcay: Ben bu kavramı seviyorum. Bu kavramla vedalaşmak bile daha kolay... nesi yanlış bu
kavramın?
Okan: İletişimi. İletişimi doğru yerde durmuyor. Ayakta zor duruyor... fazla sallanmış bence.
Olcay: Dünyayı benim gözümle görmüyorsunuz ama aynanızda olmamakdan şikayetçisiniz. Sizi
anlayamıyorum.
Okan: Emniyet duygusunu altüst etmişsiniz. Sizinle barışmak için aynanın karşısından bir yere
kıpırdayamam. Yoksa küs müyüz demek için hem de...
Olcay: Çakışmasın. Çarpışmasın. Çatışmasın. Çarpışmasın.
Okan: Ama ayna bir sembol.
Olcay: Beni o kadar zor durumda bıraktınız ki, filmi sevmemekle iki kez zor durumda kaldım. Şimdi ne
diyeceğimi bilemiyorum. Bu ayna bundan hoşlanır mıydı?
Okan: Ben aynadan kendi izlerimi sildiğimde siz neredeydiniz?
Olcay: Anlayamadım.
Okan: Ben, aynadan izleri sildiğimde, neredeydiniz? Kendi izlerimi bile sildiğimde.
Olcay: Anladım. Biraz uzaktaydım.
Okan: Sevdiğiniz bir şey mi galeri gezmek. Mesela nerede? Bir galeride mi? Sarayda mı?
Olcay: Neden sordunuz?
Okan: Çünkü ben orada yoktum. Sadece orda yokum. Şimdi ise yalnızım ve filminize fırçalarla
katılıp estetikle ünlenmek güç görünüyor.
Olcay: Bir sokak arasında alışveriş yapıyordum.
Okan: Satın aldıklarınız ilgimi çekmedi.
Olcay: Tepside satılmıyor ya bunlar, bayılacaktım ben, çok mu yapmacık olmuş.
Okan: Hayır, sadece samimi görünmüyor.
Olcay: Mantıklı tabii, mantığınız konuşuyor sanırım.
Okan: Birlikte aynaya bile bakmayız artık aynı filmde. Her şeyin önünü kesmişsiniz.
Olcay: Gözlerime inanamıyorum, ama sandığım kadar basit değil anlatmak, kendi rüyam ve ben
sadece gözlerime inanamıyorum.
Okan: Bence siz kavramsal bir bulmaca üretmişsiniz, hepsi bu.
Olcay: Ben bu kavramı seviyorum. Bu kavramla vedalaşmak bile daha kolay... nesi yanlış bu
kavramın?
Okan: İletişimi. İletişimi doğru yerde durmuyor. Ayakta zor duruyor... fazla sallanmış bence.
Olcay: Dünyayı benim gözümle görmüyorsunuz ama aynanızda olmamakdan şikayetçisiniz. Sizi
anlayamıyorum.
Okan: Emniyet duygusunu altüst etmişsiniz. Sizinle barışmak için aynanın karşısından bir yere
kıpırdayamam. Yoksa küs müyüz demek için hem de...
Olcay: Dünyayı benim gözümle görmüyorsunuz ama aynanızda olmamakdan şikayetçisiniz. Sizi
anlayamıyorum.
Okan: Emniyet duygusunu altüst etmişsiniz. Sizinle barışmak için aynanın karşısından bir yere
kıpırdayamam. Yoksa küs müyüz demek için hem de...
Olcay: Kısacası ben takım tutar gibi projemi savunamam ama filmi savunabilirim. Siz de kendi
filminizi savunsan.
Okan: Benim filmim sizinkiyle iç içe diyorum şu anda. Ben daha macuna elimi uzatmadım, siz bana
aşık olmaktan bahsediyorsunuz.
Olcay: Aşık olmak mı? Ben size an içinde kaybolma anlamında bahsediyorum. An içinde benimle aynı an
içinde yaşarken, zamansal olarak yani aynı zaman dilimini paylaşırken kurgusal olarak, sizi
bulamamaktan bahsediyorum.
Okan: Zaman sadece geleceğe gitseydi, yarın ölmüş olabilirdim Olcay Hanım. Size hanım diyorum
çünkü çok gayretli bir haliniz var, benimle iletişim kurmaya çalışıyorsunuz. Ama sen aynı zamanda
benim rol arkadaşım olduğunda işler değişir.
Olcay: Bir dakika, bir dakika. Bunun tam tersi olmalıydı bence. Bunun tersi yani gelecekte
yaşamalısınız ve bana sen derken izin istemelisiniz. Bu kadar saçma şey hiç duymadım!
Okan: Zaman diyorum, mekan olarak dünyayı seçseydim farklı tabii, ben uzayı seçtim. Uzayda
gördüğünüz bir şeyi anlatıyorsunuz, hayal ile gerçek arası bir şeyi.
Olcay: Ne hayal bu ne de gerçek. Yeniden tarih yazacak değil. Ben dünyadan uzayı gördüm ama ben
dünyada yaşıyorum Okan Bey. Bana uzaylı muamelesi yapmayın.
Okan: Mekan olarak bir tercih yaptığımda yitirmedim ki öyle bir şey kendimden emin olmak, görsel
anlamda. Siz neden aynanızda zamanda yolculuk yapıp duruyorsunuz anlamış değilim.
Olcay: Karadeliğe düşecek değiliz ya.
Okan: A, kara delik çok güzel bir şarkıdır. Bilir misin o grubu. Grup Yan Etki. Başlangıçta onlar müzik
grubu olarak "yaşam Sonrası Jübile" kurdular ama sonra olmadı, dağıldılar.
Olcay: Neden? örnek olarak bunu açıklayın bana. Benim gibi mi dağıldılar?
Okan: Hayır. Sizden biraz farklı oldu. Onların beşi de dağıldı. Sizin hiç değilse arkadaşlarınız varmış.
Olcay: Arkadaş mı? Bir hayalin içine bile alamadığım arkadaşlar. Neden? Çünkü düğüne en arkadan
davetli gibi gelirken zorlanıyorlarmış.
Okan: Bence abartıyorsunuz.
Olcay pencereyi açıyor. Dışarıdan bir kamyon geçiyor. Kamyonun üstünde bir megafon var: aşı
kampanyamıza katılın.
Şükrü: Olcay, buradan gidelim. Bu filmi satamıyoruz gördüğün gibi. Neden her şeyi uluorta yaşamak
zorundasın ki. Senin de bir işin bile gizli değil!
Olcay: A, ah. Neden? Nesi gizli olacaktı bunun? Film değil mi bu. Eninde sonunda olur bana da böyle
bir şey. Sana nasıl olduysa bana da olsun.
Şükrü: Bana bu olmadı Olcay çünkü ben senin gibi İngiliz Edebiyatı okuyup Tanrısal figürler
boyamadım 24 saat.
Olcay: Aman, o da ne ki. Olsa Şule'ye olurdu. Ona sor. Ona da olmamış mı?
Şükrü: Olmamış. ne olmamış biliyor musun, sanatının anlamı olmamış. Hazır değilmiş.
Olcay: Kendimi uzay bilime mi adamalıyım yani? Bu çok saçma... neyin peşinde koşacağım peki?
Özgürlüğün mü, yasaların mı, kendimin mi?
Okan: Ben de onu diyorum işte. Şükrü bir tavuklu yiyelim mi?
Olcay: Yedim ben. Teşekkür ediyorum.
Okan: Şule de bizimle gelir mi? Gelir misin Şule?
Şule: Zaten dördümüz kaldık sadece. Bizim oğlanlar gitti...
Okan: O kadar saçma olan şu, estetik olmakla dişlerimin bir ilgisi yok. Saçma olan bu.
Şule: Kızlar toplansak, bizim kızları da çağırırdım ama onlar da yok. Onlar sever bu estetik
mevzularını.
Okan: Bizim kızları arayabilirim. Feza ve Beyza.
Okan: Bizim kızları arayabilirim. Feza ve Beyza.
Olcay: A, onlar kim?
Okan: Onlar böyle, çok içlerine kapalı yaşarlar, ben aramasam asla çıkmazlar. Ben de işte böyle kırk
yılda bir arıyorum onları ama sorun da yok gibi.
Şule: Arayın tabii. Yeni kızlar tanımaya bayılırım.
Olcay: Tavuklu severler mi?
Şule: Canım beğenmezlerse başka bir şey yerler.
Dördü çıkarlar ve hiç konuşmadan yolu yarılarlar. Arabanın arkasında bir şapka var, bir de oyuncak
silah. Koridorun sonunda ellerine alıp çıktıkları bir çiçek. Kimsecikleri yokmuş gibi bir halleri var
şehirde, önünden geçtikleri lüks lokantalara giremiyorlar. Okan arabayı sürüyor zaten. Lüks içinde
yaşamanın getirdiği rahatlıkla:
Okan: Hayır paraya ihtiyacım olsa, tabii estetiği de kabul ederim.
Olcay: Kırmızı göz yaptır dedik sanki! Ya, neyse ya, tamam. Beğenmediğini de anlıyorum.
Okan: O kadar boşuna çalışmışsınız, size de yazık. Belki bizim kızlara izletirsek beğenirler filmi.
Olcay: Kızlar mı? Sahi onlar nereye gelecek.
Okan: Onlar buraya yakın oturuyor. Bir yer beğenince ararız.
Olcay: Eski günlerdeki gibi. Hani cep telefonu yokken falan...
Okan: Onlar buraya yakın oturuyor. Bir yer beğenince ararız.
Olcay: Eski günlerdeki gibi. Hani cep telefonu yokken falan...
Okan: Ben bir lokanta açacaktım ama olmadı. Açsaydım eğer reklam filmini yazar mıydınız?
Olcay: Nasıl lokanta bu ya, filmi falan oynuyor.
Okan: Kimlikleri çıkarın, polis!
Şükrü: Ne? Bu saatte mi?
Okan: Evet. Bu saatte yani...
Hepsi kimliklerini çıkarırlar ve polise gösterirler. Polis geçmelerini söyler.
Okan: Size bir film de ben izletmek istiyorum. Bunu 2013-17 arası yazmıştım. O zamanlar evli
değildim. Çocuk da yoktu.
Olcay: A, evli misiniz? Çocuk dediniz, kaç yaşında?
Okan: Beş buçuk...
Olcay: Filmi sizde mi izleyeceğiz?
Okan: Yok, evde çocuk uyuyordur şimdi. Güzellik uykusu kızımın.
Olcay: Şirkete geri döneriz o zaman. Bakın sağda bir tavukçu var, dürüm döner galiba.
Okan: Bu sokakta olduğunu bilmiyordum ya, iyi gördün onu.
Derken yemeklerini yerler ve daha sonra onlara Feza ve Beyza, neden katılamazlar onlar bize anlarız.
Beyza: Feza Okan arıyor, hani şu oyuncu, evli, kızı var, müzisyen aynı zamanda.
Feza: Ne için?
Beyza: Bizi tavukçuya çağırıyor.
Feza: Neden? İşleri yok muymuş başka.
Beyza: Pek yokmuş. Hazır giyim olsa iyi, macun çok zor diyor.
Feza: Yani işi mi yokmuş bizi çağırıyor. Bizim paramız mı var?
Beyza: Belki de... ısmarlar canım param yok desem. İyi biri...
Feza: Konuştun yani laf ettin, bal kabağı ya!
Beyza: Ne bu atasözleri sözlüğü gibisin sen ya gene. Biz ne yiyeceğiz?
Feza: Bence gidip bir çay içelim orada.
Beyza: Aç karnına koyu çay içme doğrusu.
Feza: Makarna yemeyelim bence. Dünyada makarnaya alerjisi olan tek kişi ben miyim?
Beyza: A a, alerji mi oldun şimdi?
Feza: Azdı yani, resmen azdı.
Beyza: Kabak aldırdım kaba kaldırdım... sen o tekerlemeyi biliyor musun?
Feza: Yok. Şimdi duydum.
Beyza: Yoğurt kaldı mı hiç?
Feza: Var mıydı ki? Biz dün ne yedik hatırlamıyorum bile.
Beyza: Kolları sıvayalım da yemek yapalım biraz.
Şahin ve Esma evlilik üzerine hiç tartışmamış gibi değiller, filmden sonra yine bir araya geliyorlar ve
Okan’ın şirketinde onları bekliyorlar.
Şahin: Beni Beyza’nın, ay Beyza demişim işte, o da kimse, Olcay’ın hayalinde gördüğü adam sandı
garanti.
Esma: Niye? Ne alaka?
Şahin: Öyle sanıyorum ki konu çok basit değil, karmaşık Okan için. Kendi filmine bizi karıştırmak
istemiyor ama bizimki de epey kafasını karıştırdı.
Esma: Şahane bir öneride bulunacağım sana dedin, sonra sustu. Az önce?
Şahin: Sustu. Vardır bir nedeni.
Esma: Yine aynı elbiseyi giymişsin, filmdeki ile aynı.
Şahin: Ne filmi ya! Biz olduk film Esma. Söyle ne söyleyeceksen.
Esma: Şahin, hepsi film için miydi?
Şahin: Yo, ne filmi ya. Bekliyoruz işte burada. Birazdan gelirler. Biz yetişemedik tavuğa.
Esma: Aç mısın?
Şahin: Aç sayılmam ama tavuğa yetişemedik.
Esma: Biri de böyle diyecek Şahin. Filmi macuna satamazsak, biri de böyle diyecek.
Şahin: Okan asla kabul etmez... aklına yatmadı yani.
Esma: Aklına yatmadı mı? Akıl mı diyorsun sen ona, adam zeka küpü ya. Ya siz ne sanıyorsunuz o
adamı ya...
Şahin: Geldiler. Sus şimdi bir dakika.
Okan, Olcay, Şule ve de Şükrü içeri giriyor. Okan’ın elinde oyuncak tabanca var. Olcay çok anlamlı
şekilde Şahin’e bakar. Şahin ile göz göze gelirler ama gidip Esma’ya sarılır.
Olcay: Şule yarım bile yemedi tabii. Süper ya, ben dayanamadım.
Şule: Bu da benim lokmalarımı sayıyor.
Olcay: Aşk olsun ya, ben onun için mi dedim.
Şule: Yok neden dedin?
Olcay: O kızlar niye gelmedi bizimle.
Şule: Bizim kızlar mı? Onlar tavukçuya gelmez ya, sosyete onlar.
Olcay: Ne alaka?
Şule: Benden bile az yiyorlar yani, o anlamda.
Olcay: Sosyete bu mu demek?
Şule: Ne demek ya? Biz aramızda bu anlamda kullanıyoruz.
Olcay: Aç da bir sözlük oku. Sosyeteye karşı değilim ama bu demek olamaz.
Şule: Kameraya alıyorlar onları bazen, ben o programları hayatta izlemem gerçi, onu mu diyorsun.
Olcay: Bence bizim filmde bu eksiklik var. Adam ondan almaz filmi. Sosyeteyi tanıtamadık.
Lokantada yemek yiyen gençler gibi algılandı.
Şule: ne alaka. Biz sosyete miyiz yani?
Okan içeriye girer ve tabancayı yere doğru sıkar, su tabancasını. Elinden bırakır ama yere atar, kenara
koymaz.
Okan: Sizi çok bekletmem, değil mi? İzlemenizi istediğim, istediğim bir film var. Hemen ona geçiyorum.
Okan Bir film açar bilgisayarındaki dosyalardan bulup, sonra filmi izlemeleri için ışıkları kapatır.
Bizimkiler de ellerinde mısırlarla içeri girerler.
Olcay: Sana diş macunu aldım, hediye.
Okan: Peki, teşekkürler.
Olcay: Düşünsene sana bir gün film için de teşekkür ettiğimi.
Okan: Doğru.
Olcay: Yarın herkes filmi biliyor olacak, konusu bu mu? Attım kafadan... bak hiç tuttu mu?
Okan: Evet. Bence tamam.
Olcay: Yani? Konusu ne?
Okan: O açıdan izleyebilirsin. Tamam.
Film başlıyor (bu filmin içindeki 3. film).
Filmin başında iki kız çocuğu var, kaldırımda oturuyorlar... Beyaz elbiseleri var. Saklambaç oynuyor
gibi yapıyorlar ama dans ediyorlar: önüm arkam sağım solum sobe.
Metin evde cips yiyor. Televizyonda çizgi film oynuyor ama elinde bir çizgi roman var, açık olarak
duruyor kitap, Metin televizyona bakıyor. Metin'in annesi içeri girer.
Anne: Metin kalk da biraz toparla evi, cipslerle girme banyoya bak çok kızıyorum.
Metin: Marketten bir şey lazım mı? Ben markete kadar inip geliyorum.
Anne bir küçük konsolun önünden geçerken balıkların olduğu akvaryumu kontrol eder, balıkların
suda rahat olduklarını görür ve kedinin orataya çıkmasını engeller.
Anne: Marketten mi? Süt al, ekmek al, gazete de al istersen...
Metin ellerini yıkar ve banyodan çıkar. Cips paketi yine de salonda diye bir kez daha annesini yoklar
ve alıp çöpe atacakken tam vazgeçer, atmaz. Bunu dönüşe ertelemiş gibidir ama kitabını alıp dışarı
çıkar. Metin marketten iki paket daha abur cubur almış, cips ve mısır, apartmanın önündeki
merdivenlerde oturuyor. Elinde de kitap var, çizgi roman yani... Kapının önüne bir araba yanaşıyor,
arabanın içinden üç kişi var. Özgür, Emel, Selim. Metin Özgür'ü gördüğüne memnun olur. Selim
arabayı sürüyor ve camı aralar... Metin önce cipse elini daldırır, sonra torbadan bir ıslak mendil
çıkarıp elini siler uzun uzun. Sonra da arka kapıyı açmak üzere ayağa kalkar. Tam kapıyı açar ki Emel
de orada oturuyor. Ön koltuk ise boş.
Emel: Atla arabaya Metin.
Metin hiç düşünmeden hareket etmek istemez. Özgür ile göz göze gelirler.
Metin: Merhaba, tanıştık mı biz sizinle hiç? Adımı biliyorsunuz ama...
Emel: Tanışmadık, yolda senden bahsettiler bana. Atla arabaya.
Metin: Size rüyamı anlatayım mı? Daha sabahın körü ya...
Emel: Ne o? Çekiniyor musun bizden? Atla ya. Gezeriz biraz. Seninle işlerimiz var.
Metin ister istemez elindeki poşeti de alıp, kitabı da alıp (merdivenlerden) arabaya biner.
Metin: Özgür baban nasıl? Benimkiyle haberleşemiyoruz biliyorsun, amcam nasıl. Ya anneme de bir
şey söylemedim bu arada.
Hiç konuşmadan eve kadar varırlar. Arabayı aşırı hızlı sürmektedir. Sokaktan çıkarken marketin
önündeki bir arabanın önünde hızlı bir manevra yaparlar ve kaldırımda duran bir koltuğa çarparlar.
Koltukta oturan kadın çığlık çığlığa ayağa fırlar ve zar zor ayakta durduğunu söyler, koşarak marketin
içine girer ve oradan kağıt mendil alır. Market sahibi sokağa çıktığında araba uzaklaşmıştır. Metin
endişeli endişeli arabanın arka camından sokağa bakar...
Metin: Neden bu kadar hızlı gidiyoruz?
Cevap yok.
Kısa bir süre sonra bambaşka bir semte çıkmışlardır. Burası şehrin ara sokaklarını andırmıyor, dev
lokantalar, sahilde insanlar var. Metin kalabalığı görünce biraz rahatlamıştır. Birkaç semt daha
değiştirirler. Semtler arasında bir fark yok ama bu kez gökdelenlerin arasından geçiyorlar. Derken
tekrar farklı bir ara sokağa dalıyorlar. Orada da gecekondu tipi evler var ama bir apartmanın önünde
duruyorlar. Arabadan inerler.
Metin: Kaçınıcı kat sizin?
Emel: Bizim değil aslında, kiraladık bir süreliğine.
Zilde “sağlık ocağı” yazıyor.
Metin: Eskiden sağlık ocağı mıydı?
Emel: Evet, öyleymiş. Sonra boşaltmışlar burayı.
Özgür kapıyı açıyor. Sonra koltuğa atıyor kendisini... Selim markete uğramış ve abur cubur almış.
Metin: Nasıl gidiyor hayat?
Özgür: Market soyduk geçen. Kesat.
Selim: Sen ona soygun mu diyorsun ya!
Özgür: Evet. Saçma. Sadece kağıt mendil ama...
Metin: Nasıl? Nasıl olur!
Özgür: İçeride market sahibinin kızı vardı, adamı bir yumrukta yere serdik zaten...
Selim: Adam feci yaralandı.
Metin: Siz ne yaptınız anlayamadım...
Emel: Metin senin kız arkadaşın var mı?
Metin: Ben aslında yani var gibi, internette var biri ama tam iletişim kuramadık.
Emel: Yarın sergiye gidiyorum. Gelmek ister misin?
Metin: Hayır. Ben sadece çizgi roman okuyorum.
Özgür: Biz evdeyiz. Bu aldıklarımızı yarın yiyelim. Kağıt mendilleri sattık... hafife alma yani. İyi gitti. Bir
araba.
Metin’in annesi arıyor.
Anne: Oğlum neredesin sen? Gene gelmedin eve.
Metin: Arkadaşları gördüm.
Anne: Gelme oğlum artık. Televizyondan söylediler, evden çıkmayın diyorlar.
Metin: Olur gelmem. Bir şey olursa ararım ben seni.
Anne: Ara ama neresi orası?
Metin: Burası uzak ya... nasıl desem yani, beş semt değiştirdik arabayla (yanındakine) neresi burası?
Özgür: Kuzguncuk.
Metin: Üsküdar’ı geç yani... ya amcamın oğlu burada zaten, beni merak etme.
Özgür: Babanı sorsana.
Metin: Babamı mı? Yok, şimdi soramam.
Emel elbisesinden düşen yapma çiçeği yerden alır ve ceketine takar. Sonra koltukta uykuya dalar.
Özgür: Yaş kaç, babanın?
Metin bu saçma soruyla ilgilenmez.
Ertesi gün Emel sergide. Üçüncü resme bakakalmış, gözünü ayıramıyor. Sevgi yanında hemen,
Sevgi Hanımla selamlaşıyor.
Sevgi: Ne haber? Ne yapıyorsunuz? Resim güzel ama fazla dalmışsın.
Emel: Fazla mı dalmışım. Sanmıyorum. Gayet de mantıklı bir mesafeden bakıyorum.
Dönüş yolunda marketlerin isimlerini okuyarak yolu bitiriyor. Sefa Market, Can Emlak, Sevgi Tur,
Sempati Apartmanı...
Güzelce temizlemişler evi üç kafadar! Metin ve Özgür tavla oynuyor. Selim ise meyve soyuyor.
Özgür: Şah mat diyerek espri yapıyor.
Emel içeri giriyor.
Özgür: Kahretsin ya, şah elimde kaldı ya. Kırık!
Emel yine aynı koltukta uyuyakalıyor.
Kuş yuvası var camın önünde. Metin kuşlara ekmek vermiş biraz da.
Emel sayfayı çeviriyor ve gazeteyi kenara koyuyor.
Emel: Siz hiç çıkmaz mısınız evden ya?
Metin: Çıkma dedi annem. Hayret doğrusu sergi açıkmış. Gerçi çizgi roman okuma da diyor. Neler
demiyor ki. Sergi nasıldı?
Emel: Sevgi Hanımı gördüm. Bizim arkadaş.
Metin: A, Sevgi en sevdiğim isim...
Emel: Bilmiyordum. Bilseydim fotoğrafını çekip getirirdim. Ben grafik okuyacağım, marketleri çok
severim.
Metin: Ne alaka? Son cümleyle alaka kuramadım.
Emel: Tabelaların üzerinde de yazıyor. Fotoğrafını çekip yollayalım.
Metin: Görsel hafızanız süpermiş!
Emel: Öyledir.
Özgür: Ne öyle gizli sizli bizli konuşup duruyorsunuz ya. Bir şey mi oluyor burada!!!
Metin: Sevgi kızın adı ya.
Emel üstündekileri çıkarıp eşofman giyer.
Derken bir dev gece yarısı, herkes uyumuşken, evin önünde şarkı söylemeye başlıyor. Herkes evi terk
ediyor.
Emel: Uyanın ya.
Metin: Uyanayım mı?
Emel: Ya kahretsin ya, dev gibi bir şey geldi ve şarkı söylüyor... sussa ya!
Metin: Benim kitabımda da var bu. Aynı rüyayı mı gördük biz şimdi yani.
Hepsi de dışarı çıkarlar. Metin devle şarkı söylüyor ama polisten dayak yer ve hastaneye kaldırılır.
Hastanede başında sadece polis var.
YER SARSILIR. HAFİF.
Metin: Bana ne oldu?
Polis: Anneni aradık. Burada.
Metin: Annemi mi aradınız? Bana ne oldu peki?
Polis: Kendini kaybetmiştin seni bulduğumuzda. Bir dev var onunla şarkı söylüyorum dedin, sokağın
ortasında. Arkadaşların evdeydi sanırım... ışıkları yanmıyor dedin ama. Anlamsız konuşuyordun.
Metin: Anladım.
Metin’in annesi içeri girer ve Metin’e yemek getirmiş.
Anne: Oğlum! Oğlum! Ben sana çıkma demedim mi?
Metin: Anne yakalandım mı? Polis içeride mi? Gitti mi? Bana ne oldu?
Anne: Yok şimdi polis. Ben varım.
Anne oğlunu da alır ve eve döner. Gözlerini fal taşı gibi açmış televizyon da açık, televizyona bakıyor.
Anne: Ben açmadım bu televizyonu. Kapattım da çıktım. Neden açık?
Metin: Anne bir daha beni markete yollama.
Anne: kalbin temizmiş oğlum.
Metin internette Sevgi adında kızları tarıyor. Birine yazıyor.
Sevgi, seninle tanışmak isterim, benim için çok önemli bir konu var, iş arıyorum. Sen de bana
yardımcı olur musun? Sizin şirkette iş var mı? Ben meslek eğitimi aldım. Grafiker oldum.
Metin büyük bir iş başarmış gibi bilgisayarını kenara kaldırıyor. Ev çok sade döşenmiş, eski
mobilyalarla dolu ama Metin’in eşyalarının arasında bilgisayar adeta parlıyor.
Dev Metin’in bilmediği bir sokakta yine yürüyor bu arada... Bu kez Metin yok. Bir caminin üstünde.
Caminin hemen altında bir komşu mahallenin delisine yemek götürüyor. Yemeği alan deli kılığına
girmiş genç biri gibi görünen, rol yapıyormuş meğerse. Oradan kaçıp ayrılıyor.
Metin: Sahneyi yazsam yazarım yani anne, dev falan gördüm ama ben kendimi hiç anımsamıyorum.
Tekrar mahalleye dönüyoruz. Dev bir caminin üstünde uçuyor.
Metin: O kadar güzel bir kız ki Sevgi. Sevgi’nin beni arayacağını düşünüyor musun şimdi?
Anne: Arar oğlum. İş aradığını söylemişsin ya. Arar o kız seni.
Dev bir şirketin oraya iniyor ve bütün şirket çalışanları aynı anda ayağa kalkıp bağırıyor.
Çalışanlar: Sevgili!!! Dikkatli ol. Sakın pes etme... Bizi bırakamazsın. Aramıza yabancıları alamazsın.
Metin: Aramıza yabancıları alamazsın anne. Bunu kimseye anlatma.
Anne: Benim kimsem yok ki anlatayım oğlum.
Metin: Peki anne. Sen gene de anlatma işte.
Anne: A, yani dua ederim senin için tabii.
Metin: Tamam işte. Ben de onu diyorum.
Sevgi internetini açıyor ve mesajı görüyor. Burada size göre bir iş yok, diyor, mesaja cevap yazıyor.
Biz burada on kişi çalışıyoruz. Size uzun uzun anlatırdım ama vaktim yok şu anda. Bu tarz şirketlerin
bir listesini vereyim mi size?
Film bitiyor.
Olcay: Dizi mi bu?
Okan: Öf, çok uzun hem de. Hafta sonları gelin izleriz.
Olcay: Sonunda bir mektup vardı. Neden sakladınız? Filmi kapattınız?
Okan: Dinlemek ister misin?
Olcay: Yok hayır. Yoruldum şimdi.
Şahin : Çocuklar biz Esma’yla acıktık şimdi. Yemeğe çıkıyoruz.
Esma: A, evet Şahin. Haydi çıkalım.
Şık bir restorandalar.
Şahin: Dün seni sanki rüyamda görmüş gibiydim, bugün ise sana aşık olduğumu anladım.
Esma: Rüyalardan emin olmak istiyor insan, oysa aşk rahatlatıcı bir duygu sadece, derin.
Şahin: Sana seni sevdiğimi söyledim sanırım. Bu senin sesindi ama ben dedim, beni bulmalısın. Sanki
ne dersen kabul edeceğim anda beni terk etmediğin bir gün.
Esma: Sana sarılıp uyumak istiyorum, kitaplarım nerede? Doğru ya! Arkadaşlarım...
Şahin: Kaybettiğimiz tüm vakitler bizim olsa bile, hayat şu anda yaşananlarla mümkün... her şeyin bir
adabı olmalı tabii ama bu benim asla edebiyat yüküm değil.
Esma: Sana aşık olduğum için artık biraz daha rahatım çünkü unutmak değilse de düşünmemek
mümkün.
Şahin: Her gün yazacağım bu aşkın bereketini, bakalım yaşayacak mı ellerinde sükunetim.
Esma: Umarım seni hayal kırıklığına uğratmam demek isterdim ama bunu sürekli sen bana
söylüyorsun. Biraz yorgunum. Hoşça kal.
Şahin: Merhaba uykuların prensi! Daha demin anlattığım gibi mi okumalarım?
Esma: Doğru ya, ben inanıyorum ve asla bunlardan korkmadım. İyi geceler, sevgili yastık.
Şahin: Başımın altında hissettiğim soluğun yakında yanımda olacak mı sence? Sence yeterli mi aşık
olmak?
Esma: Anlaşmak kolay ama ya inatlaşmak? O da lazım. Biliyorum bütün gayretin beni kaybetmemek
için... seni sevdiğim kadar kimseyi sevmedim çünkü bildiğim tek hissin.
Şahin: Günaydın demek dileğiyle... sevgilerimi de al yanına bile diyemedim. Soluğum çok daha derin
bir nefes aldığında başımdan aşağı boşaldığında yalnızlığın, bu kim diyordum?
Esma: Tanrım bizi ayırma lütfen. O anlamda hiç gitmedin ki? Neden üzgünsün? Sen gitmedin hiç.
Şahin: Sadece yakına gelmedin henüz. Bu bazen biraz güç. Uykum bölündü yine, uykuyu yazanlara
hayranım, senin dilinde “okur”.
Esma: Sen hayran olunması için değil de, anlaşılmak için varsın sanki. Sen büyüsüne kapılmamışsın
hiçbir şeyin, elindekinin değerini bildiğin kadar her şey de. Bense seni sadece seviyorum, inan bana
sana daha iyi gelmeyeceğim belki ama seni hep biraz daha fazla seveceğim. Artık uyumalıyım.
Şahin: Aşık olduğumdan beri bir sayfalık bir sözleşmemiz var yazılarla... en azından altını çizmek lazım
bazı satırlarda, aşk mümkün. Peki ama hiç bahsetmediği bir düzende nasıl nefes alalım?
Esma: Gözlerine bakmazsam yazamıyorum, biraz da bundan utanmam... başımı eğdiğimde
karşılaştığım gözlerin neden yakında?
Şahin: Havada o kadar tatsız konuşmalar var ki, sana şunu söylesem kimse kızmaz bana aslında: senin
sevgilin olamam! Senin aşık olduğun kişi olabilirim. Senin hayatının bir parçası da olabilirim. Senin
yanında duran bir biblo olamam.
Esma: Müzik dünyasını yazdığımda yanımda binlerce kişi vardı benim de. Bir kısmı karşımdaydı, bir
kısmı planlarımda, bir kısmı da hayallerimde... Şimdi sadece sen varsın!
Şahin: Seni sevmek benim basiretimi bağlamıyor, bilakis üstümden bir yük gitti, sanki sonsuzluğa
yazıyorum ve kimse arkamdan ağlamıyor.
Esma: Seni her düşündüğümde bir yabancı girmiyor aramıza, bilakis aramızdan çekilmiyor da
yanımıza kalıyor bir dost. Keşke seni asla unutmasaydım... sadece anımsamak yetmiyor tabii.
Şahin: Bir şarkı vardı aklımda, kimse için yazmamıştım aslında, onun gibisin kim olduğunu bilmediğim
zamanlarda. Benden çok sevdiğin biri varsa, lütfen benimle sevgini paylaş diyen kimse olmuyor bana,
kendi yalnızlığımda.
Esma: Aşk sırdaşım gibi ama yeni başlıyor macera. Üç beş yılın önemi yok sadece, benimle birlikte
akıyor yıllar artık... bu sana yetmiyor.
Şahin: Başka birine aşık olmadığımı bilmek benim için bazen sıkıcı bir gerçek çünkü yanımda
değilsin ama daha da kötüsü emin değilim bütün bunların gerçek olduğundan.
Esma: Samimiyetimden eminim ama gerçekliğinden şüphe etmemek çok zor oluyor. İnsan en aşık
olmayacağı kişiye doğru koşmak ve bir duvara çarpmadan durabilmek istemese de, geçmiş başka bir
ipucu vermiyor.
Şahin: Oysa bakıyorum da, aşık olmaya hazır olsaymışım, epeyce ipucu vermişsin sen bana.
Esma: Lütfen benim için önemli olduğunu kimseden sakladığımı sanma... hepsi buydu, inan.
Anlamadan da önem verebileceğim kadar verdim ama kaçacağım tek bir delik bile yokken
yaşanmıyor.
Şahin: Bana aşık değilsen üzülmem. Sadece aşık olduğun halde kaçabileceğin bir dünya olması beni
gözyaşlarına boğuyor. Artık beni üzmesin dileğiyle. Kendine iyi bak çünkü seni ben bile seviyorum.
Esma: Gece daha uzun, bu geceyi yarına bağlayan saatleri seviyorum. Hayatımın anlamını resimlerde
aradığımı anladığımdan beri sana kırgınım.
Şahin: Resimlerin dünyalar kadar uzak bazen, bazen de bana en uzak aşk hikayesi gibi. Bu benim
hikayem olsaydı eğer, hislerim yenilmemek için delirirdi belki de. Bu deliliği seçmekten değil, bu
sadece hikaye olarak benden uzaklaştıkça, beni kendime yakınlaştırma çabasından.
Esma: Birden bütün hislerim bende saklıyken, aklımda tek bir hikaye bile yokmuş gibi yapmak
zorunda kaldığım anlarda zorlanıyorum ben de. Sana aşık olduğumu unutup, hikayeye geri dönmeye
çalışıyorum.
Şahin: Beni dinlediğini sanıyorum ama seni duyduğumdan emin değilim henüz.
Esma: Henüz derken yani, şimdi içinde bulunduğum bu dakikaların bilmediği bir şey.
Şahin: İnsanın kendi hislerine yabancılaşıp, kendisini bir hikayenin içinde bulması an meselesi ne
yazık ki. Ben yazmayı tercih ediyorum, diyorum. Yazma bana diyorlar çoğu zaman, tükeniyorum.
Esma: Beni de duyduğundan emin misin? Beni sevenler var. Destekliyorlar. Çok üzgün bir günümde
tüm yazdıklarımı sildiğimde, aslında dünyanın belki de geride bıraktığı ama benim hayatımın yeniden
başlamasında yine de payı olan bir tanıdığım vardı.
Şahin: Kendini onun yerine koyabilseydin, yanında olurdum. Oysa sadece yanımdan gitmemeni
diliyorum. Gözyaşlarım beni utandırıyor. Dünyanın biraz geride bırakması gereken kişi benim. İnanç
sistemim beni ele veriyor: ağlamakta haklısın! Çok duyarlı bir sanatçıyı kaybettiğimizde, o da benim
için üzülüyordu, biliyorum bu bir sürpriz değil ama beni terk edecek kadar fazla seviyor olamazsın,
öyle değil mi?
Esma: Senin bana bir söz verdiğin yok şu hayatta. Bana bir açıklama borçlu da değilsin, asla. Bazen
dertleşmek istiyormuşsun gibi geliyor bana. Filmden fazlasıyla etkilendim.
Şahin: Herkese söylemek istediklerinden farklı olarak mı acaba? Aslında sadece üzüntümü ve kör
yaramı paylaştığını biliyorum. Seni karnımın altında bir yerde, ağlamam bittikten hemen sonra
hissediyorum bir süredir.
Esma: Hafifliğini hissetmediğimde, hayattaki her şey bana daha ağır görünüyor. Uzun zamandır en
tapılası ilahi güçler yanımdayken bile, seni görmezden geldim, özür dilerim.
Şahin: Sana o kadar alıştım ki, bu benim, ben kendim. Seni anımsadığımda yüzyıllar boyunca sürecek
bir neşe duyacağımı biliyordum ama o kadar yüzyılları nasıl yaşarız onu anlamadım tabii.
Esma: Bütün bunlarda bir hayır gördüğümde, orada sessizce bekliyor olman benim şimdiki
yalnızlığımdan mı yoksa hep yanımda olacağından mı? Ben pek gereksiz hayaller kurmam, planlarımı
açıklarken yanımda olduğunu gördüğümde şaşkınlık yaşıyorum.
Şahin: Yani, sen gerçekten ne zamandan beri kütüphanemi büyütmekten bahsediyorsun? Buna
inanıyorum ama bunu planlayamıyorum.
Esma: Gözyaşlarımdan bu kadar utandığım hiç olmamıştı. Çok sessiz akar benim gözyaşlarım
eskiden... şimdi apaçık bir şey söylemeni isteyeceğim desem nasıl absürt kaçarsa, bu kadar ağlamam
da öyle. Yarın benim için yeni bir gün... uzun zamandır seninle olur diye düşündüğüm bir şey olacak
hayatımda, bil bakalım ne? Bilemedin değil mi? Ben de öyle. Sen burada tek bir amaçla yanımda
olduğunda, resimlerinden kafamı kaldırıp, takma adımın en sevdiğim yanını sende bulduğumda,
korkma.
Şahin: Senin benim gözümdeki özgürlüğün, benim kendi sonsuzluğu da. Sana ne anlatmaz
ki? İçinde en küçük bir şüphe yokken, aşık olduğuna dair bir şey düşünmekten kaçtığın olmuyor, onu
seviyorum.
Esma: Öyle ama senin için daha hızla çarpan bir kalp sana kapıyı açmadığı sürece yavaş kalacak yine
de. Karşımda kaybetmekten hiç korkmadığım şeyler sıraya girse de, önceliğim sen olacaksın. Beni
hayat hikayemle değil de, sadece ben olduğum için seviyor olman benim için büyük bir değer taşıyor
zaten.
Şahin: Bunu ispat etmek için insanlara ihtiyacım yok. Sevgi iki satıra sığmıyor. Benim küçücük
cümlelerimle büyümüyor ama kalbi kırılıyor. Arkanı her döndüğünde bende bir resim bırakman bile
bazen daha güzel bir dünya.
Esma: Bana kendimi yabancı hissettiren bir şey var ki, o da senin beni bu sonsuzluk kadar sevmiyor
olma ihtimalin. Bilmemeyi tercih ettiğim şeyler arasına katılma. Aşkın ağırlığını bana kaybetmedin,
asla. Yaşadın mı ama evet, sevgini.
Şahin: Seni özlemeyi özledim bile. Beni fazla takma kafana ama asla terk etme, sadece yalnız bırak.
Seni seviyorum. O kadar. Bu artık çölde serap görmek gibi değil benim için de. Müzik gözlerinde.
Esma: Uyandım, günaydın. Daha sabahın olmasına çok var, saat sadece beş. Ben de uyandığımda
gözlerine bakmak istiyorum. Haydi ellerini yıka der gibisin uyurken bana, tonik ve siyah maskeyle
yüzünü temizle sonra da. Sana yakışıyor güzellik, diyecek misin? Bazen en olmadık anda sanki fazla
yakınımdasın benim, beni ağlatıyorsun sırtını dönüp uyuduğunda.
Şahin: Gözyaşlarımdan utanıyorum. Bir gün gizlemeyecek olan ben gözyaşlarımı, sebepsizce akacaklar
eskisi gibi. Sözlerini bir kenara yazdım. Aşkın sözlükteki yerinden bir basamak daha çık, orada bütün
kelimeleri bulacaksın demiştin.
Esma: Şimdi öylece uyuyorsun, yanımda yoksun. Aşka sıra gelene kadar epeyce yoruldum. Bence
uzaklaşma isteğin sırtını dönüp uyumandan daha fazla ne yazık ki. Benden kaçmanı istemezdim, bunu
biliyorsun, seni dünyalara değişmem ben.
Şahin: Biraz hüzünlüyüm, beni unuttuğun yerde çok fazla insan vardı. Seni hiç tanıyıp
düşünmemiş, bilmeden yaşanacaktı aşk. Aşıkları değil ikimizi düşünmek isterdim biraz. Senin için
önemi var mı bilmiyorum ama sürekli yazıyorum ben, durmadan. Şu anda bunları okuyor olduğundan
emin gibiyim ama beni sevdiğinden daha emin olmak isterdim. Sana aşık olmak elindeki her şeyin
değerini bilmek gibi.
Esma: Ulaşamıyorum ellerine, seni uyandırmaktan korkuyorum. Belki de bütün bunlar gerçek ama
ben yanlış yerdeyim. Gözlerinin derinliği beni kendi bulmaca kelimesine geri döndürüyor. Bil bakalım ben
kimi seviyorum diyeceğim ve buna çok gülecek gibisin.
Şahin: Korkuyorum. Aşk öyle bir pencere ki içeri giren temiz hava bizi gökyüzüne taşıyor. Hayatım
ellerinde, inan bana, daha sıkı tut çünkü elimi bıraktığın an bende kalan bir şey var: gözlerin.
Esma: Gece ışığı söndürdüm, yoktun, saat kaçtı bilmiyorum ama gece yarısını geçmişti. Acaba
yanında olmadığım için bana kızgın mısın? Sana küçük bir hediye aldım, masanın üzerinde,
açmamışsın.
Şahin: Bütün bunlardan sonra her şey yolundaymış gibi yapmana bazen dayanamıyorum, inan bana
senin için ben ne isem sen de benim için osun. İsterdim ki içimde fırtınalar kopmaz ve kendini
bende gör bir kez olsun ama sen uzaklaştın benden. Aşk yalancı değil sadece sahtekar.
Esma: Günaydın dedikten sonra sonuna eklemek istediğim bir söz değil, sevgilim... günaydın sevgilim.
Artık benim için konumlandırıldığı yerde dur, iki müzisyen arasında dilek tutmak kimilerince
günahtır. Şayet benim için yaşıyorsan bilmelisin ki senin en yüksek mutluluğun benim için sıradan bir
ilişkiden daha mühim.
Şahin: Hayat zaten sürüp gidiyor... neden elimi bıraktın? Gözlerin nerede? Tüm ruhum seni arıyor.
Esma: Göz yaşlarımdan utanıyorum. Kızgınlığın nedeni sana kızmam olabilir. Peki ya aşk? Benim için
bütün hayatını geride bırakmana gerek olmayacaktı hani... ben hep yanındaydım, sen de benim.
Şahin: Aşık olduğum günden yani dünden beri ben de iyiyim, benimkisi ne hırs ne de intikam.
Benimkisi sana karşılık verirken yarışa katıldığım yerde burkulan ayak bileğim.
Esma: Özel hayatımı bir kenara bırakıyorsun ve beni bilmediğim bir dünyaya davet ediyorsun, sonra
da seninle gelmedim diye sinirleniyorsun bazen. Halbuki ben seni özlemeyi seviyorum. Seni
özlediğimde hayatımdaki her şeyi senin için yapıyorum, her saliseyi senin için yaşıyorum. Buna
alışabilecek misin? Bana yeniden alışabilecek misin?
Şahin: Bugün güzel bir gün olsun istiyorum. Benim de planlarım olduğunda seninkilerle fazla
ilgilenmiyorum. Bugün beni kaç kere düşündün? Aklının ucundan geçti mi beni gökyüzünün en parlak
gecesinden daha fazla sevdiğin.
Esma: Hayallerime ortak olduğunda bana verebileceğin başka birşeyler daha olmalı. Sana bir kitap
bir de defter aldım, sanırım seversin, konusu iç savaş.
Şahin: Lütfen beni yalnızlığımın en karanlık rüyasına terk etme diye yalvarsam bir gün kendimi
tutamayıp, yanımdan çeker gidersin beni bir daha hiç sevmeden yaşamak pahasına da olsa. Sana
yalvarmayacağım, bunu asla yapmadım ve yapmam.
Esma: Aslında sana yazıyorum ama sabah ilhamını yabana atamam. Aşkın iki yüzü var canım, biri
senin kalbinde biri de benim aklımda. Bebeğimizi sevgiyle büyütelim.
Şahin’in birden gözleri açılır!!!
Şahin: Bebek mi? Bu kadar hayali bebek için mi kurduk?
Esma: Evet. Bak benim de konsantrasyonumu bozdun. Bebek için. Ne var bunda?
Şahin: Peki o zaman. Ben anlayamadım sadece...
Olcay Şükrü ile birlikte çıkar ve Okan biraz daha çalışacağını söyler.
Okan eve geç bir saatte döner... Kızı ve karısıyla görüşmeleri çok farklı. Her şey bir filmdi zaten ama
biz anlamıyoruz. Gerçek dünyasında Okan.
Kız -Ahu Naz : Kız başını televizyondan kaldırır ve birikmiş gazeteleri, yıkanmamış bulaşıkları,
telefonundaki cevapsız aramaları ve bilgisayarının şarjının bittiğini gördü. Genç bir kız, yirmili
yaşlarında ve hayatı seviyor. Bütün bunlar umurunda olmadı. Henüz o gün içinde başına gelecekleri
bilmiyor ve dizinin 556. Bölümünü izlemiş olmanın mutluluğuyla kollarını havaya kaldırıp esneme
hareketleri yapıyor, biraz da huzurdan.
Ahu Naz odasında yerde uzanmış, karşısında bilgisayarların hemen yanında duran bir televizyon var.
Saat dokuz gibi yani biraz geç yedikleri akşam yemeği saati gelmek üzere. İzlediği dizinin son kareleri
oynuyor, dizi bitmek üzere:
Ahu Naz: Yapma ya, gitme oraya işte, gitmeyecektin!
TV: Kızın yerleştirdiği bomba patlar. Bir bina yıkılır. Yıkılan binanın içinde yıllar sonra gençler bir
tiyatro oyunu oyuyorlar. Arada bombanın patladığı günlere dönüyoruz.
TV Dizi-Oyuncu 1: Meğer onca zamandır rüyamda gördüğüm her şey gerçekmiş. Şu anda burada
olmak, senin yanında olmak, yıllardır ezberlediğim oyunu oynamak çok güzel.
TV Dizi –Oyuncu 2: Bombaları duyuyorum. Bomba sesleri kulağımdan gitmiyor.
Ahu Naz: Oraya gitmeseydin, şu anda Mehmet sana çiçekleri vermiş olacaktı ya kapıda kaldı adam
kapıda ya niye gittin...
Ahu Naz kendi kendine konuşup yerlerde yuvarlanıyor.
Ahu Naz: Sen ne zaman adam oldun da oralarda oyun oynamaya karar verdin, daha dün hastaydın...
bu kadar saçma olamaz ya...
TV Dizi –556. Bölümün Sonu
Ahu Naz diziyi biraz başa alır. TV’nin başa alma özelliğini kullanır ve izlemeye başlar:
TV Dizi –Oyuncu 2: Bugünün değerini bilmediğim için her gün pişman olmak istemiyorum. Yarın yine
buralarda olacağım ama
elimdeki kayıp hazinenin yerine yitik bir hayat olacak.
TV Dizi –Oyuncu 3: Bu kadar fazla düşünmesen olmaz mı? Senin için daha farklı planlarım var
diyorum işte. Bu ilk kez başına gelmiyor sanırım.
TV Dizi –Oyuncu 2: Saçma! Düşüncelerime ket vurmak isteseydim burada seninle konuşuyor
olmazdım.
TV Dizi –Oyuncu 3: Beni anlamadığına pişman olacaksın.
Ahu Naz’ın telefonu tekrar çalar, kız gene açmayacaktır aslında, tam kapatıp geri koyarken
telefonunun üstünden arayanın babası olduğunu görür ve açmaya karar verir.
Baba: Kızım niye açmıyorsun telefonu? Oradan duyulmaz mı?
Ahu Naz: Yok, ben arayanın sen olduğunu anlamadım, anlasaydım açardım hemen, dizi izliyordum...
Baba: Biz olduk dizi senin haberin yok. Yarın için plan yapma olur mu? Birlikte hastaneye gideceğiz.
Ahu Naz: Hastaneye mi? Neden? Ne oldu? Yani geçmiş olsun şimdiden... sen iyi misin?
Baba: İyi olacak inşallah. Sorun nedir bilmiyorum, kendimi çok yorgun hissediyorum, bir de kalbime
baktıracağım.
Ahu Naz: Kalbinde ne var? Ben de mi geleceğim seninle?
Baba: Sen yemek yaptın mı bakalım? Ben geliyorum eve şimdi... onu yarın konuşuruz.
Ahu Naz: Yemek yaparım. Yarına zaten ne plan yapacağım ki ben, zaten bir planım yok. Ne
konuşacağız yarın, gidelim gitmemiz gerekiyorsa. Sen şimdi iyisin yani?
Baba: İyi miyim onu yemeği yediğimizde anlarız. Hadi kızım...
Baba telefonu kapatır. Bir yandan telefonu çalmaktadır, arayan iş yerinden biri, Sadi Bey.
Baba: He, merhaba Sadi. Söyle bakalım.
Sadi Bey: Akın Bey, sizin sipariş aldığınız koltuğun ölçüleriyle bizim aldığımız birbirini tutmuyor. Evet.
Şu yeşil koltuk. Hangisine göre yapacağız bunu. Hayır, ben bütün gece burada olacağım, atölyede
yani. Şunu netleştirelim.
Baba: Tutmuyor mu? Yapma ya! Ben oraya yazdım, o kadar biliyorum. Siz ne aldınız ki ölçü?
Sadi Bey: Ölçü aldık da biri yanlış. Hangisi bakalım?
Baba: Bırakın onu bugün. Siz öbürünü yapın. Yarın tekrar arayıp
Sadi Bey: Peki Akın Bey. Siz nasılsınız, iyisiniz inşallah.
Baba: Ben iyiyim. Sizi sormalı?
Sadi Bey: Yok bir sıkıntı çok şükür.
Baba: İyi bakalım. Kolay gelsin o zaman.
soralım.
Tam o sırada tekrar telefonu çalar. Arayan eşi yani Ahu Naz’ın annesi Adak Hanım.
Baba: Efendim Adak. Söyle bakalım. Ben geçiyorum eve.
Anne: Ben de geçeceğim. Arabamı Esma’ya ödünç verdim. Beni sen alabilir misin?
Akın Bey arabayı çalıştırır. Kulağından kulaklığı çıkarırken:
Baba: Peki. Şimdi geçiyorum o tarafa.
Akın Bey (baba) arabasını park yerinden çıkarır ve uzaklaşır.
Arabadaki çikolatalara elini uzatır ama son anda yemekten vazgeçer, geri koyar. Radyoda caz
tarzında bir müzik çalıyor. Parmaklarını oynatıp ıslık çalarak arabasını sürüyor.
Ahu Naz salata yapıyor. Makarna haşlamış, içine kremayı döküyor. Krema bitmiş... ocağın altını açık
bırakıp markete kadar iniyor. Marketten hızla bir krema alıp çıkıyor.
YER SARSINTISI. HAFİF.
Ahu Naz: Ne kadar?
Kasiyer kremayı okutuyor.
Kasiyer: 45 TL.
Ahu Naz: Bu marka o kadar mı ya? Yabancı galiba...
Kasiyer: Başka bir isteğiniz var mı?
Ahu Naz: Ay, torba istemeyi unuttum. Neyse elimde götürürüm. Çanta yok yanımda. Bozuk da yok.
Kasiyer bir poşet verir kıza.
Ahu Naz: Teşekkürler.
Kasiyer: Sorun yok.
Ahu Naz asansörde saçlarını düzeltir. Eliyle saçını tarıyor gibi yapar. Eve anahtarıyla girer ve
girdiğinde annesi ve babası evdedir.
Anne: Kızım ocağın altını açık bırakıp nereye gittin.
Ahu Naz: He, ben iki dakikalığına indim, makarna hamur olmasın diye kapatmadım. Bilerek.
Anne: İyi. Anahtarını evde unutabilir mi? Biz gelmemiş olabilirdik. Neden daha dikkatli olmuyor?
Baba: Ne yemek yaptıysan yiyelim artık.
Ahu Naz: Bu saatte hamur yememek lazım ama bugünlük böyle olsun.
Baba: E, olacak artık.
Anne: Ocağın altını açık bırakıp çıkmış ama yapmaması lazım.
Baba: Açık mı? Biz gelmesek ne olacak?
Ahu Naz: Ya, ne olabilir? İki dakikalığına markete kadar indim. Ben kapayacaktım.
Anne: Bir daha yapma böyle kızım.
Ahu Naz: Olur. Peki.
Baba: Bir de bilerek açık bıraktım diyorsun. O daha da enteresan.
Anne: Sofrayı hazırla. Yiyelim artık. Benim dizim başlayacak.
Ahu Naz: Benimki bitti. Bütün gün dizi izledim zaten. Kendimi biraz suçlu hissediyorum.
Yemek boyunca hiçbir şey konuşmazlar. Yemeklerin ne kadar güzel olduğuna dair birkaç laf ederler.
Baba: Bu makarnayı kim icat etti ya?
Anne: Çok değişik yapıyor Ahu Naz. Bu krema mükemmel doğrusu.
Ahu Naz: Afiyet olsun. Gene yaparım.
Ahu Naz bulaşıkları yıkarken, makineye yerleştirirken annesi dizinin başına oturmuş bile.
AhuNaz ellerini havlu ile kurularken:
Anne: Kızım o havluyu da kirliye at, yenisini koy.
Ahu Naz: Olur. Daha bugün değiştirdim ama zaten.
Anne: He, değiştirdin mi? İyi o zaman.
Baba o sırada koridordan geçmektedir. Odasına geçer. Kapısını kapatır. Televizyonu açar.
Ahu Naz tatlı servisi de yaptıktan sonra odasına geçer. Telefonuna, yerde birikmiş kitaplara ve
gazetelere bir kez daha bakar. Odasını toplamak ister ama artık hali kalmamıştır. Oracıkta uyuyakalır.
Gece geç saatte çalan telefonla uyanır. Arayan kızı sürekli arayıp kızın dizi izlemesi ile dalga geçen
arkadaşı Akın Er.
Akın er: Seni aradım bütün gün. Gene dizi mi izledin boş boş?
Ahu Naz: Neden boş boş izleyecekmişim. Ben her izlediğim sahneyi açıp bir de yorumluyorum.
Akın er: Ne o zaman açmıyorsun telefonu? Bana surat mı yapıyorsun kendince?
Ahu Naz: Yo, dizi izliyordum. Sen kendin diyorsun ya işte.
Akın er: Sana ne diyeceğim. O kadar çok seviyorsan dizi işini bizim tanıdıklar var.
Ahun az: Yok sağ ol. Ben kendim hallederim.
Akın er: Neyi halledeceksin?
Akın er her konuşmalarının arasında gülmektedir.
Akın er: Seninle ilkokuldan beri arkadaşız, gene yaptın yapacağını.
Ahu Naz: Sen beni neden aramıştın?
Akın er: Hiç. Biraz muhabbet ederiz dedim. Gündüz açsaydın ben seni sinemaya davet edecektim.
Ahu naz: Açamadım işte.
Akın er: Bütün gün dizi izleyip sonra da sıkıntıdan patla. Başka işin yok mu senin?
Ahu naz: Gece yarısı neden aradın sonra yani şimdi?
Akın er: Yarın gidelim mi sinemaya?
Ahu naz ertesi gün babasıyla hastaneye gideceğini Akın er’e söylemek istemez.
Ahu naz: Gidemeyiz yarın işim var?
Akın er: İşin var! Şaka mı bu?
Ahu naz: Yarın biraz alışveriş yapacağım.
Akın er: Tamam işte. Birlikte gideriz. Mazeret yok. Seni harika bir yere götüreceğim.
Ahu naz: Ben anneme uğrayacağım dükkâna. Olmaz. Hayır yani yarın gidemeyiz bir yere.
Akın er: Tamam o zaman. Ertesi gün gideriz. Ben alırım seni.
Ahu naz: Yok hayır. Gidemeyiz. Ben seni ararım sonra. Sen beni a arama.
Akın er: İyi.
Telefonu kapatırlar. Ahu naz arayan diğer altı kişiyi görür ve sıkılmış halde telefonunu yerine koyar.
Ertesi sabah erkenden uyanan babasının evden gitmiş olduğunu görür Ahu naz. Hani birlikte
hastaneye gidecektik, diye düşünür.
AhuNaz İç Ses: Allah Allah, birlikte çıkmayacak mıydık biz?
Etrafa bakınır ve annesinin de çıkmış olduğunu görür. Kahvaltı masasında bir şeyler yedikten sonra
masayı toplamaya başlar.
Ahu naz telefonuna bir göz atar. Kimse aramamış. Telefonu kenara bırakır. Odasında çok ciddi bir
temizlik yapmaya karar verir ama hemen vazgeçer. Aklı babasında ve canı hiçbir şey yapmak
istememektedir.
AhuNaz İç Ses: Televizyonu açayım en iyisi. Şimdi temizlik yaparsam o da arasa kan ter içinde
gidemem. Televizyonu kapatırım olmadı ararsa. Hem biraz vakit geçer. Nerede bu babam ya?
Arasam mı? Neyse boşver şimdi. O arasın.
AhuNaz için televizyonu açıp en sevdiği diziyi bulmak kolay ama yeni bölüm daha yok. Eski bölümün
tekrarını izliyor.
TV Dizi –Oyuncu 1: Tekrar buluşacağız. Beni anla!
Kaldığı yerden izlemeye devam ediyor. Pijamalarını bile çıkarmamış. Yerde oturuyor.
Akın Bey Ahu nazı evde unutmuş gibi değil. Normal bir günmüş ve de işine gitmiş gibi. Çok sevdiği eşi
Adak Hanım ile birlikte gezmeye çıkmışlar da kendilerini iş yerinde bulmuşlar gibi.
Anne: Neden arabamı Esma’ya verdim diyordum ben de. Bak kaderde bugün seninle atölyeye gelmek
varmış.
Baba: Sen şimdi buradan kendin gidersin. Beni de akşam buradan alabilirsen iyi olur.
Anne: Akşam çok geç kalmayalım.
Baba: Yok kalmayız.
Ahu naz salata yapıyor. Makarna haşlamış, içine kremayı döküyor. Krema bitmiş... ocağın altını açık
bırakıp markete kadar iniyor. Marketten hızla bir krema alıp çıkıyor.
Ahu naz: Ne kadar?
Kasiyer kremayı okutuyor.
Kasiyer: 45 TL.
Ahu naz: Bu marka o kadar mı ya? Yabancı galiba...
Kasiyer: Başka bir isteğiniz var mı?
Ahu naz: Ay, torba istemeyi unuttum. Neyse elimde götürürüm. Çanta yok yanımda. Bozuk da yok.
Kasiyer bir poşet verir kıza.
Ahu naz: Teşekkürler.
Kasiyer: Sorun yok.
Ahu naz asansörde saçlarını düzeltir. Eliyle saçını tarıyor gibi yapar. Eve anahtarıyla girer ve
girdiğinde annesi ve babası evdedir.
Anne: Kızım ocağın altını açık bırakıp nereye gittin.
Ahu naz: He, ben iki dakikalığına indim, makarna hamur olmasın diye kapatmadım. Bilerek.
Anne: İyi. Anahtarını evde unutabilirsin yani. Biz gelmemiş olabilirdik. Neden daha dikkatli olmuyor bu kız?
Baba: Ne yemek yaptıysan yiyelim artık.
Ahu naz: Bu saatte hamur yememek lazım ama bugünlük böyle olsun.
Baba: E, olacak artık.
Anne: Ocağın altını açık bırakıp çıkmış ama yapmaması lazım.
Baba: Açık mı? Biz gelmesek ne olacak?
Ahu naz: Ya, ne olabilir? İki dakikalığına markete indiğimde... Ben kapayacaktım.
Anne: Bir daha yapma böyle kızım.
Ahu naz: Olur. Peki.
Baba: Bir de bilerek açık bıraktım diyorsun. O daha da enteresan.
Anne: Sofrayı hazırla. Yiyelim artık. Benim dizim başlayacak.
Ahu naz: Benimki bitti. Bütün gün dizi izledim zaten. Kendimi biraz suçlu hissediyorum.
Yemek boyunca hiçbir şey konuşmazlar. Yemeklerin ne kadar güzel olduğuna dair birkaç laf ederler.
Baba: Bu makarnayı kim icat etti ya?
Anne: Çok değişik yapıyor Ahu naz. Bu krema mükemmel doğrusu.
Ahu naz: Afiyet olsun. Gene yaparım.
Ahu naz bulaşıkları yıkarken, makineye yerleştirirken annesi dizinin başına oturmuş bile.
AhuNaz ellerini havlu ile kurularken:
Anne: Kızım o havluyu da kirliye at, yenisini koy.
Ahu naz: Olur. Daha bugün değiştirdim ama zaten.
Anne: He, değiştirdin mi? İyi o zaman.
Baba o sırada koridordan geçmektedir. Odasına geçer. Kapısını kapatır. Televizyonu açar.
Ahu naz tatlı servisi de yaptıktan sonra odasına geçer. Telefonuna, yerde birikmiş kitaplara ve
gazetelere bir kez daha bakar. Odasını toplamak ister ama artık hali kalmamıştır. Oracıkta uyuyakalır.
Gece geç saatte çalan telefonla uyanır. Arayan kızı sürekli arayıp kızın dizi izlemesi ile dalga geçen
arkadaşı Akın er.
Akın er: Seni aradım bütün gün. Gene dizi mi izledin boş boş?
Ahu naz: Neden boş boş izleyecekmişim. Ben her izlediğim sahneyi açıp bir de yorumluyorum.
Akın er: Ne o zaman açmıyorsun telefonu? Bana surat mı yapıyorsun kendince?
Ahu naz: Yo, dizi izliyordum. Sen kendin diyorsun ya işte.
Akın er: Sana ne diyeceğim. O kadar çok seviyorsan dizi işini bizim tanıdıklar var.
Ahu naz: Yok sağ ol. Ben kendim hallederim.
Akın er: Neyi halledeceksin?
Akın Er her konuşmalarının arasında gülmektedir.
Akın Er: Seninle ilkokuldan beri arkadaşız, gene yaptın yapacağını.
Ahu Naz: Sen beni neden aramıştın?
Akın Er: Hiç. Biraz muhabbet ederiz dedim. Gündüz açsaydın ben seni sinemaya davet edecektim.
Ahu Naz: Açamadım işte.
Akın Er: Bütün gün dizi izleyip sonra da sıkıntıdan patlıyor. Başka işin yok mu senin?
Ahu Naz: Gece yarısı neden aradın sonra yani şimdi?
Akın Er: Yarın gidelim mi sinemaya?
Ahu Naz ertesi gün babasıyla hastaneye gideceğini Akın Er’e söylemek istemez.
Ahu Naz: Gidemeyiz yarın işim var?
Akın Er: İşin var! Şaka mı bu?
Ahu Naz: Yarın biraz alışveriş yapacağım.
Akın Er: Tamam işte. Birlikte gideriz. Mazeret yok. Seni harika bir yere götüreceğim.
Ahu Naz: Ben anneme uğrayacağım dükkâna. Olmaz. Hayır yani yarın gidemeyiz bir yere.
Akın Er: Tamam o zaman. Ertesi gün gideriz. Ben alırım seni.
Ahu Naz: Yok hayır. Gidemeyiz. Ben seni ararım sonra. Sen beni arama.
Akın Er: İyi.
Telefonu kapatırlar. Ahu Naz arayan diğer altı kişiyi görür ve sıkılmış halde telefonunu yerine koyar.
Ertesi sabah erkenden uyanan babasının evden gitmiş olduğunu görür Ahu Naz. Hani birlikte
hastaneye gidecektik, diye düşünür.
AhuNaz İç Ses: Allah Allah, birlikte çıkmayacak mıydık biz?
Etrafa bakınır ve annesinin de çıkmış olduğunu görür. Kahvaltı masasında bir şeyler yedikten sonra
masayı toplamaya başlar.
Ahu Naz telefonuna bir göz atar. Kimse aramamış. Telefonu kenara bırakır. Odasında çok ciddi bir
temizlik yapmaya karar verir ama hemen vazgeçer. Aklı babasında ve canı hiçbir şey yapmak
istememektedir.
AhuNaz İç Ses: Televizyonu açayım en iyisi. Şimdi temizlik yaparsam o da arasa kan ter içinde
gidemem. Televizyonu kapayıvereyim olmadı ararsa. Hem biraz vakit geçer. Nerede bu babam ya?
Arasam mı? Neyse boşver şimdi. O arasın.
AhuNaz için televizyonu açıp en sevdiği diziyi bulmak kolay ama yeni bölüm daha yok. Eski bölümün
tekrarını izliyor.
TV Dizi –Oyuncu 1: Tekrar buluşacağız. Beni anla!
Kaldığı yerden izlemeye devam ediyor. Pijamalarını bile çıkarmamış. Yerde oturuyor.
Akın Bey Ahu Naz’ı evde unutmuş gibi değil. Normal bir günmüş ve de işine gitmiş gibi. Çok sevdiği
eşiyle birlikte gezmeye çıkmışlar da kendilerini iş yerinde bulmuşlar gibi.
Anne: Neden arabamı Esma’ya verdim diyordum ben de.
Baba: Bana ofiste Okan diyorlar artık.
Anne: İyi ya işte. Koltuk işini aksatmıyorsun değil mi?
Baba: Yok hayır. İyi.
Olcay rüyasında ne gördüğünü defterine yazarken yataktan fırlıyor. Biraz kahve alıp geri geliyor.
Çağrışım -Evde iki CD bir film vardı, benim evimde. Tamam dedim, bu bizim ev, benimkinin şarkısı...
çalacaktır bizim için de.
Umutlarımla gerçeklerim barışık, sevdikleri şeyleri paylaşmak lazım... Nerede dünya şartlarında
gerçek olur? Nasıl yaşanır? Şimdi ne olacak?
Görsel Algı -Müzik fena değilmiş ama sevgilisi varmış.
Rüya: Film olsa bana evlenme teklif ederlermiş ama ben kitap okuyormuşum.
Herkes toplanmış ama beni üzseler de onu vaz geçiremezler.
Kararı kesin diye. Savaş olmasa çoktan bana evlenme teklifi etmiş olurmuş.
Gerçek: O film çoktan çekildi!
TELEFONUM KAYBOLUYOR!
İŞ YERİNDEYİM.
ABİM VAR.
KUZENİM ÇANTAMI BULMUŞ.
2 ÇANTAM VAR ONDAN KAYIP SANDIM GALİBA DİYORUM.
SONRA İŞ TELEFONUNU ÇANTAMA KOYMUŞLAR ŞAKA OLSUN DİYE, ONU ÇIKARIYORUM...
TELEFONUMU DA BULUYORUM.
ÖNCE ÇOK ÜZÜLÜP SONRA ÇOK SEVİNİYORUM.
BU DURUMU BÖYLE KARŞILAYAN BİR ARKADAŞIM VAR: BİZE GEL, DİYOR KIZ.
YÜRÜYEN MERDİVENDEN YUKARI ÇIKIYOR.
RÜYAMDA RÜYA GÖRÜYORUM.
SESİM ÇIKMIYOR, SES ÇIKARAMAMA SORUNU YAŞIYORUM.
BİR ÇIĞLIK ATIP UYANIYORUM.
ANNE BENİ UYANDIR DİYORUM.
İKİNCİ RÜYADAN DA UYANIP KENDİMİ BİR KONSERDE BULUYORUM. EVE DÖNMÜŞÜM, YANIMDA
AİLEM VAR.
BİR KADIN BANA "ÇOK GÜZEL İŞ BAŞARMIŞSINIZ DİYOR".
SEVGİLİMİN ESKİ KARISIYMIŞ.
Eve hırsız gireceğini bir gün önceden biliyoruz. Müzik Grubu uzun boylu olanı arabayı sürüyor ve
dayak yiyor hırsızdan. Biz annemle arka koltuktayız. Dan kapıyı kapat diyor, kapatamıyoruz. John beni
yemeğe davet ediyor. Bana ruh eşim sensin diyor ve ben, öpüyor... ben annemi merak ediyorum
acaba iyi mi diye. İyiymiş, hırsız bir daha uğramamış. O sensin eminim diyor. Alkışlıyorlar. Filminiz
güzel ama internette varsınız diyorum.
Ne üzdü beni?
İnsanın yaratılış kanunu doğrultusunda...
Bu karanlıktan aydınlığa nasıl çıkılır?
Durumum ne?
Hiçbir şey!
Olcay bir kendi fotoğrafını alıyor ve bunları anlatıyor olduğunu anlıyoruz ama fotoğrafta farklı çıkıyor.
İkinci kendi fotoğrafı gene yüzü değişmiş, fotoğrafta farklı çıkıyor.
Herkesin olduğu bir kare: DEPREM OLUYOR VE ODA SARSILIYOR.
Deprem çadırlarını görüyoruz... çeşit çeşit çadırları her açıdan alıyor gözümüz. - SON-
1995: Bir bebek doğuyor.
2024: Evlilik. Olcay. Mutlu son.
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 13:13Yani insanlar ne kitap öneriyor ne dilleri duruyor sürekli zikir yapınca dünyaya saadet dağıtacağını sanıyor
Ben evimde hacet namazı kılıyorum
ses kütlesi bana meydan okuyor
Bu zulüm ve haksızlık için ne öneriyorsunuz bize
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 13:03Kendi söküğü dikseymiş önce keşke
elaleme akıl verene kadar
INTERNET olunca kend söküğünü dikemiyor muydu
bu nasıl aptal bir soruya dönüşüyor
hangi sapık beyinsiz şeytan çağırdı bunları buraya evviimn önüne
Ona da "defol" diyormuş
madem Allah defol diyor
biz kitapta o lâfını nasıl bulalım
sanata nasıl yoralım
Şöyle: bence defolsunlar
sen dilersen affet
diye dua ederek
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 12:05Sesinizi de resimlerinizi de cehennemlik saadetlerinizi de lanetlenmiş hevesinizi de unutup terk ettiniz hayatın akışına...
şimdi aklını başına alacak benim kafamı mı buldunuz
tepesinin tası diye atar inşallah evi de
bulur sizi
bulur
benim aradığım
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 12:00Bi Allah dediğinde evinde okuyacağın kitap nasıl olur da bu şekilde eline geçer
bu kadar soruyla
binbir düşünceyle
vesveseyle
sarhoşken
kaderine küstürüp de
Bu da zulümdür
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 11:57O geveze şeytan kadar taş yağacak üstünüze
Orası cehennem
bazısının sözü de cehennemden daha ağırdır
burayı da cennet mi sandınız şimdi
insan nasıl olur da saygı duymayı bilmez ama yine de başına iyi bir şey gelsin ister
işte o da şeytan
Dinlesen Daha İyi
25.05.2025 - 11:40BANA bir yandan BU olmuyor muydu
ben konserin önünden geçip gidip the doors filmine girerken
kimin anısına muhtaç kaldığım görüldü
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 11:36Düşünmekle böğürmek yaşamakla inanmak bunlar kıl kadar ince çizgiler ama oradan deve geçsin diye beklenmez
bilmiyorsanız öğrenin
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 11:32Bu açıdan da üstünü ilim diye dilsiz şeytan mı örtecek sandınız
ses gönderildi
kavimler yok edildi
bunu okuyunca bu konu mu oldum "ben" sandınız
hangi müzik evindeki insandan yoksun kaldı
işte bu da ben
olmaz olsun sizin gibi insan demek de mümkün
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 10:18Hangi hayvan çağırdı itine kadar ölü şeytanın cehennem sureti
bu da cahil sapık demek
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 10:13Cehennemde odun diye bulun evini de o zaman
bence sakıncası yok
Dinlesen Daha İyi
25.05.2025 - 09:40Miss Jackson
Esmaül Hüsna
25.05.2025 - 09:30Birisi size Allahsız kitapsız cehennemlerde çürü diyor
Bilmem farkında mısınız
Lanet olsun sesinize
Nereden bizim sesimiz oluyor acaba bu lanet şey
Nasıl bir evi var ki Allah'ın Allah demek Kâfi değil mi
Bütün evler onunkinin içinde mi
Cennette değil mi yoksa
Toplam 482 mesaj bulundu