Sen misin serçe ben miyim nişancı yoksa tam tersi mi? vurulan kim ateş eden kim neden yaralanır ki aşk neden yaralanır yürek sevince hangi yandan yemişse kurşunu can o yandan severmiş derlerdi oysa aşk yansız gelir yansız çarpar ve yakar seni amansızdır sevgi denen o külfetsiz fakat dünya ağırlığındaki sel taşkını sevmelerin adı yoktur nedensiz sevilir ve çıplak girilir yüreğine sevgilinin sevgili karanlık etmişse yüreğini halden ne anlar serçeyi tutan parmaklar ya da serçeyi vuran kurşunlar...
“Yüzüme nur inmedi, Yüzüm nura indi gülüm. Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı. Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım… Saydım, İnsanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. AŞK diyorsunuz ya, Ben istemenin Allah'ını bilirim gülüm! ”
Gökyüzünden ölüm yağar mı anne Hani yağmur yağardı sadece Hani kar yağardı anne Hani gökyüzünde kuşlar uçardı Hani mavi bir özgürlüktü gökyüzü Hani sadece geceleri yıldızlar vardı Yalan mıydı anne tüm bunlar Bulutların varlığı, kuşların, yıldızların..
Gökyüzünden ölüm yağdı anne. Bir gece vakti hem de; Ve ben yağan ölüme tutuldum anne..
' Gölgeler Kapatsam gözlerimi Karanlığın dibinde Uçurumdan düşercesine adımlar Alışsam parmak uçlarıma Aldığım hayata dair ne varsa Islak duvarlara uzatıp ellerimi Yağmuru yalarcasina dilimde Yazsam şiirlerimi kimsesiz Saatlere Belki ay ışığı iner dizelerime Buz gibi hisler düşüp kaldırımlara Paramparça olduğunda Ben duvarlarda okunmuş olacağım..'
' Diyorum ki düş/ isen gerçekte yok... Çünkü sen yoksun... Var olduğunu ispatlayabilen kaç canlı var ki. Hani ispat gibi bir derdim de yok Ama ne bileyim işte düş olmak iyi mi kötü mü bilmiyorum... Her neyse uçmaya devam dudağıma değdirmeye devam birayı... Düş olmaya kaldıralım şişeyi... Sus beynim... Gerçi onuda bilmiyorum ya... Düş susar mı. Belki susar.. Susar... Sus... Ss..'
Sosyal medya üzerinde yapılan bazı paylaşımları görünce; ülkemizde İNSANLIK adına tüm değerlerin yok olduğuna inanmaya başladım.Sözüm; sosyal medyada genelde Doğu özelde ise Güneydoğu halkının tümünün Terörist ilan edilmesi ve onlara hakaret içeren kelimelerin sıklıkla kullanılması. Bu tür söylemlerde bulunan bir kısım ırkçı ve faşist güruha tek söyleyeceğim şey; öncelikle buralarda yaşayan daha doğrusu yaşam mücadelesi veren halkın hangi şartlar altında yaşadıklarını bilmeleri ve ona göre muhakemelerde bulunmaları.Bir an Empati yapıp o zaman bu halk için konuşmaları. Bu coğrafyada yaşayan tüm insanları terörist ilan etmeye hakkınız yok ve bu Vatan için şehit düşen asker ve polislere de sizden çok üzüldüğümüzü bilmenizi ve terörün her türünü de lanetlediğimizi bilmenizi isterim. Öldürmenin gerekçesi olamaz, insanlarımızı ölüme sürmenin de. Her gün hepimizi kahreden ölüm haberleri kaderimiz de olamaz inanın bu ülkede ahlaklı ve barış içinde yaşayabiliriz..Yeter ki önyargılardan arınmış şekilde bir birimizi anlayalım yeter ki her ne olursa olsun Barış'ta Israr edelim..Kim olursa olsun bu ülkede giden her can bizim canımızdır Vatan keşke, gencecik insanlar ölmeden arkalarında acılı analar, babalar ve evlatlar bırakmadan SAĞ OLSA. Annelerin vatanı çocuklarıdır. # Daglica 'da şehit olan vatan evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.Çok üzgünüm.Canlarımız yıllarımız gidiyor...
' Nerden geldin öyle çocuk? Ne yaparsın o deniz kıyısında, O soğuk bedeninle uzanıp? Kollarıyla sarıp seni Göğsüne bastıran kadın nerde şimdi? Ciğerleri tuzlu suyla dolu yatmakta mı yoksa, Mavi derinliklerde? Kıyıya vuran çocuk… Neden yüzünü dönersin öte yana, Kuma gömersin yüzünü, ağlar gibi? Kızdın mı yoksa, küstün mü bize Kalplerimiz bu kadar katı ve soğuk diye? '
' Çocuklar ölüyor bayım Biz burada pazar kahvaltımızı yaparken, Akşam ne yapacağımızı tasarlarken, Twitter'da kime sataşayım diye bakarken, İnstagram'da deniz ve dolunay fotoğrafları paylaşıp bol bol like beklerken Pazartesi sendromuna hazırlık yaparken, Çocuklar ölüyor bayım, hem de her gün. En büyüğü 25 yaşında çocuklar ölüyor. Birine “şehit”, ötekine “leş” dediğimiz için Bu savaşın ölmekle, öldürmekle bitmeyeceğini bir türlü anlamadığımız için… Çocuklar ölüyor… Ve anneler için evladı öldükten sonra hiçbir şey ‘sağ’ olamıyor. Biz burada “ama”lı “fakat”lı cümleler kurarken, Biz burada kah sosyal medyadan kah dost sohbetlerinde Kürtlere akıl verirken onların evi kurşunlanıyor. Kürtler mezarlığa gidiyor, hem de her gün… Her Allahın günü… Kürt yada Türk, Laz fark etmez… Her dilde ağıtlar göğe yükseliyor... Tek bir fotoğrafta bize “Neden” diye bakan çocuklar ölüyor. “Neden hala ölmemize izin veriyorsunuz? ” Kimin başlattığının, kimin ne yaptığının önemi yok artık. Çocuklar ölüyor… Bir anneye evladının cansız bedenini verdikten sonra hiç bir şeyle avutamazsınız. Bir çocuğu yaşıtı bir çocuğu katlettikten sonra güzel bir geleceği olduğuna inandıramazsınız. Bir babayı büyük umutlarla büyüttüğü oğlunun cenazesinde saf tutmak zorunda bıraktığınızda onun yüreğine düşen ateşi söndüremezsiniz. Biz burada çocuklarımızın hangi okula gideceğinin hesabını yaparken, yeni yeni formalar alırken, orada çocuklara kefen giydiriliyor Biz burada erken yatmıyor diye sızlanırken, uyuduğunda parmaklarımızın ucuna basarken orada onlar bomba sesiyle büyüyor… Biz burada ateşi çıksa yüreğimiz kalkarken, orada çocukların yüreği duruyor… Çocuklar ölüyor… Bir çocuk öldüğünde bir çocuk ölmüştür. Dilini, dinini, yaşadığı yeri ve orada ne işi olduğunu sorgulamak zalimliktir. Çocuklar ölüyor… İncecik bedenleri bir bir düşüyor. Kah kurşun, kah bomba, kah mayın… Merakla bakan gözlerine önce kocaman bir korku yerleşiyor. “Neden” diye soruyorlar ölürken. “Neden hala ölmemize izin veriyorsunuz? ” “Neden hala susuyorsunuz? ” O çocukların gözleri gerçekten açık gidiyor… O çocukların ölümüne böyle suskun kalıyoruz ya, O çocukların ölümüne böyle bakakalıyoruz ya, İki cihanda yatacak yerimiz yok! '
' Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında, Önemli olmaz düştüğün yerler, atıldığın kuyular, aldığın yaralar, yalan çıkan bildiğin tüm doğrular.. İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile, çabuk iyileşir o zaman... Nasihat etmeden, küçümsemeden dinleyen, anlatırken bile geçecekmiş gibi gelen, yuva sıcaklığında bakışlarıyla içini ısıtan, seni olduğun gibi kabul eden, değiştirmeye çalışmayan, istediği kalıplara uymasan da seni sevmekten vazgeçmeyen biri varsa eğer... Korkma incinmekten.. Bırak sıyrıklar olsun dizlerinde..'
' Bildiğim herşeyi unutasım var.. Başıboş sahilde dolaşasım var.. ____________İte köpeğe bulaşasım var bu aralar. Küstüğüm herkesle barışasım var.. Bi daha bi daha küsüp aramayasım var... Kapı bacayı dağıtasım var bu aralar. ____________Arayanı da aramayanı da.....! Yarayanı da yaramayanı da Kınayanı da kınamayanı da boş verdim. Dertli bir kemancı bulmak lazım, Şöyle bir masayı donatmak lazım, Gelmişine geçmişine kısa bir ziyaret yapmak lazım..'
' Camlar buğulandı.. Bu yağmur, içimde yeni bir okyanus yaratacak.. Bütün denizlere dokunup, Gökyüzüne selam edeceğim engin bir derya yaratacak.. İşte o zaman rüzgarlara yön verip, Uzak şehirlere yol alan gemileri baş tacı edeceğim. Her şey biraz daha güzel olacak. İçime kapanmak, Böyle bir okyanusa hakim olmaya eş değer olduğunda yağmurlar dinecek.. Yüreği kuruyan insanlar, Camlardaki buğular gibi ağır ağır silinecek.. Sevmek, Hak ettiği değeri bulduğunda, Toprak kadar güzel kokan cümleler fısıldayacağım yeniden..'
' Vaktin içinde 'insan'dır akrep ile yelkovan! Zamana karşı yolu çizecek Ayarını, yönünü bilecek olan. Gerçekte zaman yok, Süre yok An var! Bir havuzun içindeyiz hepimiz. Merkezinde 'insan'. Çevresindeki herşey onun hizmetinde. An'ı kullanmak, Çekip çevirmek, Yön vermek bazı şeylere* Aklın becerisinde İradenin hükmünde..'
' Soğuk iklim insanıyım ben; Üşümelerimde,yalnıznlıklarımda sığınırım yüreğime. Ondandır hep sıcak tutuşum sol yanımı. Ondandır ayaz değdirmemem gülleri eksik olmayan bahçeme. Bakmayın siz ağlayacakmış gibi duran çehreme, Hüzün besleyen gözlerime. Yanıltmasın bu resim,bu duruşum alışık olmadığım içindir gülmelere..' ___Nimet ÖNER
Bir gün Yırtarak gecenin karanlığını Güneş gibi doğacaksın.. Bir bir kıracaksın Esaretin paslı zincirlerini Tufan gibi kopup, göğün bağrından Silip atacaksın gözlerdeki kederi Dokunduğun her yer maviye kesecek Uyanacak yüz yıllık uykusundan bir halk
Sen Göklerden yıldız toplayan çocuk Bir gün alıp kanatlarına özgürlüğü Uçuracaksın..
Eksiksin değil mi? Yarımsın.. Kimseye anlatamıyorsun o içindekileri.. Susuyorsun, kimse anlamıyor değil mi? Anlamaz.. Herkes ben olamaz çünkü.. Ben gibi düşünemez sahiplenemez seni.. Aramızda ki bunca mesafeye rağmen okşayamaz yüreğini.
‘’ Bir sehir ki...karanlığa ışık olmakta direnen! Bir sehir ki...lal olmuş dillere seslenen! Bir şehir ki...acıdan ölümden beslenen! Bir sehir ki...ruhunu körelmiş vicdanlara üfleyen! Sev beni, say beni diye haykıran, haykırdıkça dövülen! Dövüldükçe asileşen, asileştikçe öldürülen! Öldürüldükçe çoğalan, çoğaldıkça güçlenen! Kawanın torunları, med'in oğulları! ! Diyarı-bekirim, namı-diğer AMEDim..’’
‘’ Odama kapandım, masa lambam, müziğim, kahvem… Fiziken yalnızım, ruhen yalnız olmadığımı biliyorum. Sadece aynı gökyüzünün altında farklı yerlerdeyiz. Her birinize selam olsun, yüreğiniz huzurla dolsun. Ben yazmaya devam ederken, sen de bir yerlerde bana eşlik ediyorsun. Bunu hissetmek çok özel… Yaşananlardan, dünyanın getirdiklerinden geriye hissettiklerimizden başka birşey kalmıyor. Ne kadar canım acısa da, varoluşun kendisi ne kadar ağır gelse de umutla nefes almaya, dokunabildiğimiz kadar yüreğe dokunmak için üretmeye ve paylaşmaya devam… Yalnız değilim, yalnız değilsin, yalnız değiliz..’’
' Seni, sen olduğun için seviyorum. Sahiplenmeye çalışmadan, seni değiştirmeden,... Geçmişinle, geleceğinle, korkularınla, gel-gitlerinle, hayallerinle, hüznünle, coşkunla... İçinde onlarca kadın yaşar bilirim hepsi bende emanet. Yaşamdaki önceliğim sen iken, tüm dünya karşımda dursa ne olur. Yeri gelir ben senin, yeri gelir sen benim kollarımda ağlarken nefesim nefesinde can bulur. Seni bir kristal parçası gibi incitmeden saran ruhum, canın yandığında bir tirana dönüşürken, ordular gelse, göktaşları yağsa seni saran kollarım ancak son nefeste serbest kalır... Ben sana güzelliğin, bedenin için değil sen olduğun için aşığım. Yaşamın düz yollarında aşk marifet değilken bir yatağa bağlı kalsan ne olur ben yine son nefese elini tutar, gözlerine bakarım.. Hayat ne getirir bilmem, bilemem. Her an azrail ensemde nefes alırken, şu an kokunu içime çeker, şu an seni sımsıkı sarar, şu an aşkı senin ruhunda kutsarım. Ne günü sana ne de seni güne katmadan..'
'Direncin ışığında bir bıçak gibi indirip gecenin yüzüne, bir avuç şiir septim bir avuç gökyüzüne'
Dudaklarından öptüm yaşamı, Türküler döküldü yüreğimin sofrasına. Ölesiye sevdim seni büyük umut Düştüm bir ölüm kalım sevdasına. Kanımın içindeki yıldız yağmurumu bulutlara savurdu. Şimdi şiirler basıyorum yarasına..'
' Hala sessizim,hep sessiz..! Yokluğun öyle bir hale getirdiki yüreğimi, Bütün bu sükutlarım/hayallerim hepsi sana... Cümlelerim çoğaldı sığmaz oldu dağarcığıma.. En çok inandığım, Gitmediğindi… Sadece sessizleştiğin, döneceğindi… İçime attım bana ağır gelen tüm gerçekleri... Sustum..! Susturuldum..! Yuttum soğuk sessizliği..! Uzaklardan duyuyorsun beni, ulaşmıyor sana sesim. Sözcüklerin yetersiz olduğunu öğreniyorum. Ve konuşayım sensiz/ sessizliğinle… Beklentimde yok ey Hayat senden şimdi; Küstürdüğün yüreğim, Suskunluğu tercih eden dilim; Bende kalan son hazine gibi.. Ben bir kişiydim..iki kişilikti yüreğim..! ! O kadar sıcak ki bu vakitler Suları biz mi ısıttık böylesine Duygularımız gibi… Hadi vur beni.. İntihara en yakın yerimden; İnfazını yokluğuna bırakma Yoksa düşlerin yaşatmaz beni..! ! Senin yokluğun benim sessizliğimden ibaret.. Sensizliğim ise; sadece hayaL Bazıları için herhangi biri.. Bazıları için vazgeçilmez biri.. Kırkından sonra değil, Farkından sonra başlar hayat… Karanlığın arka odasında Sevilmeği bekleyen ben.. Belki sensiz ve sessiz kalacağım..'
' Ah çocuk! Sen bu gece de korktuysan eğer Lanet olsun bize Yüzüne acıyı gözlerine bulutu biz saldık Biraz çocuk biraz yarım Senin o eksilen minik ruhunda Hepimizin rahat uykularının izi var Bağışlama bizi çocuk Hiç bağışlama..'
' Kim bilir neden en basit gerçeklikler, anlaması en zor olandır. Ben o zaman aşkın en önemli niteliğinin güç olduğunu anlasaydım, olaylar bir olasılıkla başka türlü çözümlenirdi. Ama güçlü olabilmek için insanın kendini sevmesi gerekir; kendini sevebilmek için de insan, kendini derinlemesine tanımalı, kendi hakkında her şeyi, en gizli, kabullenmesi en zor şeyleri bilmelidir. Yaşam seni bütün gürültüsüyle iterken bu tür bir aşama nasıl gerçekleştirilebilirdi. Bunu başlangıcından beri yapabilenler yalnızca olağan üstü yetilerle donanmış insanlardır. Sıradan ölümlülere, benim gibi, annen gibi insanlara, yalnızca dallar ve plastik şişeler yazgısı kalır. Birisi – ya da rüzgâr – seni arkandan bir ırmağa iterse, yapıldığın malzeme yüzünden hemen suyun dibine inmektense yüzersin; bu bile sana bir zafer görünür ve böylece suda ilerlemeye başlarsın; arada bir, bir kök düğümü ya da birkaç taş yüzünden mola vermek zorunda kalırsın; orada bir süre suyun çırpıntısı içinde beklersin, sonra su yükselir, kurtulursun, gene ileri gidersin, su durgunken üzerinde durursun, çağlayancıklar olunca batarsın, nereye gittiği bilmezsin, bunu zaten kendine sormamışsındır bile. Sakin anlarında çevreni, çakılları, çalıları görebilirsin, ayrıntılardan çok biçimleri, renkleri seçersin, sonra zamanla kilometrelerle birlikte miller, setler alçalır, ırmaklar genişler, hala sınırları vardır ama az kalmıştır artık. ‘Nereye gitmekteyim? ’ diye sorarsın kendine ve o anda önünde deniz açılıverir. Benim yaşamımın büyük bölümü böyle geçti. Yüzmekten çok çırpındım, yalnızca kendimi suyun üstünde tutmayı başarabildim..'
' Ben sizden de değilim, diğerlerinden de; Ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan, dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım. Ben hâlâ şiir okuyanlardanım. Ben ölürken vatanını yahut dinini değil ...
17.06.2016 - 16:46
Sen misin serçe
ben miyim nişancı
yoksa
tam tersi mi?
vurulan kim
ateş eden kim
neden yaralanır ki aşk
neden yaralanır yürek sevince
hangi yandan yemişse kurşunu can
o yandan severmiş derlerdi
oysa aşk yansız gelir
yansız çarpar ve yakar seni
amansızdır
sevgi denen o külfetsiz
fakat dünya ağırlığındaki sel taşkını
sevmelerin adı yoktur
nedensiz sevilir
ve
çıplak girilir yüreğine sevgilinin
sevgili
karanlık etmişse yüreğini
halden ne anlar
serçeyi tutan parmaklar
ya da
serçeyi vuran kurşunlar...
Murat Tali
11.06.2016 - 01:28
“Yüzüme nur inmedi,
Yüzüm nura indi gülüm.
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı.
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım…
Saydım,
İnsanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
AŞK diyorsunuz ya,
Ben istemenin Allah'ını bilirim gülüm! ”
╚ ═ ► Mir Ozan◄ ═ ╝
29.12.2015 - 12:50
Gökyüzünden ölüm yağar mı anne
Hani yağmur yağardı sadece
Hani kar yağardı anne
Hani gökyüzünde kuşlar uçardı
Hani mavi bir özgürlüktü gökyüzü
Hani sadece geceleri yıldızlar vardı
Yalan mıydı anne tüm bunlar
Bulutların varlığı, kuşların, yıldızların..
Gökyüzünden ölüm yağdı anne.
Bir gece vakti hem de;
Ve ben yağan ölüme tutuldum anne..
09.12.2015 - 21:03
Can
yaşadığını zanneden insanlara
başka bir dünyayı, ayna tutan
gör çık bak duvarları aşan
can
göğsümden koparıp acılarımı
kaderin tam alnına vuran
acıyor bedenim, ah gözyaşlarım
tenimin dibine vuran
...
şiir: Fırat KAPLAN
30.10.2015 - 11:01
' Gölgeler
Kapatsam gözlerimi
Karanlığın dibinde
Uçurumdan düşercesine adımlar
Alışsam parmak uçlarıma
Aldığım hayata dair ne varsa
Islak duvarlara uzatıp ellerimi
Yağmuru yalarcasina dilimde
Yazsam şiirlerimi kimsesiz
Saatlere
Belki ay ışığı iner dizelerime
Buz gibi hisler düşüp kaldırımlara
Paramparça olduğunda
Ben duvarlarda okunmuş olacağım..'
13.10.2015 - 11:16
' Diyorum ki düş/ isen gerçekte yok...
Çünkü sen yoksun...
Var olduğunu ispatlayabilen kaç canlı var ki.
Hani ispat gibi bir derdim de yok
Ama ne bileyim işte düş olmak iyi mi kötü mü bilmiyorum...
Her neyse uçmaya devam dudağıma değdirmeye devam birayı...
Düş olmaya kaldıralım şişeyi...
Sus beynim...
Gerçi onuda bilmiyorum ya...
Düş susar mı.
Belki susar..
Susar...
Sus...
Ss..'
25.09.2015 - 12:10
Sosyal medya üzerinde yapılan bazı paylaşımları görünce; ülkemizde İNSANLIK adına tüm değerlerin yok olduğuna inanmaya başladım.Sözüm; sosyal medyada genelde Doğu özelde ise Güneydoğu halkının tümünün Terörist ilan edilmesi ve onlara hakaret içeren kelimelerin sıklıkla kullanılması.
Bu tür söylemlerde bulunan bir kısım ırkçı ve faşist güruha tek söyleyeceğim şey; öncelikle buralarda yaşayan daha doğrusu yaşam mücadelesi veren halkın hangi şartlar altında yaşadıklarını bilmeleri ve ona göre muhakemelerde bulunmaları.Bir an Empati yapıp o zaman bu halk için konuşmaları.
Bu coğrafyada yaşayan tüm insanları terörist ilan etmeye hakkınız yok ve bu Vatan için şehit düşen asker ve polislere de sizden çok üzüldüğümüzü bilmenizi ve terörün her türünü de lanetlediğimizi bilmenizi isterim.
Öldürmenin gerekçesi olamaz, insanlarımızı ölüme sürmenin de. Her gün hepimizi kahreden ölüm haberleri kaderimiz de olamaz
inanın bu ülkede ahlaklı ve barış içinde yaşayabiliriz..Yeter ki önyargılardan arınmış şekilde bir birimizi anlayalım yeter ki her ne olursa olsun Barış'ta Israr edelim..Kim olursa olsun bu ülkede giden her can bizim canımızdır
Vatan keşke, gencecik insanlar ölmeden arkalarında acılı analar, babalar ve evlatlar bırakmadan SAĞ OLSA.
Annelerin vatanı çocuklarıdır.
# Daglica 'da şehit olan vatan evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.Çok üzgünüm.Canlarımız yıllarımız gidiyor...
09.09.2015 - 02:54
' Nerden geldin öyle çocuk?
Ne yaparsın o deniz kıyısında,
O soğuk bedeninle uzanıp?
Kollarıyla sarıp seni
Göğsüne bastıran kadın nerde şimdi?
Ciğerleri tuzlu suyla dolu yatmakta mı yoksa,
Mavi derinliklerde?
Kıyıya vuran çocuk…
Neden yüzünü dönersin öte yana,
Kuma gömersin yüzünü, ağlar gibi?
Kızdın mı yoksa, küstün mü bize
Kalplerimiz bu kadar katı ve soğuk diye? '
06.09.2015 - 14:09
' Çocuklar ölüyor bayım
Biz burada pazar kahvaltımızı yaparken,
Akşam ne yapacağımızı tasarlarken,
Twitter'da kime sataşayım diye bakarken,
İnstagram'da deniz ve dolunay fotoğrafları paylaşıp bol bol like beklerken
Pazartesi sendromuna hazırlık yaparken,
Çocuklar ölüyor bayım, hem de her gün.
En büyüğü 25 yaşında çocuklar ölüyor.
Birine “şehit”, ötekine “leş” dediğimiz için
Bu savaşın ölmekle, öldürmekle bitmeyeceğini bir türlü anlamadığımız için…
Çocuklar ölüyor…
Ve anneler için evladı öldükten sonra hiçbir şey ‘sağ’ olamıyor.
Biz burada “ama”lı “fakat”lı cümleler kurarken,
Biz burada kah sosyal medyadan kah dost sohbetlerinde Kürtlere akıl verirken onların evi kurşunlanıyor.
Kürtler mezarlığa gidiyor, hem de her gün… Her Allahın günü…
Kürt yada Türk, Laz fark etmez… Her dilde ağıtlar göğe yükseliyor...
Tek bir fotoğrafta bize “Neden” diye bakan çocuklar ölüyor.
“Neden hala ölmemize izin veriyorsunuz? ”
Kimin başlattığının, kimin ne yaptığının önemi yok artık.
Çocuklar ölüyor…
Bir anneye evladının cansız bedenini verdikten sonra hiç bir şeyle avutamazsınız.
Bir çocuğu yaşıtı bir çocuğu katlettikten sonra güzel bir geleceği olduğuna inandıramazsınız.
Bir babayı büyük umutlarla büyüttüğü oğlunun cenazesinde saf tutmak zorunda bıraktığınızda onun yüreğine düşen ateşi söndüremezsiniz.
Biz burada çocuklarımızın hangi okula gideceğinin hesabını yaparken, yeni yeni formalar alırken, orada çocuklara kefen giydiriliyor
Biz burada erken yatmıyor diye sızlanırken, uyuduğunda parmaklarımızın ucuna basarken orada onlar bomba sesiyle büyüyor…
Biz burada ateşi çıksa yüreğimiz kalkarken, orada çocukların yüreği duruyor…
Çocuklar ölüyor…
Bir çocuk öldüğünde bir çocuk ölmüştür.
Dilini, dinini, yaşadığı yeri ve orada ne işi olduğunu sorgulamak zalimliktir.
Çocuklar ölüyor…
İncecik bedenleri bir bir düşüyor.
Kah kurşun, kah bomba, kah mayın…
Merakla bakan gözlerine önce kocaman bir korku yerleşiyor.
“Neden” diye soruyorlar ölürken.
“Neden hala ölmemize izin veriyorsunuz? ”
“Neden hala susuyorsunuz? ”
O çocukların gözleri gerçekten açık gidiyor…
O çocukların ölümüne böyle suskun kalıyoruz ya,
O çocukların ölümüne böyle bakakalıyoruz ya,
İki cihanda yatacak yerimiz yok! '
31.08.2015 - 13:57
' Acıyan yerlerini öpecek biri varsa hayatında,
Önemli olmaz düştüğün yerler,
atıldığın kuyular, aldığın yaralar,
yalan çıkan bildiğin tüm doğrular..
İşittiğin tüm kötü sözlerin yeri bile, çabuk iyileşir o zaman... Nasihat etmeden, küçümsemeden dinleyen,
anlatırken bile geçecekmiş gibi gelen,
yuva sıcaklığında bakışlarıyla içini ısıtan,
seni olduğun gibi kabul eden, değiştirmeye çalışmayan,
istediği kalıplara uymasan da
seni sevmekten vazgeçmeyen biri varsa eğer...
Korkma incinmekten..
Bırak sıyrıklar olsun dizlerinde..'
29.08.2015 - 13:28
' Bildiğim herşeyi unutasım var..
Başıboş sahilde dolaşasım var..
____________İte köpeğe bulaşasım var bu aralar.
Küstüğüm herkesle barışasım var..
Bi daha bi daha küsüp aramayasım var...
Kapı bacayı dağıtasım var bu aralar.
____________Arayanı da aramayanı da.....!
Yarayanı da yaramayanı da
Kınayanı da kınamayanı da boş verdim.
Dertli bir kemancı bulmak lazım,
Şöyle bir masayı donatmak lazım,
Gelmişine geçmişine kısa bir ziyaret yapmak lazım..'
28.08.2015 - 23:47
' Camlar buğulandı..
Bu yağmur, içimde yeni bir okyanus yaratacak..
Bütün denizlere dokunup,
Gökyüzüne selam edeceğim engin bir derya yaratacak..
İşte o zaman rüzgarlara yön verip,
Uzak şehirlere yol alan gemileri baş tacı edeceğim.
Her şey biraz daha güzel olacak.
İçime kapanmak,
Böyle bir okyanusa hakim olmaya eş değer olduğunda yağmurlar dinecek..
Yüreği kuruyan insanlar,
Camlardaki buğular gibi ağır ağır silinecek..
Sevmek,
Hak ettiği değeri bulduğunda,
Toprak kadar güzel kokan cümleler fısıldayacağım yeniden..'
27.08.2015 - 00:20
' Vaktin içinde 'insan'dır akrep ile yelkovan!
Zamana karşı yolu çizecek
Ayarını, yönünü bilecek olan.
Gerçekte zaman yok,
Süre yok
An var!
Bir havuzun içindeyiz hepimiz.
Merkezinde 'insan'.
Çevresindeki herşey onun hizmetinde.
An'ı kullanmak,
Çekip çevirmek,
Yön vermek bazı şeylere*
Aklın becerisinde
İradenin hükmünde..'
19.08.2015 - 02:13
' Soğuk iklim insanıyım ben;
Üşümelerimde,yalnıznlıklarımda sığınırım yüreğime.
Ondandır hep sıcak tutuşum sol yanımı.
Ondandır ayaz değdirmemem gülleri eksik olmayan bahçeme.
Bakmayın siz ağlayacakmış gibi duran çehreme,
Hüzün besleyen gözlerime.
Yanıltmasın bu resim,bu duruşum alışık olmadığım içindir gülmelere..'
___Nimet ÖNER
09.08.2015 - 00:13
‘’ Gözleri yıldız Gülüşü umut çocuk..
Bir gün
Yırtarak gecenin karanlığını
Güneş gibi doğacaksın..
Bir bir kıracaksın
Esaretin paslı zincirlerini
Tufan gibi kopup, göğün bağrından
Silip atacaksın gözlerdeki kederi
Dokunduğun her yer maviye kesecek
Uyanacak yüz yıllık uykusundan bir halk
Sen
Göklerden yıldız toplayan çocuk
Bir gün alıp kanatlarına özgürlüğü
Uçuracaksın..
Benim hâlâ umudum var..’’
(Alıntı)
04.08.2015 - 11:12
Eksiksin değil mi?
Yarımsın..
Kimseye anlatamıyorsun o içindekileri..
Susuyorsun, kimse anlamıyor değil mi?
Anlamaz..
Herkes ben olamaz çünkü..
Ben gibi düşünemez sahiplenemez seni..
Aramızda ki bunca mesafeye rağmen okşayamaz yüreğini.
03.08.2015 - 13:33
’ Adım çile;
Yaşadığım yer,sizin yüz çevirdiğiniz mekan…
Yüzümdeki kirler ise;
Yüzüme yansıyan geçmişiniz…
Anlatmak istediğim çok şey var;
Ama şimdilik,
Gözlerimdeki umutsuzluk,
_____Size Rehberim olsun..’’
23.07.2015 - 01:02
‘’ Bir sehir ki...karanlığa ışık olmakta direnen!
Bir sehir ki...lal olmuş dillere seslenen!
Bir şehir ki...acıdan ölümden beslenen!
Bir sehir ki...ruhunu körelmiş vicdanlara üfleyen!
Sev beni, say beni diye haykıran, haykırdıkça dövülen!
Dövüldükçe asileşen, asileştikçe öldürülen!
Öldürüldükçe çoğalan, çoğaldıkça güçlenen!
Kawanın torunları, med'in oğulları! !
Diyarı-bekirim, namı-diğer AMEDim..’’
22.07.2015 - 23:34
‘’ Odama kapandım, masa lambam, müziğim, kahvem… Fiziken yalnızım, ruhen yalnız olmadığımı biliyorum. Sadece aynı gökyüzünün altında farklı yerlerdeyiz. Her birinize selam olsun, yüreğiniz huzurla dolsun. Ben yazmaya devam ederken, sen de bir yerlerde bana eşlik ediyorsun. Bunu hissetmek çok özel… Yaşananlardan, dünyanın getirdiklerinden geriye hissettiklerimizden başka birşey kalmıyor. Ne kadar canım acısa da, varoluşun kendisi ne kadar ağır gelse de umutla nefes almaya, dokunabildiğimiz kadar yüreğe dokunmak için üretmeye ve paylaşmaya devam… Yalnız değilim, yalnız değilsin, yalnız değiliz..’’
_______________Aret Vartanyan
17.07.2015 - 00:01
' Seni, sen olduğun için seviyorum. Sahiplenmeye çalışmadan, seni değiştirmeden,... Geçmişinle, geleceğinle, korkularınla, gel-gitlerinle, hayallerinle, hüznünle, coşkunla... İçinde onlarca kadın yaşar bilirim hepsi bende emanet.
Yaşamdaki önceliğim sen iken, tüm dünya karşımda dursa ne olur. Yeri gelir ben senin, yeri gelir sen benim kollarımda ağlarken nefesim nefesinde can bulur. Seni bir kristal parçası gibi incitmeden saran ruhum, canın yandığında bir tirana dönüşürken, ordular gelse, göktaşları yağsa seni saran kollarım ancak son nefeste serbest kalır... Ben sana güzelliğin, bedenin için değil sen olduğun için aşığım. Yaşamın düz yollarında aşk marifet değilken bir yatağa bağlı kalsan ne olur ben yine son nefese elini tutar, gözlerine bakarım.. Hayat ne getirir bilmem, bilemem. Her an azrail ensemde nefes alırken, şu an kokunu içime çeker, şu an seni sımsıkı sarar, şu an aşkı senin ruhunda kutsarım. Ne günü sana ne de seni güne katmadan..'
15.07.2015 - 22:41
'Direncin ışığında bir bıçak gibi indirip gecenin yüzüne,
bir avuç şiir septim bir avuç gökyüzüne'
Dudaklarından öptüm yaşamı,
Türküler döküldü yüreğimin sofrasına.
Ölesiye sevdim seni büyük umut
Düştüm bir ölüm kalım sevdasına.
Kanımın içindeki yıldız yağmurumu bulutlara savurdu.
Şimdi şiirler basıyorum yarasına..'
08.07.2015 - 23:25
' Hala sessizim,hep sessiz..!
Yokluğun öyle bir hale getirdiki yüreğimi,
Bütün bu sükutlarım/hayallerim hepsi sana...
Cümlelerim çoğaldı sığmaz oldu dağarcığıma..
En çok inandığım,
Gitmediğindi…
Sadece sessizleştiğin, döneceğindi…
İçime attım bana ağır gelen tüm gerçekleri...
Sustum..!
Susturuldum..!
Yuttum soğuk sessizliği..!
Uzaklardan duyuyorsun beni, ulaşmıyor sana sesim.
Sözcüklerin yetersiz olduğunu öğreniyorum.
Ve konuşayım sensiz/ sessizliğinle…
Beklentimde yok ey Hayat senden şimdi;
Küstürdüğün yüreğim,
Suskunluğu tercih eden dilim;
Bende kalan son hazine gibi..
Ben bir kişiydim..iki kişilikti yüreğim..! !
O kadar sıcak ki bu vakitler
Suları biz mi ısıttık böylesine
Duygularımız gibi…
Hadi vur beni..
İntihara en yakın yerimden;
İnfazını yokluğuna bırakma
Yoksa düşlerin yaşatmaz beni..! !
Senin yokluğun benim sessizliğimden ibaret..
Sensizliğim ise; sadece hayaL
Bazıları için herhangi biri..
Bazıları için vazgeçilmez biri..
Kırkından sonra değil,
Farkından sonra başlar hayat…
Karanlığın arka odasında
Sevilmeği bekleyen ben..
Belki sensiz ve sessiz kalacağım..'
(MiR)
07.07.2015 - 22:55
' Ah çocuk!
Sen bu gece de korktuysan eğer
Lanet olsun bize
Yüzüne acıyı gözlerine bulutu biz saldık
Biraz çocuk biraz yarım
Senin o eksilen minik ruhunda
Hepimizin rahat uykularının izi var
Bağışlama bizi çocuk
Hiç bağışlama..'
Sümeyra Kurunç
07.07.2015 - 00:13
' Kim bilir neden en basit gerçeklikler, anlaması en zor olandır.
Ben o zaman aşkın en önemli niteliğinin güç olduğunu
anlasaydım, olaylar bir olasılıkla başka türlü çözümlenirdi. Ama
güçlü olabilmek için insanın kendini sevmesi gerekir; kendini
sevebilmek için de insan, kendini derinlemesine tanımalı, kendi
hakkında her şeyi, en gizli, kabullenmesi en zor şeyleri bilmelidir.
Yaşam seni bütün gürültüsüyle iterken bu tür bir aşama nasıl
gerçekleştirilebilirdi. Bunu başlangıcından beri yapabilenler
yalnızca olağan üstü yetilerle donanmış insanlardır. Sıradan
ölümlülere, benim gibi, annen gibi insanlara, yalnızca dallar ve
plastik şişeler yazgısı kalır. Birisi – ya da rüzgâr – seni arkandan
bir ırmağa iterse, yapıldığın malzeme yüzünden hemen suyun
dibine inmektense yüzersin; bu bile sana bir zafer görünür ve
böylece suda ilerlemeye başlarsın; arada bir, bir kök düğümü
ya da birkaç taş yüzünden mola vermek zorunda kalırsın; orada
bir süre suyun çırpıntısı içinde beklersin, sonra su yükselir,
kurtulursun, gene ileri gidersin, su durgunken üzerinde durursun,
çağlayancıklar olunca batarsın, nereye gittiği bilmezsin, bunu
zaten kendine sormamışsındır bile. Sakin anlarında çevreni,
çakılları, çalıları görebilirsin, ayrıntılardan çok biçimleri, renkleri
seçersin, sonra zamanla kilometrelerle birlikte miller, setler alçalır,
ırmaklar genişler, hala sınırları vardır ama az kalmıştır artık.
‘Nereye gitmekteyim? ’ diye sorarsın kendine ve o anda önünde
deniz açılıverir. Benim yaşamımın büyük bölümü böyle geçti.
Yüzmekten çok çırpındım, yalnızca kendimi suyun üstünde
tutmayı başarabildim..'
Toplam 26 mesaj bulundu