21. yüzyılın başlangıcında dünyaya tam entegre olamamış ve gelecege dönük politikalar oluşturamamış Türkiye'nin yarınları için neler yapılmalıdırı tartışan çözüm üreten yeni nesil Türk gençliginin buluşma adresi başka bir Türkiye olmadığını bilenlerin adresinde buluşuyoruz
geleceğin Türkiyesi grubuna nasıl ulaşabilirsiniz
antoloji üzerinden
http://gruplar.antoloji.com/gelecegin-turkiyesi
gurubuna gelerek google grublar da arşivlere göz atı tıklayarak yada aşağıdaki bağlantılarla
Ana Sayfa http://groups.google.com.tr/group/gelecegin-turkiyesi
'Yollar boran sayıldı, hasret desen fırtına Gürce sesin yabandır, gayrı mekan çağlasın! Yetim geniş omuzlar, kuzgun bindi sırtına Arta kalan isyandır, el ver Hakan çağlasın! ..'
...ıslak bir bozkır havasının beyhudeliği sardı, sensizliği avuçladığımız zamanları... dökülen umutlarla hıçkıran ağıtlarımız seni geri getirmeye yetmedi... rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla...
...öğrettiğin duruşlar ve ardınca kuşandığımız öfkelerimiz, dostlarımızı düşman saflarına sürüdü... öz barkımın sofralarında...
...çamur boyumuzu aştı... yağmur bereketini esirgedi, ak alınlar, dik başlar ülkesinin merd oğullarına, kızlarına... bir köpek kimsesizliğine bürünen asabım, bil ki hala korktuğum senin o heybetindendir! ..
...ne ben böylesini görmüştüm, ne de sen görme tahammülünü gösterirdin! ..
...Müntakim'in kalan doksansekiz isiminden aldığımız azim ve damarlarımdaki asil kanın verdiği kudretle,
Toprağa şehit ekildi Gelibolu'da Herbiri meyveye durdu Anadolu'da. Gölge vermiş de, Çimentepe Alçıtepe, Yiğitlere karargah olmuş Kocatepe... Efeler ders verdi bir orduya Muğla'da, Bire karşı kırk örneği vardı; Suvla'da. Mehmetçiğe boyun eğmişti tüm arz ve tul, İzmir'i Çanakkale'den gördü İstanbul. Gaziler; Çakmak, Karabekir, Kemal Paşa, O ruhla dirildi Anadolu baştan başa... Kirte, Dardanos, Kilitbahir, Seddülbahir, O azimle direndi, Afyon Eskişehir. O gün rüyaları süslüyordu Marmara, Çanakkale Destanı'ndan doğdu Ankara.
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım; Vatanım da vatanım... İstanbul, İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik... Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat... Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? .. Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul! İlle İstanbul'da bul! İstanbul, İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar... Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir 'Katibim'i...
Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak. İstanbul, İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler! Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler... Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sümbül kokan Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, İstanbul...
Necip Fazıl Kısakürek
Gözlerin İstanbul Oluyor Birden Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden. Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen Durgun sular gibi azalacağım Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen. Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince Yalnız gözlerime bak diyeceksin. Ellerim usulca ellerine değince Kaybolup gideceksin Bir elim seni çizecek bütün pencerelere Bir elim seni silecek. Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere Senin için yeni baştan can kesilecek. Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde Sonra seni kaybetmek hemen her yerde Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak Yapayalnız kalmak iskelelerde. Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik, Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden. Martılar konuyor omuzlarıma, Gözlerin İstanbul oluyor birden
Yavuz Bülent Bâkiler
Anadolu Türküsü
Eski içlenişler yeni özlemde durmuş, Durmuş; gözler ki karada, eller ki ak'ta. Kara'da az ömür, ak'ta soğuk döşekler; Ağlatmış Anadolu'yu bir hain yasak, Yasak da yasak, yasak da yasak, yasak da...
Dağınık özlemler bir iç çekişte saklı, Saklı: yağmur ki bulutta, yel ki yaprakta. Yağmurda bereket, yelde durulu denkler; Kavurmuş Anadolu'yu bir hain kurak Kurak da kurak, kurak da kurak, kurak da...
Körpe iççekişler bir beklenene sözlü, Sözlü: tarla ki suda, tohum ki başakta. Tarlada nadas, tohumda çarpar yürekler; Sarmış Anadolu'yu bir bitmeyen merak, Merak da merak, merak da merak, merak da...
Uzun bekletişler harmanlarla nişanlı, Nişanlı: ay ki gökte, güneş ki toprakta. Toprakta gelinli kağnı, gökte melekler; Avutmuş Anadolu'yu bir kara kavak, Kavak da kavak, kavak da kavak, kavak da...
Küçük harmanlar hep büyük çocuğa gebe, Gebe: torun ki başta, yavru ki kucakta. Yavruda ağıt, torunda bütün dilekler; Bağlanmış Anadolu'yu bir tatlı adak, Adak da adak, adak da adak, adak da
Gültekin Samanoğlu
Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem! -
Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye. Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!
O tezek topladığım kırlar, yaylalar... Başına oturduğum, yemek yediğim atandır. Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem... Taşına toprağına vurgunluğum bundandır...
Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye. Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle. Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye!
Bir Peygamber sofrasıydı soframız: Biraz tandır ekmeği, biraz çökelik... Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana Mecnunlar gibi üstelik.
Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı Dizlerini döve döve ağlardı anam. Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan!
Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm! .. İçiçe güzellik, uç uca kahır Yüreğimi bin parçaya bölseler Her parçası yine seni çağrışır.
Yavuz Bülent Bâkiler
Türkiye - Vurulmuşum toprağına taşına, Yerde gezen, gökte uçan kuşuna. Baharına, yazına, kara kışıma Vurulmuşum. Eli kalem, eli kazma, eli kürek tutan, Yüzü toprak kokan, Sınırlarında omuz omuza yatan Însanlarına... Benim iyi yürekli kardeşlerim Hep senin dostlarındır; Benim çiğdem kokulu memleketim. Ekin biçtim tarlalarında demet demet, Kaval çaldım, koyun güttüm yaylalarında, Tuza bandım ekmeğimi; Kolumu yastık yaptım düzünde, bayırında, Kesemde bereket, gönlümde servetim, Dizimde kuvvet, torbamda katık, Damarlarımda dolaşan memleketim. Gözlerin ne güzel deniz mavisi! Ormanlar urban olmuş yeşil yeşil; Uzanır kolların nehirler boyu, Sıcak kucağında saadetim. Benim çiğdem kokulu memleketim. Nice türküler yakıldı senin için; Destanlar düzüldü,bayrak, bayrak, Davullar vuruldu, dize geldi zeybeklerin; Kapında nöbet tuttu yıllar yılı, Gençliğim, heyecanım, gayretim. Gözümde nur, içimde sevgi, Elimde saz, dilimde türkü memleketim. Türkiye, doğduğum, Türkiye, doyduğum, Türkiye, konduğum yurt! Sevgim, inancım özlemim! Beşiğimi salladın, sendedir mezarım. Sen, gönlümde yatan memleketim
SON AŞK Yeni hayat yeni duygu yepyeni bir hayal bu Başka sözler başka biri sevginin en üstünü Son ümidin, son desteğin, tuttuğun son daldır bu İnandığın son gerçektir sonu yıkımın olur Anılar hiç yaşamamalı Bu son aşk her şeyin olmalı Tüm kalbini ona bağlamalı Aşk sevgi nedir bilmeyen sanır hep acı verir Bir bakar ki başka biri hem sever hem sevdirir Artık sevmem diyenlere sevgi ansızın gelir İnsanı sevecek olan ummadığı biridir O zaman gözyaşı dökülmez Gözlerinden mutluluk gitmez Son aşk hiç bir şeye değişilmez. Yolanda Prelorenzo de Marinis
Sone Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni? Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan. Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini. Hırpalar; Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan!
Bazen, kızgın olarak,parlar gözü semanın... Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı; Her güzel, güzelliğini kaybeder: Tabiatın- Sebep olur da bazen bu kararsız akışı!
Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek, Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana. Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek:
Sen eşitken ebedi mısralarla zamana Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler, Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler
burada neden enson yazdığımı ben göremiyorum yada başka yerde neden bu sistem beni ikide bir dışarı atıyor beni tanımasını işaretlediğim halde neden beni dinlomiyen len pc
1.30 saattir buralarda değilim hiç birşey yazdığım yok yoksa birileri benim adıma yazımı yazıyooo çoğu yazdıklarımı sildim gözden kaçan var mı bilmiyorum kendinize mutlu bir gece verin görüşürüz oke
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ANADOLU'NUN DURUMU VE KURTULUŞ ÇARELERİ Samsun'a çıktığım gün genel durum ve görünüş Bunlara karşı düşünülen kurtuluş çareleri Milli kuruluşlar, siyasi amaç ve hedefleri Memleket içinde ve İstanbul'da ...
20.06.2005 - 05:56
21. yüzyılın başlangıcında dünyaya tam entegre olamamış ve gelecege dönük politikalar oluşturamamış Türkiye'nin yarınları için neler yapılmalıdırı tartışan çözüm üreten yeni nesil Türk gençliginin buluşma adresi
başka bir Türkiye olmadığını bilenlerin adresinde buluşuyoruz
geleceğin Türkiyesi grubuna nasıl ulaşabilirsiniz
antoloji üzerinden
http://gruplar.antoloji.com/gelecegin-turkiyesi
gurubuna gelerek google grublar da arşivlere göz atı tıklayarak yada aşağıdaki bağlantılarla
Ana Sayfa http://groups.google.com.tr/group/gelecegin-turkiyesi
Grup e-postası: [email protected]
Katılımlarınızı bekkliyoruz
Saygılarımla
01.05.2005 - 08:00
Nazara mi geldin Küçük Mançurya (alinma ama bu ismi sana çok yakistirdim) , topla gel...hadi
26.04.2005 - 13:22
çekikliği kalmadı yıllar geçti sadece tombulluk kaldı bu arada hoşgeldin
ama ben ele başi değilim sadece ilk adımı atandım
26.04.2005 - 08:08
ehe ele basini buldum
küçük mançurya
gözlerin hala çekik mi bakim senin
16.04.2005 - 22:43
ı'm lonely and abandoned
washed up,left dead
ı'am lost inside the desert
of every word you said..
foot note:iyi ki bastın gölgeme..acıtmayan adımların için sağol kardeşim..
15.04.2005 - 18:51
DARAĞACI
Yolumu gözledin her seher-ahşam,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Ecelle ölmeye doğulmamışam...
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
O hansı milletdir, taleyi sırdır?
Yüz adla bölündü... Yene de birdir.
Meni huzuruna bu derd getirdir,
Selam darağacı... Aleyküm selam!
Hezer'i, Baykal'ı, Aral'ı gördüm,
Gördüm can üstedir, yaralı gördüm.
Tanrı'nı bendeden aralı gördüm,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Çarhı ters fırlanır felek garının,
Turan kölkesinde budaglarının,
Rengi bayrağımda yarpaglarının
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Evvelin ahırı, sonun evveli,
Buymuş, bilmemişem bunu men deli.
Gorhum yoh, ne olsun boyun göy deli,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Eli yağmalanan, bölünen, bölen,
Çayları guruyan, gölleri ölen.
Hag-hesap çekmeye gelen menem, men.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Danış, Emir Teymur, bu son neydi be? ..
Boynumda ağ kefen, dilimde tövbe.
Dersini ters bilen, menimdi növbe,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Seni men ekmişem... Mene sen genim,
Seni suvarmağa halaldır ganım.
Yarpağın reng alsın ganımdan menim.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Ey darın ağacı. Kimden kemem... Kem?
Ya seni yendirrem, ya sene yennem,
Ya da budağında yarpağa dönnem.
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Kırgız'am, Özbek'em, Kazak, Türkmen'em,
Başkırd'am, Kerkük'em, ele görk menem,
Senin gözlediyin garip Türk menem,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Gabul et, növbeti gurbanın menem,
Menim canın sende; bil, canın menem,
Ele gurrelenme... Her yanın menem,
Selam, darağacı... Aleyküm selam!
Rüstem Berhûdi BOZKURT
Beria Hanımefendi sayesinde bu şiiri okuma mutluluğuna eriştim ona bu vesileyle teşekkürü borç bilirim
13.04.2005 - 02:21
HİÇBİRŞEY SENİN BIRAKTIĞIN GİBİ DEĞİL
'Yollar boran sayıldı, hasret desen fırtına
Gürce sesin yabandır, gayrı mekan çağlasın!
Yetim geniş omuzlar, kuzgun bindi sırtına
Arta kalan isyandır, el ver Hakan çağlasın! ..'
...ıslak bir bozkır havasının beyhudeliği sardı, sensizliği avuçladığımız zamanları... dökülen umutlarla hıçkıran ağıtlarımız seni geri getirmeye yetmedi... rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla...
...erenler yetimliği tatmanın sarhoşluğuyla, kuzguna ganimet eyledi, bıraktığın emanetini... kuşlar dallara küstü... filizler, çekirge sürülerine boyun eğdi... ekinlerimiz talandır... bağlarımız, bağbanlarımıza hasım... memleket, sahipsiz... Tuna'ya, ateş düştü... Altay, toprağa düştü... kuru ayaz vurgunu, Ötügen ormanları... Erciyes, sonbahar hüznünde... Toroslar, zemheri....
...söz üzre...
...öğrettiğin duruşlar ve ardınca kuşandığımız öfkelerimiz, dostlarımızı düşman saflarına sürüdü... öz barkımın sofralarında...
...çamur boyumuzu aştı... yağmur bereketini esirgedi, ak alınlar, dik başlar ülkesinin merd oğullarına, kızlarına... bir köpek kimsesizliğine bürünen asabım, bil ki hala korktuğum senin o heybetindendir! ..
...ne ben böylesini görmüştüm, ne de sen görme tahammülünü gösterirdin! ..
...Müntakim'in kalan doksansekiz isiminden aldığımız azim ve damarlarımdaki asil kanın verdiği kudretle,
...inatla...
...inatla...
...inatla...
...senin yolundayız...
...hiçbirşey, senin bıraktığın gibi değil...
...başbuğum...
2 Nisan 2005 // T A R S U S
HAKAN İLHAN KURT
11.04.2005 - 22:07
DOĞUDA BİR MİLLET
Doğuda bir millet yüceden yüce
Cihana hükmetmiş gündüz ve gece
Muhammedin Türk'ü metinden sonra
Nuh'un tufanından daha da önce
Allah adı gönlümüzü yakınca
Oğuz atamızın aşkın çekince
Ta Orta Asyadan çıkıp yiğitler
Oniki kol bu cihana akınca
Batırca bakarak kaş eylemişler
Savaşıp ganimet aş eylemişler
Kurarak cihana sayısız devlet
Devletler üstüne baş eylemişler
Anadolum güzel kızım şarka sen
Allah bilir nikahlısın Türk e sen
Herşeyini ona verdin severek
Vatan oldun o emsalsiz ırka sen!
Hayri Arıkan (Serdaroğlu)
08.04.2005 - 09:36
ÇANAKKALE'DEN ANKARA'YA
Toprağa şehit ekildi Gelibolu'da
Herbiri meyveye durdu Anadolu'da.
Gölge vermiş de, Çimentepe Alçıtepe,
Yiğitlere karargah olmuş Kocatepe...
Efeler ders verdi bir orduya Muğla'da,
Bire karşı kırk örneği vardı; Suvla'da.
Mehmetçiğe boyun eğmişti tüm arz ve tul,
İzmir'i Çanakkale'den gördü İstanbul.
Gaziler; Çakmak, Karabekir, Kemal Paşa,
O ruhla dirildi Anadolu baştan başa...
Kirte, Dardanos, Kilitbahir, Seddülbahir,
O azimle direndi, Afyon Eskişehir.
O gün rüyaları süslüyordu Marmara,
Çanakkale Destanı'ndan doğdu Ankara.
07.04.2005
Ekrem Şama
08.04.2005 - 03:53
Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir 'Katibim'i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sümbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl Kısakürek
Gözlerin İstanbul Oluyor Birden
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak diyeceksin.
Ellerim usulca ellerine değince
Kaybolup gideceksin
Bir elim seni çizecek bütün pencerelere
Bir elim seni silecek.
Kalbim: Ebemkuşağı; günde bin kere
Senin için yeni baştan can kesilecek.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden
Yavuz Bülent Bâkiler
Anadolu Türküsü
Eski içlenişler yeni özlemde durmuş,
Durmuş; gözler ki karada, eller ki ak'ta.
Kara'da az ömür, ak'ta soğuk döşekler;
Ağlatmış Anadolu'yu bir hain yasak,
Yasak da yasak, yasak da yasak, yasak da...
Dağınık özlemler bir iç çekişte saklı,
Saklı: yağmur ki bulutta, yel ki yaprakta.
Yağmurda bereket, yelde durulu denkler;
Kavurmuş Anadolu'yu bir hain kurak
Kurak da kurak, kurak da kurak, kurak da...
Körpe iççekişler bir beklenene sözlü,
Sözlü: tarla ki suda, tohum ki başakta.
Tarlada nadas, tohumda çarpar yürekler;
Sarmış Anadolu'yu bir bitmeyen merak,
Merak da merak, merak da merak, merak da...
Uzun bekletişler harmanlarla nişanlı,
Nişanlı: ay ki gökte, güneş ki toprakta.
Toprakta gelinli kağnı, gökte melekler;
Avutmuş Anadolu'yu bir kara kavak,
Kavak da kavak, kavak da kavak, kavak da...
Küçük harmanlar hep büyük çocuğa gebe,
Gebe: torun ki başta, yavru ki kucakta.
Yavruda ağıt, torunda bütün dilekler;
Bağlanmış Anadolu'yu bir tatlı adak,
Adak da adak, adak da adak, adak da
Gültekin Samanoğlu
Türkiyem, Anayurdum, Sebebim, Çarem! -
Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!
O tezek topladığım kırlar, yaylalar...
Başına oturduğum, yemek yediğim atandır.
Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem...
Taşına toprağına vurgunluğum bundandır...
Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar
Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye.
Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle.
Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye!
Bir Peygamber sofrasıydı soframız:
Biraz tandır ekmeği, biraz çökelik...
Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana
Mecnunlar gibi üstelik.
Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı
Dizlerini döve döve ağlardı anam.
Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam
Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan!
Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm! ..
İçiçe güzellik, uç uca kahır
Yüreğimi bin parçaya bölseler
Her parçası yine seni çağrışır.
Yavuz Bülent Bâkiler
Türkiye -
Vurulmuşum toprağına taşına,
Yerde gezen, gökte uçan kuşuna.
Baharına, yazına, kara kışıma
Vurulmuşum.
Eli kalem, eli kazma, eli kürek tutan,
Yüzü toprak kokan,
Sınırlarında omuz omuza yatan
Însanlarına...
Benim iyi yürekli kardeşlerim
Hep senin dostlarındır;
Benim çiğdem kokulu memleketim.
Ekin biçtim tarlalarında demet demet,
Kaval çaldım, koyun güttüm yaylalarında,
Tuza bandım ekmeğimi;
Kolumu yastık yaptım düzünde, bayırında,
Kesemde bereket, gönlümde servetim,
Dizimde kuvvet, torbamda katık,
Damarlarımda dolaşan memleketim.
Gözlerin ne güzel deniz mavisi!
Ormanlar urban olmuş yeşil yeşil;
Uzanır kolların nehirler boyu,
Sıcak kucağında saadetim.
Benim çiğdem kokulu memleketim.
Nice türküler yakıldı senin için;
Destanlar düzüldü,bayrak, bayrak,
Davullar vuruldu, dize geldi zeybeklerin;
Kapında nöbet tuttu yıllar yılı,
Gençliğim, heyecanım, gayretim.
Gözümde nur, içimde sevgi,
Elimde saz, dilimde türkü memleketim.
Türkiye, doğduğum,
Türkiye, doyduğum,
Türkiye, konduğum yurt!
Sevgim, inancım özlemim!
Beşiğimi salladın, sendedir mezarım.
Sen, gönlümde yatan memleketim
Âdil Turan
07.04.2005 - 00:57
KUTLU OLSUN
Türk soyu Çin’e başkaldırdı ise,
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Bir ordu bir köye saldırdı ise,
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Oğuz Han destanı tekrar yad olsun,
Her yiğidin Çin’e bir Kürşad olsun,
İsa Yusuf Bey’in ruhu şad olsun,
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Kürşad’ın narası koptu kopacak,
Çinlinin sarası tuttu tutacak,
Ötüken’de yeni Göktürk doğacak,
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Yıkılacak, deprem var Çin Seddinde,
Gündüz zindan, gece kâbus Pekin’de,
Gökbayrağı Urumçi’ye dikin de,
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Dayan Batur, doğum sancısıdır bu,
Dayan bacı, şehit acısıdır bu,
Bilinsin ırkımın son yasıdır bu,
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Doğuracak, dünya Turan’a gebe,
Doğuracak, Rus, Çin istemese de,
Doğuracak, kalma böyle tasada,
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Köylü Ozan düşler gerçek oluyor
Arş-ı Alâ hilâllerle doluyor
Gökbayrağım devletini buluyor
Devletiniz kutlu olsun Uygurlar...
Anamur, 17.02.1997
Hüseyin Gümüş
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
ŞU DÜNYADA İKİ BAYRAK TANIRIM
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
HER BİRİNİ KENDİMDEN KISKANIRIM
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
BİRİSİ BİRİNİN CAN KARDEŞİDİR
BİRİ DİĞERİNİN DİN KARDEŞİDİR
HERBİRİ BİRİNİN KAN KARDEŞİDİR
BİRİSİ ALBAYRAK BİR! GÖKBAYRAK
BİRİSİ HÜR DEĞİL EZAN SUSTU
KURAN'I OKUYAN YAZANDA SUSTU
DEDEM KORKUT KOCA OZANDA SUSTU
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
BUNLAR HÜRSE GÖLGESİNDE OĞUZ BİZ
ALPASLAN KANUNİ KÜRŞAT YAVUZ BİZ
HÜR DEĞİLSE DEMEKTİR Kİ YOĞUZ BİZ
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
BAYRAK SÖZÜ NE KADAR HOŞ SEDADIR
ONUN İÇİN ECDADIM ŞÜHEDADIR
BİR CANIM VAR İKİSİNE FEDADIR
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
HİÇ BİR DÜŞMAN YANINA YAKLAŞMASIN
AMAN MEVLAM TÜRK MİLLETİ ŞAŞMASIN
BİRİ DÜŞTÜ DİĞERİ DE DÜŞMESİ
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
HİLALLERİ ALLAH ALLAH SESLENİR
YILDIZLARI RESULULLAH SESLENİR
İKİ MÜBAREK İSİMLE SÜSLENİR
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
BİRİNİ AZ BİRİNİ ÇOK SEVEMEM
BİRİNİ BİRİNDEN FAZLA ÖVEMEM
ESİR DİYE HÜRDEN AYRI SAYAMAM
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
İKİSİDE EBEDİYYEN HÜR OLSUN
KEM GÖZLE BAKANIN GÖZÜ KÖR OLSUN
İKİ CİHANDA DA MUZAFFER OLSUN
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
DAHA ŞU DÜNYADA NE İÇİN VARIM
ONLARDIR NAMUSUM, ŞEREFİM AR'IM
YİRMİDÖRT SAATİM, KIŞIM, BAHARIM
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
SİZE GÖZÜM GİBİ SEVİP BAKMAYA
BİRDE DÜŞMANLARINIZI YAKMAYA
YEMİN ETTİM SİZİ AY'A DİKMEYE
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
BEN FANİYİM ONLAR BAKİ KALACAK
ONLARSIZ KOYMASIN ŞANI YÜCE HAK
MEZAR TAŞLARIMA ÇİZİLSİN MUTLAK
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
ŞEN OZAN DER DİYARINDA GÜLÜNÜR
O DİYARDA CUMALARDA KILINIR
GÖLGESİNDEN LİVAÜLHAMTA GELİNİR
BİRİSİ ALBAYRAK BİRİ GÖKBAYRAK
Osman Nuri ŞEN (Almanya
06.04.2005 - 21:04
Türk'e Sesleniş (III)
İlim irfan yolunda,dört nala koşmalısın
Tökezleyip düşsen de,yeniden kalkmalısın
Dünden ibret alarak,ileri bakmalısın...
Hep ileri...İleri! ..İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Hiç bilenle bilmeyen,bir olur mu gardaşım?
İlim Çinde'yse bile,bulmalısın gardaşım.
Asra Türk'ün mührünü vurmalısın gardaşım
Hep ileri...İleri! ..İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Elinde bilgisayar,dilinde 'tekbir' olsun
Kutlı yürüyüşünde; rehberin 'Kur'an'olsun
Emelin kutlu olsun,Tanrı seni korusun!
Hep ileri...İleri! ..İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Geçmişini unutma,saygılı ol atana
Ziyan etme kendini,sen lâzımsın vatana.
Vuracaksın pençeni,bayrağına çatana!
Hep ileri...İleri! ..İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Dost olmaz asla sana,namert yüreklilerden
Haykır doğru bildiğin,çekinme ürkeklerden
Sensin kendine dost,daha yakın herkesten
Hep ileri...İleri! ..İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Nifak tohumlarına, aman vermeyin sakın
Zulüm payidar olmaz,bitecek ömrü yakın
Henüz vakit bitmedi,geç kaldım sanma sakın
Hep ileri...İleri! ..İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Egemenlik hakkını,teslim edersen eğer
Geriye dönemezsin,çırpınmak neye değer
Batıya teslim olmak; köleliğe eş değer
Hep ileri...İleri! ..İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Özgürlük ve hürriyet karakterindir senin
Bağlılık zincirini,ödevin kırmak senin
'Milliyetçi Türkiye' emelin kurmak senin
Haydi artık ileri...İleri koşmalısın!
İlimde ve teknikte en önde olmalısın.
Dursun Elmas
04.04.2005 - 19:11
Dostlarım...Bu gün çok hüzünlüyüm...satırlara sığdıracak bir şey bulamıyorum...rahmetli başbuğuma fatihalar gönderiyorum...
Başbuğa Mektup (I)
.................Aramızdan ayrılışının 8.yılı anısına
Sekiz Nisan günü başkentimizde
Toplandık başında Kocatepe'de.
Tekbirle gönderdik ebediyete
İmanın yoldaşın oldu Başbuğum!
Bizi terkedeli sekiz yıl oldu
Türk'ün otağına baykuşlar doldu.
Ülkü gelin oldu,emel kayboldu
Yokluğunda ağlıyoruz Başbuğum!
Hepimize birer bayrak derdinya;
'Yere düşürmeyin,lekelemeyin,
İleri...İleri...Hep ilerleyin.'
Yerimizde sayıyoruz Başbuğum! .
Harekete 'liberalizm' aşladık
Temizliğe 'Bozkurtlardan' başladık.
Doğru söyleyeni hemen haşladık
Töresizlik töre oldu Başbuğum!
'Tahkim'ile defterimiz dürüldü
Şehit yakınları hep küstürüldü.
Bebek katilleri idamdan döndü
Gafillerin oyu ile Başbuğum!
Sen gideli çok acılar yaşadık
Emanetin 'Kurultay'ı boşladık
Bölücüyle 'iftarları' paylaştık
Gözlerimden kan akıyor Başbuğum!
'Milli devlet,güçlü iktidar' diye
Bekledik o günler gelecek diye.
Rafa kalktı 'Milliyetçi Türkiye'
Özümüzden sapmaktayız Başbuğum!
Yokluğunla yetim; Oğuz'un soyu
Unuttuk 'Turan'ı sekiz yıl boyu.
'Türklük' davasında bir arpa boyu
Katetmedik sayıyoruz Başbuğum!
Hedef belli değil,yön belli değil
Şeref belli değil,ar belli değil
Hâyâl belli değil,düş belli değil
Bağladılar gözümüzü Başbuğum!
Şimdi evlatların,öz otağında
Sürgün yaşıyorlar,töhmet altında.
Arif bile,dış kapının ardında
İçeriye alınmıyor Başbuğum!
Düştüğümüz yerden kalkamıyoruz
Bir metre ileri bakamıyoruz.
Seni düşünmeden yapamıyoruz
Ne kadar muhtacız sana Başbuğum!
Uçmağa varmadan bir hafta önce
Yanağımdan öpüp kucaklamıştın,
Öperek elini uğurlamıştım
Gözümün önünden gitmez Başbuğum!
Bayrağa,Kur'ana yemin etmişiz
Verdiğimiz sözden hiç döner miyiz.
Vallahi hakkını ödeyemeyiz
Hakkını helâl et bize Başbuğum! ...
Dursun Elmas
04.04.2005 - 18:36
....Yokluğunda 8. hasret yılı...
Yokluğunda acı, sekiz koca yıl;
Geçti geçmesine, bir de bana sor...
Emanet ettiğin gençlik bu değil;
Seçti seçmesine, bir de bana sor...
Kar eritip abdest aldığımız gün
Zannettim aşkınla vuslata düğün
Evlatların hasretini her öğün
İçti içmesine, bir de bana sor...
Beynin idrakini söylemez diller
Karga taklidiyle öter bülbüller
Kırk dörtten bu yana diktiğin güller
Açtı açmasına, bir de bana sor...
Doksan yedi, iki bin dört arası
Her gün kanamakta hasret yarası
Miras yedi evlat, kutlu mirası
Saçtı saçmasına, bir de bana sor...
Sussam utanırım, konuşsam ayıp
Yine de susarım, hatrını sayıp
Ben de yaşasa ne, otağ da kayıp
Kaçtı kaçmasına, bir de bana sor...
Unutup milleti, saymazken dini
Gözyaşlarım yıkmak üzre bendini
Bu Köylü Ozan da kendi kendini
Biçti biçmesine, bir de bana sor...
Anamur, 04.04.2005
Hüseyin Gümüş
01.04.2005 - 07:47
ŞEHITLER ÖLMEZ
Önce vatan millet
Sonra ana ve yar
Bu yolda savrulan
Birileri var, birileri var!
Ezan dinmez diyen
Bayrak inmez diyen
Şehitler ölmez diyen
Birileri var, birileri var!
Şehitler ölmez!
Şehitler ölmez!
Şehitler ölmez!
Bayrakla dertleşen
Toprakla birleşen
Can verip devleşen
Birileri var, birileri var!
Ezan dinmez diyen
Bayrak inmez diyen
Şehitler ölmez diyen
Birileri var, birileri var!
Şehitler ölmez!
Şehitler ölmez!
Şehitler ölmez!
29.03.2005 - 03:17
SON AŞK
Yeni hayat yeni duygu yepyeni bir hayal bu
Başka sözler başka biri sevginin en üstünü
Son ümidin, son desteğin, tuttuğun son daldır bu
İnandığın son gerçektir sonu yıkımın olur
Anılar hiç yaşamamalı
Bu son aşk her şeyin olmalı
Tüm kalbini ona bağlamalı
Aşk sevgi nedir bilmeyen sanır hep acı verir
Bir bakar ki başka biri hem sever hem sevdirir
Artık sevmem diyenlere sevgi ansızın gelir
İnsanı sevecek olan ummadığı biridir
O zaman gözyaşı dökülmez
Gözlerinden mutluluk gitmez
Son aşk hiç bir şeye değişilmez.
Yolanda Prelorenzo de Marinis
29.03.2005 - 03:15
Sone
Benzetebilir miyim bir yaz gününe seni?
Sen daha sevimlisin, daha sakinsin ondan.
Sert rüzgarlar Mayısın narin çiçeklerini.
Hırpalar; Yaz ise pek çabuk geçer...Durmadan!
Bazen, kızgın olarak,parlar gözü semanın...
Bir karartıyla sık sık söner altın bakışı;
Her güzel, güzelliğini kaybeder: Tabiatın-
Sebep olur da bazen bu kararsız akışı!
Fakat senin ebedi yazın hiç sönmeyecek,
Dönmeyecek sendeki güzellik bir yalana.
Ölüm sana yaklaştı diye, öğünmeyecek:
Sen eşitken ebedi mısralarla zamana
Yaşadıkça insanlar, görebildikçe gözler,
Seni yaşatmak için yaşayacak bu sözler
William Shakespeare
29.03.2005 - 01:55
burada neden enson yazdığımı ben göremiyorum yada başka yerde neden bu sistem beni ikide bir dışarı atıyor beni tanımasını işaretlediğim halde neden beni dinlomiyen len pc
29.03.2005 - 01:26
1.30 saattir buralarda değilim hiç birşey yazdığım yok yoksa birileri benim adıma yazımı yazıyooo
çoğu yazdıklarımı sildim gözden kaçan var mı bilmiyorum
kendinize mutlu bir gece verin
görüşürüz
oke
28.03.2005 - 22:58
oh be saol..
yok ben biliorum; kendim silmeye başlarsam onu bunu,duramıycam :)
28.03.2005 - 22:54
kırgız yeter ya... biraz daha özür dilersen lafazan seni hiç affetmeyecek ona göre :)
28.03.2005 - 22:48
Allah kaaretsin adama bak ya!
bozkurt kardeşim,özürlerini siler misin? lütfen..
dikine gitme :)
28.03.2005 - 22:33
haaaa
evet oke :)
bknz.salak ben..
28.03.2005 - 22:31
efendimm işitmedimm bana bişeyy mi deddinn ikii ortaa bi saadee haydii banaa müsaadee :)
harbi ne bu ablacım :)
hönk?
Toplam 57 mesaj bulundu