Mutluluğun Rengi Adlı Antoloji.com Üyesinin H ...

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    30.08.2012 - 00:46

    Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    Martılar konuyor omuzlarıma,
    Gözlerin İstanbul oluyor birden.
    Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
    Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
    Durgun sular gibi azalacağım
    Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
    Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
    Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
    Ellerim usulca ellerine değince
    Kaybolup gideceksin
    Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
    Bir elim seni silecek.
    Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
    Senin için yeni baştan can kesilecek.
    Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
    Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
    Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
    Yapayalnız kalmak iskelelerde.
    Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
    Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
    Martılar konuyor omuzlarıma,
    Gözlerin İstanbul oluyor birden....

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    07.08.2012 - 01:00

    Hüznün Doğu Yarısı..

    Çiğ tanesi pırıltısında gözlerim ve yine adınla başlıyorum

    İsrâ. Kekeme kalmış cüzlerimin nurundan
    yoksun gözlerim ve yavaş yavaş hırpalıyor
    suretimi aynanın resmedemediği.
    Kıvılcımla ateş arasında
    bir mirâcı vardı herkesin…
    Herkesin bir İsrâ’sı…
    Kim bilir kaç kez dokunduğum yerdeydi kalbimin ibresi.
    Hezimetim akşam alacasında…

    Ah ne çok denizdir ellerin bana, ne çok aşina!

    Kum tanelerinin suya inmesi yakınken
    yaz yağmurlarının tutuştuğu akşamlarda
    okudum kendimi ve en çok seni.
    Mabedimin uzaklığına sen düştün ya,
    geceye çektiğin siyah peçenin ardında
    uyku ve uyanıklık arası
    kutsal terennümler mırıldanıyorum.
    Bir bedevinin yangın yeri uykusuna benzetiyorum seni;
    ‘ruhu besleyen’.
    Bu yüzden iğfal edilemiyor hükmüm cümlelerimin bittiği yerde.
    Al bu ağır aksak düşü toparla benden!

    Adının başında ben bir zedeyim İsrâ!

    Aşkın, geceden dökülen tutam tutam teksifken,
    kahrım lütfuna öğrendim,
    çölün rahmetine düşmenin kızıl kıyamet yanmaktan geçtiğini!
    Onca gidiyorken aşk,
    kalmak da neydi?
    Gidenlerin ardında bıraktıkları toz sürmelenirken gözümüze,
    durmak neyin nesiydi?
    Göğüne mest olan muradım,
    fikrime el ettikçe kopar kıyamet İsrâ.
    Zemheri tutar geceyi.
    Dolanır niyazıma gül kokulu sunaklar.

    Kan tutar sana olan düşkünlüğüm de,
    hüznün doğu yarısı kalır öksüz!

    Ezberimdesin daim.
    Her gece gökte mavi bir yıldızla kıyama duruyoruz aşka.
    Ellerimde virdin…
    Razılığımla karışıyorum yokluğuna.
    Seninle gül mevsimiyken içim,
    fırtına çıksa ne yazar İsrâ!
    Değil mi ki,sen saçlarıma alev alev yağarken,
    geçeceğim sadece bir pervaz vardı.
    Yağmur bu kadar ıslak geçerken ömrümden,
    sen en çok ‘O’ydun.
    Haydi!
    Beni senin aşkında sına.
    Ab-ı hayatın ile yıka kalbimi.
    Selama dursun yıldızlar.
    Ben senden geçeyim, sen benden…

    Tâ ki ‘O’ görünsün İsrâ!

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    29.07.2012 - 13:12

    Geçecek hepsi..
    acıların yavaş yavaş küflenecek..
    bir rüzgar gelip alacak tüm kederini..
    uçup giden kederine bakarken bir gülümseme konacak yanağının hemen üzerine..
    yanakların âl âl olacak..
    kalbindeki sancıdan eser kalmayacak..
    işte.. işte tüm bunlardan dolayı..
    geçecek..

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    16.07.2012 - 18:58

    Bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra...
    Dilenciden sultana, köleden efendiye
    Hânım hey! ..
    Sen ki mahabbet gülistanıma revnak bağışlayanım, efendimsin,
    Sen ki arzum, emelim, hicranım ve elemimsin,


    Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden, kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık. Sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir, der bir bilge ama ben senden uzakta, aşkınla hasta, ama aşk sayesinde sıhhatteyim. Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa senden nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum, bilesin. 'Bugün nasılsın ey kâinatın başı dönmüş yıldızı? ' diyorum ona, hasbıhal ediyorum; 'Ne haldedir sevgilim, hoş mudur, sofaca mıdır İstanbullar sultanı bugün? ' diye tekrar soruyorum. 'Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzede üzerine parladın mı? ' diye sitem ediyorum bazen... Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tevbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için.....
    Aşkname..İskender Pala...
    l

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    11.07.2012 - 20:39

    ” “özlemek ne zor kelime” diyor şair. özlememek daha zor, diyorum acizane. hiçbir şey yaşamamış gibiyim. her şeyi bir fincan çay içerken hatırlarım belki. aslında ne şair haklı ne ben. va’dedilen ülkelerin verilmemesi zor. ama va’dedilen ülkelerin va’dedilen ülke olmadığını fark etmek, bu daha zor. yitirilmiş yaşamların arkasında yitip gidiyoruz işte.

    senle de sensiz de olmayan ey şehir!
    senin için ne kadar çok acı çektim.
    karşılığını istemezdim.
    bilsen, bununla yetinebilirdim.
    ama bilmedin.. “

    Mor Mürekkep.....Nazan Bekiroğlu..

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    10.07.2012 - 22:44

    '.... Ben? Düşünüp de eyleyememekten neredeyse taş kesilecektim. Öyle ürktüm ki kendi hareketsizliğimden elimden gelse bir daha düşünmeyecektim.


    Ama yine de hep düşündüm. Yazılması gerektiği halde, yazılması için yeterli zaman kalmayan cümlelerimin telaşında kendisi için hazırlanan ziyafete daveti unutulan çocuğun hüznü vardı...'

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    10.07.2012 - 20:26

    Küçücük bir noktadan bile küçük olduğumu fark edince varlık ırmağının üzerinde, büyük hiçbir şey kalmıyor geriye. Ve bir nokta kadar küçülecek denli uzaktan baktığımda yaşama, hiçbir şey can acıtmıyor: Kozmik bakış noktası. Anladım ki ne geçmiş var ne gelecek. “Sufi an’ın oğlu”. An bir nokta, hal bir nokta.
    ...
    Bir nokta imiş aslı sühan evvel ü ahir (Ruhi) , sözün başı sonu bir nokta.

    Nazan Bekiroğlu / Mor Mürekkep

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    30.06.2012 - 14:01

    Hiç olmadığı kadar karanlık ve hiç olmadığı kadar yağmurlu bir gecede Yûsuf’u hatırlayan Züleyha, çöle ve ırmağa baktı. Buhur yakma saati çoktan geçmişti tapınakların.Züleyha geçmiş zamanlara ve gelecek zamanlara baktı. Dudağının ucunda kendi hikayesine tanıdık acı bir gülümseme vardı.
    Duy, dedi Züleyha, duy beni ey gelecek zaman,
    duy beni yazılmış ve yazılacak olan bütün hikayelerin kadın kahramanları.
    Bütün o yaşanmış ve yazılmış olan,
    bütün o yaşanmamış ve yazılmamış olan
    hikâyelerin kadın kahramanları.
    Kadınlar ve kızlar,
    dişil ve doğurgan,
    duygusal ve duyarlı olan.
    Eril olmayan yani,
    fethetmeyi değil fethedilmeyi bekleyen kale, daima.



    Gecenin karanlık koynunda kapılarını açan kent,en fazla
    en fazla bir sandalı koynuna alan deniz.
    Durağan
    ve çaresiz
    ve lekesiz
    ve temiz tertemiz.
    Adı tarihe geçmiş ve geçecek
    dişil ve doğurgan,
    kadın ve kız olan yani ki
    yani ki bütün hikâyelerin baş kahramanı olan.
    Dünyanın çevresinde döndüğü asıl güneş, çağların gerçek sahibi, gerçek yazıcısı tarihin,
    bir anda en güçlü hükümdarları yerle bir kılan
    en güçlü kumandanları köle, en zelil köleleri hükümdar kılan,
    tutsakları en derin aydınlıkta hür, hür olanı en koyu karanlıkta tutsak kılan,
    hükümsüzü birden bire hükümlüye çeviren,
    hükümlüyü birden hükümsüz eden.

    Geçer akçeleri geçmeze, geçmez akçeleri geçere dönüştüren saklı ve gizli el.
    Ama güçsüz,
    çünkü daima ödeyen ve ödenen bedel.
    Duyun beni geçmiş ve gelecek zamanların bütün hikâye kahramanı kadınları
    ve hikâye kahramanı olmayan kadınları.

    Bir ben gibisi olmayacak aranızda,
    hiçbirinize benzemediğim kadar hiçbiriniz benzemeyeceksiniz bana.
    Hepiniz düz yollarda, sakin ve güvenli bir yaşamın kollarındasınız,
    bense derin ve karanlık bir kuyunun başındayım.

    Fethedilen değil fethe kalkışan olarak kalacak geçmiş ve gelecek zamanlara adım.
    Acım acınızdan,
    gücüm gücünüzden çünkü çok daha fazla
    aşk benim hakkım,
    aşkın, hakkımız olmayanı istemek anlamına geldiğini bildiğimden bu hak ediş,
    çünkü bu aşk benim yazgım,
    çünkü kutsal kitaplarda zikredilecek benim adım.
    Yükselmek için düşmek,arınmak için kirlenmek,
    çıkmak için batmak lâzım.
    Yeniden doğmak için ölmeli insan bir kere,
    ruh olmak için teni yakmalı kadın
    ve suyun serinliğini bilmek için ateşe düşmeli kadın.
    Vurucu,kavrayıcı ve kuşatan,
    durmayan, koşan,
    böyle yazılmış benim yazgım,
    kutsal kitaplarda böyle geçecek adım,
    yazgıma ben nasıl baş kaldırırım?

    Hanım hanımcık ol, böyle denecek Leylâ’ya.Ve oda öyle olacak.Çöle düşen Mecnun, Leylâ değil.Leylâ ağlamak için bile bahane bulmak zorunda. Ben öyle miyim ya?

    Şirin’in bahtına düşen, uğrunda dağlar delinen olmak olacak, dağları delen değil.Suyu bulmak Ferhâd’ın bahtı.

    Aslı, en fazla bir âh, felekleri tutuştursa da. Açılıp kapanan düğme Aslı boyundan ayağa.Yanıp küle dönmek Kerem’in hakkı olacak.

    Ben Aslı gibi miyim ya?
    Evli evinde, yerli yerinde,
    bana yazılansa, benim alnıma, Yûsuf’un gömleğini yırtmak boydan boya,
    nasıl karşı çıkarım yazgıma?
    Adım,
    ey geçmiş ve gelecek zamanların
    dişil ve doğurgan, duygusal ve duyarlı,
    hanım hanımcık, durağan,
    ve çaresiz
    ve lekesiz
    bütün hikâye kahramanları.
    Adım adınızla birlikte anılsa da,
    dağlar ve ırmaklar arasında,
    gökler ve yer arasında olduğu kadar mesafe olacak adımla adınız arasında.

    Siz, yazgınızla iffetli,
    çaba harcamayacaksınız eteğinizdeki çamuru akıtmaya.
    Ben yazgımı yükleneceğim önce
    sonra yazgımdan iffet çıkaracağım.
    Bu yüzden Yûsuf’un arka tarafından yırtılan gömleğinden
    Züleyha’nın önden yırtılan eteğine kadar uzanacak yolum,
    Adım adım,

    aşk benim hakkım.

    YÛSUF İLE ZÜLEYHA......Nazan Bekiroğlu....

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    10.04.2012 - 00:16

    Yalancı
    Takılı kalmış gözlerim, kulaklarımda sesin
    Unutulup giden bir eski zaman masalında
    Güneşe tutkun kardan adamın sevdası gibi
    Gölgesini arayan bir sevdanın yalancısıyım
    Sana sesinden dinlenesi şiirler yazıyorum

    Yağmur yağıyor şimdi kentin sokaklarına
    Bir yaprak düşüyor sessizce avuçlarıma
    Bir düş üşüyor şimdi umudun yokluğundan
    Radyoda bir şarkı, hala sıcaklığın var, inan
    Sana sesinden okunası şiirler yazıyorum

    Takılı kalmış çocuk gözlerim gökkuşağında
    Dönüşünü bekliyorum güneşin, uçurtmamla
    Damlalarla beraber cama vurmakta rüzgar
    Uzaklardan bir melodi, bir ihtimal daha var
    Sana sesinden duymak için şiirler yazıyorum

    Dipsiz bir kuyudan özlem dolmakta geceye
    Gece ıssız ve yıldızsız,mehtabı beklemede
    Bulutlar yağmakta dört yandan gökyüzüne
    Ben rüzgârların sırtında düşmüşüm peşine
    Kör karanlıkta elimde şimşeklerden fenerler

    Sevdasını arayan bir gölgenin yalancısıyım
    Bir gülüşün sesine hasret, gölgesiz kalmışım


    Hasan Ekrem....

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    09.04.2012 - 12:36

    Ah/sen…
    En güzelin güzeli

    Kadife bir karanfil davetinde dururdu ellerin
    Nazenin bir dal gibi
    ... Uzanırdı göğe
    Avuçlarından dualar dökülürdü
    Ben toplardım tane tane
    Yalnızlığa sarardım
    cami avlusunda
    ikindiyi bekleyen ihtiyarlar gibi
    beklerdim gelişini
    oysa sen
    sehiv secdesi gibi geldin her seferinde
    bizimki iki tövbe arasında aşktı
    belli ki...

    Ah/sen
    Kalbim dağınık, bilesin
    Seveceksen eğer,
    Bir suzinâk beste üflesin son bahar
    Toplasın dalgın sevinçlerimi
    İnci bir tesbih dizeyim sana
    Mütebessim bir imame ol
    Kurul baş köşesine dualarımın
    İsmini ismimle zikredeyim

    Ah/sen
    Kavminin en güzeli
    Ene'l Aşk gibi yüzün...
    ADİGE BATUR...

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    08.04.2012 - 11:51

    Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
    İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
    Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
    Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
    Sen geldin benim deli köşemde durdun
    Bulutlar geldi üstünde durdu....Köşe-Sezai Karakoç...

  • Mutluluğun Rengi
    Mutluluğun Rengi

    30.03.2012 - 00:26

    Yazı
    Bir yazıyım ben
    Beyazın içerisinde, siyah gibi
    Rengini seçemediğin bir ah gibi
    Binbir anlam yüklediğin günah gibi

    Bir yazısın sen
    Bahar kokusu sinmiş gökkuşağı renklerinde
    Gülümseyişin her satırında bir başka umut
    Binbir anı yüklediğim sevda dolu düşlerimde

    Bir yazıyız biz
    Sonsuzda kanat çırpan bir çift güvercin
    İç içe geçmiş harfleriz ayırt edilemeyen
    Bir romanız adı aşk konulan, özlediğimiz

    Bir yazıyım ben
    Okumadığında senli öznesini kaybeden
    Ne ile sileceğini yükleminden bildiğin
    Beyazın içerisinde, renksiz yitip giden
    Hasan Ekrem...

Toplam 12 mesaj bulundu