Doğum gününüzü candan kutlarım biliyorsunuz arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremezsiniz ama sizin için her zaman varolduklarını ve sizi düşündüklerini bilirsiniz Bugün biz dostları göremesenizde bilin ki iyi bir dostlar olarak her zaman yanınıdayız... Hayatın tüm kötülüklerinin sizden uzak olmasını dilerim. İyi ki varsın iyiki doğmuşsunuz nice mutlu güzel senelere... Doğum gününüz kutlu olsun! Saygı ve sevgilerimle.
Değerli arkadaşım, bu gün sizin doğum gününüz,iyi ki doğmuş ve iyiki sevenleriniz olmuş ve siz sevenlerinizi mutlu kılmışsınız.Selam ve Saygılarımla
Doğum Günü
D oğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin O ysa nadir bulunan değerli bir safirsin G eçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin U marım her geçen gün biraz daha tahirsin M addenle hayal değil dünden daha sahisin
G ünün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz Ü zmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz N edamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz Ü stelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz N ezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz, Ü midi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz, Z aman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.
K utlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün, U marım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün, T efekküre yönelsin,bakışın temayülün, L ebinden çıktığında,karşılansın isteğin, U zaklarda değildir,yakındır mutluluğun.
O lsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu, L ayıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu, S ıkıntılı olmasın,yarınların umutlu, U mduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu, N ezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.
Millet olarak çok şaşırtıcı özelliklerimiz var. Mezarlık olarak tahsis edilen arazilerin, ilk mezarı açılmadan bile, köyde olsun, kentte olsun, ihatası hemencecik yapılıverir. Ama okullar yıllar boyu bahçe duvarı çekilmeden durur. Çocuklara gelebilecek zararın kalkanı öğretmenlerdir.
Cesetlere, hem de gömmekle güvence altına aldığımız cesetlere gelebilecek zarar, çocuklarımıza gelebilecek zararlardan daha fazladır.(?)
Yok, mesele zarar gelme meselesi değil, saygı-sevgi meselesi ise, canlılara niçin öncelik tanımayız? ***
Bir arkadaşım: “-Yahu, kimsesiz, yaşlı bir komşu kadın vardı. Bulaşık yıkarken ölüvermiş. Öyle acıdık ki...” dedi ve ilave etti:
“-Ne yer, ne içer, nasıl ısınırdı anlayamazdık...”
Ve bütün mahalle: “Bir yaşlı, kimsesiz kadın ölmüş, “haberini duyar duymaz, tanıyan tanımayan, cenazesini kaldırmak için bir araya gelmişler ve kaldırmışlar.
Neden diriyken sahip çıkılmamışta, ölünce sahip çıkılmış? ... ***
Bacağı dörtleyince baba ocağını terkeder gideriz. (Zaten evlenmezden önce eşimiz tarafından bu şart koşulmuştur.) Eşimizle anlaşma sağlayabilmişsek, bayramdan bayrama, ele-güne ayıp olmasın düşüncesiyle şöyle bir yoklarız... Nasıl bir bahane uydurup kalkabilmek için eşimizle sık sık gözgöze geliriz. Ya anamız, ya da babamız sıkıntımızı anlar ve hafif iğneli bir espriyle yol verir. Yüzümüz kızarmadan, sevinçle soluğu kapıda alırız...
Birinden biri hastalanırsa, topu, bir mazeret uydurarak, kardeşlerimiz varsa kardeşlerimize, yoksa hasta olmayan diğerine atarız...
Zavallı ihtiyarlar, birbirinin çürük kollarına dayanarak, gençlerimizin bile tahammül edemediği, o tedavi sergüzeştine ser-geşte olacaklarını bile bile dalarlar...
Ölürlerseee... Kendimiz ölüm yatağında olsak bile, uçakla koşarız.
Hepimizden, taa derinden gelen ahlar-vahlar çıkar ki, 21.30 Kurtalan treninin sirenini bile bastırırız...
Moruklar artık öbür dünyaya göç etmişlerdir ya; sorumluluğumuz kalmamıştır; rahatlamıştırız. Onlardan kıskandığımız bir dilim ekmeğin sayısını arttırıp, yağla-balla, taze kuzu etiyle birlikte eşe-dosta günlerce ziyafet çekeriz. Esirgediğimiz kömür parasının yanına bir hayli daha kadar, din adamlarımıza yemin parası, ıskat parası, hatim parası olarak kürürüz... Meseleyi bir an önce miras meselesine getirebilmek için, arkası arkasına mevlütler okutturuz. (Bu arada: “Vay ilmini para ile satanlara,” ayetini, yarası olup gocunanlara hatırlatırım...)
Ya o moruklar, dişinden tırnağından arttırıp, yüklüce bir miras bırakmışsa...
Sağlıklarında akan çatıları umurumuzda bile değilken, şimdi milyonlarca lira verip, mermerden mezar yaptırırız... ***
Ah! ... Ölülerimize sahip çıktığımız kadar dirilerimize de sahip çıkabilsek...
O zaman güneş daha parlak doğacak; güller daha kırmızı açacak; tencerelerden tabaklara alınan yemekler daha bir lezzetli olacaktır. 23 Temmuz 1992
18.05.2011 - 02:29
Doğum gününüzü candan kutlarım biliyorsunuz arkadaşlar yıldızlar gibidir, onları her zaman göremezsiniz ama sizin için her zaman varolduklarını ve sizi düşündüklerini bilirsiniz Bugün biz dostları göremesenizde bilin ki iyi bir dostlar olarak her zaman yanınıdayız... Hayatın tüm kötülüklerinin sizden uzak olmasını dilerim. İyi ki varsın iyiki doğmuşsunuz nice mutlu güzel senelere... Doğum gününüz kutlu olsun! Saygı ve sevgilerimle.
18.05.2010 - 10:58
Değerli arkadaşım, bu gün sizin doğum gününüz,iyi ki doğmuş ve iyiki sevenleriniz olmuş ve siz sevenlerinizi mutlu kılmışsınız.Selam ve Saygılarımla
Doğum Günü
D oğduğunda bilmezdin dünyada misafirsin
O ysa nadir bulunan değerli bir safirsin
G eçmiş günlere göre bu gün daha mahirsin
U marım her geçen gün biraz daha tahirsin
M addenle hayal değil dünden daha sahisin
G ünün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz
Ü zmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz
N edamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz
Ü stelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz
N ezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz,
Ü midi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz,
Z aman akıp gitmekte,siz bunu görmüşsünüz.
K utlu olsun bu günün,kutlu olsun her günün,
U marım ağlamazsın,hep görülsün güldüğün,
T efekküre yönelsin,bakışın temayülün,
L ebinden çıktığında,karşılansın isteğin,
U zaklarda değildir,yakındır mutluluğun.
O lsun diye dilerim,bu günlerin hep kutlu,
L ayıksın mutluluğa,günlerin olsun mutlu,
S ıkıntılı olmasın,yarınların umutlu,
U mduğunu bulursun,yaşarsın hep onurlu,
N ezaket içersinde,her şeyi yap şuurlu.
Sinan Karakaş
29.01.2007 - 23:41
¨°o.O Vatanin'dan kopup, O.o°¨
¨°o.O gurbet ele düsen, O.o°¨
¨°o.O Vatan hasreti ile yanan, O.o°¨
¨°o.O bizlerle Siir'lerini Paylasan, O.o°¨
¨°o.O Gurbetci Ozanlar Grubuna Hosgeldiniz.....O.o°¨
16.08.2004 - 14:04
DİRİ DURURKEN...
Millet olarak çok şaşırtıcı özelliklerimiz var. Mezarlık olarak tahsis edilen arazilerin, ilk mezarı açılmadan bile, köyde olsun, kentte olsun, ihatası hemencecik yapılıverir. Ama okullar yıllar boyu bahçe duvarı çekilmeden durur. Çocuklara gelebilecek zararın kalkanı öğretmenlerdir.
Cesetlere, hem de gömmekle güvence altına aldığımız cesetlere gelebilecek zarar, çocuklarımıza gelebilecek zararlardan daha fazladır.(?)
Yok, mesele zarar gelme meselesi değil, saygı-sevgi meselesi ise, canlılara niçin öncelik tanımayız?
***
Bir arkadaşım:
“-Yahu, kimsesiz, yaşlı bir komşu kadın vardı. Bulaşık yıkarken ölüvermiş. Öyle acıdık ki...” dedi ve ilave etti:
“-Ne yer, ne içer, nasıl ısınırdı anlayamazdık...”
Ve bütün mahalle: “Bir yaşlı, kimsesiz kadın ölmüş, “haberini duyar duymaz, tanıyan tanımayan, cenazesini kaldırmak için bir araya gelmişler ve kaldırmışlar.
Neden diriyken sahip çıkılmamışta, ölünce sahip çıkılmış? ...
***
Bacağı dörtleyince baba ocağını terkeder gideriz. (Zaten evlenmezden önce eşimiz tarafından bu şart koşulmuştur.) Eşimizle anlaşma sağlayabilmişsek, bayramdan bayrama, ele-güne ayıp olmasın düşüncesiyle şöyle bir yoklarız... Nasıl bir bahane uydurup kalkabilmek için eşimizle sık sık gözgöze geliriz. Ya anamız, ya da babamız sıkıntımızı anlar ve hafif iğneli bir espriyle yol verir. Yüzümüz kızarmadan, sevinçle soluğu kapıda alırız...
Birinden biri hastalanırsa, topu, bir mazeret uydurarak, kardeşlerimiz varsa kardeşlerimize, yoksa hasta olmayan diğerine atarız...
Zavallı ihtiyarlar, birbirinin çürük kollarına dayanarak, gençlerimizin bile tahammül edemediği, o tedavi sergüzeştine ser-geşte olacaklarını bile bile dalarlar...
Ölürlerseee...
Kendimiz ölüm yatağında olsak bile, uçakla koşarız.
Hepimizden, taa derinden gelen ahlar-vahlar çıkar ki, 21.30 Kurtalan treninin sirenini bile bastırırız...
Moruklar artık öbür dünyaya göç etmişlerdir ya; sorumluluğumuz kalmamıştır; rahatlamıştırız. Onlardan kıskandığımız bir dilim ekmeğin sayısını arttırıp, yağla-balla, taze kuzu etiyle birlikte eşe-dosta günlerce ziyafet çekeriz. Esirgediğimiz kömür parasının yanına bir hayli daha kadar, din adamlarımıza yemin parası, ıskat parası, hatim parası olarak kürürüz... Meseleyi bir an önce miras meselesine getirebilmek için, arkası arkasına mevlütler okutturuz. (Bu arada: “Vay ilmini para ile satanlara,” ayetini, yarası olup gocunanlara hatırlatırım...)
Ya o moruklar, dişinden tırnağından arttırıp, yüklüce bir miras bırakmışsa...
Sağlıklarında akan çatıları umurumuzda bile değilken, şimdi milyonlarca lira verip, mermerden mezar yaptırırız...
***
Ah! ... Ölülerimize sahip çıktığımız kadar dirilerimize de sahip çıkabilsek...
O zaman güneş daha parlak doğacak; güller daha kırmızı açacak; tencerelerden tabaklara alınan yemekler daha bir lezzetli olacaktır.
23 Temmuz 1992
Toplam 4 mesaj bulundu